tag:blogger.com,1999:blog-18067919815992844072024-03-05T10:15:21.501+03:00Paullende geziyorPaullende'nin seyahat dünyasına hoşgeldiniz... Buraya, bende iz bırakan gezilerimi, gezilerde gördüklerimi, öğrendiklerimi kendi sözcüklerimle ve kendi fotoğraflarımla paylaşmaya geldim...Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.comBlogger63125tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-71976749071478521252020-02-18T18:44:00.000+03:002020-02-18T18:49:54.234+03:00ÇORUM: TARİHSEVERLERİ BEKLEYEN ŞEHİR<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGH_jzKaiZdhV_nVrCNzGDzkkiqAq4E55WEXlQOMUym4cJ_YAsF8vQbR2d70RQhYXpmA1NcJFvCVFMS-wMgIi5lidyGD3AtNVfqGZPcUgbW01vBOpCEeB07Z3zZXUSBh0rMQjM0rKs3So/s1600/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-31.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGH_jzKaiZdhV_nVrCNzGDzkkiqAq4E55WEXlQOMUym4cJ_YAsF8vQbR2d70RQhYXpmA1NcJFvCVFMS-wMgIi5lidyGD3AtNVfqGZPcUgbW01vBOpCEeB07Z3zZXUSBh0rMQjM0rKs3So/s320/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-31.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />
Gezmeyi ne kadar sevdiğimi anlatmak için "beni Çorum'a götürün, orada bile mutlu olurum" derdim. Çorum'da görülecek hiçbir şey yoktur önyargısıyla söylediğim bu sözün ne kadar yanlış olduğunu ancak Çorum'a gidince anladım. Zira bu şehir, tarihi seven gezginlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biriymiş. Ama ne acıdır ki muazzam tarihine rağmen, turistlerin pek uğramadığı, zenginliği görücüye çıkamayan bir şehir Çorum...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix7GmrT1o48yYAF2nbH3JXuyaG3h7sUBia6llkLZ5yaVyVsNGIxf100wbnUYtYdlRzyFJosSUgt__6s99INkgdDR1NAnzOwoimGPuDcrL-6-g8j5gwTB454Mj0k6W2Q4qlLV3aiE8nPoo/s1600/Alacaho%25CC%2588yu%25CC%2588k-22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix7GmrT1o48yYAF2nbH3JXuyaG3h7sUBia6llkLZ5yaVyVsNGIxf100wbnUYtYdlRzyFJosSUgt__6s99INkgdDR1NAnzOwoimGPuDcrL-6-g8j5gwTB454Mj0k6W2Q4qlLV3aiE8nPoo/s320/Alacaho%25CC%2588yu%25CC%2588k-22.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1maQTZT5m9012exTOHh-yRv4Dh7GTNX59Q48p9tfn5-ZmxZTsmOE6YvnvCia_RK12TCxaLpygIYEK1zz5A8i7SGDt5nDiouQ_H7SGRkDapEyB94osjzM4jwDfoHmYB_GLbTNHymgZRY4/s1600/C%25CC%25A7orum+Mu%25CC%2588zesi-29.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1061" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1maQTZT5m9012exTOHh-yRv4Dh7GTNX59Q48p9tfn5-ZmxZTsmOE6YvnvCia_RK12TCxaLpygIYEK1zz5A8i7SGDt5nDiouQ_H7SGRkDapEyB94osjzM4jwDfoHmYB_GLbTNHymgZRY4/s320/C%25CC%25A7orum+Mu%25CC%2588zesi-29.JPG" width="212" /></a>Tabii, bu durumun birçok nedeni var. Şehrin en önemli tarihi özelliği olan Hititlerin çok kadim bir uygarlık olmakla birlikte, arkeolojik kalıntılarının Antik Roma ya da Antik Yunan'dan kalanlarla karşılaştırıldığında (tabii aradaki yüzyıllar farkı nedeniyle haksız bir karşılaştırma bu) konuyla ilgili olmayanlar için nispeten daha az etkileyici olması bir neden. Ören yerlerinden elde edilen buluntuların ağırlıklı olarak Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergileniyor oluşu bir başka neden. Şehirde havalimanı olmaması, dolayısıyla ulaşımın nispeten zahmetli oluşu lojistik açıdan Çorum'u cazip kılmayan unsurlardan bir tanesi. Bütün bunlara ek olarak, şehrin içinde de turizmi dikkate pek almayan bir yerel yönetim anlayışının hakim olması, Çorum'un gezginlerin görülecekler listesinde yer almamasına ya da en azından bu listenin üstlerinde yer almamasına neden oluyor sanırım.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq2yCnNELIY7ZTtUFinQyBe-vRoe6dUMWl0S9FrQ3NDZpNPvuylajr15Jus-hac004RHh67fI5PBjDN_I5b0uQRhBFXUapY1oUpc8uEthe0NJuTzmKZIsZ4ggMiSFjuUZboNlVtH0cw7k/s1600/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-44.jpeg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq2yCnNELIY7ZTtUFinQyBe-vRoe6dUMWl0S9FrQ3NDZpNPvuylajr15Jus-hac004RHh67fI5PBjDN_I5b0uQRhBFXUapY1oUpc8uEthe0NJuTzmKZIsZ4ggMiSFjuUZboNlVtH0cw7k/s320/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-44.jpeg" width="320" /></a>Örneğin, şehirde konaklama yapmak için çok fazla alternatifiniz yok. Şöyle yerel mimari unsurları taşıyan, bölgenin ruhunu hissedeceğim bir yer istiyorum derseniz, öyle bir konaklama yeri yok. Şehirde düzgün bir konforu bulabileceğiniz tek yer Anitta Hotel. İsminin Hititleri çağrıştırdığına bakmayın, modern bir şehir oteli burası. Eğer alkollü içki içmek istiyorsanız, şehirde gidebileceğiniz tek yer de burası. Allahtan odaları çok rahat, özellikle kahvaltısı çok güçlü, bu sayede elinizdeki tek seçenek yine de iyi bir seçenek oluyor.<br />
<br />
Yemek konusunda da, esnaf lokantaları ve her şehirde gördüğümüz ve hepsi aynı menüyü sunan birbirinin eşi restoranlar dışında, Çorum mutfağını deneyimleyebileceğiniz yer sayısı çok az. Katipler Konağı isimli aile işletmesi, bu alandaki tek alternatif muhtemelen. Şehrin eski evlerinin muhafaza edildiği bölgede yer alan restore edilmiş bu avlulu konakta, konağın sahibi aile yerel lezzetleri tadabileceğiniz bir ortam yaratmış. Son derece amatörce işletilse de, şehrin kendine özgü dokusunu hissedebileceğiniz bir yer olmuş burası.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9U1lyLQRTIBtvDuRIwy55ET7ZuU_MXlj-7Qtv2-uyYBpNjBF1y4nLICfyRuxhzOKkqu7oNhdBeCTFiuI5oF3nmRamrzqiENNvsQMSQJ9P7PyMNbejkY7IdD8l_dDi8QINwniuPE990tw/s1600/Yolda+C%25CC%25A7orum+Leblebisi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9U1lyLQRTIBtvDuRIwy55ET7ZuU_MXlj-7Qtv2-uyYBpNjBF1y4nLICfyRuxhzOKkqu7oNhdBeCTFiuI5oF3nmRamrzqiENNvsQMSQJ9P7PyMNbejkY7IdD8l_dDi8QINwniuPE990tw/s320/Yolda+C%25CC%25A7orum+Leblebisi.jpg" width="240" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieI1LDLE7JC_2xUroJq0ubry0JafMyGGEopG5x4p1dM3Mkx7csvHBe40yixR4KHG9ITgtfTn6aTowVWGCNKXvK7Qd9sRP5oz8ApYhMgQ99ItCDR7V5C_jT8iIes83r0fE1zdbUMaodfh8/s1600/Yolda+C%25CC%25A7orum+Leblebi+Kurabiyesi.jpeg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieI1LDLE7JC_2xUroJq0ubry0JafMyGGEopG5x4p1dM3Mkx7csvHBe40yixR4KHG9ITgtfTn6aTowVWGCNKXvK7Qd9sRP5oz8ApYhMgQ99ItCDR7V5C_jT8iIes83r0fE1zdbUMaodfh8/s320/Yolda+C%25CC%25A7orum+Leblebi+Kurabiyesi.jpeg" width="240" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Bir de tabii leblebi olayı var ilkokuldayken kutladığımız yerli malı yurdun malı haftasından hatırlayacağımız. Gerçekten de leblebi konusunda Çorum bir başka boyutta. Çeşit çeşit leblebinin yanı sıra bir leblebi kurabiyesi var ki, onu tatmadan dönmemeli... Şehrin her yerinin leblebi dükkanlarıyla dolu olduğunu söylemeye sanırım gerek yoktur. Şu en iyisi dedikleri yerdekiyle herhangi bir sokaktaki dükkanın leblebisi arasında şahsen bir fark fark edemediğim için, diyorum ki, Çorum'da leblebi her yerden alınabilir. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEino1mPtxNyxvpMzmZsJMLoZpNvLV3GFVtutKdOBVRU_ygtx6mGBolNXc6A4rdeN6yur3lxl52DFLOlIXzVJzLkSgb1IUsMZf1SQ33OoAYZUEpy5vTPd7xdLcYdcDa2L9h_1Ppd7R2DqEI/s1600/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-26.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEino1mPtxNyxvpMzmZsJMLoZpNvLV3GFVtutKdOBVRU_ygtx6mGBolNXc6A4rdeN6yur3lxl52DFLOlIXzVJzLkSgb1IUsMZf1SQ33OoAYZUEpy5vTPd7xdLcYdcDa2L9h_1Ppd7R2DqEI/s320/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-26.jpeg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
Ama tabii Çorum'a gitmenin esas ve belki de tek nedeni Hititler... MÖ 17. yüzyıla dayanan bu uygarlığın izini sürebilmek, Çorum seyahatinin en büyük kazancı. Ören yeri olarak 4 farklı alan var. Bunların içinde beni en çok etkileyen yer Hattuşaş oldu. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu ören yerini Nisan ayında beklenmedik bir kar yağışı sonrası bembeyaz bir örtü eşliğinde gezme şansını yakaladık biz. Taş geçitleri, piramit formlu yapıları ile mimari yetkinliği çok etkileyici bir yer burası. Şehrin kapısının, kazılarda bulunan bir minyatür forma sadık kalınarak yeniden inşa edilmiş olması ortamı gözünüzün önünde canlandırmanıza imkan tanıyor. Hattuşaş'ın en ünlü noktası ise Sfenksli Kapı. Tabii, ören yerindeki sfenksler sadece replika, orijinaller Boğazköy Müzesi'nde yer alıyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggWHXP0PU8QxQDwpS9sDb6Ms0pbdXtfhJvC3iWYXjQVorCRKi-I_5shblZo5xWoIq02payucnrDMJfcLiDqK5e1rXt3BTOgyLWxAyMRJ9b3ygEgjUKljst7Em7XM4i0dQBbPWbTZQCV0M/s1600/Yaz%25C4%25B1l%25C4%25B1kaya-6.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggWHXP0PU8QxQDwpS9sDb6Ms0pbdXtfhJvC3iWYXjQVorCRKi-I_5shblZo5xWoIq02payucnrDMJfcLiDqK5e1rXt3BTOgyLWxAyMRJ9b3ygEgjUKljst7Em7XM4i0dQBbPWbTZQCV0M/s320/Yaz%25C4%25B1l%25C4%25B1kaya-6.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
Hititlere ilişkin beni en çok etkileyen ikinci ören yeri ise Yazılıkaya oldu. Hattuşaş'a 2 km uzaklıkta yer alan bu bölge bir açık hava tapınağı ve bir şekilde rüzgar, yağmur, kar gibi yıpratıcı doğa koşullarından korunmuş rölyefleriyle, Hititlerin tapınak törenlerindeki uygulama ve geleneklerini çok net görebileceğiniz muazzam bir yer.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvHM0DAYDdRRzhvdKif_0bpr2isfDQukt_YqKuffuWnOgArmfpz8Yu71kCeJcwkI6kbiAPRU0ktZTNj5Edpp-PlTiSh0muI9hqTX05FXcdKuYP7gcr_3aNn2taCxKFxD75AKb0nxbuWCo/s1600/Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y+Mu%25CC%2588zesi-12.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1123" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvHM0DAYDdRRzhvdKif_0bpr2isfDQukt_YqKuffuWnOgArmfpz8Yu71kCeJcwkI6kbiAPRU0ktZTNj5Edpp-PlTiSh0muI9hqTX05FXcdKuYP7gcr_3aNn2taCxKFxD75AKb0nxbuWCo/s320/Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y+Mu%25CC%2588zesi-12.JPG" width="224" /></a></div>
Bu iki ören yerini gezdikten sonra Boğazköy Müzesi'ni ziyaret etmek en doğru adım olur. Zira bu iki ören yerindeki buluntuların ve bazı heykellerin orijinallerinin sergilendiği yer burası. Önce müzeyi gezip sonra ören yerlerine gitmeyi hiç tavsiye etmiyorum zira müzede gördüklerinizi anlamlandırmak çok daha zor oluyor o şekilde. Bu arada Boğazköy Müzesi'nin son derece modern, sergileme koşulları çok başarılı bir müze olduğunu da belirtmeliyim.<br />
<br />
Hititlerle ilgili bir başka önemli ören yeri de Alacahöyük. Ancak bu ören yerinin Hititlerden de öte, Türk arkeoloji dünyası için çok farklı bir yeri var. Zira yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin başlattığı ilk arkeolojik kazılar burada yapılmış ve Mustafa Kemal Atatürk kendi cebinden dönemin 3.000.- TL tutarında bir bedelle bizzat bu kazılara sponsor olmuş. Alacahöyük'te ören yeri sadece çok genel bir fikir veriyor zira buradan elde edilmiş tüm buluntular bugün Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde (bu nedenle, imkan varsa, Çorum seyahati sonrası, Ankara'ya uğrayıp bu müzeyi görmek lazım). Buradaki törensel mezarlar arkeologlara Hitit medeniyeti konusunda çok büyük bir bilgi kaynağı olmuş. Ören yerinin içindeki müzede daha ziyade buradaki arkeolojik çalışmaların tarihçesi sunuluyor, buluntular çok az sayıda.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA-yr2ezxlgvUDbA93GI0g4Cp23TozTEd4rPpH6_3GjgrKNWpnUr_w45f4xGAgBmYZpj98aNpb4e1x1BKmuD8SJFwT5QnepiPNzWDG8I8NneBsyY6UTIwo9qXwOCrWKSoj3Hbyi93Eay8/s1600/Alacaho%25CC%2588yu%25CC%2588k.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1061" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA-yr2ezxlgvUDbA93GI0g4Cp23TozTEd4rPpH6_3GjgrKNWpnUr_w45f4xGAgBmYZpj98aNpb4e1x1BKmuD8SJFwT5QnepiPNzWDG8I8NneBsyY6UTIwo9qXwOCrWKSoj3Hbyi93Eay8/s320/Alacaho%25CC%2588yu%25CC%2588k.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
Bu arada, Alacahöyük'e gitmişken, ören yerinin tam karşısındaki turistik eşya satan yerler arasında yer alan Arinna Cafe'ye uğrayıp oradaki teyzenin pişirdiği sündürmeyi de mutlaka tatmanızı öneririm.<br />
<br />
Hititlerle ilgili son ören yeri ise Şapinuva. Burada kazılar çok yeni, sadece 30 yıl olmuş çalışmalar başlayalı. Bu nedenle ortaya çıkanlar çok sınırlı. Henüz turizme de açılmış değil, daha doğrusu turistik bir altyapısı yok, ne açıklamalar var, ne yönlendirmeler, ne de bir giriş ücreti. Ama arkeolojik kazıların nasıl yapıldığını anlamak adına, Şapinuva'yı gezmek, ama mutlaka bir bilenle gezmek, insanın ufkunu açıyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihyphenhyphenx0rg8-5CVtfEimYDLCVJsjKwlPvZzKL_o2FQDv6CAonXI8Qp_9fQwiTiuqCZGq6q2mxJxNc9y443ET2_G5Y0HBbqp0BzXQF3pMel6y2qT_-F89sHV7uGvgu5aI3Q4Ha3T_1SxaJ7Hw/s1600/S%25CC%25A7apinuva-15.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihyphenhyphenx0rg8-5CVtfEimYDLCVJsjKwlPvZzKL_o2FQDv6CAonXI8Qp_9fQwiTiuqCZGq6q2mxJxNc9y443ET2_G5Y0HBbqp0BzXQF3pMel6y2qT_-F89sHV7uGvgu5aI3Q4Ha3T_1SxaJ7Hw/s320/S%25CC%25A7apinuva-15.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiibZgAaCdo0FG4nJbLq0ysZT4Lu9QJziozmVy8k9ROOp6hRAU4Nmm8Ezp7Z79Oum8ampzRxyN1pPInHUqvKO4IkvqNoDbVeFiF3s-qS0KUn87DTp9XViKgyfYl1BpHGL00DI3cT8-3uPU/s1600/C%25CC%25A7orum+Mu%25CC%2588zesi-17.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiibZgAaCdo0FG4nJbLq0ysZT4Lu9QJziozmVy8k9ROOp6hRAU4Nmm8Ezp7Z79Oum8ampzRxyN1pPInHUqvKO4IkvqNoDbVeFiF3s-qS0KUn87DTp9XViKgyfYl1BpHGL00DI3cT8-3uPU/s320/C%25CC%25A7orum+Mu%25CC%2588zesi-17.JPG" width="204" /></a>Çorum seyahatini sonlandırmadan önce gidilecek son yer ise Çorum Müzesi. 1986 yılına kadar lise olarak kullanılan ve erken dönem Cumhuriyet mimarisinin çok güzel bir örneği olan bir binada yer alan Çorum Müzesi'nde iki bölüm var: arkeoloji ve etnoğrafya. Etnoğrafya bölümündeki sergi, neredeyse her şehirde göreceğiniz ile üç aşağı beş yukarı aynı. Ama arkeoloji bölümü fevkalade etkileyici. Hititlerden kalan birçok kalıntının orijinali burada yer alıyor. Çivi yazısıyla yapılmış anlaşmalar, kanunlar, ama özellikle de dünyada sadece 5 tane olduğu bilinen kabartmalı frizli vazo başta olmak üzere, eğer arkeolojiye meraklı iseniz, mutlaka görmeniz, uzun uzun incelemeniz gereken buluntular bu müzede çok başarılı bir şekilde sergileniyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcrbHlHh_mrcbFtb04vDt5pgDOgZnfwemt1YUOjNgDmoAhII4TcXdmfpCa1yi3C25t3GpInsoP0dLDNeMHXUPSWdlhUYkL9r77WBN_kO-7RGu4Waxs6fngGH_B0Izr83Peu2uaDF8f5QU/s1600/C%25CC%25A7orum+Mu%25CC%2588zesi-5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1046" data-original-width="1600" height="130" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcrbHlHh_mrcbFtb04vDt5pgDOgZnfwemt1YUOjNgDmoAhII4TcXdmfpCa1yi3C25t3GpInsoP0dLDNeMHXUPSWdlhUYkL9r77WBN_kO-7RGu4Waxs6fngGH_B0Izr83Peu2uaDF8f5QU/s200/C%25CC%25A7orum+Mu%25CC%2588zesi-5.JPG" width="200" /></a><br />
<br />
<br />
İşte Çorum böyle arkeolojik zenginliği olan bir şehir. Eğer arkeolojiye meraklıyım diyorsanız, vakit geçirmeden bu güzide coğrafyayı ziyaret etmenizi önemle tavsiye ederim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFZ2EMWByO_UIP2c_A4In4j8AD0mXOltoGE5DTlrhvl2fYsRVCbnyrPyOFrr2KITTAW4gA0MpJMLSSwJJayTmMmM8492BOXWazigjMQRy-JIPI8XgJHJelWwEU9008eHGMIDjrdSNRaWA/s1600/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-8.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1061" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFZ2EMWByO_UIP2c_A4In4j8AD0mXOltoGE5DTlrhvl2fYsRVCbnyrPyOFrr2KITTAW4gA0MpJMLSSwJJayTmMmM8492BOXWazigjMQRy-JIPI8XgJHJelWwEU9008eHGMIDjrdSNRaWA/s320/Hattus%25CC%25A7as%25CC%25A7+Bog%25CC%2586azko%25CC%2588y-8.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-29335628840331715552019-06-27T17:30:00.002+03:002019-06-27T17:30:16.509+03:00HIGHLAND BÖLGESİ: İSKOÇYA'NIN KALBİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju71VDV-ZyAfI63ixjS3gqG4_JPfaVmpHpNQOW0xtweb4dIbdu6KRqPy385aNS32lqCg5LjPPLc_VO7sDuV4qY9be3RG4LXHvYBiLdKCeQLDajJ4v4rcG84bxXoQl_mpNkMSOOwOQ4WHs/s1600/Invereray+Castle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju71VDV-ZyAfI63ixjS3gqG4_JPfaVmpHpNQOW0xtweb4dIbdu6KRqPy385aNS32lqCg5LjPPLc_VO7sDuV4qY9be3RG4LXHvYBiLdKCeQLDajJ4v4rcG84bxXoQl_mpNkMSOOwOQ4WHs/s320/Invereray+Castle.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bence Highland Bölgesi'ni görmeden İskoçya'yı görmüş saymamak lazım kendini. Edinburgh, Glasgow gibi büyük şehirler üç aşağı beş yukarı Avrupa kentleriyle aynı ama Highland Bölgesi yüzlerce yıldır üzerinde yaşayan insanlara rağmen doğası bozulmamış, titizlikle korunmuş tarihi ve doğal akışında seyreden İskoç kültürüyle, bu toprakları tanımak için en doğru adres. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrrJ3BxHuHcsXZKq0_d2b6ahjYaEWeziEws3zaxbgyZIScWP5z0hWC3qAQW-pItc5MiRvDn3ZHHXJbzm7J3IKhr185gmg7N0dG3yzIGagk0V66Y8UAt0aZPotXvV6dH5E2THHfQ8NIpEU/s1600/Eilean+Donan+Castle+Manzara.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1063" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrrJ3BxHuHcsXZKq0_d2b6ahjYaEWeziEws3zaxbgyZIScWP5z0hWC3qAQW-pItc5MiRvDn3ZHHXJbzm7J3IKhr185gmg7N0dG3yzIGagk0V66Y8UAt0aZPotXvV6dH5E2THHfQ8NIpEU/s320/Eilean+Donan+Castle+Manzara.JPG" width="212" /></a>Bizim arabayla gerçekleştirdiğimiz İskoçya seyahatimiz 1 gün Edinburgh sonra Highland Bölgesi ve tekrar Edinburgh'a dönüş ve 2 gün de yine Edinburgh şeklindeydi. Highland Bölgesi'nin gözdesi Isle of Skye'ı zaten daha önceki bir yazımda anlatmıştım (<a href="https://paullende.blogspot.com/2018/04/isle-of-skye-yesil-inziva.html" target="_blank">Isle of Skye: Yeşil İnziva</a>). Bugün ise Edinburgh'dan yola çıkıp tekrar Edinburgh'a dönüşe kadar olan süredeki izlenimleri paylaşacağım. </div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhi4xcT9Y9SG0rsThOnQvyH1aX6BCTZg1DbduX9k9KAcfIC0dizDER5wOkLfMoyNSZxpe_O8CGoGqSvjCWh42Yd0CeUTqiruT87MiPDqMWDGVUU62hR8vMQ44Gq9xt3nmgSdYskPHHmSL4/s1600/Yolda-10.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhi4xcT9Y9SG0rsThOnQvyH1aX6BCTZg1DbduX9k9KAcfIC0dizDER5wOkLfMoyNSZxpe_O8CGoGqSvjCWh42Yd0CeUTqiruT87MiPDqMWDGVUU62hR8vMQ44Gq9xt3nmgSdYskPHHmSL4/s200/Yolda-10.JPG" width="200" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiNz-sJoBOJd43PYe2VpTTgDJQ-dddQu1gTqZWsH1MnR4arqbJiTHMD8Lrsyd_vd9DujTO1uU-tw3RxcB_fu4zRGvjpEm_hzwbfAwbrgFX8HQgKavzi5Nc3kgaV5dN-w42CwYGWi4weHc/s1600/Stirling+Wallace+Monument-4.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1155" data-original-width="1600" height="231" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiNz-sJoBOJd43PYe2VpTTgDJQ-dddQu1gTqZWsH1MnR4arqbJiTHMD8Lrsyd_vd9DujTO1uU-tw3RxcB_fu4zRGvjpEm_hzwbfAwbrgFX8HQgKavzi5Nc3kgaV5dN-w42CwYGWi4weHc/s320/Stirling+Wallace+Monument-4.JPG" width="320" /></a>Altınızda araba olunca, bu güzergahı istediğiniz gibi planlayabiliyorsunuz. Mel Gibson'un başrolünü oynadığı Braveheart filmi favorilerimiz arasında olduğundan, her ne kadar birebir yolumuzun üzerinde olmasa da, filme konu olan tarihi karakter İskoç savaşçı William Wallace anısına dikilmiş Wallace Monument'ı ziyaret ederek başladık biz seyahatimize. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0FUZjkUb5CTg7p4Heh27S6IRKkAE0cA1slyqBaiFyy7pfP_gfFFQWkIXteZKo4MlQ-l6sgMf2tGCWao2vZXL3CqJykp7YoefHJsHfynCmbq2GSIwVTmpxpMB_cgVxlDYYy870zS6A-Hk/s1600/Stirling+Wallace+Monument+Manzara-13.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1044" data-original-width="1600" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0FUZjkUb5CTg7p4Heh27S6IRKkAE0cA1slyqBaiFyy7pfP_gfFFQWkIXteZKo4MlQ-l6sgMf2tGCWao2vZXL3CqJykp7YoefHJsHfynCmbq2GSIwVTmpxpMB_cgVxlDYYy870zS6A-Hk/s320/Stirling+Wallace+Monument+Manzara-13.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Stirling isimli küçük bir kasabada yer alan bu 1869 yapımı kule 200'ü aşkın basamaktan oluşan dar ve klostrofobik (karşıdan biri geliyorsa, sizin gerisin geriye gitmeniz gerekiyor o derece dar) bir merdiveni çıkmanızı gerektiriyor. Bazı katlarında sergiler var ama esas ilgi çeken tarafı çatısı ve oradan görülen manzara, tabii rüzgardan uçmamayı becerebilirseniz. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZi_SUfoDZEV1-fFmK6TnZro43HHTZhivY9qDKg2ys9J1NICuHVg8uHezxzNVsFZ2XKwtSHv3eqwE3vJrmYvjgtqduTlsAPcS3oe0JxCGsvq6ukWe_Ig-gW2bgPpJ4TRBbHUKyPvf5AB8/s1600/Stirling+Logie+Kirk.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZi_SUfoDZEV1-fFmK6TnZro43HHTZhivY9qDKg2ys9J1NICuHVg8uHezxzNVsFZ2XKwtSHv3eqwE3vJrmYvjgtqduTlsAPcS3oe0JxCGsvq6ukWe_Ig-gW2bgPpJ4TRBbHUKyPvf5AB8/s320/Stirling+Logie+Kirk.JPG" width="320" /></a>Herhalde anlaşıldığı üzere, biz Wallace Monument'a pek bayılmadık, illa görülmesi gereken yerlerden biri değil (kafesi çok güzeldi o başka) ama Stirling'e giderken rastladığımız Logie Kirk gibi küçük ve eski kiliseleri gezme imkanı elde edince, o kadar da büyük kayıp değil dedik. <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggoazWEFzwvTUOrNQ6zBWwFKvkEvtuFLrLkQFY_dj98BAQCBulGxXVXf__uUINEqZbX-ffZ8rntxxAO0zA20JN7lLSS34DhSbHFmuSTOSLDSNeXxWJEhBbrH2dM2Wso7FhxyzrKLxO-84/s1600/Helensburgh+The+Hill+House-29.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggoazWEFzwvTUOrNQ6zBWwFKvkEvtuFLrLkQFY_dj98BAQCBulGxXVXf__uUINEqZbX-ffZ8rntxxAO0zA20JN7lLSS34DhSbHFmuSTOSLDSNeXxWJEhBbrH2dM2Wso7FhxyzrKLxO-84/s320/Helensburgh+The+Hill+House-29.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Eğer mimari ilginiz çeken bir alansa, mutlaka görmenizi tavsiye edeceğim yer Helensburgh'daki "The Hill House". Ünlü İskoç mimar Charles Rennie Mackintosh tarafından inşa ve dekore edilmiş bu ev "Art Nouveau" akımının en güzel örneklerinden biri sayılıyor. 1904 senesinden kaldığı düşünülürse, evin modern çizgisi o dönem için ne kadar sıradışı idi, insan gözünde canlandırabiliyor. Bizim en çok keyif aldığımız yerlerden biri oldu The Hill House. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0PMTYdQz42wZRnr1J-hRbCgl4DaWz8VdoEUGLtfRH_bMT87kt6pvgMcIOI5ar31A9yPTBfUkfYDNW9xmhMiJZqfLhsgQyE8ujtIvxnFctqiSvdf-UuSMcNs-31QRoBI01naX4plX8lWA/s1600/Luss+Loch+Lomond.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1146" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0PMTYdQz42wZRnr1J-hRbCgl4DaWz8VdoEUGLtfRH_bMT87kt6pvgMcIOI5ar31A9yPTBfUkfYDNW9xmhMiJZqfLhsgQyE8ujtIvxnFctqiSvdf-UuSMcNs-31QRoBI01naX4plX8lWA/s320/Luss+Loch+Lomond.JPG" width="229" /></a>Seyahatimizin bir sonraki durağı ise Loch Lomond kıyısındaki (Loch İskoç dilinde "göl" demek) Luss kasabası oldu. Luss, çoğu yaşlı sadece 200 kişinin yaz-kış yaşadığı, Hansel ve Gretel masalından çıkma sevimli evlerden oluşan bir Ortaçağ kasabası. Tabii kasabadaki binaların çoğu 18. yüzyıldan kalma, öncekiler yıkılmış. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJKP7Q0JPmRs05LYz5GVlYp580S9uL4CfGuJvPI5JLbCss0mGb1n5cJa6Tmu4AcimD-UzvT80UXlAHhN-WVPhcNVQ7cvqyrgN_lrlR0PTe80bisJHjasijK0iVXBlRgYu8m1YeK8htY6o/s1600/Luss-6.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1038" data-original-width="1600" height="129" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJKP7Q0JPmRs05LYz5GVlYp580S9uL4CfGuJvPI5JLbCss0mGb1n5cJa6Tmu4AcimD-UzvT80UXlAHhN-WVPhcNVQ7cvqyrgN_lrlR0PTe80bisJHjasijK0iVXBlRgYu8m1YeK8htY6o/s200/Luss-6.JPG" width="200" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizrFb7uI2GaR9yE8cguQoSZq3CNat_wdZscdVpupSgiTmSlyFs0efNNIAHM2JgEhGOUHym6bL8-hGSf951sLJ3cjluZvkO3Uss6lD_bgfHQiKzmwodVtM5FeJd43z33_X2eL0WxnmhT6M/s1600/Luss-16.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizrFb7uI2GaR9yE8cguQoSZq3CNat_wdZscdVpupSgiTmSlyFs0efNNIAHM2JgEhGOUHym6bL8-hGSf951sLJ3cjluZvkO3Uss6lD_bgfHQiKzmwodVtM5FeJd43z33_X2eL0WxnmhT6M/s320/Luss-16.JPG" width="320" /></a>Her taraf çiçek, her ev özene bezene yapılmış pencerelere sahip, çok turistik olduğu için bir sürü hediyelik eşya dükkanı dolu, göl kıyısında kuğuların dolaştığı rüya gibi bir kasaba. Kasabanın en ünlü noktası içinde bir Viking mezarı da bulunan Parish Kilisesi ve mezarlığı. Öğle yemeği yemek için de güzel bir nokta burası. Luss'ı görmeden olmaz kısacası. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUrVKFl1klFpaYQndMYcLFh7J_bbYC2XW8xydVp4AivfPgdM98G36Qe1Pe-g2YG_nZTd77PW5dvlqSjSmnOtdBM5slde_G_yl1vHNbSHzMFGFNqYbUW2w84PKbp_zjWCzbDwl-CXguYyo/s1600/Invereray+Castle-32.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUrVKFl1klFpaYQndMYcLFh7J_bbYC2XW8xydVp4AivfPgdM98G36Qe1Pe-g2YG_nZTd77PW5dvlqSjSmnOtdBM5slde_G_yl1vHNbSHzMFGFNqYbUW2w84PKbp_zjWCzbDwl-CXguYyo/s320/Invereray+Castle-32.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
İskoçya'da bolca şato var, hepsini gezmeye sınırlı zaman yetmez. O nedenle biz de seyahate çıkmadan önce göreceğimiz şatoları önceliklendirmiştik. Invereray Şatosu da bunlardan biriydi. Şatoların hep turist dolu ve dolayısıyla kalabalık olduğunu bildiğimiz için 14. yüzyıldan kalma (tabii mevcut yapı 17. yüzyıldan) bu şatoyu akşamüstü, kapanmadan hemen önce gezdik. Bu sayede muhteşem bahçesinde sessizliğin ve doğanın tadını çıkartabildik, içerisini itiş kakış olmadan gezebildik. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUmx9vfp8uR6hWFy38GYjQge6diDlaI7kEK-25xc4mLhT3pRW0v09iTgZS6Zs8MOonwLl95rn5o6V4Zeth2wHszEnpJ7cFVRma1fOk68aVCXdESoMJ6AOxSe_SP9rzHQ3QWQK-guL8Peg/s1600/Invereray+Castle-7.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1074" data-original-width="1600" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUmx9vfp8uR6hWFy38GYjQge6diDlaI7kEK-25xc4mLhT3pRW0v09iTgZS6Zs8MOonwLl95rn5o6V4Zeth2wHszEnpJ7cFVRma1fOk68aVCXdESoMJ6AOxSe_SP9rzHQ3QWQK-guL8Peg/s320/Invereray+Castle-7.JPG" width="320" /></a>Bu şato Argyll Düküne ait ve şatonun bir yarısı müze olarak gezilebilirken, diğer yarısında 13. Argyll Dükü ve ailesi yaşıyor. Şatonun gezilebilen bölümünde de aileye ait fotoğraflar vs yer alıyor. Benim en sevdiğim şato Invereray oldu açıkçası. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyZgAHumPR0L06G19w7XB5ADadaMWK2TLg-tTXI2vY1BvOf3QzSI0uwjX4ZaOI2_YNUEVawg6cfwSTlXNZs9H7UrFFdCPw0AfZQna3ozDOsd_Z8f6MaJcvvM9zf9CJ2m8hHR_yd-DC0Pk/s1600/Oban+Ee-Usk+Restaurant+Langoustines.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyZgAHumPR0L06G19w7XB5ADadaMWK2TLg-tTXI2vY1BvOf3QzSI0uwjX4ZaOI2_YNUEVawg6cfwSTlXNZs9H7UrFFdCPw0AfZQna3ozDOsd_Z8f6MaJcvvM9zf9CJ2m8hHR_yd-DC0Pk/s320/Oban+Ee-Usk+Restaurant+Langoustines.JPG" width="240" /></a></div>
<div>
Highland Bölgesi gezimizin ilk gecesinde Oban'da kaldık. Oban bir liman şehri, fazla turistik bir yanı yok. Bununla birlikte, İskoçya'nın deniz ürünleri merkezi sayılıyor ve en ünlü restoranı da "Ee-Usk" gibi garip bir adı olan yer. Şuursuzca rezervasyon yaptırmadan gittiğimiz için biz biraz sıra bekledik ama masamız hazır olup da o midyeleri, o ıstakozları mideye indirince, iyi ki gelmişiz dedik. Yolunuz Oban'a düşerse, bu restorana mutlaka gidin. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6XmR1huwAXa112ykAZMaCgGyo4w4K7YLWYqQnOHuX_GuWeH_as9tE98JjcURQNzwvQhkGnf8zHYIsNrkEx5dkIVcGYJ-rgSkp-owdRYWuCRusW3sn5ejP1dwSekNiwCx7fdLTA77zA3A/s1600/Oban-5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6XmR1huwAXa112ykAZMaCgGyo4w4K7YLWYqQnOHuX_GuWeH_as9tE98JjcURQNzwvQhkGnf8zHYIsNrkEx5dkIVcGYJ-rgSkp-owdRYWuCRusW3sn5ejP1dwSekNiwCx7fdLTA77zA3A/s200/Oban-5.JPG" width="200" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1ByRjfpeSGh1fQ3VWNY-I6NKBFkAcvqGdjI-KbpUqslTWMsT_UyLeKiPwIXhORfr2uDcoFDusNa_He54f8xIJ6VbaDf3C0dC32j2KgltBZfPUu_H4IxMsPHkNVQKaUpQFxqYdZwMqo8E/s1600/Oban-3.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1ByRjfpeSGh1fQ3VWNY-I6NKBFkAcvqGdjI-KbpUqslTWMsT_UyLeKiPwIXhORfr2uDcoFDusNa_He54f8xIJ6VbaDf3C0dC32j2KgltBZfPUu_H4IxMsPHkNVQKaUpQFxqYdZwMqo8E/s320/Oban-3.JPG" width="320" /></a>Turistik değil dedim ama biz yine de Oban'ı çok sevdik, gün batımındaki manzarası, denize nazır sıra sıra dizilmiş eski evleri çok hoşumuza gitti. Burada deniz kenarındaki Best Western the Queen adlı otelde kaldık. Manzaramız, otelin bir önceki yüzyıldan kalmış hissettirten ortamı, ilgili, alakalı hizmet doğru bir otel seçimi yaptığımızı teyid etti. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPxJ9az-QDzq9WbhDprMlCQrgYZLkSSJ73W5mG4DGOtvQ4iDRE8yGZKnyt0JJ1hYivR7LN6QN0-S3oUozL1cIJz-qaezqMGvducEEIcjckLr3yK6hgdCsy_XfAE7GYF0kJ1c8lLEkoXnQ/s1600/Jacobite+Steam+Train-1.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1064" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPxJ9az-QDzq9WbhDprMlCQrgYZLkSSJ73W5mG4DGOtvQ4iDRE8yGZKnyt0JJ1hYivR7LN6QN0-S3oUozL1cIJz-qaezqMGvducEEIcjckLr3yK6hgdCsy_XfAE7GYF0kJ1c8lLEkoXnQ/s320/Jacobite+Steam+Train-1.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Highland seyahatinin ikinci gününde ünlü Jacobite Steam Train gezimiz vardı, popüler kültürde Harry Potter treni diye biliniyor. Fort William'dan kalkıyor, Mallaig isimli bir balıkçı kasabasına gidiyor, orada 2 saat kalıp, Fort William'a geri dönüyor, tamamiyle turistik, gezi amaçlı bir tren. İsterseniz tek yönlü de gidebiliyorsunuz ki biz bu alternatifi tercih ettik, Mallaig'de inip oradan arabayla devam ettik. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLHGB3Xg85A5AnStdWqq5ZdaamSpUSiSsQQTQTbSXRy3uwDi_NoMVbOYu9PcCXe8YdvciJDx4tItpoHJ_LGa9uJJ8mIhFpxSZpNL8NDyHpSvx7vbjcp0LkdXD8M6hgmJhxqmXD9BHklJY/s1600/Jacobite+Steam+Train+Manzara-15.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLHGB3Xg85A5AnStdWqq5ZdaamSpUSiSsQQTQTbSXRy3uwDi_NoMVbOYu9PcCXe8YdvciJDx4tItpoHJ_LGa9uJJ8mIhFpxSZpNL8NDyHpSvx7vbjcp0LkdXD8M6hgmJhxqmXD9BHklJY/s320/Jacobite+Steam+Train+Manzara-15.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Tren seyahati boyunca gördüğümüz manzaraların büyüleyici olduğunu belirtmeliyim ama bir daha buharlı tren mi, iki kere düşünmem lazım!!! Bütün camlar kapalı olmasına rağmen üstümüz başımız, her yerimiz is oldu. Ünlü Glennfinnan Viyadüğünden geçmek tabii ki unutulmaz ve heyecan verici bir deneyimdi, o anlamda pişman değilim bu trenle gezdiğimiz için ama bir daha buharlı trene bineceksem, yine en az bu kadar güzel bir manzara olmasını şart koşarım. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSrMHYFUgavA2apbWSOfmYgLrIuD7GLxGZXmTk3ttPJTmDcvXlM_BFCImiqP8n5vOIAl-nO7E_aruQEflZ3DMVYii6JU3XP-AnX7VhblPXuVRLvfuhnioQS3WT5RXDmYM3NGAfiPhL_mc/s1600/Mallaig-1.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSrMHYFUgavA2apbWSOfmYgLrIuD7GLxGZXmTk3ttPJTmDcvXlM_BFCImiqP8n5vOIAl-nO7E_aruQEflZ3DMVYii6JU3XP-AnX7VhblPXuVRLvfuhnioQS3WT5RXDmYM3NGAfiPhL_mc/s320/Mallaig-1.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Trenden indiğimiz Mallaig ufacık bir balıkçı kasabası. Trenin son durağı olmasa balıkçılar dışında buraya gelen olur mu, emin değilim. Tabii tren kendi ekonomisini de yaratmış: ufacık kasabada 5-6 tane restoran var ama hepsi aile işletmesi ve çok büyük değil. O yüzden Mallaig'e öğle saatinde gelecekseniz, önceden rezervasyon yaptırmamanız halinde, yemek için açıkta kalmanız olası. Biz bunu okuyup önceden Cornerstone isimli lokantada yer ayırtmıştık ve bu sayede yine birbirinden leziz deniz ürünleriyle keyifli bir yemek yedik. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxk2wKqtyoCBuOztNa7565PhcEZDE55dm8ZwFSXRJVcf-P6eBWFoQnaN0fnLy6frhlxbgNF4dvAcrfYVIQtYY1pmwjaSJcfubDajw88O-OsY01WLgSO87IXeImgbSHtyU5KtJtniAFi4U/s1600/Eilean+Donan+Castle.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxk2wKqtyoCBuOztNa7565PhcEZDE55dm8ZwFSXRJVcf-P6eBWFoQnaN0fnLy6frhlxbgNF4dvAcrfYVIQtYY1pmwjaSJcfubDajw88O-OsY01WLgSO87IXeImgbSHtyU5KtJtniAFi4U/s320/Eilean+Donan+Castle.JPG" width="320" /></a>Highland seyatimizin bir sonraki istikameti Isle of Skye'dı ama orayı, daha önce detaylı yazdığım için, geçiyorum. Sırada Isle of Skye'daki iki günden sonraki ilk ziyaret noktamız olan Eilean Donan Şatosu var. Burası İskoçya'nın en çok fotoğraflanan kalesi olma özelliğini taşıyor, 3 gölün birleştiği yerdeki konumu bu özelliğin en temel nedeni. Şato bir savaşta yıkıldıktan sonra uzun yıllar o halde kalmış, 1900'lerin başında yeniden inşa edilmiş ama görüntüsü çok daha eski. İçi bence çok da etkileyici değil, uzaktan izlemek daha güzel. Hele bir de gaydacıya rast gelirseniz oradayken, buram buram İskoçya kokan bir deneyim oluyor bu şatoyu ziyaret. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGxycQke2l1PvS1vhURPYR2m0ySmXc5byJNokotp7LwNKQlLKAwvnztzBs3Np6SrAj497zaedDYXIkHUxKbhpg_3FgjyaVSv9d7txQJHpbXL3ImBbZxHjBPu3slGWekyGNdLw_NYUxRyI/s1600/Urquhart+Castle-18.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGxycQke2l1PvS1vhURPYR2m0ySmXc5byJNokotp7LwNKQlLKAwvnztzBs3Np6SrAj497zaedDYXIkHUxKbhpg_3FgjyaVSv9d7txQJHpbXL3ImBbZxHjBPu3slGWekyGNdLw_NYUxRyI/s320/Urquhart+Castle-18.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Bu şatonun ardından bizim güzergahta yine bir şato vardı ama bu zaruri bir ziyaret oldu. Urquhart Şatosu diğerleriyle karşılaştırıldığında epey zayıf, özellikle kalıntılar açısından ama canavarıyla ünlü Loch Ness'te yapacağımız tekne gezisi buradan kalktığı için biz bu şatoyu da gezmiş olduk. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Highland Bölgesini gezerken Loch Ness tekne gezisi yapmazsanız kafanıza vuruyorlar adeta ama bence o kadar da olmazsa olmaz bir aktivite değil. Tabii doğal bir ortam, yemyeşil her yer, göl güzel ama dünyada kırsal bir bölgede gölde gezerseniz ne görürseniz burada da onlar var, üstüne bir tek ticarileşmiş Ness Gölü Canavarı teması ekleyin yeter. Göl gezisi çepeçevre tüm göl de olabiliyor, bizimki gibi tek yönlü de olabiliyor, ben tek yönlü olanı tavsiye ediyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHYXiOkZNkKunFoimFx6ikZgkYTZFlnNXmu9vQuQhs_Lp2A-i8bMoQQucxUffvfBpyQznDW6KvmUnjK-0EzQnGDtWqZFzu1bzrkLTO_ZfCNpAjd36o7pNNVaRAXvUW263h3EbEjTuJFfk/s1600/Loch+Ness-11.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHYXiOkZNkKunFoimFx6ikZgkYTZFlnNXmu9vQuQhs_Lp2A-i8bMoQQucxUffvfBpyQznDW6KvmUnjK-0EzQnGDtWqZFzu1bzrkLTO_ZfCNpAjd36o7pNNVaRAXvUW263h3EbEjTuJFfk/s320/Loch+Ness-11.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL5ytxd55HJ-wAlsrwWZ9qkiJrw99r4V8Di9T4sdxsQr1ZiTgh7CL2wM_ujMkEK3dPcHWsDQ4DM5nGai2J_qVLQJIVd7P8BF6rdPcLdwR0mn9XZFptiaxd_-Q2IHQtdQc8WrXbwtcR67k/s1600/Culloden+Battlefield-7.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL5ytxd55HJ-wAlsrwWZ9qkiJrw99r4V8Di9T4sdxsQr1ZiTgh7CL2wM_ujMkEK3dPcHWsDQ4DM5nGai2J_qVLQJIVd7P8BF6rdPcLdwR0mn9XZFptiaxd_-Q2IHQtdQc8WrXbwtcR67k/s320/Culloden+Battlefield-7.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Buradan sonraki istikametimiz benim aslında hiç istemediğim ama İskoçya'daki programımızda bize yardımcı olan firmanın çok ısrarcı olduğu Culloden Savaş Meydanı oldu. Bu savaş İskoçya tarihinde çok önemli bir yer tutuyor. İskoçya'nın İngiltere'den bağımsızlığı için attığı en önemli adım ama maalesef bu savaşı kaybetmişler. Açıkçası hiç ilgimi çekmeyen bir konuydu ama oraya gidince anladım ki, Culloden'i görmeden İskoçya'yı anlamak mümkün değilmiş!!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aslında burası otlarla kaplı dümdüz bir alan, savaşın gerçekleştiği meydan, hiçbir şey yok boydan boya tarlalar dışında ama bu bölgeye girmeden önce bir müze var. İşte o müzede, hiç sıkıcı olmayan bir şekilde o savaşa yol açan şartlar bol görselli bir şekilde anlatılıyor, sonra savaştaki aşamalar tek tek canlandırılıyor ve siz müzeden çıkıp da o boş tarlalara geçince, gözünüzde o savaş anlarını detay detay canlandırabiliyorsunuz. Culloden'i gezince açıkçası içim cızladı, keşke Sakarya Meydan Muharebesi'nin olduğu yerde bizim de böyle bir müzemiz olsaydı diye... Bildiğim kadarıyla sadece bir anıt var orada... </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7VonFmw7xNmQkd69JEovCGlpACQ0g9OHBE7pLoZRV6YanDuonXEQbbrLBxxiuuSN1SaGBDvNP5QTX4c9cpa8zhWdkWakDNfFuWgXBPZKOU6zmlPYoOcNjZD3LTuPCcVn-OSLPFsm29es/s1600/Jacobite+Steam+Train+Manzara-6.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7VonFmw7xNmQkd69JEovCGlpACQ0g9OHBE7pLoZRV6YanDuonXEQbbrLBxxiuuSN1SaGBDvNP5QTX4c9cpa8zhWdkWakDNfFuWgXBPZKOU6zmlPYoOcNjZD3LTuPCcVn-OSLPFsm29es/s320/Jacobite+Steam+Train+Manzara-6.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQNcxAI-Tv8AJbQin1WYjJTCsBMjmWtgPw22CP05pt1LkfcDnDFmJaF5p5FzB5RWXtgZMZpTTCUI0kVB0BziBmgJOg9g1izs-G4plZfye-SSiDOSK2U66u60hIvsfzFkgKxvJF43ZnmH4/s1600/Fort+Augustus+Inch+Hotel-9.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQNcxAI-Tv8AJbQin1WYjJTCsBMjmWtgPw22CP05pt1LkfcDnDFmJaF5p5FzB5RWXtgZMZpTTCUI0kVB0BziBmgJOg9g1izs-G4plZfye-SSiDOSK2U66u60hIvsfzFkgKxvJF43ZnmH4/s320/Fort+Augustus+Inch+Hotel-9.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
Bu savaş meydanından sonra, Highland bölgesinde son gecemizi Fort Augustus isimli küçücük bir kasabada geçirdik. Kasabanın öyle anlatılacak bir tarafı yok ama kaldığımız otel bir harikaydı. Inch Hotel adındaki bu otel, tam Agatha Christie romanlarından fırlamış gibi, yemyeşil çayırların ortasında taş bir binaydı. Salonda bir şömine, avlanmış hayvanların kafaları duvarlarda, tik tak duvar saatleri dışında ses yok... Unutulmaz bir akşam geçirdik biz orada. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGxoQtIhMLIvhYdpR_RebIMfDCSDwQxSzOfQSMxd-xYOI1IcbNvq22Ts4_wmMd3NU_EzPEceohFMMoBSn2ANgKAzzZBjv3TLGfzu49RlLa8BLUDzOX_hnK-Ki0ovwAlT_N5kVYdhVAKIM/s1600/Fort+Augustus-10.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1071" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGxoQtIhMLIvhYdpR_RebIMfDCSDwQxSzOfQSMxd-xYOI1IcbNvq22Ts4_wmMd3NU_EzPEceohFMMoBSn2ANgKAzzZBjv3TLGfzu49RlLa8BLUDzOX_hnK-Ki0ovwAlT_N5kVYdhVAKIM/s320/Fort+Augustus-10.JPG" width="214" /></a>Higlands seyahatimizin son güzergahı Pitlochry kasabasıydı. Küçük, sevimli, bakımlı bir kasaba burası, diğer birçok İskoç kasabası gibi. Burayı seçmemizin esas nedeni Edreadour isimli viski damıtım merkezini gezmekti. Malum, İskoçya demek viski demek ve viski kendi başına bir turizm alanı bu ülkede. Sırf ülkedeki viski üretim merkezlerini gezmek için gelenler var, zaten adım başı da bir viski üretim yeri var. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Edreadour'u tercih etmemizin nedeni, burasının manuel üretime devam eden tek yer olmasıydı. Çok az ve öz üretim yapıyorlar. Öyle ki bir yıllık üretimleri diğer birçok markanın bir günlük üretimine ancak tekabül edebiliyor. Burada viski hakkında bol bol bilgi edindik, değişik viski türleri tadımına katıldık ve üretimi bizzat gözlemledik. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQPoHAfP27MblHW8IHC2oJxIOViToUr4pOV6aXJIUTJOM9DfqlVfUJTZogZSgYaaOOHWDDTBBmqXPTmFId9qQTKx6vXUauPasxQnxbig4r1ogdxwFwqxoIfF2B4SUUjl07Nsl38sZt6eA/s1600/Pitlochry+Edreadour+Distillery-19.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQPoHAfP27MblHW8IHC2oJxIOViToUr4pOV6aXJIUTJOM9DfqlVfUJTZogZSgYaaOOHWDDTBBmqXPTmFId9qQTKx6vXUauPasxQnxbig4r1ogdxwFwqxoIfF2B4SUUjl07Nsl38sZt6eA/s320/Pitlochry+Edreadour+Distillery-19.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
İşte adım adım bizim Highland bölgesi gezimiz. Oralara gitmeyi düşünürseniz, güzergah belirlemede umarım yardımcı olur sizlere.... </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYDhWvjE_369dS2V7mES0HFN_h8DQ9sb4LTAGRLgBqCfVuV_8hjDtUYKMWECh6_bh7S-VEUWQYOkohlJnnDWBKA4lrU2xc_S-QXKjk6FxvNOKtyZl44tsM3VcLBAporPxbpwrxxEbNmp8/s1600/Eilean+Donan+Castle-10.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYDhWvjE_369dS2V7mES0HFN_h8DQ9sb4LTAGRLgBqCfVuV_8hjDtUYKMWECh6_bh7S-VEUWQYOkohlJnnDWBKA4lrU2xc_S-QXKjk6FxvNOKtyZl44tsM3VcLBAporPxbpwrxxEbNmp8/s320/Eilean+Donan+Castle-10.JPG" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-57412027125669504802019-05-29T16:31:00.002+03:002019-05-29T16:31:49.126+03:00GOZO: AKDENİZ'DE BİR "ADALI OLMA" DENEYİMİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA15qS2VnF4qJmdSBKJbegN2YYhg0OgNQSj34cDVZcoyvG85kV25GcUe6m7upuGyBJNgiKe8et2VFXdgNljFAElzeckkzF3ny2pGe4YvxXUpfuLMk8VPIp-Wuik9p7CYZw1H_bLDi5wqM/s1600/Zebbug+Xwejni+Salt+Pans.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1201" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA15qS2VnF4qJmdSBKJbegN2YYhg0OgNQSj34cDVZcoyvG85kV25GcUe6m7upuGyBJNgiKe8et2VFXdgNljFAElzeckkzF3ny2pGe4YvxXUpfuLMk8VPIp-Wuik9p7CYZw1H_bLDi5wqM/s320/Zebbug+Xwejni+Salt+Pans.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bizim yolumuzu Gozo Adası'na düşüren şuursuz ve dikkatsiz planlamamız oldu ama bu sayede hayatımızın en güzel bir haftalık dinlenme tatillerinden birini yaşamış olduk...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrcsPhhHzZ4ez_KqedREJ3bhGtGaejPk_1kGrmnWFOks5MqMat_PX8BLFUX5HWtxZ8AQyjSGaC8Lo_L1-tfsdhAPNP2lEkEpagquoDaz5IJjrhvHKF64XyN99pQ2HC8lveKdj6YifhQPs/s1600/Qala+Old+Wine+Inn-18.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1068" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrcsPhhHzZ4ez_KqedREJ3bhGtGaejPk_1kGrmnWFOks5MqMat_PX8BLFUX5HWtxZ8AQyjSGaC8Lo_L1-tfsdhAPNP2lEkEpagquoDaz5IJjrhvHKF64XyN99pQ2HC8lveKdj6YifhQPs/s320/Qala+Old+Wine+Inn-18.JPG" width="320" /></a></div>
Olay şu şekilde gelişti: sıcak bir yaz günü evde bayılmış halde yatarken eşimle birlikte Airbnb'de ev bakıyorduk, öyle kafamıza göre bir şehir seçiyor, oradaki evleri inceliyorduk. Malta'daki evlere bakarken "Old Wine Inn" diye bir ev bulduk. 2 katlı, begonvillerle kaplı, muhteşem bir bahçesi ve küçücük bir havuzu olan 300 yıllık bir taş ev. Baktık günlüğü 150.- TL bile değil, ev de çok güzel, birden o anda, hadi gelecek sene Ağustos ayında yaz tatilimizi burada yapalım dedik ve popüler bir ev olduğu için kaçırmamak adına aynı gün tüm 1 haftalık parayı da ödeyerek evi kiraladık.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjpKgZuHiqkSIl59B88OaweESvB1BQ_i6hfHgmhP4jHJiyLpwzyC6qawrK4DUhWLaRPxmBjLD230iQ_FBhi0JKjj7DU3ciye7cxGzEFWadrCb0uAIqiWqRlZ0K6J3Os_-Y-9NRQJqABxQ/s1600/Qala-2.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1018" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjpKgZuHiqkSIl59B88OaweESvB1BQ_i6hfHgmhP4jHJiyLpwzyC6qawrK4DUhWLaRPxmBjLD230iQ_FBhi0JKjj7DU3ciye7cxGzEFWadrCb0uAIqiWqRlZ0K6J3Os_-Y-9NRQJqABxQ/s320/Qala-2.JPG" width="203" /></a>Pek memnun bir şekilde hadi şimdi bir de Malta haritasına bakalım, tam olarak neredeymiş evimiz dedik ve haritayı açınca ne görelim!!! Malta'da değil ev, Malta'nın kuzeyindeki Gozo diye bir adada!! Adını bile duymamışız daha önce... Tabii bir şok yaşadık... Sonra amaaan, ne olacak, araba kiralarız, feribot da varmış iki ada arasında gider geliriz dedik... Araba kiralama detaylarına girince yeni bir şok dalgasıyla karşılaştık: direksiyon sağdaymış ve biz daha önce hiç öyle araba kullanmadık... Tabii evin parası verilmiş, iptal imkanı yok, olsun, sağdan akan trafiği de öğreniriz diye avuttuk kendimizi... 1 yıl geçip de bizim tatil zamanı geldiğinde, Euro'nun 7.- TL'lere ulaştığı en yüksek dönemine denk düşünce, açıkçası ayaklarımızı geri gide gide yola çıktık, tabii o an nereden bilelim, en güzel tatillerimizden biri olacağını...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIOr0Dez4AAjsqqWBkIxAHbUAIFyaieOxzojp8CDDibiV-2vMvZ30dZne-m0I2svFBlXJlpFwTDbomfdcttERWpIZTUtaKEC0aSzBTWeHiKGUiaJR30xkX-dRsW0PbJum7D7R6DpY3nIE/s1600/Xlendi.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIOr0Dez4AAjsqqWBkIxAHbUAIFyaieOxzojp8CDDibiV-2vMvZ30dZne-m0I2svFBlXJlpFwTDbomfdcttERWpIZTUtaKEC0aSzBTWeHiKGUiaJR30xkX-dRsW0PbJum7D7R6DpY3nIE/s320/Xlendi.JPG" width="320" /></a></div>
Tabii en başta söylemeliyim ki, bu tatili her zamanki gezilerimizden farklı yaptık. Havanın çok sıcak olacağını tahmin ettiğimiz için, öyle haldır haldır gezeceğiz, her yeri göreceğiz, tüm adımları önceden planlayacağız demedik. Biraz akışa bıraktık kendimizi. Her ne kadar Malta'ya gider geliriz diye en başta düşünmüş olsak da, biz Malta'nın kendisini aşırı kalabalık bulduk, o yüzden sadece 2 gün geçtik ana adaya, hep Gozo'da kaldık ve bu sakin adaya bayıldık. Elimizden geldiğince turistik aktivitelerden uzak durduk ve bir Gozolu gibi yaşamaya çalıştık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw53S91vekqodLXnGbXJtysmwfgZFBh5JTs5lg9WQ0oUkdTnZplsrkp8UsOnijDkv_FPNQ8j-2UL1PZ77-VxS6yhHnXwR3UAu2yEcB6XWRs75Vl3ruPiO7C0csrWm64vM6pvBinGZoqYc/s1600/Sannat-2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1223" data-original-width="1600" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw53S91vekqodLXnGbXJtysmwfgZFBh5JTs5lg9WQ0oUkdTnZplsrkp8UsOnijDkv_FPNQ8j-2UL1PZ77-VxS6yhHnXwR3UAu2yEcB6XWRs75Vl3ruPiO7C0csrWm64vM6pvBinGZoqYc/s320/Sannat-2.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWTyksYyezbt605o8MGqqM-IuU-F-jg1wrzPpCbO9m5z65biPGFsNDF0_PozlXVkB3brDU1d3SdQOieQHIz0SmpIpk1JqNCY7LnzOWgAXyZk6dqfhtC4HQaUp4GJiN3DD9ZR6vGydWEvM/s1600/Qala+Old+Wine+Inn-51.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWTyksYyezbt605o8MGqqM-IuU-F-jg1wrzPpCbO9m5z65biPGFsNDF0_PozlXVkB3brDU1d3SdQOieQHIz0SmpIpk1JqNCY7LnzOWgAXyZk6dqfhtC4HQaUp4GJiN3DD9ZR6vGydWEvM/s320/Qala+Old+Wine+Inn-51.jpg" width="240" /></a></div>
Qala kasabasında kaldığımız ev hakikaten çok güzeldi, o yüzden rutinimiz şu şekilde oldu çoğu zaman: sabahları erken saatte bizim Aygaz arabaları gibi ses çıkartan arabaları takip ediyor, sokaktan geçtiklerinde kapıya çıkıp sıcak ekmeğimizi, kek, poğaça türü hamur işlerini onlardan alıyor ve kahvaltımızı evde yiyorduk. Kahvaltıdan sonra evden çıkıp ya plaja, ya gezilecek bir yerlere gidiyorduk. Her semtin kilisesinin çan kulesini takip edip, kilisenin olduğu meydanı buluyor, orada hafif bir öğle yemeği yiyor, sonra da evimize dönüp bahçede küçük havuzumuzun tadını çıkartıyorduk. Akşamları da yine yemek için belirlediğimiz restoranlardan birine gidiyorduk. Tek planlamayı akşam yemekleri için yaptık çünkü hafta içi de hafta sonu da rezervasyonsuz yer bulmak pek mümkün olmuyordu.<br />
<br />
İşte bu bizim pek de alışık olmadığımız düzende geçen tatilden sizlerle paylaşabileceğim tavsiyeler...<br />
<br />
<br />
<u>Operasyonel detaylar: </u><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuSSBCA2i4IFaSpbiZxOWlSLk53HDNmRKhFk6OoZFComS97NAYR5hYtO2GoBRCEQS5eF_Z24sGOTuKNwUmIWieSkdHpUQjMCGzmJHdFifyXzw9heuzKruT-FF-yu2VuH745ZfVdNrG5ZM/s1600/Sannat-4.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1060" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuSSBCA2i4IFaSpbiZxOWlSLk53HDNmRKhFk6OoZFComS97NAYR5hYtO2GoBRCEQS5eF_Z24sGOTuKNwUmIWieSkdHpUQjMCGzmJHdFifyXzw9heuzKruT-FF-yu2VuH745ZfVdNrG5ZM/s320/Sannat-4.JPG" width="211" /></a></div>
Araba kiralama işi kolay oldu. Ben önceden Internet'ten rezervasyon yaptırmıştım ve çok uluslu bilindik bir firmayı tercih etmiş, bloglardan okuduklarımdan yola çıkarak (aman yollar çok kötü, sürücüler çok dikkatsiz vs gibi), mümkün olan en kapsamlı sigortayı yaptırmıştım. Oraya gidince gördüm ki, daha ucuz olan yerel kiralama markaları çok daha makulmuş ve ne yollar öyle kötüymüş ne de sürücüler dikkatsizmiş... Yani boşu boşuna o kadar sigorta parası ödemiş olduk.<br />
<br />
Ters direksiyonu kullanmak hiç zor değilmiş, 15-20 dakika sonra alışıyor insan. Google Map ile de her yere kolayca gidiliyor, zaten küçücük bir mekan, kaybolmak mümkün değil.<br />
<br />
Dilerseniz toplu taşıma da kullanabilirsiniz, her yerde otobüs durakları var ama otobüsler saat çizelgesine pek uymuyorlar ve o Allahın sıcağında duraklarda beklemek, bekleyenlerden gördüğüm kadarıyla, bir azap.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaPNRCYNPseDvJMzrwC3aZiysKfjnNIgUq-1gtAcfUwvEOzg_78vUH-fN_tdA95F4P5r-0KVRcUFE_UtbnSU_AlnGaXmKmW_gME3Ltpe1kybHXpb5CBsPpAZbQMy7H2PlzWu4UVqc-xZw/s1600/Feribotta.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1061" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaPNRCYNPseDvJMzrwC3aZiysKfjnNIgUq-1gtAcfUwvEOzg_78vUH-fN_tdA95F4P5r-0KVRcUFE_UtbnSU_AlnGaXmKmW_gME3Ltpe1kybHXpb5CBsPpAZbQMy7H2PlzWu4UVqc-xZw/s320/Feribotta.jpg" width="320" /></a>Gozo adasına her 45 dakikada bir feribot var, ödeme sadece adadan dönüşte yapılıyor ve gidiş sadece 20 dakika sürüyor. Eğer unuttuğunuz diş fırçası, güneş kremi, su, bisküvi gibi birşeyler varsa, feribotun içindeki küçük markette bunların hepsi satılıyor ama normalden çok daha pahalı. Zaten Malta epey pahalı genel olarak, Gozo Adası nispeten daha makul bir yer.<br />
<br />
Ciddi bir sivrisinek sorunu var, her türlü sinek savar araç gereç ve materyalle donanmanızı çok tavsiye ederim, öyle böyle değil zira...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGsWn5xuZT63wTc7D4aVkEs1z46J5iGxzA3f4UVh_qJ-ALd4ekZq9nlBlTWuw-ljvQaDKKCg-Qjtq3JEtpnleLSNFfDJM_TkPGglmehX-cykv0UVro37QlVc4BnmNJxqGQJhxG84yNnNM/s1600/Feribotta-26.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGsWn5xuZT63wTc7D4aVkEs1z46J5iGxzA3f4UVh_qJ-ALd4ekZq9nlBlTWuw-ljvQaDKKCg-Qjtq3JEtpnleLSNFfDJM_TkPGglmehX-cykv0UVro37QlVc4BnmNJxqGQJhxG84yNnNM/s320/Feribotta-26.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />
Prizler İngiltere'deki gibi, adaptör getirmeyi unutmayın.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimSdpkDSW333gfZBjcc8xg94hO-LQxoihqwM1g-bcEQ9otHLJVTQphMQzl8_A_be_vNSdXZ0_T2srEKMf2w_7nEMeNrn095JTKZrx5emo72XUIBwfkZCAT7xClbWxSr1jhalx3wbTwRbc/s1600/Nadur.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1061" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimSdpkDSW333gfZBjcc8xg94hO-LQxoihqwM1g-bcEQ9otHLJVTQphMQzl8_A_be_vNSdXZ0_T2srEKMf2w_7nEMeNrn095JTKZrx5emo72XUIBwfkZCAT7xClbWxSr1jhalx3wbTwRbc/s320/Nadur.JPG" width="212" /></a></div>
Burası, benim bugüne kadar gezdiğim en dindar yer. Neredeyse her evin bahçesinde, kapısında, duvarında bir İsa, bir Meryem heykeli, hem de akşamları ışıklandırılan cinsten... Kasabalarda ise hayat kilise meydanında dönüyor. Birçok kasabanın devamlı özel günleri oluyor ve akşamları kiliseler rengarenk ışıklandırılıyor. Kaçırılmaması gereken bir görsel şölen. O yüzden gitmeden önce hangi kasabada hangi tarihte ne kutlaması var, mutlaka bakın. Biz önceden bilmiyorduk ama şans eseri son akşamımızda Xaghra Kasabası'nda böyle bir kutlamaya denk geldik, o kadar keyifliydi ki!!<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUzOjJHF_-9krALJQnPrgO7k-VhfPAxjY1H84PV-NCD9tey9DU9Nw1cz54bNtrdUEKf9kVwzsoCeZbjsj3z04ToKFiOTeR7bh6dQniXHNhn2X31pZ-AM_iltD8HO-VzgIGXj_624nkW-A/s1600/Xaghra+Parish+Church-12.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1181" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUzOjJHF_-9krALJQnPrgO7k-VhfPAxjY1H84PV-NCD9tey9DU9Nw1cz54bNtrdUEKf9kVwzsoCeZbjsj3z04ToKFiOTeR7bh6dQniXHNhn2X31pZ-AM_iltD8HO-VzgIGXj_624nkW-A/s320/Xaghra+Parish+Church-12.JPG" width="236" /></a><br />
<div style="text-align: left;">
Bu arada, eğer hızlı bir gece hayatı arıyorsanız, Gozo size göre değil. Yukarıda bahsettiğim özel günler dışında, akşamları çıt çıkmıyor kasabalarda. Cumartesi akşamlarının en büyük eğlencesi ise, kilise bahçesinde oynanan tombala!!!</div>
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiYmWh_EwnpjyQTiAtlwnkU9nT_B8R3K40_3rK6FL3sp9Z1OlUBDazknkQitiDG41Y8tZsJsPm2_jFfWEpaOBAZ9DKij6qEplN82v9t5fTO5LnMOwrTWMmm6N5J-YsH8xQut2TxPh6DlU/s1600/Nadur-4.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiYmWh_EwnpjyQTiAtlwnkU9nT_B8R3K40_3rK6FL3sp9Z1OlUBDazknkQitiDG41Y8tZsJsPm2_jFfWEpaOBAZ9DKij6qEplN82v9t5fTO5LnMOwrTWMmm6N5J-YsH8xQut2TxPh6DlU/s320/Nadur-4.jpeg" width="239" /></a>Adada neredeyse her dükkan, hatta banka şubeleri bile çoğu zaman kapalı. Nadur'un çıkışındaki bir süpermarket hariç 9:00-18:00 kesintisiz açık bir yer bulmak çok zor. Bazı öğlenler restoranlar bile kapalı... Ada insanının biyolojik saati turizm falan dinlemiyor belli ki...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u>Plajlar:</u><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBsZS-9V-BcR1LP9KegnJJkOnbnv2mhGilyuuMFUK8ITFRAdOSUwMPoQoaMrOEDCauJkjQYOtAA53g0XZvl4ZH8R2YITEbBbBiRGDmqsEScB4glSHG1k7wPitjVPCmIUYMJiSgZsv9tmI/s1600/Dahlet+Qorrot-6.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBsZS-9V-BcR1LP9KegnJJkOnbnv2mhGilyuuMFUK8ITFRAdOSUwMPoQoaMrOEDCauJkjQYOtAA53g0XZvl4ZH8R2YITEbBbBiRGDmqsEScB4glSHG1k7wPitjVPCmIUYMJiSgZsv9tmI/s320/Dahlet+Qorrot-6.JPG" width="320" /></a>Biz öyle kalabalık plajları pek sevmeyiz o yüzden de Gozo'da çok sık denize girmedik. Kaldığımız evde plaja götürmek için hasırlar ve şemsiyeler vermişlerdi (plajlarda bunlar yok, ya siz yanınızda getireceksiniz ya da saatlik bunları kiralayan kiosklardan kiralama yapacaksınız), bazı günler arabanın arkasına bunları atıp, birkaç plaj gezdik ama çok kalabalıktı her yer, o yüzden plajları pek tercih etmedik.<br />
<br />
Ama yine de gittiğimiz az sayıdaki plajı anlatayım. Favorimiz evimizin de yakınında olan Dahlet Qorrot oldu zira yolu biraz daha sapa olduğundan olsa gerek, nispeten en sakin olan plaj burasıydı. Denizi harikaydı, kumsal bölümü çok dardı , 12'ye doğru su, dondurma, hamburger gibi şeyler satan arabalar hizmet vermeye başlıyordu. Internet'ten okuduğumuzda aman park yeri yok, erken gidin diye uyarılar okuduk ama hafta içi hiç öyle bir sorun olmadı, hafta sonu da birkaç yüz metre uzakta park yerini rahatlıkla bulabildik, abartılacak bir durum yok.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigSRftcxd6XQsvp__qTAHbki3v2Zmrp33XBRT-Soy3gByWUjdcVFWWLtxMzRAI6KrC1iv6JTRe2TnEdKsDfqo5awgZG4-uYDJNR-LeOQ_uWtDeAjoElqukvJVI-JB4j7ITxaISybLCW3w/s1600/Dwejra+Inland+Sea-7.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigSRftcxd6XQsvp__qTAHbki3v2Zmrp33XBRT-Soy3gByWUjdcVFWWLtxMzRAI6KrC1iv6JTRe2TnEdKsDfqo5awgZG4-uYDJNR-LeOQ_uWtDeAjoElqukvJVI-JB4j7ITxaISybLCW3w/s320/Dwejra+Inland+Sea-7.JPG" width="320" /></a></div>
Dwejra Inland Sea, özellikle rüzgarlı günlerde tercih edebileceğiniz bir plaj. Kayaların arasında kalmış gölet gibi bir yer. Özellikle dalışçılar burayı tercih ediyorlar. Sağda solda kafeler, biraz ileride de bir restoran var. Ama bu restoranda öğle yemeği için bile önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Biz burayı aşırı kalabalık bulduk.<br />
<br />
Turistlerin en çok tercih ettiği plaj ise Ramla Bay: çoğu plaj hep kayalık olduğu için, bu plajın uzun kumsalı onu çok popüler kılıyor. Diğer plajlara nazaran, burası çok daha organize, altyapısı çok daha profesyonel, plaj imkanları (şezlong, şemsiye vs) ve yeme içme opsiyonları çok daha zengin. İşte burada otopark problemi var, hafta içi hafta sonu dinlemeden akın akın insan geliyor bu plaja.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkv5QiOcIG1b6zhDMGIN92wzfzozpN4OkFSAxTIExCYthKQEa0jpQbdRzUuRVIBruwhk0R5iGxx8ACEkECbel2JsCP_zTCe81Fc4w42aVCQANVEwT40gWGAE1OAboP8bsmlEuqTNPmfdk/s1600/Ramla+Bay-2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1061" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkv5QiOcIG1b6zhDMGIN92wzfzozpN4OkFSAxTIExCYthKQEa0jpQbdRzUuRVIBruwhk0R5iGxx8ACEkECbel2JsCP_zTCe81Fc4w42aVCQANVEwT40gWGAE1OAboP8bsmlEuqTNPmfdk/s320/Ramla+Bay-2.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<u>Görülecek yerler: </u><br />
<u><br /></u>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkl9gR26-UrMLAr-nmxC3EmdRPVe-ROwg1pcOrppMZ7Z-exooxHeTz1zuRlFL3IiTdo-ZmGL0bh76C2Ek0L4bFgTBhKYJNFbkYhZQFxxChzYO8vIeqHH-LaWxVIhFG4mgVUQTILiYqlrw/s1600/Zebbug+Xwejni+Salt+Pans-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkl9gR26-UrMLAr-nmxC3EmdRPVe-ROwg1pcOrppMZ7Z-exooxHeTz1zuRlFL3IiTdo-ZmGL0bh76C2Ek0L4bFgTBhKYJNFbkYhZQFxxChzYO8vIeqHH-LaWxVIhFG4mgVUQTILiYqlrw/s320/Zebbug+Xwejni+Salt+Pans-2.jpg" width="240" /></a></div>
Benim favorim Zebbug'daki Xwejni Salt Pans oldu. Eskiden yerel halkın deniz tuzu topladığı bu doğal oluşum beni çok etkiledi. Yılın ortalama 300 günü güneşlidir denen Malta'da, burayı gezerken korkunç bir sağanak yakaladı bizi. Biraz da o sağanağın yarattığı renklerden olsa gerek, bayıldık buraya, seyretmeye doyamadık bu doğal güzelliği. Normalde tuz satan kişiler de oluyormuş burada ama tam vardığımızda fena bir yağmur bastırdığı için, biz onları göremedik maalesef.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOyL16XFCd-pzfBv_WtDLnoo_FA9U7nXcbMbeArJ9LV8SEt7uaGEByUD7cOLGB7cHHINooDAEigajlrO-vKmy7u5lWPUk6U5wx53BOAuewrk3ZpnKIGnHGysodLRLbmlxvkRqUXQM3xpM/s1600/Dwejra+Bay-27.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1061" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOyL16XFCd-pzfBv_WtDLnoo_FA9U7nXcbMbeArJ9LV8SEt7uaGEByUD7cOLGB7cHHINooDAEigajlrO-vKmy7u5lWPUk6U5wx53BOAuewrk3ZpnKIGnHGysodLRLbmlxvkRqUXQM3xpM/s320/Dwejra+Bay-27.JPG" width="320" /></a>Game of Thrones'un ilk sezonunda Daenerys Targaryen ile Khal Drogo'nun düğününün çekildiği mekan olmasıyla ünlü Dwejra Bay de ada ziyaretçilerinin sıklıkla ziyaret ettiği bir mekan. İki yıl öncesine kadar burada bir de ünlü "Azure Window" varmış, bir kaya oluşumu ama güçlü bir fırtınada yıkılmış, o yüzden "Azure Window" falan kalmamış. Ben açıkçası çok anlamlandıramadım burayı: çok rüzgar esen kayalık bir yer. İyot kokusu, o sıcakta rüzgarın serinliği ve bir de yakınlardaki sade bir şapel hoşuma gitti ama illa da görülecek bir yer gibi gelmedi bana. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh54m3tr-pVkP4VGqnYIQufcLUOfFMYTri8-W69MXsPEBOlh2_oZWnOv9lVwXnAboue34I3rGJNAuq5ia7epwHYTUhXTOg6l_7J_cxntxsOxxuif1FcGqoTN6xu3tcxRvbp0KCxHJ6Nwio/s1600/Gharb+Ta%2527Pinu+Basilica-1.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1061" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh54m3tr-pVkP4VGqnYIQufcLUOfFMYTri8-W69MXsPEBOlh2_oZWnOv9lVwXnAboue34I3rGJNAuq5ia7epwHYTUhXTOg6l_7J_cxntxsOxxuif1FcGqoTN6xu3tcxRvbp0KCxHJ6Nwio/s320/Gharb+Ta%2527Pinu+Basilica-1.JPG" width="320" /></a></div>
Adanın her yeri adım başı kilise ama bunların içinde Gharb kasabasındaki Ta' Pinu benim en çok beğendiğim oldu. Oldukça yeni bir kilise burası (1922-1932 yılları arasında yapılmış) ama hastaları iyileştirmede mucizevi özelliği olduğuna inanılıyor (içerisi adaklarla dolu, bir yerde bir gözlük, öteki tarafta bir protez bacak falan, çok garip), 1990'da Papa 2. Jean Paul'ün de burayı ziyaret etmiş olması kiliseyi daha da ünlü kılmış. Ben mimari açıdan beğendim açıkçası, geniş, ferah bir kilise. İlla kilise gezecekseniz, önceliği Ta' Pinu'ya verebilirsiniz.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkcjn2MrfNOzeDzqA10qG-xVqOTYrwg23QUg6x9pblcko3_ioU5oxgZD9bVIFvYMllKFT6flC2soOGO5SkCJwwS9X5d0tDTKvv7ba4sj_X7-WcwfZBp3VS9EQMPrm5p_BJBy5e70q87Uo/s1600/Zebbug+Tas+Salvatur-3.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkcjn2MrfNOzeDzqA10qG-xVqOTYrwg23QUg6x9pblcko3_ioU5oxgZD9bVIFvYMllKFT6flC2soOGO5SkCJwwS9X5d0tDTKvv7ba4sj_X7-WcwfZBp3VS9EQMPrm5p_BJBy5e70q87Uo/s320/Zebbug+Tas+Salvatur-3.JPG" width="320" /></a>Zebbug Kasabası'nda tepede büyük bir İsa Heykeli var, adı Tas Salvatur. Oraya da gidenler var, özellikle manzara diye ama Gozo manzarası dediğiniz kurak toprak ve mavi denizden oluşuyor. O yüzden biz oraya kadar çıkmadık, uzaktan fotoğraflamakla yetindik.<br />
<br />
Xaghra kasabasındaki Ggantija Temples eğer arkeoloji ilgi alanınıza giriyorsa, hoşunuza gidebilir. UNESCO Kültür Mirası listesindeki bu MÖ 3600'lerden kalma yani ünlü Stonehenge'den de eski tapınak, tabii bizim topraklarımızdaki Göbeklitepe ile karşılaştırılınca çok zayıf kalıyor ama bilgilendirme binasındaki açıklamaları inceleyip gezildiğinde insanı epey etkiliyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG6_Rm4XzgtAUSCUfZ0RsJsQTy6So8PwKk3gbjQZW8TAxELbddIxGxWnjwI3G2uhb8Wp9c95Ft6xZ2wS2QvU4lXLOZO-bfCrNhWZ6QKSpr5K1kTa93seWQXde9IJZrcH_kVqiVee4Pf3k/s1600/Xaghra+Ggantija+Megalithic+Temples-9.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG6_Rm4XzgtAUSCUfZ0RsJsQTy6So8PwKk3gbjQZW8TAxELbddIxGxWnjwI3G2uhb8Wp9c95Ft6xZ2wS2QvU4lXLOZO-bfCrNhWZ6QKSpr5K1kTa93seWQXde9IJZrcH_kVqiVee4Pf3k/s320/Xaghra+Ggantija+Megalithic+Temples-9.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Aynı kasabada bir de Ta' Kola isimli bir yel değirmeni var, Ggantija Temples için aldığınız bilet burada da geçiyor. Biz o nedenle girip gezdik burayı ama çok anlamsız, bildiğiniz un öğütülen değirmen işte, zaman harcamaya değmez.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgky1pm2nMB2QNptCnCBkLvIcj6ClUkUSYlNYW8K2rpdYSx-P5FSMFM7ab50QXs5NLzWzbDdJjeB8RsNfsewxVAiHG0rv1C1QITRa9mvWaC8LJreofNW6UqT9SXmFXn0nFLCFGJyTeoI-A/s1600/Victoria-22.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1060" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgky1pm2nMB2QNptCnCBkLvIcj6ClUkUSYlNYW8K2rpdYSx-P5FSMFM7ab50QXs5NLzWzbDdJjeB8RsNfsewxVAiHG0rv1C1QITRa9mvWaC8LJreofNW6UqT9SXmFXn0nFLCFGJyTeoI-A/s320/Victoria-22.JPG" width="211" /></a></div>
Gozo Adası'nın merkezi niteliğinde Victoria'da, Malta adasının ünlü M'dina'sını aratmayan dar sokaklar var. O sokaklarda dolaşmanızı çok tavsiye ederim. Her bir kapı, her bir pencere ayrı süslü, günlük hayat o yüzyıllık sokaklarda aynen devam ediyor, bu çok etkileyici.<br />
<br />
Victoria'da kalenin içinde bir doğa, bir de arkeoloji müzesi var ama o kadar zayıflar ki gezmeye bile değmez, hele de sıcak bir günde oradaysanız. Biz gezdik gezmesine de uçar adımlarla adeta, hem çok sıcaktı, hem de sergiler hiç ilginç değildi. Victoria'da bir de şehrin dini tarihini anlatan Il Hagar Müzesi var, girişi ücretsiz. Hristiyanlık tarihi ilginizi çekiyorsa, güzel bir müze olarak tavsiye edebilirim.<br />
<br />
<u>Restoranlar</u><br />
<u><br /></u>
Malta'nın yeme içme kültürü bizim damak tadımızla çok örtüştü. Midye ve kabuklu deniz ürünleri yemekten nasıl oldu da rahatsızlanmadık bilemiyorum ama o kadar güzel yapıyorlar ki bu ürünlerden yemekleri, başka yerde kolay kolay bulamayız diye saldırdık adeta bu yemeklere.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHX5QN2Zz52uE32pf1POGeQ4BPsV39nPBXfj3WNVJp_kQnPk4Qpoe2uLsKGHCH3CD3to4HivLN5gO5iMk2VEkEdLhliz2HnIyxPm_dbxL2dua0xqLIUSNZeHSnBnVmadlTN3ePU4QYzvs/s1600/Victoria+Il+Panzier+Restaurant-8.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHX5QN2Zz52uE32pf1POGeQ4BPsV39nPBXfj3WNVJp_kQnPk4Qpoe2uLsKGHCH3CD3to4HivLN5gO5iMk2VEkEdLhliz2HnIyxPm_dbxL2dua0xqLIUSNZeHSnBnVmadlTN3ePU4QYzvs/s320/Victoria+Il+Panzier+Restaurant-8.JPG" width="320" /></a></div>
Favori restoranımız Victoria'nın dar sokaklarında çok sıcak bir Pazar günü rastladığımız Il Panzier oldu. Sicilyalı bir ailenin işlettiği bu restoran bir avludan oluşuyor, üst katta aile yaşıyor, aşağıdaki mutfakta da anne yemekleri hazırlıyor, baba ve 10 yaşlarındaki oğlu servis yapıyor. İlk bakışta turistik bir yer gibi geliyor insana ama yemekler de servis de çok özenli. Baba önce gelip nereli olduğunuzu soruyor, dediğine göre, damak zevkinize uygun bir seçim yapmanıza yardımcı olmak içinmiş bu soru. Sonra nasıl bir yemek istediğinizi soruyor ve ardından da kendi önerilerini sunuyor. Tüm seyahatimiz boyunca yediğimiz en lezzetli yemek buradaydı. Hafif limon rendesiyle servis edilen kalamar, mozarella peynirleriyle bezenmiş midye yemeği, soğuk makarna, hepsi enfesti. Ama burası, yemeğe en çok para verdiğimiz restoran oldu aynı zamanda, onu da belirtmeden geçmeyeyim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx2wDQ7MO1ku_JND_L0HrRn7N_ckfu8UYI21argFzLcHWkuUmZgAKHpToH7dVuC2FAmJ0eXonfoXrwcuot699aPvQprmdg88xMn6nI5QGdS-qCQy4EHWF2WZ1LFtCGwVoijp9gM-of_PY/s1600/Ghanjsielem+Ta%2527Philipp+Restaurant-4.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1570" data-original-width="1600" height="314" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx2wDQ7MO1ku_JND_L0HrRn7N_ckfu8UYI21argFzLcHWkuUmZgAKHpToH7dVuC2FAmJ0eXonfoXrwcuot699aPvQprmdg88xMn6nI5QGdS-qCQy4EHWF2WZ1LFtCGwVoijp9gM-of_PY/s320/Ghanjsielem+Ta%2527Philipp+Restaurant-4.jpeg" width="320" /></a></div>
Feribot yolunda ada içlerine doğru giden ana yolda sağda yer alan ve dış görünüşü çok sıradan olan Ta' Philipp de sürprizler içeren bir restoran. O sıradan görünüşüne aldanmayın, harika yemekleri var, özellikle ıstakozlu spagettisi çok lezizdi.<br />
<br />
Bina çirkinliğini benzettiğim için, Gozo'nun "Marmaris"i diye tanımladığım Marsalforn kasabasında tam sahildeki "Il Gambero" bir İtalyan restoranı ve güzel bir manzara eşliğinde yemek yemek için tavsiye edebileceğim bir mekan.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM-qckUmAy7GoqFC_GYHW9r-UOC4MQ8oACWqCxcyc_uMQNuTjcE1Fh9AjAAQh5xfL0gssUZaudKAmU8HoprlLtopaVSq337dvm0rc3z2lVHDMoRk0gPNjRlpm123KjVrVvRcIvKZLRMaI/s1600/Marsalforn+Ristorante+Il+Gambero-1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM-qckUmAy7GoqFC_GYHW9r-UOC4MQ8oACWqCxcyc_uMQNuTjcE1Fh9AjAAQh5xfL0gssUZaudKAmU8HoprlLtopaVSq337dvm0rc3z2lVHDMoRk0gPNjRlpm123KjVrVvRcIvKZLRMaI/s320/Marsalforn+Ristorante+Il+Gambero-1.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBkOc4_g1Lmd5Um906mcLEVes_UD4M5OXL_n2KXh1kPLvo48fjsAqjg2rBHAiAxYkaitZC63M4wmNAt_L3DkYXha8zzVvIQlLVvBq72WTDIvZLJIbCHYwALV9Ar3JdnDLQPEDI5r_zzqk/s1600/Mgarr+Country+Terrace+Restaurant-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1116" data-original-width="1600" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBkOc4_g1Lmd5Um906mcLEVes_UD4M5OXL_n2KXh1kPLvo48fjsAqjg2rBHAiAxYkaitZC63M4wmNAt_L3DkYXha8zzVvIQlLVvBq72WTDIvZLJIbCHYwALV9Ar3JdnDLQPEDI5r_zzqk/s320/Mgarr+Country+Terrace+Restaurant-2.jpg" width="320" /></a></div>
Gozo'nun en gözde mekanı Mgarr kasabasında, tepeden adanın limanına bakan, çok güzel bir manzaraya sahip "Country Terrace Restaurant"da yemek yiyebilmek için 3 gece öncesinden rezervasyon yaptırmamız gerekti. Dolayısıyla beklentimiz çok yüksekti. Evet, manzara hakikaten nefes kesiciydi ama yemekler süslü püslü ama lezzetsiz, servis de çok yavaş ve ilgisizdi, manzara dışında pek tavsiye etmem.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiM4DVa7IgTO7UbKr4aWByYvWOeS4bKACmTy8CoGaOqU5Be2uRR9dv04tvnbytxyRZ3O2zwfFQXsuQNu8vCR4-vrMvL-VETFYbLbBmSLWM1h7sFpcuDWFle_5o0jPb8Jb1L0FtW5o_jHmA/s1600/Mgarr+Porto+Vecchio+Restaurant.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1209" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiM4DVa7IgTO7UbKr4aWByYvWOeS4bKACmTy8CoGaOqU5Be2uRR9dv04tvnbytxyRZ3O2zwfFQXsuQNu8vCR4-vrMvL-VETFYbLbBmSLWM1h7sFpcuDWFle_5o0jPb8Jb1L0FtW5o_jHmA/s320/Mgarr+Porto+Vecchio+Restaurant.jpg" width="241" /></a>Yine Mgarr'da marinanın içindeki Porto Vechhio ise hem romantik ortamı hem de çok lezzetli yemekleriyle favorilerimizden biri oldu. Ama burası için de özellikle akşam yemeği için önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVGFw1QDBViriyPHo5-naGt8N-0c9kYzmoI-GQauj96oJOBH2W-CwQSpf0hRsyZ9mujnz3fZShzuLGE85v5jdwRqwtRMj4WOf_6avhuArD_A7tG36se9ahMT6VOA_DQSK_zZ_xBV8Kk14/s1600/Qala+Ta%2527Vestru+Restaurant.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVGFw1QDBViriyPHo5-naGt8N-0c9kYzmoI-GQauj96oJOBH2W-CwQSpf0hRsyZ9mujnz3fZShzuLGE85v5jdwRqwtRMj4WOf_6avhuArD_A7tG36se9ahMT6VOA_DQSK_zZ_xBV8Kk14/s320/Qala+Ta%2527Vestru+Restaurant.jpeg" width="240" /></a></div>
Bizim kaldığımız Qala kasabasında ise favorilerimiz Ta' Vestru ve D Café oldu, her ikisi de küçücük olduğu için, buralarda da akşam yemeği için rezervasyon şart.<br />
<br />
Xaghra'daki Oleander sofistike bir akşam yemeği istiyorsanız, en doğru adres olacaktır. Seçenekleri sınırlı bir menüsü var ama yemekler enteresan, yalnız biraz pahalı.<br />
<br />
Plajıyla ünlü Xlendi kasabasındaki Ta' Karolina bizim çok merak ettiğimiz bir restorandı. Hemen denizin kıyısındaki masalarını gösteren fotoğraflara bayılmıştık o yüzden daha İstanbul'dayken buradan rezervasyon yaptırmıştık. Maalesef tam bir hayal kırıklığı oldu bizim için. O fotoğraflar böyle dünyadan uzak, denizle başbaşa, sakin, romantik bir ortam vaat ediyordu, gerçek ise, kalabalık, şehrin ortasında, gürültülü ve özensiz bir ortamdı. Bizim düştüğümüz tuzağa siz düşmeyin derim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOgkJFZ-h1kV5SG_P2hQm9F_ad0gsqsiIGsDaG3hxC4wkO-Qb1a5qbdqS_hDTL3edrZ1dOoJQQLKnwHVoejcdyp17AMPMfrCVJfLujzMwHAxtGOlA0sf22AAPQ9bsA0LnKt2MoSdpgkAE/s1600/Xewkija+Giovanni%2527s+Restaurant-2.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOgkJFZ-h1kV5SG_P2hQm9F_ad0gsqsiIGsDaG3hxC4wkO-Qb1a5qbdqS_hDTL3edrZ1dOoJQQLKnwHVoejcdyp17AMPMfrCVJfLujzMwHAxtGOlA0sf22AAPQ9bsA0LnKt2MoSdpgkAE/s320/Xewkija+Giovanni%2527s+Restaurant-2.JPG" width="320" /></a></div>
Xewkija isimli küçük ve çok sakin kasabada Giovanni's Restaurant'da yediğimiz öğle yemeği ise seyahatimizin en güzel sürprizlerinden biriydi. Bu kadar in cin top oynayan bir kasabada, epey de aç olduğumuz bir öğlen, bu kadar güzel bir restorana denk gelmek bizim için büyük şanstı. <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWDPGz5a6vFdKQLOJQSO3Z9BEoC1GME4KoyqMFgbe0GmQRrFLQqPInHbGNo1IYlDIV00Q440s-eYH6lRDN-gwUIyfxK2Hw-yKlhU0nYThS4Lgy5kmMbO_GA128-WZMnwmaHHzDghggsmE/s1600/Dwejra+Bay-45.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1203" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWDPGz5a6vFdKQLOJQSO3Z9BEoC1GME4KoyqMFgbe0GmQRrFLQqPInHbGNo1IYlDIV00Q440s-eYH6lRDN-gwUIyfxK2Hw-yKlhU0nYThS4Lgy5kmMbO_GA128-WZMnwmaHHzDghggsmE/s320/Dwejra+Bay-45.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-67753751660960681862019-03-15T17:23:00.001+03:002019-03-15T17:23:12.119+03:00DENALİ ULUSAL PARKI: KUZEY AMERİKA'NIN ZİRVESİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNxUmhyphenhyphen2qaeVXqSyzKR5Hy573hvR7OYYSWv0j196W_6w3Hk7d2CBmWao6rkcQTlh0wnsC0RoXIbtECDvg2VRll4S9cGh3t7yVVRXr6Wmbqgk7ZsIwuf40ErftfbsLGQ8pKW4juGJpWaDU/s1600/Denali+National+Park-73.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNxUmhyphenhyphen2qaeVXqSyzKR5Hy573hvR7OYYSWv0j196W_6w3Hk7d2CBmWao6rkcQTlh0wnsC0RoXIbtECDvg2VRll4S9cGh3t7yVVRXr6Wmbqgk7ZsIwuf40ErftfbsLGQ8pKW4juGJpWaDU/s320/Denali+National+Park-73.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Alaska'ya geldiyseniz, adını, Kuzey Amerika'nın en yüksek dağından alan bu koruma altındaki bölgeyi görmeden dönmeyi düşünmeyin bile!! Neden mi?... Çünkü Alaska'nın o Instagram fotoğraflarında gördüğümüz vahşi doğasını, en konforlu ve en korunaklı şekilde deneyimleyebileceğiniz yer burası!!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4zC0316_ZLBwjVFwwITJGucpSZ50yzos9x21iLG0tsBI5Ueas4dQ1oiqpiN6o4zjWGFpWSIgP3Irq61JB73ljLp5Mg_wiC_etGUAq9X1WJ-unfpRY3nLfMeMJ19mDeAWvno8U-EWgQ4Q/s1600/Denali+National+Park-31.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4zC0316_ZLBwjVFwwITJGucpSZ50yzos9x21iLG0tsBI5Ueas4dQ1oiqpiN6o4zjWGFpWSIgP3Irq61JB73ljLp5Mg_wiC_etGUAq9X1WJ-unfpRY3nLfMeMJ19mDeAWvno8U-EWgQ4Q/s320/Denali+National+Park-31.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEgLFtpiZme8Bh7qf7A-cYBJiDQiB3-ljrG-NBWNLRrXmGzalb0ZojIvJPE4HXrIZwVeR5jRO5HZ81xKEKzPW2VviaWjR2pWwlNMlTIv0iJxpvLZRJYDYYMqmMtlq6WxwdvM5rQ7HWoGU/s1600/Denali+National+Park-79.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEgLFtpiZme8Bh7qf7A-cYBJiDQiB3-ljrG-NBWNLRrXmGzalb0ZojIvJPE4HXrIZwVeR5jRO5HZ81xKEKzPW2VviaWjR2pWwlNMlTIv0iJxpvLZRJYDYYMqmMtlq6WxwdvM5rQ7HWoGU/s320/Denali+National+Park-79.jpg" width="320" /></a></div>
Yaklaşık 24.500 kilometre karelik yani Rhode Island büyüklüğündeki boyutuyla bu park ve koruma alanı New Hampshire Eyaleti'nden bile büyük, devasa bir alan. Adını, Kuzey Amerika'nın en yüksek dağı olan 6.195 metre yükseklikteki Denali Dağı'ndan alıyor. Aslında bu dağın adı, ABD'nin suikasta kurban giden 25. Başkanı McKinley'in soyadı imiş ama burada yaşayan Athabaskan yerlileri, dağa hep Denali derlermiş. ABD'nin 44. Başkanı Obama ise, bir jest yaparak, başkanlığı döneminde dağın adını, yerlilerin alıştığı Denali'ye dönüştürme kararına imza atmış. O yüzden artık burası Denali Ulusal Parkı ve Koruma Alanı olarak anılıyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnavVoG1GjSMxYnD82R_rDqCJ_je5YPwwFmQIzw6SsJEWsZeluf1V-C2hwX38LE2fx5BJEOKuaNQ4Q0yFXyB13-obm2WN5Ck8r2nk8_vbvIjVJhdyDoI0BLuQ_BPxudcxkuXxL5hpYK_s/s1600/Denali+National+Park-97.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnavVoG1GjSMxYnD82R_rDqCJ_je5YPwwFmQIzw6SsJEWsZeluf1V-C2hwX38LE2fx5BJEOKuaNQ4Q0yFXyB13-obm2WN5Ck8r2nk8_vbvIjVJhdyDoI0BLuQ_BPxudcxkuXxL5hpYK_s/s320/Denali+National+Park-97.jpg" width="320" /></a><br />
1917'de burada dağ koyunlarını korumak için oluşturulmuş, bu anlamda da bir ilk olma özelliği <br />
taşıyor. ABD'de daha önce oluşturulmuş ulusal parkların amacı doğal güzelliği korumak iken, bu, ülkenin üçüncü en büyük ulusal parkı yaban hayatını korumayı hedeflemiş.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ6f-u-cxMsHRtT-nsG4LMvVN0qg0-Hy1344BRG6A0sf5BYXMhXb45cqbb7wr5UDhDzet6KYyvO9YpCtKpLB1yz1Jpw1y4CqddRoJmK9Cdey-ifuAAAQJYP0Yj_cUK017bg8-3ELlwP5Q/s1600/Denali+National+Park-169.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ6f-u-cxMsHRtT-nsG4LMvVN0qg0-Hy1344BRG6A0sf5BYXMhXb45cqbb7wr5UDhDzet6KYyvO9YpCtKpLB1yz1Jpw1y4CqddRoJmK9Cdey-ifuAAAQJYP0Yj_cUK017bg8-3ELlwP5Q/s320/Denali+National+Park-169.jpg" width="320" /></a></div>
Gerçekten de bu alan boz ayılardan tutun, sığınlara, ren geyiklerinden tutun gri kurtlara, birçok vahşi hayvanı bir arada görebileceğiniz bir yer. Ama öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya girmeniz mümkün değil. Tundradan ormanlara, buzullara kadar hem flora hem de fauna açısından az bulunur bir çeşitliliği bünyesinde barındıran bu bölge sıkı bir kontrol altında. İçinde az sayıda konaklama tesisi ve kamp alanı var, bunlardan faydalanabilmek için bir dizi ön onay gerekiyor. Ya da, sadece gündüz yine belirlenmiş esaslar ve onaylar dahilinde 4x4'lerle ya da Amerikan filmlerinde gördüğümüz okul otobüslerinden devşirilmiş tur otobüsleriyle burayı gezebilirsiniz. Otobüslerin şoförleri aynı zamanda eğitimli park görevlileri ve gün boyu size parkla ilgili bilgi veriyorlar ama tabii sadece İngilizce olarak.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRJVfh3KTaU4FpWx1ScKiWOy-PaYYe8qDmFovBIQqruXcbbZyotm8G_0EHPAvagD_8Qm9LrYdn8jjy9PEU_TxKAu1M4FEC4NlDQ6f3KnRYcHx3twbbVSjuLMhyXByKNVAoJa7CZZ-8Mj0/s1600/Denali+National+Park-42.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRJVfh3KTaU4FpWx1ScKiWOy-PaYYe8qDmFovBIQqruXcbbZyotm8G_0EHPAvagD_8Qm9LrYdn8jjy9PEU_TxKAu1M4FEC4NlDQ6f3KnRYcHx3twbbVSjuLMhyXByKNVAoJa7CZZ-8Mj0/s320/Denali+National+Park-42.jpg" width="320" /></a></div>
Biz maalesef otobüsle gezdik. Maalesef diyorum çünkü Denali'yi gezmenin en konforsuz, en özensiz, en yanlış yöntemiymiş meğer!!! Zaten burayı gezmek arabayla neredeyse 12 saat sürüyor. 12 saat boyunca dağ tepe demeden süspansiyon kavramıyla tanışmamış bir otobüsle gezmek adeta bir eziyet!! Hiç abartmıyorum inanın.... Otobüste zaten sizden başka bir çok insan var, bizim şansımıza kokulu yemeklerini arabada yemekten imtina etmeyen bir grup vardı yanımızda... camlar doğru dürüst açılmıyor, açılsa da açmanıza izin verilmiyor (hayvan saldırılarına karşı bir önlem), çoğu hayvanı zaten aracın içinde görebiliyorsunuz, onların fotoğrafını çekebilmek için camın temiz olması lazım, ama değil. Hadi cam temiz diyelim, otobüsteki herkes o köşeye akın ettiği için, benim gibi arada ezilme riski yaşamakla, illallah edip fotoğraf çekmekten vazgeçmek arasında gidip geliyorsunuz...<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHVoSTTedDGZgFHAoXrVBs-8v0XWnVCV7_SwTJxxL7cUivF9IJ7POygYUHOeuj-I32Ba15dcCadCcbclVPz4bN3zvKZoAQNmZN4950VDsBPZQ1wm0oPYCEtTdZV5Rtf4ecd8MDUXyUdE4/s1600/Denali+National+Park-99.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHVoSTTedDGZgFHAoXrVBs-8v0XWnVCV7_SwTJxxL7cUivF9IJ7POygYUHOeuj-I32Ba15dcCadCcbclVPz4bN3zvKZoAQNmZN4950VDsBPZQ1wm0oPYCEtTdZV5Rtf4ecd8MDUXyUdE4/s320/Denali+National+Park-99.jpg" width="320" /></a>O yüzden siz siz olun, Denali'ye gittiğinizde, ucuz diye otobüs turuna fit olmayın, birazcık paraya kıyın ve 4x4'lerle keşfedin bu muhteşem doğa harikasını. Ya da bir başka opsiyon, otobüsle gezin, helikopterle dönün, bu da bir olasılık ama en pahalısı, o başka... Bir önemli husus: burayı her yıl Mayıs-Eylül arası ortalama 700.000 turist geziyor.. Ve ancak planlı, programlı ve bol onaylı bir şekilde gezilebildiği için de, gerekli rezervasyonların mutlaka önceden yapılması gerekiyor, yoksa oralara kadar gidip eliniz boş dönebilirsiniz, ona göre..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuKYZr-i0FzTKszvUSxSQg1RWIz_H2gGKjZSUb5AR3iilchEaGduHi9wdRYQrB4Qj4cLUkZVIq7cI1sbx5-6EUMmeVVtVe66KoJEHKpxA-MLg_-9PJpFrJ9OTckrV0S29gjj2lhk4iWt4/s1600/Denali+National+Park-172.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuKYZr-i0FzTKszvUSxSQg1RWIz_H2gGKjZSUb5AR3iilchEaGduHi9wdRYQrB4Qj4cLUkZVIq7cI1sbx5-6EUMmeVVtVe66KoJEHKpxA-MLg_-9PJpFrJ9OTckrV0S29gjj2lhk4iWt4/s320/Denali+National+Park-172.jpg" width="320" /></a></div>
Bu rahatsız edici koşullara rağmen Denali'yi gezmek, unutulmaz bir deneyim olmadı diyemem. Bir anne boz ayı ile iki yavrusunu bu kadar yakında görmek başka nerede nasip olurdu bilemiyorum. Dağ koyunları, ren geyikleri, sığınlar, onları sadece epey uzaktan görebildik açıkçası, eğer uzun lenslerim olmasaydı, olmasına rağmen minyatür niteliğinde duran fotoğraflarını bile çekemezdim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOrSFL54Sq_YgrXRel_11o53RsUScJAK6oaXyfoyfArDsDPp9IFpzG-_OHx3_9uqDdcRFvCUp2lY9-jV7BeOyEXd0vtlv9xSySc-n8tmqJU5RU_O-vh93L2OJ-IxmsiC8rDdJ6l7F0VP8/s1600/Denali+National+Park-189.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"> <img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOrSFL54Sq_YgrXRel_11o53RsUScJAK6oaXyfoyfArDsDPp9IFpzG-_OHx3_9uqDdcRFvCUp2lY9-jV7BeOyEXd0vtlv9xSySc-n8tmqJU5RU_O-vh93L2OJ-IxmsiC8rDdJ6l7F0VP8/s200/Denali+National+Park-189.jpg" width="200" /></a> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU3vstxOQ1nEeVTTEUroODP1HDi8btgLgRwSzzpYxKZM4NGkqw3NTkbPnKx9nJqd0am6Md0y5GAsqrta23x2tLFTyz_BfnK_chhV-ai5rsMwIVoF1MM4R0WuEqhtZTk-bAoJBTDexjPcI/s1600/Denali+National+Park-208.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="653" data-original-width="1024" height="127" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU3vstxOQ1nEeVTTEUroODP1HDi8btgLgRwSzzpYxKZM4NGkqw3NTkbPnKx9nJqd0am6Md0y5GAsqrta23x2tLFTyz_BfnK_chhV-ai5rsMwIVoF1MM4R0WuEqhtZTk-bAoJBTDexjPcI/s200/Denali+National+Park-208.jpg" width="200" /></a><div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWeUC4uyYodx-DRVCoWfpp1yn34MYWHQsfK_zCOulzYrYcgZN-z6GULCAbXSnby09TVNve6L3PN071XrWTChKFPh7d4N2sdfGJ5j-ktpXIjt516SC4evu-JgRb1JVfvHqODWZMtBpfy5g/s1600/Denali+National+Park-198.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWeUC4uyYodx-DRVCoWfpp1yn34MYWHQsfK_zCOulzYrYcgZN-z6GULCAbXSnby09TVNve6L3PN071XrWTChKFPh7d4N2sdfGJ5j-ktpXIjt516SC4evu-JgRb1JVfvHqODWZMtBpfy5g/s320/Denali+National+Park-198.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiD874GDJXH_brJW8uvpmtkUUcajcN-6ABTxYwlv18bxlzGcD7MUi4tUEDiz6GHNoHeZxH96PFp0aAcdz3TA4Ai0omQbacD70Ijcoxhb6CyxDc88y61Dpa5cbij0tDB9pyWlQi2sQPQH2w/s1600/Denali+National+Park+Eielson+Visitor+Center-13.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiD874GDJXH_brJW8uvpmtkUUcajcN-6ABTxYwlv18bxlzGcD7MUi4tUEDiz6GHNoHeZxH96PFp0aAcdz3TA4Ai0omQbacD70Ijcoxhb6CyxDc88y61Dpa5cbij0tDB9pyWlQi2sQPQH2w/s320/Denali+National+Park+Eielson+Visitor+Center-13.jpg" width="320" /></a></div>
Tabii otobüse binip durmaksızın gidilmiyor. Aralarda bol bol duruluyor. Durulan yerlerde ya güzel bir manzara, ya bilgilendirici bir merkez var. Bu duraklar arasında ben en çok Eielson Ziyaretçi Merkezi'ni beğendim. Hem insanın nefesini kesen bir manzarası vardı, hem de Denali'ye tırmanma rotalarını tarihsel boyutuyla gösteren üç boyutlu ve interaktif maketi ve bölge çiçeklerini tanıtan sergisiyle hayli bilgilendiriciydi.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCy1lDQpnoAbzNq23ye3-uExEOIHasV5qf95EYmQjiaS35jOLwlCPlSpIAPgFvSjjJyumM7I1jNUyyT560mdmKnNI2yiVFPN2pzhqliHKnP_R1sh5SsBSXtckYLrZcDktqKISeVbjemwg/s1600/Denali+National+Park-41.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="665" data-original-width="1024" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCy1lDQpnoAbzNq23ye3-uExEOIHasV5qf95EYmQjiaS35jOLwlCPlSpIAPgFvSjjJyumM7I1jNUyyT560mdmKnNI2yiVFPN2pzhqliHKnP_R1sh5SsBSXtckYLrZcDktqKISeVbjemwg/s320/Denali+National+Park-41.jpg" width="320" /></a>Durduğunuz yerlerde dışarıda muz dahi yemeniz yasak, etrafa tek bir çöp bile atamıyorsunuz. Burada amaç hem çevreyi, hem de ziyaretçileri korumak. Çöpler ve yiyecek artıkları özellikleri ayılar açısından çok çekici oluyormuş. Bizim ziyaretimizden yaklaşık 15 gün önce, bir park görevlisi ayı saldırısına uğramış, durumu ağırmış dediler.. Yani, çocuk oyuncağı değil buradaki kurallar....<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5NYOmCynoRpsZnrpcYVGstvarLfDi5IHUFYwdlJhR5SUyRvDjExXry2EIYsxiAVHy4YfGJiM7ER8PCNgVVeEhxubAlkvrxuEpdo59rEmoy5Kgnd-8Og7KnsJAeoHHRsMHCLDWLjkDDcw/s1600/Denali+Backcountry+Lodge-10.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="516" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5NYOmCynoRpsZnrpcYVGstvarLfDi5IHUFYwdlJhR5SUyRvDjExXry2EIYsxiAVHy4YfGJiM7ER8PCNgVVeEhxubAlkvrxuEpdo59rEmoy5Kgnd-8Og7KnsJAeoHHRsMHCLDWLjkDDcw/s320/Denali+Backcountry+Lodge-10.jpg" width="215" /></a></div>
Gün boyu süren bir gezide yemek olayı da planlanmalı tabii. Biz, parkın iç kısımlarındaki konaklama alanlarından birinde, Denali Backcountry Lodge'da yemek yedik. Bu arada parkın içindeki konaklama yerlerinin son derece basit, son derece sade olduğunu belirtmeliyim. Bu nedenle yediğimiz yemek de öyle a la carte falan değil, biraz salata, biraz meyve, söğüş et gibi az ama öz bir açık büfeden oluşuyordu. Ama sivrisineklere dikkat... İç bölgelerde, özellikle de nehir kenarlarında (ki her yer nehir ve göl burada) sivrisinekler dayanılır gibi değil...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlGGvpJxj7oFMZilBm-ZI6qiTwpsQcYDqSc8qJqHNHWuCJ1wc7OfA8kXNmC-Vt_mVDAsegaVsQj-kv9_Q0JoUN5_r0kA2d8012wCTTtHKmtfQjZprV3cEWGWaJYG7F87Q2-qc6HKHLWL0/s1600/Denali+Park+Village-25.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="695" data-original-width="1024" height="217" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlGGvpJxj7oFMZilBm-ZI6qiTwpsQcYDqSc8qJqHNHWuCJ1wc7OfA8kXNmC-Vt_mVDAsegaVsQj-kv9_Q0JoUN5_r0kA2d8012wCTTtHKmtfQjZprV3cEWGWaJYG7F87Q2-qc6HKHLWL0/s320/Denali+Park+Village-25.jpg" width="320" /></a></div>
Eğer bizim gibi günübirlik Denali gezisi yapacaksanız, program çok erken başlayıp çok erken bittiği için bir gece önce ve gezinin akşamı yani toplamda 2 akşam yakınlarda bir yerde konaklamanız gerekiyor. Biz çok geniş bir alana yayılmış olan Denali Park Village'da konakladık, hatta geziden bir önceki gece orada Denali Ulusal Parkı ile ilgili bir bilgilendirme seminerine bile katıldık. Bir tür tatil köyü mantığı vardı bu otelde ama yemeklerini pek beğenmediğimiz için, genellikle Alaska'ya gemi turlarıyla gelenlerin konakladığı Denali Princess Wilderness Lodge'u da ziyaret edip, akşam yemeğimizi bu otelin meşhur Denali King Salmon Restaurant'ında yedik. Çok da memnun kaldık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIl9LtxAjIbMhqRUuLs47GFB8UyaiZKI5WLd8NEeYgSw-cRnXhhS0N3L_D3EkNGzythLVAM4S5vynjqCG6A0I5AZeZdJm_r0qtEQ8qjqxDOuLHKbn1qvhOZ_mXfMY-fyWNN5wCKON9oUE/s1600/Denali+Park+Village.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIl9LtxAjIbMhqRUuLs47GFB8UyaiZKI5WLd8NEeYgSw-cRnXhhS0N3L_D3EkNGzythLVAM4S5vynjqCG6A0I5AZeZdJm_r0qtEQ8qjqxDOuLHKbn1qvhOZ_mXfMY-fyWNN5wCKON9oUE/s320/Denali+Park+Village.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Yazdıklarımı okudukça farkettim ki, epey eleştirdiğim detaylar olmuş ama esasen eleştirdiklerim Denali ile ilgili olmaktan ziyade, bizim gezme şeklimize ilişkin. Yoksa, fotoğraflara baktığımda ne güzel yerlermiş diyorum, ne uçsuz bucaksız, ne el değmemiş, ne etkileyici bir doğaymış... İmkanınız olursa mutlaka gidin görün, vahşi doğanın kokusunu içinize çekin....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiDBS1EKWNB_ZWj9AiNxRjtgd0hMyLB8_Ex1lyigDFVSXHn0eW9wfHwRN_PaWsxq59O-VzP7qxmSUrAId7sPqib0KR1LOUkbEEyhJqdts2lVIrXzkA5Wnip1TRI5aO-4U6BEkKuIzS3kE/s1600/Denali+National+Park-85.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="677" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiDBS1EKWNB_ZWj9AiNxRjtgd0hMyLB8_Ex1lyigDFVSXHn0eW9wfHwRN_PaWsxq59O-VzP7qxmSUrAId7sPqib0KR1LOUkbEEyhJqdts2lVIrXzkA5Wnip1TRI5aO-4U6BEkKuIzS3kE/s320/Denali+National+Park-85.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-1691369038024835022018-12-26T12:30:00.002+03:002018-12-26T12:37:27.321+03:00LISTVYANKA: SİBİRYA'NIN LAPLAND'I<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5rErk6BYGdyFtAhM6dCDHJWwb7CHxPGpH3hzhtZkdtqcuB2Pdd-ps2soe_mwOM4paffIZvseQACaomveOGlC58zHWoy0c327pdiAvbfmE2MdhYdIxp_XOw-ZK9FD1JgbAdahQdQPh12g/s1600/Listvyanka+Krestovaya+Pad+Hotel+Oda+no+12+Manzara.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5rErk6BYGdyFtAhM6dCDHJWwb7CHxPGpH3hzhtZkdtqcuB2Pdd-ps2soe_mwOM4paffIZvseQACaomveOGlC58zHWoy0c327pdiAvbfmE2MdhYdIxp_XOw-ZK9FD1JgbAdahQdQPh12g/s320/Listvyanka+Krestovaya+Pad+Hotel+Oda+no+12+Manzara.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Listvyanka, Sibirya seyahatimizde gittiğimiz en turistik kasabaydı ve burada geçirdiğimiz 2 gece 3 gün, yıllar önce Finlandiya Lapland'ına yaptığımız ve tadı damağımızda kalan seyahat kadar renkli, keyifli ve eğlenceliydi, üstelik o seyahatin yarısından daha ucuzdu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWPFl3ynJkrxY7rJxh-EYaDNsC5nAYSkWUNSjYqurVG8das2vFIf3Uwj_UXVlK7hL0ZYDm7GtNMTu6mX5cKv-B6gOEIoiNhjiWo3PrVjtejfNillygDxVcFJTDPSvqB_gmHV-Q9HiVPng/s1600/Litsvyanka+Hovercraft+Gezisi-18.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="689" data-original-width="1024" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWPFl3ynJkrxY7rJxh-EYaDNsC5nAYSkWUNSjYqurVG8das2vFIf3Uwj_UXVlK7hL0ZYDm7GtNMTu6mX5cKv-B6gOEIoiNhjiWo3PrVjtejfNillygDxVcFJTDPSvqB_gmHV-Q9HiVPng/s320/Litsvyanka+Hovercraft+Gezisi-18.jpg" width="320" /></a></div>
Bölgenin ana şehri Irkutsk'a sadece 60 kilometre uzaklıkta olan bu kasaba için turistik dedim ama bunun Sibirya ölçülerinde bir turistiklik olduğunu da belirteyim hemen: turist namına Çinliler, biz ve bir Avustralyalı çift gördük orada olduğumuz süre boyunca. Turizm altyapısı da tabii bu durumla orantılı olarak, çok büyük beklentileri karşılayacak nitelikte değil. Ama bunlar, keyifli bir tatil geçirmemizi hiç engellemedi.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQfhMOJG6bsacwLMCOqI_C1c16R94yCpjuPmcHz6RmK_Ybo2I3hnnaawSL0_AzP0WoFt9one4ayq6PtyT9aeOJLGJMzLji1xgY6My-HRX4xnnxnIdUiISiymUAOXmlKoxKrAaw8cDYuc8/s1600/Taltsy+A%25C3%25A7%25C4%25B1khava+M%25C3%25BCzesi-5.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="508" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQfhMOJG6bsacwLMCOqI_C1c16R94yCpjuPmcHz6RmK_Ybo2I3hnnaawSL0_AzP0WoFt9one4ayq6PtyT9aeOJLGJMzLji1xgY6My-HRX4xnnxnIdUiISiymUAOXmlKoxKrAaw8cDYuc8/s320/Taltsy+A%25C3%25A7%25C4%25B1khava+M%25C3%25BCzesi-5.jpg" width="211" /></a><br />
<br />
Listvyanka'nın gezilecek görülecek yerleri kasabanın içiyle sınırlı değil. Irkutsk'tan yola çıkıp, mesafenin yarısını katettikten sonra ilk Taltsy Açık Hava Müzesi ile başlıyor gezi durakları. Taltsy, hemen kıyısında yer aldığı Angara Nehri'ne yapılan barajın göl suları ile sular altında kalmış bir kasaba aslında. Kasaba sakinleri, baraj bitmeden, başka bir bölgeye yerleştirilmişler, ama kasaba eski bir yerleşim bölgesi olduğu için, evleri, devlet daireleri, kiliseleri, okulları muhafaza edilmiş ve bugün bu açık hava müzesinin olduğu yere tek tek taşınmış.<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-PfKQPdOAGzSDHREvtLjZskz5ZLapRQrO6F2M9Sa2SBzWKFrmwVEKSj-3vMi1xuEXaVXfYozVNK0Krc8TNML-fFGQ-8XxnI-ogJEjNUGBH6GWRRptCpaAp4DAKpoKrZMyu0gzcVltB04/s1600/Taltsy+A%25C3%25A7%25C4%25B1khava+M%25C3%25BCzesi-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-PfKQPdOAGzSDHREvtLjZskz5ZLapRQrO6F2M9Sa2SBzWKFrmwVEKSj-3vMi1xuEXaVXfYozVNK0Krc8TNML-fFGQ-8XxnI-ogJEjNUGBH6GWRRptCpaAp4DAKpoKrZMyu0gzcVltB04/s320/Taltsy+A%25C3%25A7%25C4%25B1khava+M%25C3%25BCzesi-4.jpg" style="cursor: move;" width="320" /></a></div>
1800'lerin sonu, 1900'ların başında, bu bölgedeki yerleşik yaşamı gözünüzde canlandırmak için ideal bir mekan olan bu müze, hele de karlar altında o kadar etkileyici ki. Müze alanında kardan yapılma heykeller, etnoğrafik sergiler, restoranlar, kafeler de var. Burada yemek yemeseniz bile, yerel bir içecek olan "sviti"yi içmenizi tavsiye ederim, hem içiniz ısınıyor, hem de enerji topluyorsunuz artık içinde ne varsa... Burada dilerseniz fayton gezisi de yapabilirsiniz.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj_G0PpqIpZC0gHq8MJ4vFQ_DjsYsrdHxLSv4gK5TAvHtRSUF6KTgr2AvRP8d0km4Pd1jfff1bOu8FH5lWjvfLP7N5hBvOIdZC7iUFgFTItV0_xw4UUJY2wbpQG0UEUyvKDfzzgKwsSeA/s1600/Listvyanka+Baikal+Limnological+Museum-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj_G0PpqIpZC0gHq8MJ4vFQ_DjsYsrdHxLSv4gK5TAvHtRSUF6KTgr2AvRP8d0km4Pd1jfff1bOu8FH5lWjvfLP7N5hBvOIdZC7iUFgFTItV0_xw4UUJY2wbpQG0UEUyvKDfzzgKwsSeA/s320/Listvyanka+Baikal+Limnological+Museum-2.jpg" width="320" /></a>Listvyanka'ya gelmeden ikinci durak, ünlü Baykal Limnoloji Müzesi. Limnoloji "göl bilimi" demek oluyor ve bu müzede Baykal Gölüyle ilgili her türlü bilgiyi bulmak mümkün: su yapısı, göldeki hayvanlar, bitkiler, adalar, gölün tarihindeki deprem gibi önemli doğal olayları... Müzeyi ünlü kılan ise, Baykal'ın endemik hayvanı Baykal Foku'nu buradaki akvaryumda görme imkanı. Açıkçası ben bu hayvancağıza biraz üzüldüm, küçücük bir alanda dönüp duruyordu, keşke doğada özgür olsa dedim içimden.... Bu arada, müzede herşeyin Rusça olduğunu da belirteyim, biz rehberimiz sayesinde zorlanmadık sergilenenleri anlamakta.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiInF0QdNoA4uznbx9toZKUfzwC4-7LBgddVtvvzP0pxBAWUC7x0nTeemq2EIRcR8HgWKi5PnJKKINZZHoyCEl3q6DYMQjEdZiI2I3HMVb-oZ_RVD6fA1PeMAsIuAiNGIq_wFwcrT5kYt0/s1600/Litsvyanka+Chersky+Da%25C4%259F%25C4%25B1+G%25C3%25B6zlemevi-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="664" data-original-width="1024" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiInF0QdNoA4uznbx9toZKUfzwC4-7LBgddVtvvzP0pxBAWUC7x0nTeemq2EIRcR8HgWKi5PnJKKINZZHoyCEl3q6DYMQjEdZiI2I3HMVb-oZ_RVD6fA1PeMAsIuAiNGIq_wFwcrT5kYt0/s320/Litsvyanka+Chersky+Da%25C4%259F%25C4%25B1+G%25C3%25B6zlemevi-2.jpg" width="320" /></a></div>
Listvyanka'ya gelmeden son durak ise Chersky Dağı Gözlemevi... Buraya ancak telesiyejle çıkmak mümkün, hatta dilerseniz kayak da yapabilirsiniz ama pist öyle çok uzun değil. Söylemeye gerek yok, Sibirya soğuğu ve telesiyej birleşince çok sıkı giyinmek, kafayı, gözü, ağzı, burnu kapatmak lazım, yoksa gerçekten parmak uçlarının, burnun falan donması söz konusu olabilir, biz az daha öyle bir durum yaşayacaktık eldivensiz fotoğraf çekelim derken...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTKShBjQQJkyEwh4e2zQNRRB6F_YJA-AIoMFHUQlKHTIU41YOZ4FgqS7RomVtdwS7EsVTNb2sYKtMj_PDckGaicrSyfbay0hhjuqIc-QX7AspAWY6U3gjfLJWjt5QM8m2IzSZOEOnTWOs/s1600/Litsvyanka+Chersky+Da%25C4%259F%25C4%25B1+G%25C3%25B6zlemevi-9.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="648" data-original-width="1024" height="202" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTKShBjQQJkyEwh4e2zQNRRB6F_YJA-AIoMFHUQlKHTIU41YOZ4FgqS7RomVtdwS7EsVTNb2sYKtMj_PDckGaicrSyfbay0hhjuqIc-QX7AspAWY6U3gjfLJWjt5QM8m2IzSZOEOnTWOs/s320/Litsvyanka+Chersky+Da%25C4%259F%25C4%25B1+G%25C3%25B6zlemevi-9.jpg" width="320" /></a></div>
Telesiyejle geldiğiniz yer Chersky Dağı'nın tepesi. Buraya gelmemizin tek nedeni olağanüstü manzarası: zira telesiyejden inip biraz yürüyünce, Angara Nehri'nin akan suları ile Baykal Gölü'nün donmuş yüzeyinin birleştiği yeri görmek mümkün. Bu, gözle görmeden anlatılabilecek bir manzara değil.... Renkler, suyun iki halinin birleşimi, uzakta donmuş Baykal limanı... adeta mistik bir yer... Zaten, budizm ve şamanizm izleriyle dolu burası, her yere çaput bağlanmış... Tek sorun, burayı Çinli turistlerin olmadığı bir anda gezebilme ihtimalinin çok düşük olması, o kadar kalabalıklar ve o kadar gürültülüler ki, ortamın o dingin manzarasını içselleştirebilmek pek kolay olmuyor...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP9agfpjuPQpjvHSidl6xi3YATpwi-YcSVEynm65ob3IKyMxQlv_92BVBVVepDsrndhKgNBYqBH06MUUyWInKRq4_7RQJTq38mRiJX0j7jio_i7qT2C6PSiS6-KTW9mgNrj8IFm4Bvs_4/s1600/Litsvyanka+Chersky+Da%25C4%259F%25C4%25B1+G%25C3%25B6zlemevi-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="654" data-original-width="1024" height="204" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP9agfpjuPQpjvHSidl6xi3YATpwi-YcSVEynm65ob3IKyMxQlv_92BVBVVepDsrndhKgNBYqBH06MUUyWInKRq4_7RQJTq38mRiJX0j7jio_i7qT2C6PSiS6-KTW9mgNrj8IFm4Bvs_4/s320/Litsvyanka+Chersky+Da%25C4%259F%25C4%25B1+G%25C3%25B6zlemevi-8.jpg" width="320" /></a></div>
Bu güzel manzaranın bedeli, o tepede rüzgarın da eşliğinde adeta buz kesmek olduğundan, telesiyejle geri dönmeden önce, tepedeki küçük ve basit kafede sıcak birşeyler içmenizi de tavsiye ederim.<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimXFVTx44tvJEEDw8TL76u1E6wj2Jd0yYg1wr9JW6KzSQbuZrvjG_3pWRq_A_qpne-ajeni5ZJD3WY3T5AlDfF-dzcRJidAJlR_AWVRhwuyvevwaRWhzI0XH39SDGOtk4L783acL0XZmc/s1600/Litsvyanka+Yolunda+Legenda+Baikala-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="708" data-original-width="1024" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimXFVTx44tvJEEDw8TL76u1E6wj2Jd0yYg1wr9JW6KzSQbuZrvjG_3pWRq_A_qpne-ajeni5ZJD3WY3T5AlDfF-dzcRJidAJlR_AWVRhwuyvevwaRWhzI0XH39SDGOtk4L783acL0XZmc/s320/Litsvyanka+Yolunda+Legenda+Baikala-8.jpg" width="320" /></a>Yolda durulmayı hakeden bir başka yer ise, Legenda Baikala. Burası, tam Angara Nehri'nin kıyısında bir otel esasen ama çok güzel bir terası var. Terasındaki rüzgarla buz tutmak karlarla kaplı çardaklar, masmavi gökyüzünün altında o kadar romantik bir manzara yaratıyor ki, eğer fotoğraf meraklısı iseniz, burası tam sizlik... karşıdaki sisler altındaki ormanlar da cabası....<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQj9pWXsij2IcL_IAjbd4KqF2SPwOciDc-_mvyhetBl4mE_BE3RTrJJ4qgjEnOZe9dA7JVJ0GDjPWhyphenhyphenPV17Ur1Si2fLbGmF-L5BqMHQGYislw_3wmrYs3dq6Gx1czBkdROocffzaAYOXM/s1600/Litsvyanka+Yolunda+Legenda+Baikala-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="131" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQj9pWXsij2IcL_IAjbd4KqF2SPwOciDc-_mvyhetBl4mE_BE3RTrJJ4qgjEnOZe9dA7JVJ0GDjPWhyphenhyphenPV17Ur1Si2fLbGmF-L5BqMHQGYislw_3wmrYs3dq6Gx1czBkdROocffzaAYOXM/s200/Litsvyanka+Yolunda+Legenda+Baikala-6.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizzJQKMLcn10mIfAdqdUlNhRm08sUguQ1lwJv7KbEDihcVKwDV93Rm6tvRvywnNcLPw2D7yvZZCfEqRZdisy5JsXAY9J7fDx6TeF0AcIyZ04JwlVRjcAX25X9Ogtxi-FS1tg4JZ6ANJ-Y/s1600/Listvyanka+Sokak+Pazar%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizzJQKMLcn10mIfAdqdUlNhRm08sUguQ1lwJv7KbEDihcVKwDV93Rm6tvRvywnNcLPw2D7yvZZCfEqRZdisy5JsXAY9J7fDx6TeF0AcIyZ04JwlVRjcAX25X9Ogtxi-FS1tg4JZ6ANJ-Y/s320/Listvyanka+Sokak+Pazar%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a></div>
Listvyanka kasabasına varınca da yapılacak çok şey var. Bir kere her gün bir açık pazar kuruluyor. Burada Sibirya otlarından yapılma çaylardan, kurutulmuş balığa, buhara pilavından el örmesi yün çoraplara yöreye özgü şeyler bulmak mümkün. Tabii ki burada kredi kartı geçmiyor, kimse de Rusça dışında yabancı dil bilmiyor.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7oArjzvRSAcgLkmDSxrZdnjO1stxx4PfjhqS4UQb7msxtfRMmkmFOfZ2MROrozeO1HQI7P9cj_YXm-i9pnI3Rv4nKB0312gjOmJ57l_WUrRukC_MyUbfySZ4fhatBgmgfKsDUcPe182A/s1600/Litsvyanka-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7oArjzvRSAcgLkmDSxrZdnjO1stxx4PfjhqS4UQb7msxtfRMmkmFOfZ2MROrozeO1HQI7P9cj_YXm-i9pnI3Rv4nKB0312gjOmJ57l_WUrRukC_MyUbfySZ4fhatBgmgfKsDUcPe182A/s320/Litsvyanka-4.jpg" width="320" /></a><br />
Donmuş Baykal Gölü üzerinde yürüyüş yapmanın dışında dilerseniz Hoverkraftlarla gezi de yapabilirsiniz. Biz, daha önce hoverkrafta binmediğimiz için deneyelim dedik, çok ucuzdu zaten. Öyle ahım şahım bir deneyim değildi, buzda gidiyorsunuz işte, o kadar...<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLH8Qfp3vn7vkTgAk5DLFK-GTEKMUB82mjIA4tXrRMVVw3QE3rAIdDh07kuoCKKoe_HRLe1kfjP1WAFji4MDzmyhItfKQRKQVRoXBLwZRj0Gb4mrXRfBig9BZ3GzkbsiA4Y2TCbvrLdR0/s1600/Litsvyanka-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="508" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLH8Qfp3vn7vkTgAk5DLFK-GTEKMUB82mjIA4tXrRMVVw3QE3rAIdDh07kuoCKKoe_HRLe1kfjP1WAFji4MDzmyhItfKQRKQVRoXBLwZRj0Gb4mrXRfBig9BZ3GzkbsiA4Y2TCbvrLdR0/s320/Litsvyanka-8.jpg" width="211" /></a>Kasabada St Nicolas isimli küçücük bir tahta kilise var, günün her saati ziyaret edilebiliyor. Karlar arasında, küçük bahçesinde buzdan heykeller olan bu sevimli kilisenin bir de hikayesi var: bölge tüccarlarından biri bir gemi seyahatinde fırtınaya yakalanıyor ve denizcilerin azizi olarak bilnen St Nicholas'ya kurtarılması için yalvarıyor. Hakikaten de fırtınadan kurtuluyor ve bu kereste tüccarı hemen bir kilise yaptırıyor ve kiliseyi St Nicolas'ya adıyor. Yine baraj yapımı nedeniyle, tam 3 kere yer değiştiriyor bu kilise ve sonunda bugünkü yerine kavuşuyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQBMONFqqABUNS9J9xd4pCCLvntxlTgVla8Erjofia1nvKOI0E9c9iFpPHek8IzVaOcAcJFqPLXtTbSnXW-eq_xinK-8zy_gHqsBffSkG1zN-s4OK0G3T1KCydogY4pGDSTEhWOySTesc/s1600/Litsvyanka-10.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="677" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQBMONFqqABUNS9J9xd4pCCLvntxlTgVla8Erjofia1nvKOI0E9c9iFpPHek8IzVaOcAcJFqPLXtTbSnXW-eq_xinK-8zy_gHqsBffSkG1zN-s4OK0G3T1KCydogY4pGDSTEhWOySTesc/s320/Litsvyanka-10.jpg" width="320" /></a>Listvyanka'da bizim en en en çok sevdiğimiz şeyler biri sabah çok erken saatte, daha kimseler yokken, üzerine basınca gıcırdayan karların sesi dışında çıt çıkmazken o daracık sokaklarda dolaşıp, pervazlarının her biri ayrı sanat eseri olan tahta evleri incelemek oldu... İkincisi ise, huskylerle kızak turu....<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgunZBqRCNegSzuAlhaeuQ9LHb5K7wacfeQEpaLj3kcVYwQdg4QdmByPfz-iqAtUdhg5VRikomVonO05sRePAHx0dJZ596NFpt3AQs839pukEPVFB8NJCxrF-gsRHQcZsvPAklMdvaURYc/s1600/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-63.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgunZBqRCNegSzuAlhaeuQ9LHb5K7wacfeQEpaLj3kcVYwQdg4QdmByPfz-iqAtUdhg5VRikomVonO05sRePAHx0dJZ596NFpt3AQs839pukEPVFB8NJCxrF-gsRHQcZsvPAklMdvaURYc/s320/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-63.jpg" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikA_byRbfLSMoDuga_2d3sd0TiO91bV7DcBwuu7plDBxdErxYO6IG3cngHn1iXkq4wRjykjXwvaT51jpMfMx6BQPGyYJXdLGkHuZHZ4ampCU7hFXE8kdxrMXyoQ5wwAAJ4HS7QX5EJ_x0/s1600/Litsvyanka-7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="131" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikA_byRbfLSMoDuga_2d3sd0TiO91bV7DcBwuu7plDBxdErxYO6IG3cngHn1iXkq4wRjykjXwvaT51jpMfMx6BQPGyYJXdLGkHuZHZ4ampCU7hFXE8kdxrMXyoQ5wwAAJ4HS7QX5EJ_x0/s200/Litsvyanka-7.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
Aslında husky deneyimini Lapland'da yaşamıştık ama buradaki çok daha güzeldi çünkü çok daha bakir, çok daha vahşi bir ortamdaydık, üstelik tam yarım gün sürdü. Taygaların arasında bizden başka kimse olmadan saatlerce yol aldık. Öğle vakti gelince ormanda ateş yakıp, belimize kadar karların içinde kamp yaptık. Kamp ateşinde yediğimiz öğle yemeğinin tadını bilmem başka yerde bulabilir miyim... Gerçekten unutulmaz bir deneyimdi...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Kfz3r59b-mPi7TriQlK2jr1-Sk1XBoBtQoRdf-DDo2acz7KhkgQzKKxSGotGbRCc3UzAePhg2aEMJLYsS-AhyphenhyphenVVyXUZY22CWZusetiACWT3rtvOijqxdEMeC40nuEA7w087EcQmJKFg/s1600/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-34.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Kfz3r59b-mPi7TriQlK2jr1-Sk1XBoBtQoRdf-DDo2acz7KhkgQzKKxSGotGbRCc3UzAePhg2aEMJLYsS-AhyphenhyphenVVyXUZY22CWZusetiACWT3rtvOijqxdEMeC40nuEA7w087EcQmJKFg/s320/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-34.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyEOLLzKfWs9wd3P4Scxh8GDzt0kcDIlIn6-6qzdkuy6fw5m9DWv5nLJrA8OwC3ms7IQ8NtrZFsGtOC0mH8ePfT7eihBWOuGJErY9n5mkFEskC_jFDIa-9ZSGESC_Z_G-PixWfZhyn3cg/s1600/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-83.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="652" data-original-width="1024" height="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyEOLLzKfWs9wd3P4Scxh8GDzt0kcDIlIn6-6qzdkuy6fw5m9DWv5nLJrA8OwC3ms7IQ8NtrZFsGtOC0mH8ePfT7eihBWOuGJErY9n5mkFEskC_jFDIa-9ZSGESC_Z_G-PixWfZhyn3cg/s320/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-83.jpg" width="320" /></a></div>
Husky çiftliğinin olduğu yerde, bir de demirci atölyesine girdik. Demirci ustası Ratislav ile her ne kadar aynı dili konuşmasak da, birlikte ateşte demir dövüp, baş harflerimizi taşıyan kolyeler yaptık, Rus kültüründe bir takıyı ilk kez takmadan önce ona nefes üfleyerek, takıyı kutsamak şeklinde bir gelenek olduğunu öğrendik... Soğuk diyarlarda geçen yarım günden sonra, bu demirci atölyesinde hem içimizi, hem ruhumuzu ısıttık.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9S2snm1bKQr88Ei24ir-kGgAc4Z4RfuBEJ_a3BgbjpLMFT3PmWGD6nxy-AE_EU9DG3o-QObG9XBPVo7s-RYV4lZ899Rpk58S_wKPRu_pEA_wsFOTcGZbrr-0iPewIZ1umJOiRZ29GNlg/s1600/Listvyanka+Krestovaya+Pad+Hotel+Oda+no+12+Manzara-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="677" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9S2snm1bKQr88Ei24ir-kGgAc4Z4RfuBEJ_a3BgbjpLMFT3PmWGD6nxy-AE_EU9DG3o-QObG9XBPVo7s-RYV4lZ899Rpk58S_wKPRu_pEA_wsFOTcGZbrr-0iPewIZ1umJOiRZ29GNlg/s320/Listvyanka+Krestovaya+Pad+Hotel+Oda+no+12+Manzara-3.jpg" width="320" /></a>Gelelim Listvyanka'da yeme, içme, konaklama konularına... Birçok otel ve pansiyon var bu güzel göl kıyısı kasabasında ama kışın açık olanlar sadece büyük tesisler. Biz de, birden fazla ayrı binası olan Krestovaya Pad isimli otelde kaldık. Aradığımız tek şey, rahat ve temiz bir yatak, çalışan kalorifer ve sıcak suydu... Bunların hepsini bulduk, artı bir de harika bir manzara... Ama onun dışında herhangi bir lüksümüz yoktu, wi-fi falan konularına hiç girmiyorum zaten...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7_8oFYD8bUDsHdptWchdUFAQpIAzFYBkNEkgNAlP6GmxFcIMOix7Fn5LlC4L2OMYtiLoNc0m3H0b0mG8Quyh_0L0040qxI7w7geNAC9QpmXSudKpK7fpI83hp6VFqJ0hvOxOfAH38KvI/s1600/Listvyanka+Sval+Restaurant.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7_8oFYD8bUDsHdptWchdUFAQpIAzFYBkNEkgNAlP6GmxFcIMOix7Fn5LlC4L2OMYtiLoNc0m3H0b0mG8Quyh_0L0040qxI7w7geNAC9QpmXSudKpK7fpI83hp6VFqJ0hvOxOfAH38KvI/s320/Listvyanka+Sval+Restaurant.jpg" width="320" /></a></div>
Bir akşam yemeğimizi otelimizin restoranında yedik. Restoranı çok daha iyi hizmet sunan, menüsü geniş, yemekleri lezzetli bir mekandı. Ama bizim bu kasabadaki favori restoranımız, otelimize yürüyüş mesafesinde olan Sval oldu... Burası da küçük bir mekan ama çok nev-i şahsına münhasır, yemekleri çok leziz, hizmeti ve ortamı dört dörtlük bir lokantaydı. Eğer yolunuz düşerse Listvyanka'ya, aman buraya uğramadan dönmeyin.<br />
<br />
Restoran olarak bir de Listvyanka Grill Club var, ana kasabadan yürüme mesafesi ile bir 10-15 dakika uzaklıkta. Burası Avrupa'da da gördüğümüz türden, sıradan, modern bir mekan. Rus mutfağından sıkıldım diyenler için doğru adres olabilir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoYvZYOjV_g0MPQ1_xDpqFYB8L5ZIoNxl1zqtJUXCgmkcl4_c3XPispNJ_S-4bgw8ozBvHKsg0EsGFB6of6DCrB2YIhXjTw9sRhydiXWNqQe5q59KCIl4JsomycjrKq_-5rHvwXSl-Mao/s1600/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="709" data-original-width="1024" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoYvZYOjV_g0MPQ1_xDpqFYB8L5ZIoNxl1zqtJUXCgmkcl4_c3XPispNJ_S-4bgw8ozBvHKsg0EsGFB6of6DCrB2YIhXjTw9sRhydiXWNqQe5q59KCIl4JsomycjrKq_-5rHvwXSl-Mao/s320/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-7.jpg" width="320" /></a></div>
İşte Sibirya'nın Lapland'ı böyle bir yer... -30'larda gezen soğuğu, donmuş gölü, beyaza bürünmüş evleriyle, buraların masal kasabası da burası....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB3KVfe69X8TFf9JO1BDJg3-IhXmeZ56ajpnqx0SiaoP_GS6V8T9hrNuCR15k-hueWJY5EdvKhwowWsc7HUIllloXSfSbIkyabJfSz3MC7Y5LdkicYJwxjoz6nN9TAy8TppzUM4sivnEA/s1600/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-73.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB3KVfe69X8TFf9JO1BDJg3-IhXmeZ56ajpnqx0SiaoP_GS6V8T9hrNuCR15k-hueWJY5EdvKhwowWsc7HUIllloXSfSbIkyabJfSz3MC7Y5LdkicYJwxjoz6nN9TAy8TppzUM4sivnEA/s320/Litsvyanka+Baikal+Dog+Sledding+Center-73.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-14619798039245021602018-11-14T17:06:00.001+03:002018-12-27T09:19:02.637+03:00IRKUTSK: SİBİRYA'NIN PARİS'İ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsD0vAbyoKoA-ZgwHuuanj2Xf5RV4-vMzlzvi1dDpz1YB8jKbk9RSrDpSr-f1IfevIemgIJhnm9RUlsBBZdkqoXIT4aMWX-GYLypdUiE-phlYcrQySYFcD_dR2gksHejYbk38_gC1aIEw/s1600/Irkutsk-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="669" data-original-width="1024" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsD0vAbyoKoA-ZgwHuuanj2Xf5RV4-vMzlzvi1dDpz1YB8jKbk9RSrDpSr-f1IfevIemgIJhnm9RUlsBBZdkqoXIT4aMWX-GYLypdUiE-phlYcrQySYFcD_dR2gksHejYbk38_gC1aIEw/s320/Irkutsk-6.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Adı kar, buz, soğuk ve uçsuz bucaksız taygalarla özdeşleşmiş Sibirya'nın en büyük kenti Irkutsk'a, donmuş Baykal Gölü'ne ulaşmak için uçakla gidilebilecek son nokta olmasa yolumuz düşer miydi, bilinmez ama bugün, iyi ki Irkutsk'u da görmüşüm diyorum...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJYu8QUvJv5oo8dKI4IMeyuGJhaPMVu4IZAVf35jhQ7_r3fyVtTUg5qkl4tW8VgFZUwhjZ8mLmHfNTROFU1eZmdoUtr0Pdtjf_AE4ldk52qmReaR-dQAkifH2HTUeIMWYd4myaLIkEljs/s1600/Irkutsk-25.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="684" data-original-width="1024" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJYu8QUvJv5oo8dKI4IMeyuGJhaPMVu4IZAVf35jhQ7_r3fyVtTUg5qkl4tW8VgFZUwhjZ8mLmHfNTROFU1eZmdoUtr0Pdtjf_AE4ldk52qmReaR-dQAkifH2HTUeIMWYd4myaLIkEljs/s320/Irkutsk-25.jpg" width="320" /></a></div>
Seyahatimizin asıl hedefi donmuş Baykal Gölü'ne ulaşmak için (ki Baykal Gölü'nü ayrı bir yazıyla uzun uzun anlatacağım) İstanbul'dan kalkıp önce Moskova'ya, oradan da 6.5 saat daha uçarak Irkutsk'a varmamız gerekti. Çok yorulmamak adına, gidişte de dönüşte de Irkutsk'ta 1'er gece konaklama planladık, ama açıkçası Irkutsk'ta ilgimizi çeken çok şey yoktu en başta. Ama hazırlıklar için okumaya başlayınca ve bir de üzerine nam-ı diğer "Sibirya'nın Parisi"ne ulaşıp, sokaklarında gezince, iyi ki kalmışız, iyi ki buraya da zaman ayırmışız dedik...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEF69jX9eT_J2IOfh5CGjWiEbQw2dGxwpR9X0kx_5f2nUe9L-JrqW1IPlLeCzkIg4W_bn76S_IxVwscLdaUgtm-ur_r6D4MCqkgMPc-VNQk940d7wRjZoChA2y20M4j7WvPJEcBnRfdNU/s1600/Moskova+Sheremetyevo+Havaliman%25C4%25B1-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEF69jX9eT_J2IOfh5CGjWiEbQw2dGxwpR9X0kx_5f2nUe9L-JrqW1IPlLeCzkIg4W_bn76S_IxVwscLdaUgtm-ur_r6D4MCqkgMPc-VNQk940d7wRjZoChA2y20M4j7WvPJEcBnRfdNU/s320/Moskova+Sheremetyevo+Havaliman%25C4%25B1-3.jpg" width="240" /></a></div>
Şimdi en baştan itibaren anlatayım size yolculuğumuzu. Hem maliyetinin daha düşük olması hem de Aeroflot pilotlarının her hava koşulunda her havalimanına indiği yönündeki şehir efsanesine dayanarak, Şubat ayının en karlı günlerinden birinde Aeroflot'la İstanbul'dan yola çıktık. Moskova'ya inişimiz de, ardından Irkutsk'a varışımız da tam bir maceraydı, daha önce tamamen karla kaplı bir piste hiç inmemiştim. Zaten, Moskova'dan kalkabilen son uçak bizdik, bizden sonraki tüm uçuşlar hava muhalefeti yüzünden iptal edildi (ve Aeroflot pilotlarının havası da burada sönüverdi). Hemen burada bir parantez açarak, eğer kış mevsiminde benzer bir uçuş yapacaksanız, iki uçuş arasındaki süreyi mutlaka uzun tutun diye bir tavsiyede bulunayım çünkü tipi nedeniyle çok rötar oluyor, biz giderken şanslıydık, rötara rağmen yetiştik ama dönüşte maalesef Moskova-İstanbul uçuşunu kaçırdık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggq0fGcoqd7WdnVsi9c-Npv3aXtjOrqxyjL5zDQeQ16lSR_iGBvbA-_UDSkAzT_deJGpBEo33vyEPX-nfH8pQ6igPa_aWuINX2c0yf3DN1g1lhAvYWiWCwNf4SvB-jkRKcbg7ALQailEQ/s1600/Irkutsk+Kyoto+Restaurant+Kam%25C3%25A7atka+King+Crab-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggq0fGcoqd7WdnVsi9c-Npv3aXtjOrqxyjL5zDQeQ16lSR_iGBvbA-_UDSkAzT_deJGpBEo33vyEPX-nfH8pQ6igPa_aWuINX2c0yf3DN1g1lhAvYWiWCwNf4SvB-jkRKcbg7ALQailEQ/s320/Irkutsk+Kyoto+Restaurant+Kam%25C3%25A7atka+King+Crab-1.jpg" width="240" /></a></div>
Irkutsk'a bir Pazar sabahı vardık. Otel olarak, uzun ve çok otel değiştirmeli seyahatlerde ilk gün ve son gün mutlaka iyi ve konforlu bir otelde kalma prensibimiz çerçevesinde, şehrin en iyi oteli olan Hotel Sayen International'ı seçmiştik. Çok yerinde bir karar oldu: şehrin tüm bölgelerine yürüme mesafesinde, son derece sade ama bir o kadar şık, müşteri odaklılıkta zirve yapmış, harika bir oteldi. Oteldeki Japon restoranından oda servisi alabildiğiniz gibi, burada, Amerika'daki "Alaskan king crab"lerin aynısını, "Kamchatkan king crab" adıyla (sonuçta aynı boğazın biri sağı diğeri solu) ve oradakinin 10'da biri fiyatına yiyebiliyorsunuz. Özetle, iyi bir otel istiyorsanız, istikamet burası.<br />
<br />
Irkutsk, nispeten yeni bir şehir. 1652'de bölgenin yerli halkı Buryatlarla altın ticareti yapan bir Rus tüccar, buraya bir ev kuruyor. 30 sene sonra ise, bu tüccarın izinden gelenlerin kurdukları evlerle burası bir şehre dönüşüyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG1DWiUKn6GltG2eulw071SDrz9fFew_hkROi6f8dcmVr6Ha_Bf9ayq6yCAPD9qMLkVGK-Y-vrZERpLp6eS1vz6q_Xk79aiaon9KfcimXBeMlH9BoWlfLXZcgPF25ocSl1SA9cNbFupXc/s1600/Irkutsk+Volkonsky+House+Decembrists+Museum-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="517" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG1DWiUKn6GltG2eulw071SDrz9fFew_hkROi6f8dcmVr6Ha_Bf9ayq6yCAPD9qMLkVGK-Y-vrZERpLp6eS1vz6q_Xk79aiaon9KfcimXBeMlH9BoWlfLXZcgPF25ocSl1SA9cNbFupXc/s320/Irkutsk+Volkonsky+House+Decembrists+Museum-8.jpg" width="215" /></a>Irkutsk'a "Sibirya'nın Paris"i denmesinin ardında ise, tarihsel bir olay yatıyor. Tarih 26 Aralık 1825. Çarlık Rusya'sında yönetime karşı bir darbe girişimi yapılıyor ama darbe başarısız oluyor. Çar, bu ayaklanmaya karışan soyluları, sanatçıları, bilim insanlarını Sibirya'ya, tam olarak da Irkutsk'a sürgüne gönderiyor. Sürgünle şehre gelen bu eğitimli ve kültürlü kesim, gelirken yanlarında yaşam alışkanlıklarını da getiriyor ve şehir nüfusunun 3'te 1'ini oluşturan sürgünler, şehri kısa sürede sanatın ve bilimin merkezi haline getiriyorlar. Bugün şehre gelen turistlerin ilk gezdikleri yerlerden biri Volkonsky House, Dekambrist olarak adlandırılan bu sürgünlerin o günlerde bir araya gelip fikir tartışmaları yaptıkları, kendi aralarında sanat gösterileri düzenledikleri evlerden biri. Bugün müze olarak kullanılıyor ve o sürgünde dahi şaşaa'sını yitirmemiş yaşamı gözümüzde canlandırmayı sağlıyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ-IKWLNh2hbafCSPRaphXFHAJgjMVjrxwQDxKxdid116etSS_13YgBl6Hhwm4OwyX89RhMnu3AHeYqbCy78wUKYZY9M1pyZ1TSMjQ5WjlBxkUWJFy7-udbUsmQz0DThIblH-oGIpGco0/s1600/Irkutsk+Volkonsky+House+Decembrists+Museum.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ-IKWLNh2hbafCSPRaphXFHAJgjMVjrxwQDxKxdid116etSS_13YgBl6Hhwm4OwyX89RhMnu3AHeYqbCy78wUKYZY9M1pyZ1TSMjQ5WjlBxkUWJFy7-udbUsmQz0DThIblH-oGIpGco0/s320/Irkutsk+Volkonsky+House+Decembrists+Museum.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnNHIhrnDPxEKS9rbSPFq7KEq46Xr8RUw5ZQ_ACF020WZ6mFhSAwmmPFTLC5tonprxB4OAP9xgGPE4aervDLNl6GKRzpUTJ8haHJLBzttrFihu5uoGfw65G8YRmma4adUouTIzGHOkMWM/s1600/Irkutsk+Lenin+Heykeli.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="528" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnNHIhrnDPxEKS9rbSPFq7KEq46Xr8RUw5ZQ_ACF020WZ6mFhSAwmmPFTLC5tonprxB4OAP9xgGPE4aervDLNl6GKRzpUTJ8haHJLBzttrFihu5uoGfw65G8YRmma4adUouTIzGHOkMWM/s320/Irkutsk+Lenin+Heykeli.jpg" width="220" /></a>Irkutsk sokaklarında hoparlörle sürekli müzik çalan bir şehir, hiç böylesini görmemiştim açıkçası... Bazen bir klasik müzik parçası, arkasından bir Rusça şarkı, sonra birden Micheal Jackson... 2.5 gün kaldık Irkutsk'ta toplam ve istisnasız sürekli hafiften hafiften müzik çalıyordu şehrin dört bir yanında...<br />
<br />
Şehirde SSCB döneminin izleri korunuyor halen. Ama Lenin heykelinin 300 metre ilerisinde, Karl Marx isimli caddede bir köşede Max Mara mağazasını diğer köşede Lacoste'unkini, ötekinde Gucci'yi görünce insan biraz afallamıyor değil.<br />
<br />
Şehirde turistik destinasyonların hepsine yürüyerek (ama tabii ki kışın karda ve buzda yürümeye imkan tanıyacak botlarla yürüyerek) ulaşmak mümkün. Her ne kadar şehirde biz ve Çinli kafileler dışında turist hiç görmemiş olsak da, turistlere kolaylık olsun diye, bu destinasyonların hepsinin trafik işaretleri farklı bir renkle ve daha önemlisi Latin alfabesiyle yazıldığı için, kaybolmak gibi bir sorun olmuyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj28GJ1TS6fBTA8Er9MoGsQ3gdv1vuK_5xEkVATKa76Ar4OApo74sJXPBrn8pPg6WjPWwccCJoSODNqQU6JdmycOg-C3jQzq5ZIojqHlmuVTMIaQcTUZbXGLzGHGlibYp_7owHFeOArs7s/s1600/Irkutsk+130+Kvartal-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj28GJ1TS6fBTA8Er9MoGsQ3gdv1vuK_5xEkVATKa76Ar4OApo74sJXPBrn8pPg6WjPWwccCJoSODNqQU6JdmycOg-C3jQzq5ZIojqHlmuVTMIaQcTUZbXGLzGHGlibYp_7owHFeOArs7s/s320/Irkutsk+130+Kvartal-1.jpg" width="212" /></a></div>
Turist rehberlerinde aman mutlaka görün diye yazan yerlerin başında gelen 130 Kvartal'a tabii biz de gittik ama niye gittiğimizi anlamadık. Kafe ve restoran olarak hizmet veren renove edilmiş eski evler dışında pek bir şey bulamadık burada. Bizce zaman kaybıydı.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_dWHiHEWE59SG4yYYA2hPi7-7xr9Krj50IomKecl3zKWk9plydy069k1NB2wrXpi8vVQaQzF0WQ-e2HQ329tsmmIed6EYHL66AZlUTRGiVbrhNp41DYeyZshCleLgdNM16jg2jw2aGhQ/s1600/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_dWHiHEWE59SG4yYYA2hPi7-7xr9Krj50IomKecl3zKWk9plydy069k1NB2wrXpi8vVQaQzF0WQ-e2HQ329tsmmIed6EYHL66AZlUTRGiVbrhNp41DYeyZshCleLgdNM16jg2jw2aGhQ/s320/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-3.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjC891GZntwaysltmXIf838cQvBDYTOsjHaArm3fLP9XNxb32B3XnwQRBj62xeJPqc6JkWNuzPCsupfsre3i_Y_KZw-Q6Kw3AAB5uF7c3fdcVH2X3U4IsmIOeNpo5r3U8umTPJ7rdE72ls/s1600/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-15.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="558" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjC891GZntwaysltmXIf838cQvBDYTOsjHaArm3fLP9XNxb32B3XnwQRBj62xeJPqc6JkWNuzPCsupfsre3i_Y_KZw-Q6Kw3AAB5uF7c3fdcVH2X3U4IsmIOeNpo5r3U8umTPJ7rdE72ls/s320/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-15.jpg" width="232" /></a></div>
Ama buranın tam çaprazında yer alan Holy Cross Katedraline bayıldık. Karlar altında masallardan çıkmış gibi duran bahçesi, buzdan yapılma dini heykelleri, bahçesinde çalan Rusça ilahileri, içinde vitraylarından süzülen güneş ışığı ve tütsü kokusu ile, bize çok güzel anlar yaşattı bu katedral. <br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitXpZWEU9zKmNiuwKkcs6xpbl0itnCsIvACXWIHvu3K2_ZDSl1ttjWO9xN1GhH23CMx6CGjRKmpo_mqm2pITe20YaEFNueULvSz40ZFGE8InL4nMWyPbsGXKgBOX1u-QD4oyKUPjoV9PQ/s1600/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="1024" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitXpZWEU9zKmNiuwKkcs6xpbl0itnCsIvACXWIHvu3K2_ZDSl1ttjWO9xN1GhH23CMx6CGjRKmpo_mqm2pITe20YaEFNueULvSz40ZFGE8InL4nMWyPbsGXKgBOX1u-QD4oyKUPjoV9PQ/s320/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-5.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVflHahJf7n-BlPNPa_rFRUGzvGaC5sflG0Rovsix-uSmpdIFE4CqUSK1tJQs2JU7T26Dd3-CAXr2DJ8YhdtC248YM3vbPEu42sD6O_oqOROs_fljRMAVHO2AjnTXG8dK5BQJYcIZlDAc/s1600/Irkutsk+Central+Market-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVflHahJf7n-BlPNPa_rFRUGzvGaC5sflG0Rovsix-uSmpdIFE4CqUSK1tJQs2JU7T26Dd3-CAXr2DJ8YhdtC248YM3vbPEu42sD6O_oqOROs_fljRMAVHO2AjnTXG8dK5BQJYcIZlDAc/s320/Irkutsk+Central+Market-8.jpg" width="320" /></a></div>
Her gün kurulan pazar yeri ise bizim en etkilendiğimiz yer oldu. Burada İngilizce ya da Rusça dışında bir kelime anlayan tek kişi bile yoktu. Sadece nakit paranın geçtiği bu pazarda, donmuş tavukların ve balıkların istiflenerek satılma şeklini sanırım hiçbir zaman unutamayacağım.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUK29hO2SfENTm5s2i2WHvqXa1oIdSHcHjiUTe6T-vspa8d4ZeN29wGkNI_GPE_eGUqmjxgL6iZK571YkRmqLe2dz1KCP_UJLJE5F_dqr02G15Jt6wuhYcolglo7b9bg7U3OZoKrBTHWo/s1600/Irkutsk+Central+Market-13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="131" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUK29hO2SfENTm5s2i2WHvqXa1oIdSHcHjiUTe6T-vspa8d4ZeN29wGkNI_GPE_eGUqmjxgL6iZK571YkRmqLe2dz1KCP_UJLJE5F_dqr02G15Jt6wuhYcolglo7b9bg7U3OZoKrBTHWo/s200/Irkutsk+Central+Market-13.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHbI-nBRjlDY_vQN7pyvDBZG8quOaJQhWKTK0wz0orUu_JRJb5YYzLLc7oKh9-hJJvhBkMrfYjFbs0O0DQKgWB6OwE1MJ9JZZHNCiIrFu2ZkihDOm0KMwFQ_7VtL2OOOT_YJRGYkqmgZE/s1600/Irkutsk-12.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="724" data-original-width="1024" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHbI-nBRjlDY_vQN7pyvDBZG8quOaJQhWKTK0wz0orUu_JRJb5YYzLLc7oKh9-hJJvhBkMrfYjFbs0O0DQKgWB6OwE1MJ9JZZHNCiIrFu2ZkihDOm0KMwFQ_7VtL2OOOT_YJRGYkqmgZE/s320/Irkutsk-12.jpg" width="320" /></a></div>
Eski ahşap evlerin yer aldığı sokaklar ise, benim gibi kapı ve pencere fotoğrafı çekmeyi sevenler için cennetti cennet!!! 100 metrelik sokağı belki yarım saatte ancak geçmişimdir, adım at, fotoğraf çek, adım at, fotoğraf çek... O kadar renkli, o kadar zarif, o kadar güzel bu yapılar... Şehrin bu eski bölümü modern yaşamdan nasibini almamışcasına el değmemişti diyebilirim.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDAcU3SAm47GWNj5OZcEhazAjmQVjaLKk7HA8FUAlEI_WrHc3CyELXeD9iv0Iq76EP_awcmTqNclUns3oAUIaaYXfD0CW_xRxho3YMZetkVr6SZB6CfrcSsI5OwhcdqKP0tyXUitvx-B4/s1600/Irkutsk-17.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDAcU3SAm47GWNj5OZcEhazAjmQVjaLKk7HA8FUAlEI_WrHc3CyELXeD9iv0Iq76EP_awcmTqNclUns3oAUIaaYXfD0CW_xRxho3YMZetkVr6SZB6CfrcSsI5OwhcdqKP0tyXUitvx-B4/s320/Irkutsk-17.jpg" width="320" /></a>Oyun parklarında buzdan yapılma kaydıraklar görmek, adım başı bir heykelle karşılaşmak, şehrin kenarına kurulduğu Angara Nehri kıyısında dolaşmak, azıcık ısınmak için sıcak bir kahve alıp, onu yudumlarken üzerine kar yağmış yağlı boya tabloları izlemek, Irkutsk bu anılarla kazındı bizim belleğimize....<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpNjrDLgW56TO3H7nS8hyKmLWx855A6OSqDIkptXfJgi0Z3FaLqyvm28prkbGqWjJ61WIjGV9rONDEb8OlkTKP-hYLb6D2AEwWs7nLmvOIH6KanHO5Go6FFMOFvZWoB_oet5IgGEDRLiI/s1600/Irkutsk-16.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpNjrDLgW56TO3H7nS8hyKmLWx855A6OSqDIkptXfJgi0Z3FaLqyvm28prkbGqWjJ61WIjGV9rONDEb8OlkTKP-hYLb6D2AEwWs7nLmvOIH6KanHO5Go6FFMOFvZWoB_oet5IgGEDRLiI/s320/Irkutsk-16.jpg" width="320" /></a></div>
Karlar altındaki bu şehre özel seyahat yapmayı tavsiye eder miyim? Bu kadar yol, sırf bu şehir için tabii ki çekilmez... Ama Baykal Gölü ve Litsvyanka isimli sevimli kasabayla birleştirerek bu bölgeye seyahat etmenizi ama mutlaka kışın gitmenizi çok ama çok tavsiye ederim... Hayatımın en etkileyici seyahatlerinden birinin ilk durağı oldu Irkutsk, bende anısı çok başka....<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH_WzYdeEUEIZWJiVKyOiMtz47h4YptCU8rrnNMQcOvcgyJdImdX6YnKLhu7z0MkesRZXM7zHME7EiKoNQ7GDyuf4pK5hbgb5uqBR2fEiKNxus9CWdmYXAyEe9zf4IaRm-UpK8D_6Xc7g/s1600/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-19.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1021" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH_WzYdeEUEIZWJiVKyOiMtz47h4YptCU8rrnNMQcOvcgyJdImdX6YnKLhu7z0MkesRZXM7zHME7EiKoNQ7GDyuf4pK5hbgb5uqBR2fEiKNxus9CWdmYXAyEe9zf4IaRm-UpK8D_6Xc7g/s320/Irkutsk+Holy+Cross+Cathedral-19.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-59310883015292567052018-09-26T11:56:00.001+03:002018-09-26T11:56:37.292+03:00KENAI FİYORDLARI: SİSLER ALTINDA BİR RÜYA GEZİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwBTMbz9SUp5rLh1CVrC-ZhgD0sCbcy3K69YlubXwfTEIl5QRdrdKu9uo1AaVRr-VOjQSOrGzHW9BsFFb2r0Tlc-emb5pAYWEa90HgMQI5ix475mVg8ar2athMuF3rJF7hoWio9N9dIW0/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-132.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwBTMbz9SUp5rLh1CVrC-ZhgD0sCbcy3K69YlubXwfTEIl5QRdrdKu9uo1AaVRr-VOjQSOrGzHW9BsFFb2r0Tlc-emb5pAYWEa90HgMQI5ix475mVg8ar2athMuF3rJF7hoWio9N9dIW0/s320/Kenai+Fjords+National+Park-132.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bugün anlatacağım destinasyon, dağların, adaların, buzulların, balinaların, kartalların, kutup martılarının, su samurlarının, ağaçların sisler altında adeta bir rüyada gibi sizi dört bir yandan kuşattığı bir coğrafya: Kenai Fiyordları ...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijaCIpG_saaPCPqY23aFDdldiqx7XvtmQV4Y1eaZaPukPEgSeahI63B7du4hhQYLMx4haV-Wdz8q-Iyu01kVg-ZPdTzc7h-735WzHs_mj6DV7c5B-YWnSqEwxTXFVgRmAGx4RQk0l4gPM/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-195.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijaCIpG_saaPCPqY23aFDdldiqx7XvtmQV4Y1eaZaPukPEgSeahI63B7du4hhQYLMx4haV-Wdz8q-Iyu01kVg-ZPdTzc7h-735WzHs_mj6DV7c5B-YWnSqEwxTXFVgRmAGx4RQk0l4gPM/s320/Kenai+Fjords+National+Park-195.jpg" width="320" /></a></div>
Alaska'da Kenai Yarımadası'nın ucundaki bu fiyordlar, bugün bir milli doğal park olarak koruma altında. İlk oluşumunda buzullarla kaplı olan bölgeden buzullar çekildikçe, yavaş yavaş insanlar gelmeye başlamış ve aslında yüzyıllarca, bütün zorlu doğa koşullarına rağmen, Alaska yerlileri burada yaşamışlar, buranın kaynaklarıyla hayatta kalmışlar. Bugün ise, özellikle fijordların uç köşelerinde sadece ve sadece turistler ya da bilim insanları dolaşıyor, yerliler farklı bölgelere çekilmişler, çekilmek<br />
zorunda kalmışlar...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_8p9LnjOM7tqka7QuAbmJErRkd3WQ3zUpxvtNrg-YcYE-Zvasj33ohFCQKv-0Sk_Nur1Apq4PWVVfH6VNY1ckQeVab_xOyuVBWk1iK6DW9eCK0aaIdiiLeUJzRZ1Ryl7yVD9YzMNj2ME/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-19.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_8p9LnjOM7tqka7QuAbmJErRkd3WQ3zUpxvtNrg-YcYE-Zvasj33ohFCQKv-0Sk_Nur1Apq4PWVVfH6VNY1ckQeVab_xOyuVBWk1iK6DW9eCK0aaIdiiLeUJzRZ1Ryl7yVD9YzMNj2ME/s320/Kenai+Fjords+National+Park-19.jpg" width="320" /></a></div>
Alaska'nın birçok yerinde olduğu gibi, Kenai'de de fiyordların sadece küçük bir kısmına karadan ulaşılabiliyor, ulaşım ağırlıklı olarak deniz yoluyla gerçekleşiyor. Biz de bu nedenle, 1 gün sürecek Kenai gezimizi bir tekneyle gerçekleştirdik.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0NsIf0RxO3cfGqVwRTI6aCcFCX6RDxFZ87bScIFESEqmjud3_P3JRW03aQIxn6v52Mee4sDvyiTNQ1Hox87-0JydIKnluq2F0PenX29eVTiwWpZ4pxqtYCUGRPLtiCk7_SlyX9qHnFgk/s1600/Seward-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0NsIf0RxO3cfGqVwRTI6aCcFCX6RDxFZ87bScIFESEqmjud3_P3JRW03aQIxn6v52Mee4sDvyiTNQ1Hox87-0JydIKnluq2F0PenX29eVTiwWpZ4pxqtYCUGRPLtiCk7_SlyX9qHnFgk/s320/Seward-3.jpg" width="320" /></a></div>
Temmuz ayının ortası olmasına rağmen kışı hiç aratmayan bir havada, montlarımız, berelerimiz, eldivenlerimiz ve tabii ki fotoğraf makinalarımız eşliğinde, adını, Alaska'yı Rusya'dan satın alma fikrini geliştiren ABD Dışişleri Bakanı'ndan alan Seward kasabasından kalkan tekne turlarından birine katıldık.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBR9wYOSQ-vZly0zDybwm2UFrDN7n3bFXdheKAyg5x0My6jSv6591zCrJaqjdNl9eaSC44rPAr2sTSrzY8C6cuNvyXkQxHtJaoRRtBO9I7XdR_Qz5c6I8eiLoLvxUaN8GRowB7Q1CTXmw/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-248.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="688" data-original-width="1024" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBR9wYOSQ-vZly0zDybwm2UFrDN7n3bFXdheKAyg5x0My6jSv6591zCrJaqjdNl9eaSC44rPAr2sTSrzY8C6cuNvyXkQxHtJaoRRtBO9I7XdR_Qz5c6I8eiLoLvxUaN8GRowB7Q1CTXmw/s320/Kenai+Fjords+National+Park-248.jpg" width="320" /></a></div>
Teknenin içi sıcak, konforu dört dörtlük olsa da, gezinin büyük bir kısmını açıkta, güvertede geçirdik... Nasıl geçirmeyelim ki?!!! Bizi çepeçevre saran coğrafya o kadar büyüleyici, o kadar afallatıcıydı ki, bir anını bile kaçırmak istemedik o donduran havaya rağmen...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjspGXTyMEGB_5KHDerQ3S1C5T6lp5vrAPABDzf9dLIgsgr5rA9o_l6-FD8KvTOqzxDFOQeVje2m7pyrM1700-CuhxnZsNlwjbTLuwKACTcuWHxVFhgOxJwrCiHBO02RHYOheelkBxtZ54/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-48.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjspGXTyMEGB_5KHDerQ3S1C5T6lp5vrAPABDzf9dLIgsgr5rA9o_l6-FD8KvTOqzxDFOQeVje2m7pyrM1700-CuhxnZsNlwjbTLuwKACTcuWHxVFhgOxJwrCiHBO02RHYOheelkBxtZ54/s320/Kenai+Fjords+National+Park-48.jpg" width="320" /></a></div>
Bilmem Avatar filmini izlediniz mi? Mavi tenli, uzun uzun yaratıkların korumaya çalıştığı bir doğa vardır, dağların havalarda dolandığı, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir doğa.... İşte Kenai Fiyordları, bende o Avatar filmindeki diyardaymışım hissini yarattı. Sürekli bir sis griye boyamıştı her yeri ama aralarda dağlardaki yeşiller isyan edercesine fırlıyordu önümüze... küçücük adalar, sislerin arasında adeta havada süzülüyor gibiydi... doğa o kadar vurucuydu ki, açıkçası gördüğümüz vahşi hayvanlar beni karşımdaki manzaralar kadar derinden etkilemedi....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOf8Za56Pf3Sity8ARSvMP9FnFiPsQ1K3hDkzbCrWUiKYf0izsX7Um6LfJsVyR82xsDCjwMRcBpC2y5IRlGfGB3ylPzKhWeb135qI94Io425uvr97kcsUrck6WPYZC0owVhmavB93SeQc/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-122.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOf8Za56Pf3Sity8ARSvMP9FnFiPsQ1K3hDkzbCrWUiKYf0izsX7Um6LfJsVyR82xsDCjwMRcBpC2y5IRlGfGB3ylPzKhWeb135qI94Io425uvr97kcsUrck6WPYZC0owVhmavB93SeQc/s320/Kenai+Fjords+National+Park-122.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj-R58wUqn2CUGOdroMnHMwsZpEIrpQCDeqAjR__alO2t_3W1ZwbWNGLBXGT4s39KnWyeyORBW7ybFYgcFSzhov-XRfCqAIr3ZtvxuEenH219b9j3oUUXdfhQvOqTuhMqER7_D2nYi318/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-93.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj-R58wUqn2CUGOdroMnHMwsZpEIrpQCDeqAjR__alO2t_3W1ZwbWNGLBXGT4s39KnWyeyORBW7ybFYgcFSzhov-XRfCqAIr3ZtvxuEenH219b9j3oUUXdfhQvOqTuhMqER7_D2nYi318/s320/Kenai+Fjords+National+Park-93.jpg" width="212" /></a></div>
Hayatımda ilk kez doğal ortamında su samuru, kel kartal, fok gördüm. İlk kez kutup martısı ile karşılaştım. Ya balinalar? O kadar çok karşılaştık ki balinalarla, bir an geldi, yine mi balina deyip kameramı bile elime almadım.... Bir yandan da burada yaşayanları çok kıskandım: ülkemde doğal vahşi hayata ulaşabilmek için katetmem gereken mesafeleri düşündüm, bir de burada bu doğal vahşi yaşamın içinde onunla iç içe yaşayanları....<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigRSdRPwubL5Z7wkI-NeiEFiKvN2S074XQXCzx4zbL7EmKahtAIwq-8NkgJORoYSJBK0wcXmfrMqP-ooxfaSzqfPu_4Go_83HsORycH0naySmU8uO5SGcfzYLC31ya-ei5LnMeE7QuzY8/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-236.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"> <img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigRSdRPwubL5Z7wkI-NeiEFiKvN2S074XQXCzx4zbL7EmKahtAIwq-8NkgJORoYSJBK0wcXmfrMqP-ooxfaSzqfPu_4Go_83HsORycH0naySmU8uO5SGcfzYLC31ya-ei5LnMeE7QuzY8/s200/Kenai+Fjords+National+Park-236.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhP_qTP1OHTPFqjwfbjTng618lYEQez5yuU5qV1ouWDULkIT4pU-FC50ykkvYJ4j72EG2RLh01Lx5ryjwxTPtfMqFyImhyphenhyphenpYzNaruZQkN0F1-IBdP0n63q5gqmgxfN0BUjuTif_uh5LNsk/s1600/Aialik+Buzulu-15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhP_qTP1OHTPFqjwfbjTng618lYEQez5yuU5qV1ouWDULkIT4pU-FC50ykkvYJ4j72EG2RLh01Lx5ryjwxTPtfMqFyImhyphenhyphenpYzNaruZQkN0F1-IBdP0n63q5gqmgxfN0BUjuTif_uh5LNsk/s320/Aialik+Buzulu-15.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTd0iTreaYA4wbINqjFDPlJ8bh6TyfMfDg42oAleo52hwhqCrH32RuXLihL9rTBJd5BaMogy213Quw7GZNDQ3lE9jJwIfFLR4kykHPrG4XVmU9paVgXIQxXBO8ax7dwTIyTEMpTiR-sUE/s1600/Aialik+Buzulu-24.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTd0iTreaYA4wbINqjFDPlJ8bh6TyfMfDg42oAleo52hwhqCrH32RuXLihL9rTBJd5BaMogy213Quw7GZNDQ3lE9jJwIfFLR4kykHPrG4XVmU9paVgXIQxXBO8ax7dwTIyTEMpTiR-sUE/s320/Aialik+Buzulu-24.jpg" width="320" /></a></div>
Kenai Fiyordları gezisinin en etkileyici anlarından biri ise Aiaik Buzulu'na ulaşmamızdı. Buzula yaklaştıkça hava daha da soğudu, hani kar soğuğu derler ya, ya da buzdolabının buzluğunu açtığınızda yüzünüze vuran hava... İşte tam öyle bir havayla karşıladı bizi Aiaik Buzulu... O maviye çalan beyaz, sürekli bir çıtır çıtır sesi, ama gök gürültüsünün tokluğuna sahip bir çıtırdama...<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRj5jqjMoauDlE0YdUHwGIXbi_d9FNOqai3x8loPR4MWDfeqqJ3EVAGlhYkfeGfHGaMbf0Kp1Z-fw7osHQLgeCX9oSjH7MzBYTZNEaMpEiafcSd1OMceJx0VulJRW9oIVy0YoAJR2Btkw/s1600/Aialik+Buzulu-36.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRj5jqjMoauDlE0YdUHwGIXbi_d9FNOqai3x8loPR4MWDfeqqJ3EVAGlhYkfeGfHGaMbf0Kp1Z-fw7osHQLgeCX9oSjH7MzBYTZNEaMpEiafcSd1OMceJx0VulJRW9oIVy0YoAJR2Btkw/s320/Aialik+Buzulu-36.jpg" width="320" /></a></div>
Ve ne şanslıyız ki, tam biz oradayken, buzdağının küçük bir kısmı parçalanarak denize düştü... O anı videoya çekemediğim, sadece fotoğraflayabildiğim için ne kadar üzüldüm bilemezsiniz ama öyle bir özel anla karşılaşınca insan, düşünemez oluyor...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGgM_Pq3p6evkXAIrYVX0O1XTTf9kClaYcwHI009Y0DC9h17tbQ5jS8M3RSR5eWWO1M8IxcrrgW3fHQ5R__-pedoXdDYCo3z2kU4rjzCOQq62_xel3-2KTesBPTrdmU3Oek8SomSKm7Wo/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-139.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGgM_Pq3p6evkXAIrYVX0O1XTTf9kClaYcwHI009Y0DC9h17tbQ5jS8M3RSR5eWWO1M8IxcrrgW3fHQ5R__-pedoXdDYCo3z2kU4rjzCOQq62_xel3-2KTesBPTrdmU3Oek8SomSKm7Wo/s320/Kenai+Fjords+National+Park-139.jpg" width="320" /></a></div>
İşte sisler içinde geze geze geçirdiğimiz bir gün böyle anılar bıraktı bizde... Gezimiz hayli turistikti, yani öyle çok özel, çok nadir bir yanı yoktu ama buna rağmen çok özel anlar, anılar biriktirdik Kenai Fiyordlarında... Yolunuz Alaska'ya düşerse bir gün, mutlaka programınıza bu nadide coğrafyayı da dahil edin derim...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5j-Wgepof2zMoo2pUQfvoKbP5qTZc6zeelSybkD51YLvwGzaD09vTvM7Qtb924-wx6nzq6jw0QSgSqXkwfikH9UpL4-m_m1SRw_Jo-XXrTrMgKQ4QG0nm_Iof7e4fdoMrMdkn0n5ZJnQ/s1600/Kenai+Fjords+National+Park-188.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5j-Wgepof2zMoo2pUQfvoKbP5qTZc6zeelSybkD51YLvwGzaD09vTvM7Qtb924-wx6nzq6jw0QSgSqXkwfikH9UpL4-m_m1SRw_Jo-XXrTrMgKQ4QG0nm_Iof7e4fdoMrMdkn0n5ZJnQ/s320/Kenai+Fjords+National+Park-188.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-80625816980028993562018-07-19T15:38:00.001+03:002018-07-19T15:38:16.545+03:00KUZGUNCUK: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN YENİ KURBANI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm2xdcBHJ1wrliLP3Qb9gmelC-XRnfKls3hfZviMiJ_Z_sNEnvrO6bNzaEFyMAbyy0VsXiV6vXvJ58K8xXgmCfT47oOxCW5JLELMuuMQgGvv_9OL6OaTlWR4YLe6PY1fr-Yos87jTJ1FE/s1600/Kuzguncuk+Bal%25C4%25B1k%25C3%25A7%25C4%25B1s%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="616" data-original-width="1024" height="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm2xdcBHJ1wrliLP3Qb9gmelC-XRnfKls3hfZviMiJ_Z_sNEnvrO6bNzaEFyMAbyy0VsXiV6vXvJ58K8xXgmCfT47oOxCW5JLELMuuMQgGvv_9OL6OaTlWR4YLe6PY1fr-Yos87jTJ1FE/s320/Kuzguncuk+Bal%25C4%25B1k%25C3%25A7%25C4%25B1s%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
İstanbul'un dokusunu nispeten koruyabilen az sayıdaki semtlerinden biri olan Kuzguncuk'un adı, şu sıralar sosyal medyada bolca geçiyor. Sebep malum: semtin kentsel dönüşüm kapsamına alınması. İstanbul'un deprem riskini bir o kadar barındıran ama binaları çok daha kötü durumda olan o kadar çok semti varken, sıranın Kuzguncuk'a gelmiş olması birçok kişiyi infiale sürüklemiş durumda. Esasen, mal sahipleri kentsel dönüşüm kapsamındaki maddi imkanlardan faydalanmak için girişimde bulunmadığı müddetçe binalar yıkılmıyor ama sanırım bu imkanları reddedecek mal sahibi kalmamıştır günümüzde diye düşünüyoruz hepimiz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7LYvNxAbtspN5WNlJmLrNp9WZbushkU77CzQ2c8BTKp_ac9urF_o4mt6J9-vvev3-E_wS8jQmbvZvQtXsZ0Nzwh58GnSFPXzLhebqvWNX5oERY9e_rca8s3G6imZ7G0IaA2LNDWO1vDY/s1600/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="539" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7LYvNxAbtspN5WNlJmLrNp9WZbushkU77CzQ2c8BTKp_ac9urF_o4mt6J9-vvev3-E_wS8jQmbvZvQtXsZ0Nzwh58GnSFPXzLhebqvWNX5oERY9e_rca8s3G6imZ7G0IaA2LNDWO1vDY/s320/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1-3.jpg" width="224" /></a></div>
Kuzguncuk, evet, güzel bir semt. Evet, güzel binaları, sevimli dükkanları, sıcak kafeleri, restoranları var... Ama garabet niteliğinde binaları da eksik değil. Yani, eğer başıma bir şey gelmeyecekse, aynı eski dokuyu korumayı yine az çok aynı oranda başarmış bir Yeşilköy'den çok da farklı değil bence. Yeşilköy de kentsel dönüşüm alanı ilan edilmişti, hem de daha en başlarda, ama buna rağmen özellikle eski müstakil evlerin sahipleri bundan faydalanmadılar... Belki aynısı Kuzguncuk için de geçerli olur.<br />
<br />
Velhasıl, Kuzguncuk müstesna bir semt ama bir cennet köşesi de değil... Tam 2 sene önce, bir Cumartesi günümüzü, köşe bucak gezmek için Kuzguncuk'a ayırdık... Sevdik mi? Sevdik... Hayran kaldık mı? O kadar da değil.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoObk6TWBepVPDEFOL2aC03d8OQtH2LDEA5rhw7VxueDXoXAop2wtWNSu2Xli8KKN2DXVViQtUQVwrZaAsc4pImDJDALiAhTDfcnIOkc6q4VxocdwaRqm78ypGvYgAI8ZIWq7rrrwRhbc/s1600/Kuzguncuk+Bostan%25C4%25B1-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoObk6TWBepVPDEFOL2aC03d8OQtH2LDEA5rhw7VxueDXoXAop2wtWNSu2Xli8KKN2DXVViQtUQVwrZaAsc4pImDJDALiAhTDfcnIOkc6q4VxocdwaRqm78ypGvYgAI8ZIWq7rrrwRhbc/s320/Kuzguncuk+Bostan%25C4%25B1-2.jpg" width="320" /></a>Bizi en çok etkileyen 2 yer oldu: ilki Kuzguncuk Bostanı ve bence Kuzguncuk'u diğer tüm semtlerden ayıran da esasen burası. İlia'nın Bostanı olarak bilinen bu alan, Kuzguncuk sakinlerinin takdir-e şayan çabaları sayesinde önce hastane, sonra okul, sonra da oyun parkı olmaktan kurtarılmış ve her yıl çekilişle belirlenen alanlarda Kuzguncukların ekim dikim yaptığı bir bostan. Tabii bununla da sınırlı kalmıyor, semtin tüm sosyal faaliyetlerine de ev sahipliği yapıyor bu bostan.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY3MqNgnkd3rYjk3ZFbDcDl2dvXeUZSkeSAY0Y8PtUGnaXHtJi1fZ_-sOYMsSV-a4aKFkiSZqhBFK3SOvPYGYn6dzUvBAme1NnOaRGlTF6J3zQGiiiYGlcSYB-tUtrs8Fuqvc5UwXoCcs/s1600/Kuzguncuk+Bostan%25C4%25B1-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="668" data-original-width="1024" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY3MqNgnkd3rYjk3ZFbDcDl2dvXeUZSkeSAY0Y8PtUGnaXHtJi1fZ_-sOYMsSV-a4aKFkiSZqhBFK3SOvPYGYn6dzUvBAme1NnOaRGlTF6J3zQGiiiYGlcSYB-tUtrs8Fuqvc5UwXoCcs/s320/Kuzguncuk+Bostan%25C4%25B1-3.jpg" width="320" /></a></div>
Biz Eylül ayında gezmiştik Kuzguncuk'u. Bostanın belli bölümleri çok bakımlı, yemyeşildi, bazı bölümleri ise sadece topraktı. Artık bakımsızlıktan mı yoksa ekilen ürünün toprak altında kaldığı döneme mi rastladık, onu bilemiyorum. Ama yine de koca şehrin ortasında, böyle naif bir mekanda bulunabilmek insana kendini çok iyi hissettirtiyor.<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVYn9zoE4C4dP0cSthqcg-3snzNw7SN266R1bMlgopGhExhFeQHawiYs_cE6tc7q2kfoBhm4g6D_k4AK9P0cdKADOLUJy1-EmUiBPoiBU9ztziaw1ozEkEV_es2vZZjjMO4dSvt9Enw0A/s1600/Kuzguncuk+Olive+and+Beyond-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVYn9zoE4C4dP0cSthqcg-3snzNw7SN266R1bMlgopGhExhFeQHawiYs_cE6tc7q2kfoBhm4g6D_k4AK9P0cdKADOLUJy1-EmUiBPoiBU9ztziaw1ozEkEV_es2vZZjjMO4dSvt9Enw0A/s320/Kuzguncuk+Olive+and+Beyond-1.jpg" width="320" /></a>Bizi etkileyen diğer bir yer ise "Olive & Beyond" isimli dükkan oldu. Adından da anlaşılabileceği üzere burası zeytinyağı satan bir dükkan. Alamet-i farikası ise sahibesi. Hoş sohbet, sıcak kanlı, dükkana giren müşteriye müşteri gibi değil gerçekten misafir gibi davranan çok tatlı bir hanım. Ürünlerinin hikayesini, bu işe girişinin öyküsünü dinliyor, ister istemez bu coşkulu insanı mutlu etmek istiyor, birşeyler satın alıveriyorsunuz. Aldığımız zeytinyağından çok memnun kaldığımızı da fırsattan istifade belirtmiş olayım.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkDoadQYB9Ef0llwM829hkKiKKPwyJE20-ir8IPFHH1UbJwOYwZgz9PmulIhslr8o6rQmAFw6PcN_BkRzvSPNbM-wdgBSpxy9SYOzL1AGfesbpuHDN7DxvqeAFQcVMDEG02stH_nzfWSA/s1600/Kuzguncuk+Olive+and+Beyond-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkDoadQYB9Ef0llwM829hkKiKKPwyJE20-ir8IPFHH1UbJwOYwZgz9PmulIhslr8o6rQmAFw6PcN_BkRzvSPNbM-wdgBSpxy9SYOzL1AGfesbpuHDN7DxvqeAFQcVMDEG02stH_nzfWSA/s320/Kuzguncuk+Olive+and+Beyond-3.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJSXIwPTMhx4YZtijcFpYjNYgcUYkkzi5FlpaO2xVymiNWIWOEHVcfMHReO6LvsEYgz8SylV-u24w6HYp9gUN_zWNy3dtPLtaLoHPhPXcwhkOnjG2aEKK7qwfHTSOLan7-fqgWIxnCNSU/s1600/Kuzguncuk+Hagios+Panteleimon+Kilisesi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="512" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJSXIwPTMhx4YZtijcFpYjNYgcUYkkzi5FlpaO2xVymiNWIWOEHVcfMHReO6LvsEYgz8SylV-u24w6HYp9gUN_zWNy3dtPLtaLoHPhPXcwhkOnjG2aEKK7qwfHTSOLan7-fqgWIxnCNSU/s320/Kuzguncuk+Hagios+Panteleimon+Kilisesi.jpg" width="213" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxpW7sPzJWHLw3PN8aKJ2sJV90of-Vx6cfnHiqcdLSNTsY_LzuqbPq34wldZEM_FXPVEmweOSfmTM9-4AuCdpKWmU0Zan59s1xtS-N3mkwW0OP3ftHL_iW8Qt6Dxrzt1eUO76Mo10wDkk/s1600/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxpW7sPzJWHLw3PN8aKJ2sJV90of-Vx6cfnHiqcdLSNTsY_LzuqbPq34wldZEM_FXPVEmweOSfmTM9-4AuCdpKWmU0Zan59s1xtS-N3mkwW0OP3ftHL_iW8Qt6Dxrzt1eUO76Mo10wDkk/s320/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1-2.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Bunun dışında, Kuzguncuk'ta, güzel binalarını, eski kiliseleri (maalesef hepsi kapalıydı, hiçbirine giremedik) ve sinagogları tabii ki bir kenara koyarsak, bizi çok etkileyen bir deneyim yaşamadık. Hatta bazı binaların önünde "profesyonel fotoğraf çekilmesi yasaktır" şeklindeki ibareler garip geldi bize. Kahvaltımızı pek tavsiye edilen "Pita"da yedik ama öyle ballandıra ballandıra anlatılan bir mükemmelliğe şahit olmadık. Hatta biraz ilgisiz bir servisle karşılaştığımızı bile itiraf edebilirim. Çocukların resimlerinden yapılmış matlar çok hoşumuza gitti yalnız, o başka... </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIWvHddDuCg8VJTAMVvMEr0TLZAdC7Uz4CKUmJzXBrORjSdYTTSdr-pfRDmJmLS2jfamhwNqEFaGl94vT9XwP17hMeuKoZ1GzLVsVyxIfj044uG_HcTNAhYhyphenhyphenOX35VpSYrZAklOERP0sY/s1600/Kuzguncuk+Pita-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIWvHddDuCg8VJTAMVvMEr0TLZAdC7Uz4CKUmJzXBrORjSdYTTSdr-pfRDmJmLS2jfamhwNqEFaGl94vT9XwP17hMeuKoZ1GzLVsVyxIfj044uG_HcTNAhYhyphenhyphenOX35VpSYrZAklOERP0sY/s320/Kuzguncuk+Pita-1.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg_0nwP9YlKauhc2a1VeAXm1ag264MSXMy7O5VwuxA71gfpr2_OIVNoymXxoxbWX0ZT0or86zuQuEBL1SCp97A3Jhr9uAWuhJY-oHvSKwhNh8_sEijKPU9t_iU6inUL81HXJc8cwCX0Q4/s1600/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg_0nwP9YlKauhc2a1VeAXm1ag264MSXMy7O5VwuxA71gfpr2_OIVNoymXxoxbWX0ZT0or86zuQuEBL1SCp97A3Jhr9uAWuhJY-oHvSKwhNh8_sEijKPU9t_iU6inUL81HXJc8cwCX0Q4/s320/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1-1.jpg" width="212" /></a><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRQC6yQR98uXHq2-H6U13k9fzV51KHVHunRG5WhFjLoLoAYEF4o3AOjlVyo4DrTBLr72tc2nfeKrAxGh8TixeZw3MdFF11JjbxKDZ492fpRLoE1p9FQLEdKph_SiPlUWcRjeml91TkrKA/s1600/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRQC6yQR98uXHq2-H6U13k9fzV51KHVHunRG5WhFjLoLoAYEF4o3AOjlVyo4DrTBLr72tc2nfeKrAxGh8TixeZw3MdFF11JjbxKDZ492fpRLoE1p9FQLEdKph_SiPlUWcRjeml91TkrKA/s320/Kuzguncuk+Sokaklar%25C4%25B1.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Bilemiyorum, belki de biz gezmesini, keşfetmesini bilememişizdir, belki de bir günde Kuzguncuk'u anlamaya, hissetmeye çalışmak bile abestir ama bizim deneyimlediğimiz Kuzguncuk güzel ama o kadar da müstesna değildi... Yine de kentsel dönüşümün yeni kurbanı olmamasını tabii ki gönülden diliyorum.... </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1z8Zw1L6zgA40ou61LrhNHNU4DUGvNLoOM6thXZKtp0eq6hZRBXPdO0_JImu2M1YrcJWfr9UdUYe40h4p9MpkwT5oWu5gHgNj5uT_nsEGwHr-GBJN7TgPCz1VE794Zsz3l1ru6_laR-o/s1600/Kuzguncuk+%25C3%2587ikolatac%25C4%25B1+Aziz+Bey.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1z8Zw1L6zgA40ou61LrhNHNU4DUGvNLoOM6thXZKtp0eq6hZRBXPdO0_JImu2M1YrcJWfr9UdUYe40h4p9MpkwT5oWu5gHgNj5uT_nsEGwHr-GBJN7TgPCz1VE794Zsz3l1ru6_laR-o/s320/Kuzguncuk+%25C3%2587ikolatac%25C4%25B1+Aziz+Bey.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-9535692323074010602018-07-11T14:43:00.001+03:002018-07-11T14:43:58.044+03:00FAIRBANKS: 65 DERECE KUZEY ENLEMİNDEN BİLDİRİYORUM<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitI8oxfLiucWwzawhsgPtHgRDEpES8TDhC_RNTRjBNLNjpVIXGIyzgLgjYrtWI_ipDjHbTW11CfFgj2tRx23SqOy01gIW63oAAKOy6aaD9sMcWkn3NeBXS92mjWUg6kOJZMsNR6BSF5h0/s1600/Fairbanks+Riverboat+Discovery-49.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitI8oxfLiucWwzawhsgPtHgRDEpES8TDhC_RNTRjBNLNjpVIXGIyzgLgjYrtWI_ipDjHbTW11CfFgj2tRx23SqOy01gIW63oAAKOy6aaD9sMcWkn3NeBXS92mjWUg6kOJZMsNR6BSF5h0/s320/Fairbanks+Riverboat+Discovery-49.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Fairbanks, Kuzey Kutup Dairesi'nden sadece 318 kilometre uzaklıkta, Chena ve Tanana nehirleriyle kuşatılmış, Alaska eyaletinin ikinci en büyük şehri... Bizden hayli uzak bir coğrafya... Bu uzaklığın sadece coğrafi olmadığını en iyi herhalde şu yaşadığımız olay anlatır:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOjoeaehhdPADGmrkNSeWX0YgwUHxcZYe_IPfuMmVbzeL0IK9gsn1ZiThNdTRIqXru-5gj_7tQ2XIpcTmV9aiXKXYpEmcZtQaaRom170BmbYZ3lb5mosy5CJ3rf1LsWiYVsXPIr5fpefo/s1600/Fairbanks+Pike%2527s+Landing+-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOjoeaehhdPADGmrkNSeWX0YgwUHxcZYe_IPfuMmVbzeL0IK9gsn1ZiThNdTRIqXru-5gj_7tQ2XIpcTmV9aiXKXYpEmcZtQaaRom170BmbYZ3lb5mosy5CJ3rf1LsWiYVsXPIr5fpefo/s320/Fairbanks+Pike%2527s+Landing+-2.jpg" width="320" /></a></div>
Bir kitapçıdayız, iki kişi kendi aramızda Türkçe konuşuyoruz ve kitapçı merak edip nece konuştuğumuz soruyor, Türkçe diye yanıtlıyoruz. "Nerenin dili bu" diye soruyor bu kez, "Türkiye'nin" diyoruz, "Orası neresi, bana haritada gösterir misiniz" diyerek hemen atlasını getiriyor, parmağımızla gösteriyoruz ülkeyi, "haaa, Osmanlı İmparatorluğu" diyor... Biz dumur oluyoruz önce, yok diyoruz, öyle bir imparatorluk yok artık, 1923'te yıkıldı, yerine Türkiye kuruldu... Pek o detaylarla ilgilenmiyor ve "hayatımda karşılaştığım ilk Türklersiniz, fotoğrafınızı çekebilir miyim" diyor, e tabii izin veriyoruz.... İşte Fairbanks böyle her anlamda uzak bir coğrafya....<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPmzB5gTAiC9R_pGt_6oy3Yp5g7kXlh-MrQEW1KzH6IXKWHX6RKpyd9Bu5SWnajz1pvC2PdpBNBeslV79oor6FnQmL2J64O14oYo9VdQXbeqrRQNvKr4kb9nmIltmbf9JyseHN0W_Jo6M/s1600/Fairbanks+Pike%2527s+Landing+-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPmzB5gTAiC9R_pGt_6oy3Yp5g7kXlh-MrQEW1KzH6IXKWHX6RKpyd9Bu5SWnajz1pvC2PdpBNBeslV79oor6FnQmL2J64O14oYo9VdQXbeqrRQNvKr4kb9nmIltmbf9JyseHN0W_Jo6M/s320/Fairbanks+Pike%2527s+Landing+-1.jpg" width="320" /></a>Alaska'nın en büyük ikinci şehri dediğime bakmayın, sadece 32.000 kişi yaşıyor şehir merkezinde, çevresindeki kasabaları da dahil edersek zar zor 100.000'i buluyor nüfus... Ana cadde dedikleri bizim Anadolu şehirlerimizdeki ana caddelerden pek de farklı değil, kısacık, küçücük. Ama buna rağmen şehirde gezecek, yapacak çok şey var.<br />
<br />
Bu bölge Athabascan yerlilerinin yüzyıllardır yaşadığı bir yer olsa da, Fairbanks onların yerleştiği bir yer olmamış hiç, sadece belli mevsimlerde avlanmaya ve balık tutmaya gelmişler buraya. O nedenle şehrin kuruluşu çok yeni: 1901 senesinde altın bulmak ve kürk ticareti yapmak için güneyden gelenler kurmuşlar şehri.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiN53qOa8_sp-PejV0n_sDFyutiY8KZKmcx4J6yAFm6xHmvmz8fNgW3eyU5IH4_UiJGT_iXSWHDZj3u_nB90pi3oIjdOzyaic7DSEKivGlQZ8VpJte3XHTZW4OwdyCxMs1IT49Eb1PSFjM/s1600/Fairbanks+Pioneer+Park-13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiN53qOa8_sp-PejV0n_sDFyutiY8KZKmcx4J6yAFm6xHmvmz8fNgW3eyU5IH4_UiJGT_iXSWHDZj3u_nB90pi3oIjdOzyaic7DSEKivGlQZ8VpJte3XHTZW4OwdyCxMs1IT49Eb1PSFjM/s320/Fairbanks+Pioneer+Park-13.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhabl0-u4GmVTK3bunRmF0aUDgEwfBfhzO9WBQG-xwLI7emIOvEP-rmpIKCIMgiRSlYLd5Nj9fCPamdaerH_JoNJv8m4fVLhZq1Stl1HnYLYz23xt6DEL1HS8l6AjEpnyUwcZUfNwSKfNo/s1600/Fairbanks+Pioneer+Park-40.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="586" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhabl0-u4GmVTK3bunRmF0aUDgEwfBfhzO9WBQG-xwLI7emIOvEP-rmpIKCIMgiRSlYLd5Nj9fCPamdaerH_JoNJv8m4fVLhZq1Stl1HnYLYz23xt6DEL1HS8l6AjEpnyUwcZUfNwSKfNo/s320/Fairbanks+Pioneer+Park-40.jpg" width="244" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYf39FFnwKOf6Xq_JST1H5codi-Y4P1_zzr-mAfNihyW_tSoS8DQwJl9C96u-ZbwIwnVwM8xCg1adJkD2jwVaEK2BfJ0yhBUSAVxJzr48_P8z9nYIqPGnVfTbwzwOS-BwCRtwohxpqqn8/s1600/Fairbanks+Pioneer+Park-35.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="574" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYf39FFnwKOf6Xq_JST1H5codi-Y4P1_zzr-mAfNihyW_tSoS8DQwJl9C96u-ZbwIwnVwM8xCg1adJkD2jwVaEK2BfJ0yhBUSAVxJzr48_P8z9nYIqPGnVfTbwzwOS-BwCRtwohxpqqn8/s320/Fairbanks+Pioneer+Park-35.jpg" width="239" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
"First Settlers" olarak adlandırılan bu güruhun deneyimleri halen Fairbanks'in yaşamında önemli bir rol oynuyor. "Pioneers Park" isimli büyük bir alana, ilk yerleşimciler içinde öne çıkmış olan şahsiyetlerin evleri taşınmış. Bu evlerin bir kısmı o zamanki günlük yaşamı birebir yansıtacak şekilde korunmuş, bir kısmında dönemin eczaneleri, mağazaları canlandırılmış, bir kısmı turistik eşya dükkanı olmuş, bazıları çevrede yapılabilecek gezilerin satıldığı turizm acentası olmuş. Pioneers Park'ta ayrıca, o ilk dönemlerde Tanana ve Chena nehirlerinde ulaşımı sağlayan arkadan çarklı gemilerden bir tanesi de sergileniyor. İçini de gezebildiğiniz bu gemide, aynı zamanda o yıllarda çekilmiş fotoğraflar sayesinde o zorlu dönemleri daha iyi idrak edebiliyorsunuz. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-Wmr_04fD8YknV5HN-pT11RJsSrXCzs7cM4UcW1xUl6v0gtpTI9OSUpCaruoVL4kAE_E4zbUrQbae8JibKZN0XvlJPFO_hiFOJ3_YPnDYKx5ulfuinCvLEfjuwmo6yUB8iJisplCwkUM/s1600/Fairbanks+Pioneer+Park-17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-Wmr_04fD8YknV5HN-pT11RJsSrXCzs7cM4UcW1xUl6v0gtpTI9OSUpCaruoVL4kAE_E4zbUrQbae8JibKZN0XvlJPFO_hiFOJ3_YPnDYKx5ulfuinCvLEfjuwmo6yUB8iJisplCwkUM/s320/Fairbanks+Pioneer+Park-17.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjPFuUn4Y7TcZ2tH4pFtAz0uUbO04h3nzbnXl8gU8jIegNqIRRNZPu6AHUTTJOt3pWoqqTmFD23a_v3AmljEYyHSC8PIT3WO13-cb00DY4x0AV1FdyoMd87JHIr-xvnTAGI1TclnMPf-M/s1600/Fairbanks+Pioneer+Park-21.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="711" data-original-width="1024" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjPFuUn4Y7TcZ2tH4pFtAz0uUbO04h3nzbnXl8gU8jIegNqIRRNZPu6AHUTTJOt3pWoqqTmFD23a_v3AmljEYyHSC8PIT3WO13-cb00DY4x0AV1FdyoMd87JHIr-xvnTAGI1TclnMPf-M/s320/Fairbanks+Pioneer+Park-21.jpg" width="320" /></a></div>
Burası hakikaten neredeyse günün yarısını geçirebileceğiniz, her biri birbirinden farklı ve sevimli evlerden oluşan ortamda yüzlerce fotoğraf çekebileceğiniz bir yer. İçinde, pek ünlü olan "Alaska Salmon Bake" isimli restoran da var ama biz neden ünlü olduğunu hiç anlayamadık. Plastik tabaklarda açık büfeden sıradan yemekleri almak için sıra beklediğiniz, açık havada o sıradan yemekleri yerken sivrisineklerle mücadele ettiğiniz bir yer olmaktan öteye gidemedi bizim için bu restoran....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigbMvD5LrmN0uikp4yDqKWsh17lrsHwQQSNjyN4PB2CyhLAHANfI7oPyd3T6-jsnID08eAEYmlAqIZWkwLQZITE9vPWDFFM55hfOEk-9YVNAS52QNiXqn-O2nUyIFsdXkMqHaV3hOW2WM/s1600/Fairbanks+Riverboat+Discovery-48.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigbMvD5LrmN0uikp4yDqKWsh17lrsHwQQSNjyN4PB2CyhLAHANfI7oPyd3T6-jsnID08eAEYmlAqIZWkwLQZITE9vPWDFFM55hfOEk-9YVNAS52QNiXqn-O2nUyIFsdXkMqHaV3hOW2WM/s320/Fairbanks+Riverboat+Discovery-48.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVg_t_hAMraX-tiA4TO7v73ccPgZ0LBgKg2i1ug4SB_FKRvojN0FlniKt9Szatig8dw-WPfLfF9rhLLTG3NDHn61uZZiS387vHifqdhu5QNbF2MSEID9UGV0ocB4KGXbhnnQ5EQ2aqPDE/s1600/Fairbanks+Riverboat+Discovery-7.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVg_t_hAMraX-tiA4TO7v73ccPgZ0LBgKg2i1ug4SB_FKRvojN0FlniKt9Szatig8dw-WPfLfF9rhLLTG3NDHn61uZZiS387vHifqdhu5QNbF2MSEID9UGV0ocB4KGXbhnnQ5EQ2aqPDE/s320/Fairbanks+Riverboat+Discovery-7.jpg" width="320" /></a>Bence Fairbanks'teki en etkileyici aktivite "Riverboat Discovery" isimli tekne gezisi. Tekne dediğime bakmayın, bu kocaman, arkadan çarklı bir gemi ve gezi ise çok iyi koordine edilmiş bir şov adeta. Chena Nehri güzergahında yapılan bu tekne gezisi, şehrin en şık, en prestijli evlerinin (ki ev demek bence hakaret sayılabilir, bunlar malikane!!!) sağlı sollu sıralandığı bölgeyle başlıyor. Teknede yerel televizyon kanalının haber sunucusu çok iyi bir ses sistemiyle, her bir evin hikayesini, özelliklerini anlatıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisEaWk1SXWa320SgN6tFHd8Uq2YusrB6UzwHKCdqdTAMeccQVX3rj0Xzz2Twf7LKDSF97Jg-MUQAaAfyfLPe97eBJ0GCZ7c8iMRR8C8TMi-OWlqfsZfpw9P4x1xxPzw0H4OVjd8RnbdJk/s1600/Fairbanks+Riverboat+Discovery-18.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisEaWk1SXWa320SgN6tFHd8Uq2YusrB6UzwHKCdqdTAMeccQVX3rj0Xzz2Twf7LKDSF97Jg-MUQAaAfyfLPe97eBJ0GCZ7c8iMRR8C8TMi-OWlqfsZfpw9P4x1xxPzw0H4OVjd8RnbdJk/s320/Fairbanks+Riverboat+Discovery-18.jpg" width="320" /></a></div>
Tüm bunlar olurken, bir yandan da Alaska'da bisiklet kadar yaygın diyebileceğim deniz uçaklarından bir tanesi yanımızda iniş, kalkış şovu yapıyor, tabii sunucu bu şovu da yorumluyor adeta maç yorumu yapar gibi. Elinizde içeceğiniz, ayaklarınızı uzatıp bu şovu izlemek kalıyor size sadece.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAPUR7KfssH-YpR2UwpeY-U6QBD2vUPmWRxGksL4hBkYb8OAEZItedZOPEpG0Nu3CLRXn39MuUSqYgsu6KjolIOU6oiOMdj4hmXG8UZatXoKXkTcRFBIYPGqybOYs1vV2oK4ZLQhy4c-4/s1600/Fairbanks+Chena+Indian+Village-21.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAPUR7KfssH-YpR2UwpeY-U6QBD2vUPmWRxGksL4hBkYb8OAEZItedZOPEpG0Nu3CLRXn39MuUSqYgsu6KjolIOU6oiOMdj4hmXG8UZatXoKXkTcRFBIYPGqybOYs1vV2oK4ZLQhy4c-4/s320/Fairbanks+Chena+Indian+Village-21.jpg" width="212" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSt_fa1vx4q0C4BxBXHI12_YNWRU8jsHWz_AOcoREpUDd0f3yzd49W55xzKdXTzUdy44KyL0CATtcnR9AEr8EShVZhh9wk_-IlsJ85rQNLFW4CtBKjfBt9S98JAZ5jpZ3Gidn3rdI19pg/s1600/Fairbanks+Chena+Indian+Village-23.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="630" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSt_fa1vx4q0C4BxBXHI12_YNWRU8jsHWz_AOcoREpUDd0f3yzd49W55xzKdXTzUdy44KyL0CATtcnR9AEr8EShVZhh9wk_-IlsJ85rQNLFW4CtBKjfBt9S98JAZ5jpZ3Gidn3rdI19pg/s320/Fairbanks+Chena+Indian+Village-23.jpg" width="262" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Tekne gezisinin son durağı ise "Chena Indian Village"... Burada, Alaska yerlilerinin yaşam alanları canlandırılmış, çalışanlar da hep yerliler. Karaya inip, yerlilerin geçmiş zamandaki evlerini görüyor, nasıl yemek pişirdiklerini, nasıl giyindiklerini, giysilerindeki sembollerin anlamlarını yapılan sunumlarla öğreniyorsunuz. Tabii burası da tıpkı tekne gezisi gibi her anı turistler için planlanmış bir mekan ama doğa o kadar güzel, öğrenilen bilgiler o kadar yeni ki, bu turistik ortamdan hiç rahatsız olmuyorsunuz. </div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA5gNXKAM1RnKLL2NlBdpMZoZYh7zkZPX3z2vm7QUl0QVr3w67CnVju3se1twnwugFneuOh98X04X5oAsthJf9wqqyvWWHNNm-S4Tefnpim4sql8nEDYrNq4Cm2KC1dWrIINI0mdDFaXA/s1600/Fairbanks+Chena+Indian+Village-13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA5gNXKAM1RnKLL2NlBdpMZoZYh7zkZPX3z2vm7QUl0QVr3w67CnVju3se1twnwugFneuOh98X04X5oAsthJf9wqqyvWWHNNm-S4Tefnpim4sql8nEDYrNq4Cm2KC1dWrIINI0mdDFaXA/s320/Fairbanks+Chena+Indian+Village-13.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Müze gezme merakınız varsa, Fairbanks bu konuda da alternatifler sunuyor ziyaretçilerine. Fairbanks Üniversitesi kapsamındaki Alaska Museum of the North, hem etnoğrafik olarak bölgeyi daha iyi anlamanızı sağlıyor, hem de yerel sanatın modern uzantılarının sergilenmesi için bir ortam sağlıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgInPZ-eJSzWGaPFw2d7YQt_yh9WxTos6gmhCGr3AlTD468Lh8MYGDVCEwt0nF2t4Lq1IodYQtXmSjeFxlGC5PLQNtXxV_USiKCjaryiIz6eEv8_dDUrpTrYxCIUqtf82ArWZykMACAeH8/s1600/Fairbanks+University+of+Alaska+Museum+of+the+North-22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="685" data-original-width="1024" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgInPZ-eJSzWGaPFw2d7YQt_yh9WxTos6gmhCGr3AlTD468Lh8MYGDVCEwt0nF2t4Lq1IodYQtXmSjeFxlGC5PLQNtXxV_USiKCjaryiIz6eEv8_dDUrpTrYxCIUqtf82ArWZykMACAeH8/s320/Fairbanks+University+of+Alaska+Museum+of+the+North-22.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Morris Thompson Cultural and Visitors Center ise, bir müze değilse de, şehrin ziyaretçilerine bölgeyle ve kentle ilgili birçok ön bilgi sunuyor. Şehre gelirken neler yapacağınıza dair bir ön planlama yapmadıysanız, ilk başta bu merkeze gelerek, ihtiyaç duyduğunuz tüm bilgileri edinebilirsiniz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjj0bUinLIxmHEsw_DKIf9W61KjslO3C35O1bw5iDkuuRaovaE1uD3AYO1fp8lnZxIDuxluXNOzHTPAGomYeQsJg_sXlIT410qvFb32vB9UIXVowOYIxK5QqtJnTPlWTcu64KN3vX_9guE/s1600/Fairbanks+Morris+Thompson+Cultural+and+Visitors+Center-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjj0bUinLIxmHEsw_DKIf9W61KjslO3C35O1bw5iDkuuRaovaE1uD3AYO1fp8lnZxIDuxluXNOzHTPAGomYeQsJg_sXlIT410qvFb32vB9UIXVowOYIxK5QqtJnTPlWTcu64KN3vX_9guE/s320/Fairbanks+Morris+Thompson+Cultural+and+Visitors+Center-2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdLBgc5Kyx7AFyafiAk6FY-i-94uJVlL1kvo1VSsSUTJuNoqB24olC9IzmGgvmifVlxVkePmj0l457DvLuvk3w0E4hDiww0lX83lkxpHSMAFfptHyW1fDDvAbnhkIM1yFy-9tercBasPo/s1600/Fairbanks+Antler+Arch.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdLBgc5Kyx7AFyafiAk6FY-i-94uJVlL1kvo1VSsSUTJuNoqB24olC9IzmGgvmifVlxVkePmj0l457DvLuvk3w0E4hDiww0lX83lkxpHSMAFfptHyW1fDDvAbnhkIM1yFy-9tercBasPo/s320/Fairbanks+Antler+Arch.jpg" width="212" /></a></div>
Bu merkeze giden parktaki "Antler's Arch" ise, adeta fotoğraf stüdyosu... Şehre gelip de burada fotoğraf çektirmeyeni dövüyor olabilirler!!! Hayvan hakları falan bu bölgede öyle çok anlam bulmadığı için, avlanmış geyiklerin boynuzlarından oluşan bu kemer, şehrin medar-ı iftiharı olarak görülüyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzYwoODQowaMBmSJO-13hrwex5vzp1gzW-sk3rblv7d68XN9cQi1Honcj_TvbPug1TYb4-kdTv8KR9iFBg3OePVWOn25pMfxzPQk_f-uxQIPdYJqNMKLn6N1tFbvW1-TYF9piyekG8IeI/s1600/Fairbanks+Santa+Claus+House-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzYwoODQowaMBmSJO-13hrwex5vzp1gzW-sk3rblv7d68XN9cQi1Honcj_TvbPug1TYb4-kdTv8KR9iFBg3OePVWOn25pMfxzPQk_f-uxQIPdYJqNMKLn6N1tFbvW1-TYF9piyekG8IeI/s320/Fairbanks+Santa+Claus+House-1.jpg" width="212" /></a>Fairbanks'te bir de Santa Claus House var. Lapland'a gidip de Santa Claus yani Noel Baba Kasabası'nı görmüşseniz, sakın aynısını beklemeyin. Burası sadece ve sadece bir dükkan. Noel Babayla tek bağlantısı içinde sadece Noel temalı ürünler satılması ve dış duvarında da Noel Baba'yı resmeden duvar resimlerinin bulunması, o kadar... Yani, zaman kaybedilecek bir destinasyon değil.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyhklUFx4ROEG1m2W0sJYqdvYWn9vUYSqSO7Tt6s_kOOSl8xUNy0E4fw50nqnNX57UHYWRlRJLmUpgk23drw4GuJyY9qQpNED95-m0vEq1no5BdeNaK4ii5WWsZG-Z2moAyWfyDrj4nEk/s1600/Fort+Yukon-7.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="643" data-original-width="1024" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyhklUFx4ROEG1m2W0sJYqdvYWn9vUYSqSO7Tt6s_kOOSl8xUNy0E4fw50nqnNX57UHYWRlRJLmUpgk23drw4GuJyY9qQpNED95-m0vEq1no5BdeNaK4ii5WWsZG-Z2moAyWfyDrj4nEk/s320/Fort+Yukon-7.jpg" width="320" /></a></div>
Buraya gelmişken, Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan Fort Yukon'u görmeden dönmek çok ama çok büyük kayıp olur. Tabii oraya gitmek zor: ancak pilot dahil maksimum 8 kişi alabilen küçük uçaklarla gidilebiliyor, zaten Alaska'nın neredeyse % 75'ine karadan ulaşım yok. Ama Fort Yukon'a gidebilmek için bir de özel izin almak gerekiyor. Fort Yukon Alaska yerlilerinin yaşadığı bir belde ve beyazların girmesi yasak, özel izin gerekiyor. Çok da şaşırmamak lazım bu yasağa, çünkü yerliler o kadar büyük bir zulme, o kadar büyük bir asimilasyona maruz kalmışlar ki yıllarca, hiç güvenleri kalmamış beyaz adama.... Nasıl kalsın ki. yaşadıkları topraklara birileri gelmiş, artık burası bizim demiş, tüm yaşam imkanlarını ellerinden çekip almış, vatandaş bile saymamış yakın zamana kadar... Neyse ki bize izin verdiler de görebildik sadece 500 kişinin yaşadığı Fort Yukon kasabasını....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY-zXoUj8Xi3w0PrYCk5xbNplz5ylNBQN1m4-ELVUrVprdp5ipYd5Em-Fpm5suT6O1hudopR1SqaqKecUqRU_xGdAe3DnVXZbV-R0hOvTjFLjUcPnTUbyXYTS7X8JH3XEf5H4IbxbkNwg/s1600/Fairbanks-Fort+Yukon+U%25C3%25A7u%25C5%259Fu-10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY-zXoUj8Xi3w0PrYCk5xbNplz5ylNBQN1m4-ELVUrVprdp5ipYd5Em-Fpm5suT6O1hudopR1SqaqKecUqRU_xGdAe3DnVXZbV-R0hOvTjFLjUcPnTUbyXYTS7X8JH3XEf5H4IbxbkNwg/s320/Fairbanks-Fort+Yukon+U%25C3%25A7u%25C5%259Fu-10.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxJfY9C5FH2TrJgLBFj_wNPbYZEEp0yeN5r0c044DhyiFKD1PpmkCfRGocKL6fsk4M7QjlR6a7_a7_gbvH0XwUdMowL3FKKqAjOW73sK840XeWrfq5gaY6J1o6Bg8WFyIUGOZf1T_xEcw/s1600/Fairbanks-Fort+Yukon+U%25C3%25A7u%25C5%259Fu-18.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="652" data-original-width="1024" height="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxJfY9C5FH2TrJgLBFj_wNPbYZEEp0yeN5r0c044DhyiFKD1PpmkCfRGocKL6fsk4M7QjlR6a7_a7_gbvH0XwUdMowL3FKKqAjOW73sK840XeWrfq5gaY6J1o6Bg8WFyIUGOZf1T_xEcw/s320/Fairbanks-Fort+Yukon+U%25C3%25A7u%25C5%259Fu-18.jpg" width="320" /></a>Yolda giderken gördüklerim ise, içimi parçaladı... Kendimi Avatar filminde sandım bir an... Uçsuz bucaksız bir doğa, yeşillikler, dağlar, nehirler ve aralarda doğanın kalbine saplanmış bir bıçak gibi altın madenleri, etrafında sadece kara toprak, derine doğru inen kocaman ama koskocaman delikler.... Yaşamını doğaya endekslemiş, inancından değer yargılarına her şeyini tabiat anayla uyumlaştırmış olan bu yerliler beyaz adamdan nefret etmesin de kim etsin!!!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiw6f26HecGqfs1o0MD0mIlUWPHffGlT6yWa0zXR2U0AchsPeuaKvp3FMRUzGUjJcV1Tql7Fxb9ZokhSJBaMHNM2rqsZmiJtWq9Jl_eZq5qGsrI4sCi571mr53KOL_N_HUB5cv2NtsTQlI/s1600/Fort+Yukon-23.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="669" data-original-width="1024" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiw6f26HecGqfs1o0MD0mIlUWPHffGlT6yWa0zXR2U0AchsPeuaKvp3FMRUzGUjJcV1Tql7Fxb9ZokhSJBaMHNM2rqsZmiJtWq9Jl_eZq5qGsrI4sCi571mr53KOL_N_HUB5cv2NtsTQlI/s320/Fort+Yukon-23.jpg" width="320" /></a></div>
Fort Yukon'u anlatmak zor... Hem kolay hem de zor daha doğrusu.. Çünkü burada hiçbir şey yok... Holywood'un Amerikan Rüyası buraya uğramamış... Öyle bir ilkellik, öyle bir hiçlik..... Doğa, el değmemiş, muhteşem, hipnotize edici... ama başka bir şey yok... Doğru düzgün bina yok, insan yok, iş yok (nüfusun % 85'i işsiz), ilkokuldan başka okul yok, doktor yok, hastane yok, yok, hiçbir şey yok!!! Grubumuzun şöyle oturup en azından bir şişe su içebileceği bir kafe, kahvehane bile yok... Bizi külüstür otobüsüyle gezdiren kişi aynı zamanda bu kasabanın belediye başkanı... Otobüsündeki şu fotoğraf ise, sanırım Fort Yukon'un gerçeğinin ta kendisi.....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8fW2O-w8_d6ZpznRnTUUhQdIfaxsOkB7DLs4BloRzLitgBbMO4U96VOXzMtdSxwM3v-A2Yk88TCt0oup5thknnUZsSPtRUDTZzLCSNV74SvVcXD8jd1EWnmNCisqiobK-EebUTlPdbqo/s1600/Fort+Yukon-17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="742" data-original-width="1024" height="231" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8fW2O-w8_d6ZpznRnTUUhQdIfaxsOkB7DLs4BloRzLitgBbMO4U96VOXzMtdSxwM3v-A2Yk88TCt0oup5thknnUZsSPtRUDTZzLCSNV74SvVcXD8jd1EWnmNCisqiobK-EebUTlPdbqo/s320/Fort+Yukon-17.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Alaska'nın böyle hüzünlü işte gerçekleri ama biz dönelim renkli konulara, gelelim yemek işlerine... Çok sayıda restoran var tabii ki bu şehirde...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg876IdstyA6HQYTM_hkbizIB3ZcqTmxL3POJ66PTCjF8k5uktZIuIf9D9ZQvWvIV6gi59686q5bD_UCEEwYZ8YkAl9AbYo71Vp4q9wVu3Gy-XGaRluCzn7Jy0CJ2ZW_qC5JNut4yXKRk8/s1600/Fairbanks+Chena%2527s+Alaskan+Grill-6.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg876IdstyA6HQYTM_hkbizIB3ZcqTmxL3POJ66PTCjF8k5uktZIuIf9D9ZQvWvIV6gi59686q5bD_UCEEwYZ8YkAl9AbYo71Vp4q9wVu3Gy-XGaRluCzn7Jy0CJ2ZW_qC5JNut4yXKRk8/s320/Fairbanks+Chena%2527s+Alaskan+Grill-6.jpg" width="320" /></a></div>
Benim favorim Chena's Alaskan Grill oldu. Şehrin biraz dışında, ancak taksiyle ulaşılabilen bu mekan, adı üstünde Chena Nehri kıyısında, iç bölümü de, terası da çok güzel döşenmiş, çiçekler arasında sessiz sakin, lezzetli bir yemek yiyebileceğiniz opsiyon. Burada hem bölgenin geleneksel yemeklerini, hem de mercimek gibi ev yemeklerini deneyebilirsiniz.<br />
<br />
Yine Chena Nehri kıyısındaki Pike's Landing de hiç fena sayılmaz ama şansımıza orada tam yemek siparişlerimizi verdikten sonra elektrikler kesilip bir daha da gelmediği için (demek ki oralarda da olabiliyormuş!!) , ancak soğuk şeyler yemek nasip oldu, tam yorum yapmak zor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg40bIgOXkc1-if3f_rC-d46R-5iSpSvTvp-aXfMBhqlTEQ9ugY4IJw4_UwBUT4XvBGmIZCB4ok81VB0Y2Vk8eP-rwR9_Bf9pJtFD62vxGVx5JxOUnikkjwHqe9fLXXjqOSEoWkjZrDcik/s1600/Fairbanks+Silver+Gulch+Brewery-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg40bIgOXkc1-if3f_rC-d46R-5iSpSvTvp-aXfMBhqlTEQ9ugY4IJw4_UwBUT4XvBGmIZCB4ok81VB0Y2Vk8eP-rwR9_Bf9pJtFD62vxGVx5JxOUnikkjwHqe9fLXXjqOSEoWkjZrDcik/s320/Fairbanks+Silver+Gulch+Brewery-2.jpg" width="320" /></a></div>
Bir de özellikle bira severseniz, Silver Gulch Brewery var, çeşit çeşit ev yapımı bira tadımının yanı sıra sınırlı bir menüden seçerek yemek de yiyebiliyorsunuz. Burası iyi güzel de, kalabalık gruplara alışık değil, biz neredeyse 20 kişi olduğumuz için, adamların beyin hücrelerini yakmış olsak gerek, sipariş vermek 45 dakika, yemeklerin gelmesi 1 saat (hiçbir abartı yoktur), karışmış siparişlerinin doğrularının gelmesini beklemek 45 dakika (bu sonuncusu biraz abartı olabilir) sürdü....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-HZzZB1ftmuC_iJ9x7zq4f9QnJLdpFzdOHDmr0eAcmyYzldFJll3nNCb3L4YHPHD39khsjnBJimw564sup-crd0mA_TV54XcDw4wOkp8jXV0hQhC2GgAjxCulvIa4fIA2-1qAVT9hf04/s1600/Fairbanks+Springhill+Suites+by+Marriott.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-HZzZB1ftmuC_iJ9x7zq4f9QnJLdpFzdOHDmr0eAcmyYzldFJll3nNCb3L4YHPHD39khsjnBJimw564sup-crd0mA_TV54XcDw4wOkp8jXV0hQhC2GgAjxCulvIa4fIA2-1qAVT9hf04/s320/Fairbanks+Springhill+Suites+by+Marriott.jpg" width="320" /></a></div>
Ve son olarak da konaklama... Tabii ki şehirde birçok konaklama imkanı var ama eğer doğru düzgün, konforlu bir yer istiyorsanız tek bir seçenek var o da Springhill Suites by Marriott. Şehrin tam ortasında, şehir içi her yere yürüme mesafesinde, odaları battal boy, hizmeti düzgün bir otel. Tek sorunu, onu da sorun denir mi bilmiyorum ama, sabah kahvaltılarını plastik tabak, çatal, bıçakla servis etmesi... 5 yıldızlı otel parası ödeyip plastikle yemek içmek garip geliyor doğrusu...<br />
<br />
İşte Fairbanks'ten bildireceklerim bunlar... Bir gün yolunuz düşerse bu kuzey diyara, bu izlenimler yol gösterir umarım sizlere....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvug-Bk-ZjAY_LSZWJpbdoJeGhVKRJvsEexwSDeyleO7vK4zMSGfclC-5PJweNTpBJP6aK9qVNTdRYjOzwzfZ516FOzQvReqgWUddzVio_uRWL9jzU1UKMi2Yf4LPHKII6RuNwUZMqgl8/s1600/Fairbanks+Riverboat+Discovery-42.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvug-Bk-ZjAY_LSZWJpbdoJeGhVKRJvsEexwSDeyleO7vK4zMSGfclC-5PJweNTpBJP6aK9qVNTdRYjOzwzfZ516FOzQvReqgWUddzVio_uRWL9jzU1UKMi2Yf4LPHKII6RuNwUZMqgl8/s320/Fairbanks+Riverboat+Discovery-42.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-33942196423930556092018-07-06T17:19:00.001+03:002018-07-06T17:19:05.410+03:00BEYŞEHİR: UMUT VEREN ANADOLU KASABASI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuHFtRmshGxTChc-60oTjUtz_L9h8xrLUsc7cHVYL-LwczRSxwrTSIOijR4y-MiWONsj-cHEV1L97LTZbcHYSkJSaLWul7narFrTFxMEffmhQJukA7xgWuRX5RcoT4SX-lWbI6NSeSdlk/s1600/Bey%25C5%259Fehir+G%25C3%25B6l%25C3%25BC.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuHFtRmshGxTChc-60oTjUtz_L9h8xrLUsc7cHVYL-LwczRSxwrTSIOijR4y-MiWONsj-cHEV1L97LTZbcHYSkJSaLWul7narFrTFxMEffmhQJukA7xgWuRX5RcoT4SX-lWbI6NSeSdlk/s320/Bey%25C5%259Fehir+G%25C3%25B6l%25C3%25BC.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Beyşehir'e gitmek, Sagalassos planımız olmasa, aklıma pek gelmezdi açıkçası. Adı, birçok Anadolu kasabasının çağrıştırdıklarından fazlasını çağrıştırmıyordu. Ama madem oralara kadar gidiyoruz, Beyşehir'i de görelim dedik, bundan da pek pişman olmadık...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwtw9dXhnAJeMaoHBHi34RpdQH3CjZHtwfjiHbeqG3iPa2ot77c_fhG7KWfffskvBV1BgEAH9EMnhZBQyalAQIUEo6btqcQz_proKlACZnNXP_3RQDRRCVCMwJ-NgWgL7rNFsSgWY6te0/s1600/Eflatunp%25C4%25B1nar+Hitit+An%25C4%25B1t%25C4%25B1-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwtw9dXhnAJeMaoHBHi34RpdQH3CjZHtwfjiHbeqG3iPa2ot77c_fhG7KWfffskvBV1BgEAH9EMnhZBQyalAQIUEo6btqcQz_proKlACZnNXP_3RQDRRCVCMwJ-NgWgL7rNFsSgWY6te0/s320/Eflatunp%25C4%25B1nar+Hitit+An%25C4%25B1t%25C4%25B1-2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Konya Havalimanına erken bir saatte inip karadan yola çıkınca, ilk istikametimiz Beyşehir olmakla birlikte, dediler ki yol üstünde ünlü Eflatunpınar Hitit Su Anıtı var, onu görün önce.... Biz de, biraz yolu uzatmak pahasına, Temmuz ayının boğucu sıcağı bastırmadan, günün ilk saatlerinde Beyşehir'e 22 kilometre mesafedeki bu anıta geldik.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg06cyqjRiLodpivkxSKfXw8ompMhslzt-ZpiQy_yGSKgzfwOcS2UnTxbFdhlwCvbNqx3XOwkP1ewdnFcG7MK8KVQtPDSWq7cYoKr0CQrovTa3DvH2OlHjdtX1t157vcOpdS8GWzRrlcAk/s1600/Eflatunp%25C4%25B1nar+Hitit+An%25C4%25B1t%25C4%25B1-6.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="1024" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg06cyqjRiLodpivkxSKfXw8ompMhslzt-ZpiQy_yGSKgzfwOcS2UnTxbFdhlwCvbNqx3XOwkP1ewdnFcG7MK8KVQtPDSWq7cYoKr0CQrovTa3DvH2OlHjdtX1t157vcOpdS8GWzRrlcAk/s320/Eflatunp%25C4%25B1nar+Hitit+An%25C4%25B1t%25C4%25B1-6.jpg" width="320" /></a></div>
Anıt dediğime bakmayın, aslında ilk göze çarpan büyük bir havuz, etrafı rölyeflerle bezeli taşlardan oluşan 30 metreye 34 metre boyutlarında etkileyici bir havuz. MÖ 13. yüzyıla tarihlendirilen bu Hitit eseri, doğal bir pınarın hemen yanına kurulmuş. Hem yöre halkının su ihtiyacını karşılamada işlevsel bir rol üstlenmiş, hem de Hitit Fırtına Tanrısı'na ve Güneş Tanrıçası'na tapınak vazifesi görmüş.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVnJlARp99stMFCaEm5ZnWA_KM9SjxCb_V7NmGRlFRB19dv20N8G8_5_PvPtjphXOOHu9DuJK6I8T06LUahpE8JkyRmNVT48THUIxTDCXbsUCCDxfwPdtcULq9YgD-XvZ5ThQgocHZ9RA/s1600/Eflatunp%25C4%25B1nar+Hitit+An%25C4%25B1t%25C4%25B1-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVnJlARp99stMFCaEm5ZnWA_KM9SjxCb_V7NmGRlFRB19dv20N8G8_5_PvPtjphXOOHu9DuJK6I8T06LUahpE8JkyRmNVT48THUIxTDCXbsUCCDxfwPdtcULq9YgD-XvZ5ThQgocHZ9RA/s320/Eflatunp%25C4%25B1nar+Hitit+An%25C4%25B1t%25C4%25B1-3.jpg" width="320" /></a>Aslında bu anıt ziyaretçiler için çok güzel hazır edilmiş. Turist otobüslerinin park edebileceği bir alan, anıt havuza ulaşmak için tahtadan bir yaya<br />
köprüsü, detaylı bir Türkçe bilgilendirme panosu (İngilizcesi akla gelmemiş herhalde), birçok antik alanda bulunmayan bir altyapı var diyebiliriz. Ama maalesef pek ziyaretçisi yok, biz geldiğimizde de yoktu, giderken de yoktu... Bir kafilenin geldiğini görüp yandaki evlerinden koştur koştur gelip el emeği göz nuru yemenileri ve benzeri el işlerini satan köylülerin söylediğine göre de genelde gelen giden yokmuş... Halbuki burası 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmiş çok önemli bir buluntu, yazık.... <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8mD5Ccq8Wk-Q10qp6m2ptvwlDahtQR9CSi2klkcB75kwphIixEIlvPMPrwhTOPnhighqTndZWrdBfYCFznDAAy-CJ3axgwlUW80RfMh_S8ErzpeXN1ZymPFd1yd2E60tay7qf9cDgg28/s1600/Bey%25C5%259Fehir+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8mD5Ccq8Wk-Q10qp6m2ptvwlDahtQR9CSi2klkcB75kwphIixEIlvPMPrwhTOPnhighqTndZWrdBfYCFznDAAy-CJ3axgwlUW80RfMh_S8ErzpeXN1ZymPFd1yd2E60tay7qf9cDgg28/s320/Bey%25C5%259Fehir+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-3.jpg" width="320" /></a></div>
Eflatunpınar'da yaklaşık 1.5 saat geçirdikten sonra, Beyşehir için yola çıktık. Yolumuz da, eskiden buradan geçen kervanların izlediği yolun aynısıymış, yani bir tür zamanda yolculuk aslında... Yolun büyük bir kısmı Beyşehir Gölü'ne paralel ilerledik. Burası Türkiye'nin üçüncü büyük gölü ama öyle göl kenarında dolaşayım diye bir hayal kurmayın sakın, Beyşehir'de olduğumuz süre boyunca gölün kıyısına inemedik biz. Artık kirlilikten mi kuraklıktan mı yoksa doğal mı bilemiyorum ama kıyılar sazlıklarla kaplanmış, adeta bir bataklığa dönüşmüş, ara ara küçük kayıklar var ama sahile inmek biraz tehlikeli duruyor, çok uyarıldık bu konuda... Biz de ayağımızı Beyşehir Gölü'ne sokamadan geçtik oralardan....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQP_a1Gek2W59FFSIrTbrE-hjiDFSheYagXzmEni4UkPE0-ClH5gV6ZqN8PVJvJJsowmr3yHqrekq96LPNB8-r9XKdco6-3aUOvj_QHXAc4Pvx_baHCZs80vmiS2HE50Rq9nn8U4FLYrc/s1600/Bey%25C5%259Fehir-19.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQP_a1Gek2W59FFSIrTbrE-hjiDFSheYagXzmEni4UkPE0-ClH5gV6ZqN8PVJvJJsowmr3yHqrekq96LPNB8-r9XKdco6-3aUOvj_QHXAc4Pvx_baHCZs80vmiS2HE50Rq9nn8U4FLYrc/s320/Bey%25C5%259Fehir-19.jpg" width="240" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAA8HL2ZlI7RtvAodcaABwrnnmyPwPRZbFN1ejs8pLKhtSRfW2vpJMDHWaYRZhuZyiG2GAHpbo_zXDRmNX7AovOmpmjTW2b_60Ihm6oUnizvwg7bud_4o7nqz048iyNue4euN_kbh0IVA/s1600/Bey%25C5%259Fehir-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="497" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAA8HL2ZlI7RtvAodcaABwrnnmyPwPRZbFN1ejs8pLKhtSRfW2vpJMDHWaYRZhuZyiG2GAHpbo_zXDRmNX7AovOmpmjTW2b_60Ihm6oUnizvwg7bud_4o7nqz048iyNue4euN_kbh0IVA/s320/Bey%25C5%259Fehir-2.jpg" width="207" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Beyşehir'in eski bölümünde ise bizi tam bir Anadolu sahnesi karşıladı: meydanda kurutulan tarhanalar, saz gövdelerine asılarak kurutulan patlıcanlar, tahta pervazlara dolanmış asmalar, eski ama bakımlı evlerin önünde traktörler... Aramızdaki fotoğraf meraklıları için adeta bir stüdyo gibiydi... </div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL0XXl77RpQ9vCBN5FcKOfs5yAdjmrfgycWTXuw5MVktKYRTQzl4qkQWd8MuJSmDX4KwWVn2weTa1yDCdvay3uZpKt1sWBX6X_rWB-oUdsOiG7nPt3fNlJcedO6fdMODn7xt09rnU85Y4/s1600/Bey%25C5%259Fehir-15.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL0XXl77RpQ9vCBN5FcKOfs5yAdjmrfgycWTXuw5MVktKYRTQzl4qkQWd8MuJSmDX4KwWVn2weTa1yDCdvay3uZpKt1sWBX6X_rWB-oUdsOiG7nPt3fNlJcedO6fdMODn7xt09rnU85Y4/s320/Bey%25C5%259Fehir-15.jpg" width="320" /></a></div>
Beyşehir'in yeni bölümünin ise, herhangi bir Anadolu beldesinden ayırdedilmesi zor.... Aynı tür binalar, aynı tür tabelalar... tarihi taş köprü bile, kitsch mavi korkuluklarıyla sanki bu sıradanlığa zorlanmış gibi.... <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpFz6qgjJ72KiNfqyWqH1mD33Y7vMzhPhMw8w0TKYSxQN7EalZP3d5vlfVLmw4q9bCv9DX_x4oI42cJDPprKI7KI-CN5T9LtpFIUyiT4ebAAsStiqASla9iEbpjOEJEmj5nheNLgjBviI/s1600/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii-21.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpFz6qgjJ72KiNfqyWqH1mD33Y7vMzhPhMw8w0TKYSxQN7EalZP3d5vlfVLmw4q9bCv9DX_x4oI42cJDPprKI7KI-CN5T9LtpFIUyiT4ebAAsStiqASla9iEbpjOEJEmj5nheNLgjBviI/s320/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii-21.jpg" width="212" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIC3HZ12QEgMzTc6dcXhqobtzdq6nXWwbnT1Q1W1OHMBGl2HmamBYy4QFRyeKp6im_5C0P6CcuCLqAPGQTaPoxgTejUBF8PqhvdcNLYerWRHyvguvrS2FPf59z2rehLud7Gt4URAlybow/s1600/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii-15.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIC3HZ12QEgMzTc6dcXhqobtzdq6nXWwbnT1Q1W1OHMBGl2HmamBYy4QFRyeKp6im_5C0P6CcuCLqAPGQTaPoxgTejUBF8PqhvdcNLYerWRHyvguvrS2FPf59z2rehLud7Gt4URAlybow/s320/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii-15.jpg" width="320" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Beyşehir'i unutulmaz kılan ise Eşrefoğlu Camii... Anadolu'nun nadide ahşap camilerinden olan Eşrefoğlu Camii'ni unutulmaz kılan ise sadece eşsiz mimarisi değil, ondan da öte imamı İsmail Efe... </div>
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgljYtzoQ078vDBpOE-tdFVon2bctbTv4R_HzqpsFsS9ycJqCFmnPVYAHbiNq6ky6uELI4LiGJ4P0nIDb54_yL-c-JiRTVrOjjrDE6WFdQ0MJTpkQCk2mPzayXZiAXk-hPKh9ZS9nrwU6U/s1600/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgljYtzoQ078vDBpOE-tdFVon2bctbTv4R_HzqpsFsS9ycJqCFmnPVYAHbiNq6ky6uELI4LiGJ4P0nIDb54_yL-c-JiRTVrOjjrDE6WFdQ0MJTpkQCk2mPzayXZiAXk-hPKh9ZS9nrwU6U/s320/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii.jpg" width="320" /></a>Camiden önce bu etkileyici imamı anlatmak isterim sizlere... Gelen ziyaretçileri kapıda karşılayan, bu eşsiz mimariye sahip caminin tüm özelliklerini tek tek, esprilerle, ziyaretçilerin ilgisini çekecek şekilde, onları da bu anlatıma dahil edecek sorular sorarak anlatan, her türlü soruya cevap veren, insana dini sevdiren bir imam, güleryüzlü, bilgili, kültürlü... Eşrefoğlu Camii ile ilgili İngilizce'ye tercüme edilmiş çok güzel bir kitaba da imza atmış olan İsmail Efe, o gün benimle burayı ziyaret edenler için seyahatimizin en değerli kazanımı oldu... Böyle açık görüşlü, böyle gelişime odaklı, işini böyle severek yapan din adamlarının olduğunu bilmek bize öyle iyi geldi ki.... Belki de Eşrefoğlu Camii'ne hayran kalmamız da onun sayesinde oldu, kimbilir...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvyRtcTpkr9xP5xIDC7gavoQGSswmkHePk38fnYecLpS7e9NDItxGvHyUWQ8mkcm8bU8EA_eFvSzmV9m0IyuenAx7hWC-FMeC84DpXBM3r4-ixeCLtchSe2qHUcx21-z2BwngDnwKUVxY/s1600/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii-19.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvyRtcTpkr9xP5xIDC7gavoQGSswmkHePk38fnYecLpS7e9NDItxGvHyUWQ8mkcm8bU8EA_eFvSzmV9m0IyuenAx7hWC-FMeC84DpXBM3r4-ixeCLtchSe2qHUcx21-z2BwngDnwKUVxY/s320/Bey%25C5%259Fehir+E%25C5%259Frefo%25C4%259Flu+Camii-19.jpg" width="320" /></a></div>
Çünkü camiyi baka baka gezerseniz, öyle diğer camilerden farklılaşan gözle görülür bir süslemesi, azameti yok... Ama ahşap camiler içinde en büyüğü olmasını, tavan bölgesinin de ahşap olmasını, ahşap malzemenin korunması için geçmiş yüzyıllarda yağan karların muhafaza edildiği bölgesini, çilehanesini, bunlarla ilgili gözle görünmeyen, görünse bile açıklama olmadan anlaşılmayacak bilgilerini öğrenince, insan çok etkileniyor.... 718 yıllık bir camii Eşrefoğlu, tam 602 tane sütunu var, bunların 47'si ahşap... Camideki herşey 718 yıl öncesiyle aynı, bir tek çatısı değişmiş, o da 1960'da... Bir tane çivi bile kullanılmamış tahtalar birbirine tutturulurken, öyle bir ustalıkla yapılmış... Hayran olmamak elde mi?<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBkAOZNnlGSjxOWs-YY1TMAtYEK1ZOtviv_qH-a46if0W5vkwo0f_o5o0ZjAr9fcep0KgmCsmDzRaRzHxmwnb5OSdv2bienaFzzMJ4Jpqu-21GhlVdwJN0MsavoxMXmbulWIh-_GzhKc8/s1600/Bey%25C5%259Fehir-11.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="528" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBkAOZNnlGSjxOWs-YY1TMAtYEK1ZOtviv_qH-a46if0W5vkwo0f_o5o0ZjAr9fcep0KgmCsmDzRaRzHxmwnb5OSdv2bienaFzzMJ4Jpqu-21GhlVdwJN0MsavoxMXmbulWIh-_GzhKc8/s320/Bey%25C5%259Fehir-11.jpg" width="220" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9bVhn_zSjS5kC-EEg6r_G8v0EH1OnzybYRCPGq8RPtDswIX8FyfYYiPnmOEgz9x3hCUi61SagKnsvir6Jar9HHxvkgdjBIQlLT65dTsiBoybW9HFIF66URMWZA_hqRosdSWdPgoFKjE0/s1600/Bey%25C5%259Fehir-10.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="535" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9bVhn_zSjS5kC-EEg6r_G8v0EH1OnzybYRCPGq8RPtDswIX8FyfYYiPnmOEgz9x3hCUi61SagKnsvir6Jar9HHxvkgdjBIQlLT65dTsiBoybW9HFIF66URMWZA_hqRosdSWdPgoFKjE0/s320/Bey%25C5%259Fehir-10.jpg" width="222" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
İşte Beyşehir, günü birlikte gezecekseniz, eni topu bu... Ama umut verici bir Anadolu beldesi burası... Pompalanan tek düzeliğe bir şekilde halen direnmeyi başarabilmiş bir coğrafya... Yolunuz düşerse, mutlaka uğrayın... Yolunuz düşmeşse de, düşürmeye çalışın şöyle Sagalassos ile falan birleştirerek... Memleketinizi tanıyın... derim naçizane....</div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-90299157105933919072018-05-31T14:18:00.002+03:002018-05-31T17:32:42.341+03:00BİR PLAZA KADINININ DOĞADA KAMPLA İMTİHANI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8f5KekC3d5YBEwHxSGlZL50veDfKTJRURemg9Irc666CApu74a2OpyoawrxLm16q6d9mInf7kNL3-6CQBsi_6QelhdkVrhDrZh2cSTMFsWhn27wt4nzAfxLUjKSN0lmrcT2Dalgn49Go/s1600/DSC_0322.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8f5KekC3d5YBEwHxSGlZL50veDfKTJRURemg9Irc666CApu74a2OpyoawrxLm16q6d9mInf7kNL3-6CQBsi_6QelhdkVrhDrZh2cSTMFsWhn27wt4nzAfxLUjKSN0lmrcT2Dalgn49Go/s320/DSC_0322.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Geçen sene bugünlerde hayatımın ilk kamp deneyimini yaşadım. Çok hevesle ve heyecanla giriştiğim bu macera bende çoğu yemyeşil ve dingin güzel anılar bıraktı. Öyle tutkunu oldum diyemem her hafta sonu gideyim şeklinde... Ama isterim ki gidebileyim her sene birkaç kere, tercihan ayrı mevsimlerde... o sükuneti, o içe dönmeyi, o doğa karşısında hiçleşmeyi tekrar deneyimleyeyim....Ama tabii yanımda kamp işine çok hakim insanlar olması koşuluyla... Zira itiraf etmeliyim ki, ilk kamp deneyimimde konu mankeni olmak ve bolca fotoğraf çekmek dışında pek aktivitem olmadı...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKPWgVPWOyOh4Ns4aQKE8DGCz-o6LgEujph67eHsF-jHBpzvFaqPz-xrNNwR2iVBeuNhuCfFb3JZxOhm8xNcBj9VH29k1eJrRx_-M3LNFQxq-L1UxlKi7H-iRlQiseKnvTpHRQkrQ_OHM/s1600/DSC_0086.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="1024" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKPWgVPWOyOh4Ns4aQKE8DGCz-o6LgEujph67eHsF-jHBpzvFaqPz-xrNNwR2iVBeuNhuCfFb3JZxOhm8xNcBj9VH29k1eJrRx_-M3LNFQxq-L1UxlKi7H-iRlQiseKnvTpHRQkrQ_OHM/s320/DSC_0086.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bu işin önce bir hazırlık bölümü var. O aşama konusunda maalesef paylaşabileceğim çok şey yok, çünkü ben hazıra kondum. Çanak çömleğimizden çadırımıza, uyku tulumumuzdan yiyecek içeceğimize herşey kamp uzmanı hatta gurusu diyebileceğim ekip arkadaşlarım tarafından hazır edilmişti zaten. Ben sadece kendimi hazırladım... Gerek yok denmesine rağmen makyaj eşyalarımı yanıma almış olmam herhalde ne kadar kamp cahili olduğumun başlı başına göstergesi olsa gerek... Bir kez ruj bile sürmedim 3 günlük kampımız boyunca, aklıma bile gelmedi hatta....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYmIZhPrKy3yCK-MWhpvwzaevLrGmLemNdJkhhhko_qcFejx5jeZn3G7rSV_L9m7u6HJgXgqeYtVAUvo7P6qTZMAu_CGnsPAyeHtqrAx3nV-0tV1bkY1qMHVqxrNBKlzSFvhO4y8jt0zg/s1600/DSC_0194.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYmIZhPrKy3yCK-MWhpvwzaevLrGmLemNdJkhhhko_qcFejx5jeZn3G7rSV_L9m7u6HJgXgqeYtVAUvo7P6qTZMAu_CGnsPAyeHtqrAx3nV-0tV1bkY1qMHVqxrNBKlzSFvhO4y8jt0zg/s320/DSC_0194.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Önemli bir husus daha: çoğu kamp bölgesinde değil Internet, telefon bile çekmiyor... Yani Instagram'da story paylaşayım, Twitter'a bakıp neler oluyor öğreneyim, şirketten gelen e-mailleri cevaplayayım diye beklentileriniz olmasın, kamp demek dijital detoks demek... İlk başta ürkütücü, sonra alışınca ise çok ama çok keyifli....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN2j2t2NAIBFd6A30VSvdaYBh-08QtcFykf8DybF2fpa8KrPoKz-KAcmYAxK6jA2kGlvGNSwn_o8DkNqWAAD2jaem2bPrba8fB-LEepWqRq3IoVfNZd2dQwbBPG2a2omsZKhcK5bqBfEk/s1600/DSC_0108.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN2j2t2NAIBFd6A30VSvdaYBh-08QtcFykf8DybF2fpa8KrPoKz-KAcmYAxK6jA2kGlvGNSwn_o8DkNqWAAD2jaem2bPrba8fB-LEepWqRq3IoVfNZd2dQwbBPG2a2omsZKhcK5bqBfEk/s320/DSC_0108.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Gittiğimiz yer ormancılar dışında, köylülerin bile geçmediği bir yayla.. Yine kamp arkadaşlarımın önceden bildiği bir yer... Ben daha yolda vazgeçmiş ve geri dönmüş olurdum eğer tek başıma olsam: 3 cip arka arkaya, çamurların içinde bolca kayarak, bolca batıp saplanarak ve çıkarak ilerlemek gerekiyor bir yerden sonra yol olmadığı için...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheqQ14d_2Q_TiKqZ1C5V7OKKyErcV2B5JUPW3yJ2gwgKk1DJzoZlyaoQH2-ArY5FD01TQ1GA6oKC3IyZCw9Jn5dA4TrjP7ggsOXuTFEDmn-rN2tkSZL2spk2LQTTTlK3rzJzJzuvwm-wU/s1600/DSC_0263.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheqQ14d_2Q_TiKqZ1C5V7OKKyErcV2B5JUPW3yJ2gwgKk1DJzoZlyaoQH2-ArY5FD01TQ1GA6oKC3IyZCw9Jn5dA4TrjP7ggsOXuTFEDmn-rN2tkSZL2spk2LQTTTlK3rzJzJzuvwm-wU/s320/DSC_0263.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYOQTbUldIMwDiAXHrCV0Vsp_Wgz8N8CONC_XT7zKq-daBmrRa5aw2t3DRBZ3zZvliJFIVgtnzvAjdbhpgDtO0xtkqX2pplUaPzUh9lRItk6UqmLegt8PrkYtihsrVENGOMEtCD_qi6Lw/s1600/DSC_0060.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYOQTbUldIMwDiAXHrCV0Vsp_Wgz8N8CONC_XT7zKq-daBmrRa5aw2t3DRBZ3zZvliJFIVgtnzvAjdbhpgDtO0xtkqX2pplUaPzUh9lRItk6UqmLegt8PrkYtihsrVENGOMEtCD_qi6Lw/s320/DSC_0060.jpg" width="212" /></a></div>
Kamp için seçilen yere ulaştığımızda ise hem bir ferahlama hem de bir hayranlık kapladı beni... Yemyeşil ama öyle böyle değil cidden yemyeşil bir ortam, göz alabildiğince yeşil... Şırıl şırıl bir su sesi, ki suyun kamp yeri için çok önemli olduğunu sabah yüz yıkama, yemeklerden sonra kapkacak yıkama ve benzeri yıkama süreçlerinde ben de anlamış oldum... suyun yaz mevsiminde bile ellere hipotermi geçirtecek soğuklukta olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim.... Tabii bolca yakacak odun da lazım ki, geldiğimiz yer bu açıdan çok zengindi...<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfUlWnwO5h1Yv5vleBYi0rGAZFqNjnR5GzdsFzoEnKTREfAJt7QMZdkjQiBygG7mtyFrv-FjgsvwXkZTpM1MP4Ka7mrGY-th10nfYqr0cYAKDR-sWMfLMp_agpJ82_c1Gwn4QzLSigW-g/s1600/DSC_0091.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfUlWnwO5h1Yv5vleBYi0rGAZFqNjnR5GzdsFzoEnKTREfAJt7QMZdkjQiBygG7mtyFrv-FjgsvwXkZTpM1MP4Ka7mrGY-th10nfYqr0cYAKDR-sWMfLMp_agpJ82_c1Gwn4QzLSigW-g/s200/DSC_0091.jpg" width="200" /></a>Kampın kurulması aşaması, bilmeyenler için gelsin, önce ateşin yakılmasıyla başlıyor... Zaten ilk insanların neden ateşe taptığını da kamp yaparken anlayabiliyor insan: herşey o ateşin etrafında dönüyor, ateş olmasa hayat duruyor... O yüzden ateş önemli, ateşin hiç sönmemesi daha da önemli... <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzyhKzLu9ZwNBFKzCQ7TGxq8jbiw2qnxoGXblnmu4pDmXvUiq0jzyVQ6-dLx0culWWmyOYoOYXFtek0v8iVBvRUqgggY5X0DsMEqweFzsNl00XMZCmW0kWzVLri7bj2IB6NQHcG9PkmrU/s1600/DSC_0208.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzyhKzLu9ZwNBFKzCQ7TGxq8jbiw2qnxoGXblnmu4pDmXvUiq0jzyVQ6-dLx0culWWmyOYoOYXFtek0v8iVBvRUqgggY5X0DsMEqweFzsNl00XMZCmW0kWzVLri7bj2IB6NQHcG9PkmrU/s320/DSC_0208.jpg" width="320" /></a></div>
Ateşten sonra çadırı kurma aşaması başlıyor... Açıkçası bu aşamada da ben daha ziyade "şunu tut", "orada dur", "ipi ger" gibi aktivitelerin sorumlusu oldum sadece, birileri kurdu ben de yardım edermiş gibi yaptım... Ama ortaya konforlu bir çadır çıktı... Konforlu olduğunu sonradan idrak edebildim o başka, çünkü ilk gördüğümde, "biz bu ufacık yerde nasıl yatacağız" nidaları içindeydim, ama tüm günü açık havada geçirip yatmak için çadıra ilk girdiğim andan itibaren, en şık otelin kuştüyü yatağında hissettim kendimi ve böylelikle kendimce Einstein'ın izafiyet teorisini de kıssadan hisse deneyimlemiş oldum....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZdjdXDUtI4pfK1B3OR9rJFs8nqTMQmSLUBjp_Ykf_gkxod4CCdhG8jjX5UV5p0uUsW11k41HtKLzEL3ElqCIrrZ8b2Zbc8C17425-d3zT5kBWkkr_ikUNezL2w6JoCjEXvf8Y9c7W9ls/s1600/DSC_0136.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZdjdXDUtI4pfK1B3OR9rJFs8nqTMQmSLUBjp_Ykf_gkxod4CCdhG8jjX5UV5p0uUsW11k41HtKLzEL3ElqCIrrZ8b2Zbc8C17425-d3zT5kBWkkr_ikUNezL2w6JoCjEXvf8Y9c7W9ls/s320/DSC_0136.jpg" width="212" /></a></div>
Çadır bitince sıra oturma bölgemizi hazırlamak, alet edevatı yerleştirmek, kim nereye hacet edecek (ki çok önemli bir husus, lamı cimi yok, doğada hacet gidereceksiniz, ayıp değil bildiğin zorunluluk) onu kararlaştırmak gibi işlemlere geliyor... Bu arada ateşi de hep harıl harıl tutmak lazım, onu bir daha vurgulayalım... Zaten bunlar olup biterken yemek saati yaklaşıyor... Yemekler genelde kamplarda ateş üstünde sucuk, et pişirmek şeklinde oluyor... Biz de onları yaptık ama dedim ya, yanımızda kamp gurularımız vardı... Bir öğlen, 7-8 saat ateşte pişmiş güveç, bir sabah ise menemen gibi kampçılık sınırlarını zorlayan yemeklerimiz de olmadı değil... İtiraf ediyorum yalnız, o güveç var ya o güveç, 7-8 saat ateşte pişen güveç... işte o, o bir efsaneydi....<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG3N8H53kTC2OeW2ISPz2K6jHV70wIrqcOnwJU6gQsQ78L_paQh8DFF5DHg1dC1KsuBbqujKIEfUa9tINmsFFMLxWl0bPhyphenhyphenlDzVAuxwFVKubKd6wlk9Io7twUyD1RcmlkoTtWx7CRHOMM/s1600/DSC_0235.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG3N8H53kTC2OeW2ISPz2K6jHV70wIrqcOnwJU6gQsQ78L_paQh8DFF5DHg1dC1KsuBbqujKIEfUa9tINmsFFMLxWl0bPhyphenhyphenlDzVAuxwFVKubKd6wlk9Io7twUyD1RcmlkoTtWx7CRHOMM/s200/DSC_0235.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgivxCvKK-SHFz0AA4NSgOyJRPV7M1sdrM02DTKTHJ1YPHfH4elJGUvhJ_9Qiz79cuRMBWXU7CFPB7p24YMJbVCg4YShKxRmyvPcWD3Ztx1xqwLkw2lQf48PnfYcAwTiUq_idZKd1h2RRI/s1600/DSC_0319.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgivxCvKK-SHFz0AA4NSgOyJRPV7M1sdrM02DTKTHJ1YPHfH4elJGUvhJ_9Qiz79cuRMBWXU7CFPB7p24YMJbVCg4YShKxRmyvPcWD3Ztx1xqwLkw2lQf48PnfYcAwTiUq_idZKd1h2RRI/s320/DSC_0319.jpg" width="212" /></a></div>
Gece uyumak ise, işte ben orada biraz zorlandım... Etrafta keskin bir sessizlik var... Ve bu sessizlikte yattığınız yerden yaprak kıpırdasa duyuyorsunuz... Ve o yapraklar sürekli kıpırdıyor... hayvan ulumaları ki biz tilki ulumasına denk geldik, aman allahım, o ne korkunç ses, Blairwitch filminin ses efektleri yanında hiç kalır, işte o hayvan ulumaları ne kadar derin uyursanız uyuyun zıplatıyor insanı yerinden... Devamlı bir hışır hışırlık ki, onlar da etrafta dolaşan hayvanların hışırtılarıymış, sabah uyanınca taze dışkılarından anladık. Kısacası geceleri ben korktum biraz... Her türlü önlemimiz vardı hayvanlara karşı ama ben yine de korktum... Sadece hayvanlardan değil, ruhlardan falan da... O biraz bana özgü olsa gerek ama bulunduğumuz topraklarda geçmiş yüzyıllarda kaç tane savaş olmuştur, kimler ölmüştür gibi düşünceler sarınca beni, bir de üzerine tilki ulumaları, itiraf ediyorum geceler benim için biraz kabus oldu....<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLITajqLBUucRgvO9xKPLmLepX_qd3Kb_ZG_wYdefjUh4Mw7h4jpjaXIKZWdPoWC5ik2LFc2kMhgONx2hevYT__9vSE9VrM3vixnX7wC3AnhWqCD5dGTXsquMeJH-4VIETBe65H55tgEc/s1600/DSC_0165.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLITajqLBUucRgvO9xKPLmLepX_qd3Kb_ZG_wYdefjUh4Mw7h4jpjaXIKZWdPoWC5ik2LFc2kMhgONx2hevYT__9vSE9VrM3vixnX7wC3AnhWqCD5dGTXsquMeJH-4VIETBe65H55tgEc/s320/DSC_0165.jpg" width="320" /></a>Ama gün ışıyınca, sabah hafif bir sis altındaki o doğa, o tazelik, o el değmemişlik... işte var ya, ona paha biçilmez... O yeni başlayan günün zindeliği, o cıvıl cıvıl kuş sesleri, ağaçların altında hafifçe ürpererek oturmak, ateş çıtır çıtır, çay fokurduyor bir yandan, hep beraber kahvaltıyı hazırlamak... sonra çıkıp dolaşmak doğada, o yabani menekşeleri koklamak, miniminnacık ama yine de görkemli unutmabeni çiçeklerini görüp sevinmek, yabani çilekleri toplayıp üzerinde kimyasal var mıdır diye düşünmeden yemek, şırıl şırıl akan sularla alnını serinletmek....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3Xr-hz-84SqEGgmraQcFVG8_neOthQ-u2pZlgTK_T9N6lmxJCsZQsXO_8CiKRDd_ItAdzlJ-isad6Te5isO_8Eu-0wnLQEHGtGwM_0MbnSZG9wta5n2MO0tV0Y-QcmlSHl5NHAKDOcrU/s1600/IMG_4933.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="541" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3Xr-hz-84SqEGgmraQcFVG8_neOthQ-u2pZlgTK_T9N6lmxJCsZQsXO_8CiKRDd_ItAdzlJ-isad6Te5isO_8Eu-0wnLQEHGtGwM_0MbnSZG9wta5n2MO0tV0Y-QcmlSHl5NHAKDOcrU/s320/IMG_4933.jpg" width="225" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2cgOC7aQATDDxH0Ik8-A24yqKxbPy0kAOekDBXuO-BqD0bWYB63KreTp25oeZJFdF6TLvLXuz97fp1MgLpbFYP_uuasHg2WaWqBSvTOJ537XLUI6GR9LH_taaWk40GjLC_qfq-N4mO6o/s1600/DSC_0169.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2cgOC7aQATDDxH0Ik8-A24yqKxbPy0kAOekDBXuO-BqD0bWYB63KreTp25oeZJFdF6TLvLXuz97fp1MgLpbFYP_uuasHg2WaWqBSvTOJ537XLUI6GR9LH_taaWk40GjLC_qfq-N4mO6o/s320/DSC_0169.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAcZVbCqFpXxTJPdr4s9KDQ5QyxQ3nq1AXRbH7ELogThmVYNnm0PRpMwCzwjVezW8f84arLk9N9sI9lkr5eVEecBJ_xA458y1UK32WzOzRHeD5dpav5MPt6nXUCaAI6IHcJlar6IIswds/s1600/DSC_0120.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="549" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAcZVbCqFpXxTJPdr4s9KDQ5QyxQ3nq1AXRbH7ELogThmVYNnm0PRpMwCzwjVezW8f84arLk9N9sI9lkr5eVEecBJ_xA458y1UK32WzOzRHeD5dpav5MPt6nXUCaAI6IHcJlar6IIswds/s320/DSC_0120.jpg" style="cursor: move;" width="228" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRfGW3P_5_ochBtJZaMDk1dPugOnFbGpaSV-qONzAiP4bdYNlFo7f-S9En4y3X3Bb0ZY7kzFSdYIY__zvuIHbpRNsfSRQK4mhxO5Xc-dtP0ckvlB7h1BklfdJGylSBjrD8rb4VT1HaCaQ/s1600/DSC_0048.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRfGW3P_5_ochBtJZaMDk1dPugOnFbGpaSV-qONzAiP4bdYNlFo7f-S9En4y3X3Bb0ZY7kzFSdYIY__zvuIHbpRNsfSRQK4mhxO5Xc-dtP0ckvlB7h1BklfdJGylSBjrD8rb4VT1HaCaQ/s320/DSC_0048.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
İşte bunlar, biz şehirlere hapsolmuş insanlar, hele benim gibi plaza insanları için öyle bulunmaz nimet ki.... Doğanın gücü ve dayanıklılığı karşısında, insanoğlunun yarattığı suni gündem ve sorunların küçücük ve önemsiz kalması hayata bakışınızı sorgulattırıyor... Öyle böyle değil, gerçekten yeniden şarj oluyor insan... Benim gibi geceleri korksanız, uyumakta zorlansanız bile, sabah bulacağınızı bildiğiniz o zindelik sizi kamp hayatına bağlıyor...</div>
<br />
Kamp yapmaya alışkın olanlar için tanıdıktır sanırım yazdıklarımın çoğu... Okuyanlar içinde hiç kamp yapmamış olanlar varsa, lütfen siz de bir kez deneyin... Tamam, konforsuz, tamam, alışkanlıklarımızın çok dışında... Ama kendinizi dinleyebilmek bile o kadar büyük bir nimet ki günümüz koşuşturmasında... O yüzden havalar da düzeldi, hadi bir kamp macerasına girişiverin... Pişman olmayacaksınız....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieeHs-CCrLRa8eMsE0ly1nYnLT1R4QW8Q4dKeyfWc2rL2V-qunFnY_vjMiqOciACDZIkqvfq4Bc9UCjVkBfHHfhUvLbkWl0bnlqU01eI15KNQ1CwKZ0uRBduHwQVJRy9re0cmO1HLLIsc/s1600/DSC_0314.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="667" data-original-width="1024" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieeHs-CCrLRa8eMsE0ly1nYnLT1R4QW8Q4dKeyfWc2rL2V-qunFnY_vjMiqOciACDZIkqvfq4Bc9UCjVkBfHHfhUvLbkWl0bnlqU01eI15KNQ1CwKZ0uRBduHwQVJRy9re0cmO1HLLIsc/s320/DSC_0314.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-67909767409346261432018-04-13T16:43:00.001+03:002018-04-13T17:35:46.739+03:00BURDUR: SAGALASSOS'LA CAN BULAN ŞEHİR<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiV-Jb-GhozuWQooC4b1_vnKMULtrHs3H4BAtPHWne25X3clM2D2a6GclCc7vMeynqLM2dVwTbpUwQKAcGOGEYoeffwQRwRgCYvQb8EzpOadaLMUdGFcA6aViT02KTC7GuG9k2IOmONAjw/s1600/Sagalassos+Manzara.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiV-Jb-GhozuWQooC4b1_vnKMULtrHs3H4BAtPHWne25X3clM2D2a6GclCc7vMeynqLM2dVwTbpUwQKAcGOGEYoeffwQRwRgCYvQb8EzpOadaLMUdGFcA6aViT02KTC7GuG9k2IOmONAjw/s320/Sagalassos+Manzara.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bu yazıyı yazmadan önce bir kez daha bakayım dedim haksızlık etmemek adına, Burdur nesiyle meşhur diye... Birkaç yemek adı dışında başka bir sonuç çıkmadı... O nedenle bir kez daha vurguluyorum: Burdur gerçekten de Sagalassos ile can bulmuş bir şehrimiz...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8JDNURPv2hXaCcWGhZtoFmXRkjBn_SO9jo3mqogIiZRGvIFcryTJp-GNMiinS56KBNWerHr1VOQfLCiO59j0Kcyz7_Jj1n7D7xIaxjVCeeugAbiDf6lV2pLC6IHAyGVSksQO5HlvPHD8/s1600/Sagalassos-19.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8JDNURPv2hXaCcWGhZtoFmXRkjBn_SO9jo3mqogIiZRGvIFcryTJp-GNMiinS56KBNWerHr1VOQfLCiO59j0Kcyz7_Jj1n7D7xIaxjVCeeugAbiDf6lV2pLC6IHAyGVSksQO5HlvPHD8/s320/Sagalassos-19.jpg" width="212" /></a></div>
Burdur'u bugün özellikle yerli turistlerin çekim merkezi yapan Sagalassos hakikaten mutlaka görülmesi gereken bir antik kent. "Doruklardaki Kutlu Kentcik" anlamına gelen adıyla, Torosların bugün Ağlasun ilçesi sınırları içinde kalan Sagalassos, 1200 ila 1400 metre irtifada, MÖ 6500'lı yıllardan başlayarak insanoğluna ev sahipliği etmiş ve MS 6. yüzyılda, önce bir deprem sonucu kaynaklarının kurumasıyla ve ardından gelen veba salgınıyla tarih sahnesinden çekilmiş. 1706'ya kadar da adı bir daha anılmamış. Buluntuları 1706'da bir Fransız tarafından keşfedilmiş olsa da, buradaki kazı çalışmaları ancak 1990'da başlamış...<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovQ8UmAl2t2o15tGY-eTEj6mNjfNemVplp6hXFD07ynKegzR2bpO_5_Xt9LTsRgL8FEfCbVKbJxjexOQB-jRgMl8TusBOgLSr2RGCXySiUc4efOkhMigIelTmmi8OaDc4C6bHl1Agp4w/s1600/Sagalassos+Antoninler+%25C3%2587e%25C5%259Fmesi-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovQ8UmAl2t2o15tGY-eTEj6mNjfNemVplp6hXFD07ynKegzR2bpO_5_Xt9LTsRgL8FEfCbVKbJxjexOQB-jRgMl8TusBOgLSr2RGCXySiUc4efOkhMigIelTmmi8OaDc4C6bHl1Agp4w/s320/Sagalassos+Antoninler+%25C3%2587e%25C5%259Fmesi-2.jpg" width="320" /></a>Bugün Sagalassos dik yamaçlarda, yavaş yavaş yükselen kalıntılarıyla etkileyici bir antik kent. Kaya mezarlarından, ünlü Antoninler Çeşmesi'ne, kütüphanesine kadar şu an çok azı gün yüzüne çıkmış olsa bile, solukları kesen bir tarihi mekan. Yine de, Türkiye'deki en etkileyici antik kent mi diye sorarsanız, bence değil. Afrodisias her zaman açık ara tercihimdir ama bunun nedeni, Afrodisias'a emin ellerin sahip çıkması mıdır, işte onu ayırdedemiyorum.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDESgj6d22PAS0WZsMnsRw6l50r59PPBVajqmv2jNMOEjt_OI317XcDBTMY_jQjGWhuuCP6C-05j3ZepZ2APdm1JUn5FsNjUWifyHgEHy69CL8PLYxKy32XDgmF22dl2vC0IrcxB5Z1w4/s1600/Sagalassos+Kaya+Mezarlar%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDESgj6d22PAS0WZsMnsRw6l50r59PPBVajqmv2jNMOEjt_OI317XcDBTMY_jQjGWhuuCP6C-05j3ZepZ2APdm1JUn5FsNjUWifyHgEHy69CL8PLYxKy32XDgmF22dl2vC0IrcxB5Z1w4/s320/Sagalassos+Kaya+Mezarlar%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a><br />
Çünkü Sagalassos, en azından biz gittiğimizde, yani Temmuz 2017'de, sadece Balçikalı ekipler yönetimindeki kazı yetkililerin sahip çıktığı bir antik kentti. Girişine yapılmış devasa binada tuvaletler dışında hiçbir şey yoktu. Ne Sagalassos'u anlatan bir kitap, ne bir broşür, ne bir hediyelik eşya, bıraktım onları bir şişe içecek su ya da tuvaletlerde tuvalet kağıdı... hiçbirşey... akın akın turist geliyordu ve tek bir turistik altyapı yoktu... Umarım bu sene bu değişmiş olur... Bir de yeri gelmişken bir not, sizi korkutabilirler, yolu çok uçurum, çok tehlikeli virajlarla dolu diye... Hiç dinlemeyin böyle şeyler duyarsanız: biz koskoca otobüsle yolculuk ediyorduk, ne öyle zorlu viraj gördük, ne de uçuruma düşme tehlikesi yaşadık...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7OT7BRM55CU67zd34lnxPDqhmBSTjDdeA_iDkArHIy-y_tNPOMoVPsUSczK4tEY2d8X3yXF6Z79z-quFd_Lx-VwoMbsqB3IDq9juTbg1LYOWjHT-bxHQobd4ypuNfYAPdt0UiwM-GzJo/s1600/Burdur+M%25C3%25BCzesi+Poseidon+Kabartmas%25C4%25B1-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7OT7BRM55CU67zd34lnxPDqhmBSTjDdeA_iDkArHIy-y_tNPOMoVPsUSczK4tEY2d8X3yXF6Z79z-quFd_Lx-VwoMbsqB3IDq9juTbg1LYOWjHT-bxHQobd4ypuNfYAPdt0UiwM-GzJo/s320/Burdur+M%25C3%25BCzesi+Poseidon+Kabartmas%25C4%25B1-1.jpg" width="320" /></a></div>
Tabii Sagalassos'un en etkileyici uzantısı Burdur şehrinin içinde. Bu antik kentteki buluntuların, heykellerin orijinalleri Burdur'daki Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Sagalassos'da görülen heykeller hep replika, doğa koşullarından zarar görmemeleri için, orijinalleri müzeye taşınmış.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCMNLgnnEJ8V0hSZH4Rf5uU8fkAerdM-uWfyAkYf2KE8YtRzpBjbcGHm90fswmC_MVq8-uQKuLUbiTj7459ktCvFwc1rEGnP5hQJwcrb7Webu9JBINElkMD_i-Bnn9FhJfUjBLXRlPOcY/s1600/Burdur+M%25C3%25BCzesi+Nemesis+%25C4%25B0lahi+Adalet+Tanr%25C4%25B1%25C3%25A7as%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCMNLgnnEJ8V0hSZH4Rf5uU8fkAerdM-uWfyAkYf2KE8YtRzpBjbcGHm90fswmC_MVq8-uQKuLUbiTj7459ktCvFwc1rEGnP5hQJwcrb7Webu9JBINElkMD_i-Bnn9FhJfUjBLXRlPOcY/s320/Burdur+M%25C3%25BCzesi+Nemesis+%25C4%25B0lahi+Adalet+Tanr%25C4%25B1%25C3%25A7as%25C4%25B1.jpg" width="212" /></a>Küçücük ama ülkemizdeki en iyi arkeoloji müzelerinden birisi burası. Müze Kart ile giriş yapılabilen müzenin üç tane temel sorunu var: birincisi çok kalabalık, ikincisi ışıklandırma sistemi fotoselli yani hareketle işleyen türden (hani şu tuvaletlerdeki gibi) ve müzenin kalabalıklığını düşününce hiç işlevsel değil, devamlı bir ışıkların kapanma-açılma sorunu yaşanıyor... ve sonuncusu burada da Sagalassos'la ya da müzeyle ilgili tek bir kitap ya da broşür yok!!! özellikle bu sonuncusunu anlamak mümkün değil...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqT1HYS5w8-f5m9R_ph4IJgeC0ei7724atQNpX0Uw01zyyGOhRI6gltUvSTs0CqZC77nCC4cq-3QvODdGQc5S8JGIKR3n_Y1ZGIA4A4wy4IQnGWcI27nof_96ZSHn2dDDYaIGGzJ0RgKI/s1600/Burdur+M%25C3%25BCzesi-6.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqT1HYS5w8-f5m9R_ph4IJgeC0ei7724atQNpX0Uw01zyyGOhRI6gltUvSTs0CqZC77nCC4cq-3QvODdGQc5S8JGIKR3n_Y1ZGIA4A4wy4IQnGWcI27nof_96ZSHn2dDDYaIGGzJ0RgKI/s320/Burdur+M%25C3%25BCzesi-6.jpg" width="320" /></a></div>
Eğer itiş-kakış sizi rahatsız etmiyorsa, bu muhteşem müzede en az 2-3 saat geçirmenizi öneririm. Ne heykeller, ne lahitler, ne rölyefler!!!<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinsSYt1Qp9YtVlmJNWsilna3QRmXRZk73HZRFPicSmvDnZeaposeqGiKdcM66csRMmvsyzXB_FV_KuBUtm_ieZ29ajnI0BWMi9zSURXDZyF4l-o_DV4XvE_KaG-tFC6lOGxi1IVDKhrOI/s1600/Burdur+M%25C3%25BCzesi+Dionysos+ve+Satyr-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinsSYt1Qp9YtVlmJNWsilna3QRmXRZk73HZRFPicSmvDnZeaposeqGiKdcM66csRMmvsyzXB_FV_KuBUtm_ieZ29ajnI0BWMi9zSURXDZyF4l-o_DV4XvE_KaG-tFC6lOGxi1IVDKhrOI/s320/Burdur+M%25C3%25BCzesi+Dionysos+ve+Satyr-1.jpg" width="240" /></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5qvN9CucDtKIVcuXBwqx_qQRTPTLVWPvxiP0g4VugWGb2nahzGBn6JxwNE_0km76L9vgxW-M_rk41YLFBvIbvDJivqssE4q_5GdQzwoUrIBeRCmeYNIlaO-MNarifuRJl2XRsEyNUr9E/s1600/Burdur+Toros+Lokantas%25C4%25B1+Burdur+Kebab%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5qvN9CucDtKIVcuXBwqx_qQRTPTLVWPvxiP0g4VugWGb2nahzGBn6JxwNE_0km76L9vgxW-M_rk41YLFBvIbvDJivqssE4q_5GdQzwoUrIBeRCmeYNIlaO-MNarifuRJl2XRsEyNUr9E/s320/Burdur+Toros+Lokantas%25C4%25B1+Burdur+Kebab%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a></div>
Ve tabii bir de yemek konusu: Burdur'da ne yenir? Nerede yenir? Şehrin Toros Lokantası pek ünlüymüş, biz de oraya gittik. Burdur Kebabı ünlü dediler, onu yedik, ama bize Urfa Kebaptan pek de farklı gelmedi... Bir de ekmek kadayıfı tavsiye ettiler, o da bildiklerimizden pek farklı değildi ama memnuniyetle mideye indirdik onu da...<br />
<br />
İşte eni konu Burdur bu... Salda Gölü'ne ve İnsuyu Mağarası'na gitmedik, onlarsız belki eksik kalıyordur yazdıklarım ama yine de Burdur, en azından seyahat severler için, gezginler için Sagalassos'la tanımlanan bir şehir.. Ama Sagalassos'a olması gereken önemi ve özeni gösteriyor mu yetkilileri? İşte ondan hiç emin değilim... Umarım benim yaşadıklarım 2017'de kalmıştır ve 2018'de Sagalassos ve Burdur'a çok daha bilinçli bir turizm odaklı yaklaşım hakim olur...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvWAif19J6DVWHwwrLXaXF_FCQrGh7_dzff9XOuTmxhd6hUNbVqhVxRLBDBopDnsOLZv-YrjRA4o9hfEd6EWEym6W9AEAa-vOakKlByLTtx6GgHAeB8mU3KM_3NjZloQcjwWZQYygZKOQ/s1600/Sagalassos-20.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvWAif19J6DVWHwwrLXaXF_FCQrGh7_dzff9XOuTmxhd6hUNbVqhVxRLBDBopDnsOLZv-YrjRA4o9hfEd6EWEym6W9AEAa-vOakKlByLTtx6GgHAeB8mU3KM_3NjZloQcjwWZQYygZKOQ/s320/Sagalassos-20.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-73245285056534685972018-04-04T16:55:00.002+03:002018-04-04T17:32:09.557+03:00ISLE OF SKYE: YEŞİL İNZİVA<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjb1pkg_cZcrxwQtswk-jXn3VWxSXxW_OSe95SUH37TA69eK8tcQO6Wo0IiXJMxmna2LGMWx8FiMabSgSy4w7iIbCdXycxTpdg-SkL5hwT6lthzlTEp3SR5buHHE6TwMqaK3LxWisM2eE0/s1600/Portree+Cuillin+Hills+Hotel-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjb1pkg_cZcrxwQtswk-jXn3VWxSXxW_OSe95SUH37TA69eK8tcQO6Wo0IiXJMxmna2LGMWx8FiMabSgSy4w7iIbCdXycxTpdg-SkL5hwT6lthzlTEp3SR5buHHE6TwMqaK3LxWisM2eE0/s320/Portree+Cuillin+Hills+Hotel-3.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Hani böyle kafa dinlemek için Tibet'e falan gidenler var ya, boşuna uzaklara gidiyorlar. Tamam, İskoçya da pek yakın değil ama nispeten daha az uzak ve inziva için, meditasyon için o kadar yol yapmaya inanın hiç gerek yok: İskoçya'nın kuzeybatısındaki Isle of Skye, yemyeşil bir sükunet cenneti ve kendinizi dinlemek için ideal bir yer!!!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje_sdBGGtR4J6GCGtczh87v0KzCoxyPTyCXfVyWzr0IMIvOqYkMfu-VFdtmLpfYK0JHmvpDJYuEMRvMPZqlWaQBhYeX-l_03ZdTI4cwVdnqjqtAGg2Cib6ca9h4oOWSJDtit8fraCpRQY/s1600/Yolda-41.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje_sdBGGtR4J6GCGtczh87v0KzCoxyPTyCXfVyWzr0IMIvOqYkMfu-VFdtmLpfYK0JHmvpDJYuEMRvMPZqlWaQBhYeX-l_03ZdTI4cwVdnqjqtAGg2Cib6ca9h4oOWSJDtit8fraCpRQY/s320/Yolda-41.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Adı üzerinde Isle of Skye bir ada. Bugün köprüyle karadan ya da feribotla denizden ulaşmak mümkün. Yaz mevsiminde turistlerin gözde mekanı... Hatta yerli halk turistlerden o kadar sıkılmış ki, turist sayısının kısıtlanmasını bile talep etmekteler şu an... Ama biz Türkler için, çok dedikleri turist, "bu sene turizm hiç iyi gitmiyor" dediğimiz sezonlardaki sayılarda. En azından geniş adada dolaşırken hiç karşılaşmadığınız için rahatsız edici bir kalabalık var demek imkansız.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIzo_pWpHEgryGLlaZ8mVIW5ByIhicDhBoY7i1ypBcq-HWtCW9dL6cHMPq6x0m41yaqokWFjAP09-rA8-ULpvBlUcGIA3TGFYi_J8SqShteySv7k-HiIrgDMEErlZuZiwllSlkG8BSH-E/s1600/Fairy+Pools-26.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIzo_pWpHEgryGLlaZ8mVIW5ByIhicDhBoY7i1ypBcq-HWtCW9dL6cHMPq6x0m41yaqokWFjAP09-rA8-ULpvBlUcGIA3TGFYi_J8SqShteySv7k-HiIrgDMEErlZuZiwllSlkG8BSH-E/s320/Fairy+Pools-26.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Adanın ana kasabası Portree dahil, adada 3G yok, hatta çoğu yerde mobil hat bile bulamıyorsunuz, o kadar uzak teknolojinin kaosundan.... Açıkçası ilk 3G yokluğunu farkettiğimde paniklemiş, hele telefonun da çekmediğini görünce, saplantılı bir şekilde 3 dakikada bir telefonu kontrol eder olmuştum... Yarım gün sonra, telefona sadece saatte bir kere bakar oldum... Ertesi gün ise, "Internet mi? Mobil telefon mu? O da ne" ruh haline bürünmüştüm bile... Rahatlamış, manzaraların ve sessizliğin tadını çıkartmaya başlamıştım... Ve itiraf ediyorum, o kadar iyi gelmişti ki....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTUmg34nTL0oWvYMkYyWtLJ2gkyhe-2gTFvdyqXnowdCU52kkQ1Y78SFetxjXl20HcwHJgAccLuk9lKRVO86nWHGVDb8Pf-d52nPFLaka5dUdrktnpOrcEXSuAAuhqPR0oaZuGa5DXfmg/s1600/Yolda-55.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="453" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTUmg34nTL0oWvYMkYyWtLJ2gkyhe-2gTFvdyqXnowdCU52kkQ1Y78SFetxjXl20HcwHJgAccLuk9lKRVO86nWHGVDb8Pf-d52nPFLaka5dUdrktnpOrcEXSuAAuhqPR0oaZuGa5DXfmg/s320/Yolda-55.jpg" width="188" /></a></div>
Bu adada, yollar da tek şerit... Geliş-gidiş 2 şerit değil, "tek" şerit: gelenler de gidenler de aynı şeridi kullanıyor... Ve kimse kavga etmiyor, kimse yol kavgasında bıçaklanmıyor, vurulmuyor... Çünkü uzaktan bir aracın geldiğini gördüğünüzde, isterse bulunduğunuz yere gelmesi 2-3 dakika sürecek olsun, en yakın yol cebine giriyor ve öteki aracın geçmesini bekliyorsunuz... Neredeyse her 500 metrede bir tabii bir yol cebi var... Sonra beklediğiniz araç yaklaşıyor, sürücü size teşekkür ediyor ama tabii korna ile falan değil, direksiyondaki sağ elini kaldırıyor, siz de ona kaldırıp teşekkürünü alıyorsunuz ve yola devam ediyorsunuz....<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3vKLmxH_MQmkErhc-sUnSaN9pAJgmsHt5O2PHcraj-uFXKea1I_9AoKyACU1HmiSKM-EEAGdvfnSUGSu3CKeFmLpxJ3REtudZdPfmwx3AJX7cl2YnSZ8m6WLgzlwJ7Ql5Fb126_E5OYs/s1600/Yolda-85.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3vKLmxH_MQmkErhc-sUnSaN9pAJgmsHt5O2PHcraj-uFXKea1I_9AoKyACU1HmiSKM-EEAGdvfnSUGSu3CKeFmLpxJ3REtudZdPfmwx3AJX7cl2YnSZ8m6WLgzlwJ7Ql5Fb126_E5OYs/s320/Yolda-85.jpg" width="212" /></a>Bir de yollarda posta kutusu gibi kutular görüyorsunuz, üzerinde "free range eggs" yazıyor... Türkçe meali "serbest gezen tavuk yumurtası"... Oralarda oturanlar, fazla yumurtaları varsa, gelip bu kutulara koyuyor. Hava da en en en fazla 16-17 derece olduğu için, sıcaktan yumurtanın bozulma olasılığı yok. Siz de taze yumurta istiyorsanız, durup, o kutudan alıyorsunuz, içine gönlünüzden ne koparsa o kadar para koyuyorsunuz... Parayı çalan olur mu, parayı az koyan olur mu, bozuk yumurta koymuş olabilir mi? Hiç paranoyaya gerek yok, burada herşey karşılıklı güven esasına dayalı gayet güzel işliyor...<br />
<br />
İşte, koyun ve inek sayısı yaşayan halk sayısının yaklaşık 10 katı olduğu bu adada, hayat böyle dingin, böyle huzurlu akıp gidiyor... Bir büyük market (veya alışveriş merkezi!!!) bulunmayan adada, Michelin yıldızlı bir restoran var ama... The Three Chimneys isimli bu restoran gerçekten kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde olsa da, bizim gibi 1 ay öncesinden bile arasanız yer bulamadığınız popülerlikte...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJNALGaeNuK5cXfPVp0FOz9IGZlH5tJd_jWyji_V36fquULnbyuBaHtIe5aIpyhNvERScArqnI247VQmCg9GwzQ2uZ0fQzeWHwq_fXIMtn5k6PCws-W8_jiBtautq7uR2sRWtKvlbvsXQ/s1600/The+Old+Man+of+Storr-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJNALGaeNuK5cXfPVp0FOz9IGZlH5tJd_jWyji_V36fquULnbyuBaHtIe5aIpyhNvERScArqnI247VQmCg9GwzQ2uZ0fQzeWHwq_fXIMtn5k6PCws-W8_jiBtautq7uR2sRWtKvlbvsXQ/s320/The+Old+Man+of+Storr-1.jpg" width="212" /></a></div>
Aslında restoranlarda yer bulamama durumu sadece bu ünlü restorana özgü değil, tüm adada aynı sorun var... Bunun temel nedeni, talep çokluğundan ziyade, arz düşüklüğü: her restoran ancak 5-6 masalı ve öyle hızlandırılmış bir servis yok, herkesin tadını çıkarttığı, uzun bir deneyim sunmaya çalışıyor tüm restoranlar...<br />
<br />
Şimdi gelelim, bu diyarları gezmek isteyenler için operasyonel tavsiyelere....<br />
<br />
Isle of Skye için bence en az 3 gün ayırın. Biz 2 gün ayırdık ve haldır haldır gezmek koşuluyla ancak heryeri görebilirdik. Adanın o dinginliğini yaşayabilmek adına, birçok destinasyondan vazgeçtik. Bence 3 gün de yetmez ya, neyse... Zamanınız varsa, 4'e bile çıkabilirsiniz.<br />
<br />
Gideceğiniz tarihlerin Pazar gününe rastlamamasına dikkat edin. Eğer illa Pazar gününe denk gelecekse de, o zaman o gün için sadece doğal alanları programa alın çünkü bu ada gayet koyu Katolik. Sabahları ayine gidiyorlar, günün kalanında da geri gelmiyorlar. Turist sezonu, para kazanacağız gibi saikleri yok, restoran, kafe, müze, hepsi kapalı...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx3Kj2e0B8Oh6edXwbQlSn7c-fFKKoxznNjLdzYzQnfrBX5nRN9zpHsYAlFcEm2NCW0LOK1VFE87-vza6KAIC58TjNJqk5tmYJk-cbBWvWSKyc8uqFPXqOZyZoHTYQqebtA-pyJN1LbkY/s1600/Portree+Cuillin+Hills+Hotel-4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx3Kj2e0B8Oh6edXwbQlSn7c-fFKKoxznNjLdzYzQnfrBX5nRN9zpHsYAlFcEm2NCW0LOK1VFE87-vza6KAIC58TjNJqk5tmYJk-cbBWvWSKyc8uqFPXqOZyZoHTYQqebtA-pyJN1LbkY/s320/Portree+Cuillin+Hills+Hotel-4.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Konaklamayı muhtemelen Portree'de yapacaksınızdır. Aman kasabanın merkezindeki Portree Otel'den uzak durun: kapana kısılmış gibi hissettirten odaları ve suratsız hizmetiyle tam bir fiyasko... Bütçeniz elveriyorsa, epey pahalı olan Cuillin Hills Hotel'de kalın... Ne manzara anlatamam... ne hizmet, ne ortam... düş gibi birşey orada kalmak... Biz, 6 ay öncesinden rezervasyon için aramış olmamıza rağmen, sadece bir gece kalabildik yer bulamadığımızdan ama hiç unutmayacağımız bir deneyim yaşadık... Plansız konaklamayı sevenlerdenseniz, biraz risk almış olursunuz ama adanın neredeyse heryeri pansiyon dolu... hepsinin önünde de yer var mı yok mu yazıyor, şansınızı pansiyonlarda da deneyebilirsiniz. Portree'nin rengarenk binalarla dolu küçük balıkçı limanını görmemenize pek imkan yok ama ben yine de aman atlamayın diye hatırlatmış olayım...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAp4cybW0MqHXeJYfTDhj_DDp0YGjLDXL2BYpLpCztzFrsQx3QExgI1ghZovCXwKmlx40jluQYSxJPmbYchSpT36jf1BXf5pWRyuiOPTTb2dgVBlGG2v035g87f3uUpJKx__hWfTMR4wU/s1600/Portree-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAp4cybW0MqHXeJYfTDhj_DDp0YGjLDXL2BYpLpCztzFrsQx3QExgI1ghZovCXwKmlx40jluQYSxJPmbYchSpT36jf1BXf5pWRyuiOPTTb2dgVBlGG2v035g87f3uUpJKx__hWfTMR4wU/s320/Portree-3.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7ZpP4lnBVZBzhq_xna5qNJAN6nULBDoP9dPMcKQ_uii-oMQMrAknoVYfsm-vV8HGZBekeRyDpwoM3Z7oAwZOb8CrAMxqvL1VUxiwYqOjULV3e0lFdHNUZRUmy-I0uqXZvzbueWswm7Z8/s1600/Dunvegan+Castle-48.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="665" data-original-width="1024" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7ZpP4lnBVZBzhq_xna5qNJAN6nULBDoP9dPMcKQ_uii-oMQMrAknoVYfsm-vV8HGZBekeRyDpwoM3Z7oAwZOb8CrAMxqvL1VUxiwYqOjULV3e0lFdHNUZRUmy-I0uqXZvzbueWswm7Z8/s320/Dunvegan+Castle-48.jpg" width="320" /></a></div>
Dunvegan Castle dışında, adada görülecek her yer doğada. Bu şato da, şato olarak pek ahım şahım değil ama bahçesi muazzam!!! Şatolar, neredeyse hepsi bir klana ait olup, şahıs mülkiyetinde olduğundan, paralı girişe tabii ve giriş fiyatları da epey tuzlu. Dunvegan Castle'da dilerseniz sadece bahçeyi gezebiliyorsunuz daha cüzi bir ücret ödeyerek, ben şahsen bunu tavsiye ederim. Bahçe deyip geçmeyin, benim diyen botanik bahçesi bu kadar güzel olamaz...<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Ylxf-_TAlpD8AzGmlhlffMW4bCYDEmue9C3ZVkPk1ThZJYRagWEZzqoP1UHBKSvyN2u7-4HZeNo5oI1edPjz9raYyAtJFy6rJ74frGOI8nTxx541R33Qknod-ohqcAg-DMR5o85BgIw/s1600/Fairy+Pools-23.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Ylxf-_TAlpD8AzGmlhlffMW4bCYDEmue9C3ZVkPk1ThZJYRagWEZzqoP1UHBKSvyN2u7-4HZeNo5oI1edPjz9raYyAtJFy6rJ74frGOI8nTxx541R33Qknod-ohqcAg-DMR5o85BgIw/s320/Fairy+Pools-23.jpg" width="212" /></a>Adada görülecek diğer her yer dediğim gibi doğada. Öyle İzlanda gibi turistler de pek düşünülmemiş burada: doğal mekanlarda öyle tuvalet, bir kahve içecek yer, sandviç alınacak kiosk falan yok... O yüzden tedbirli çıkın yola.<br />
<br />
Mesela Fairy Pools isimli bir şelale var, daha doğrusu şelaleler... Şahsen biz, hem de sağanak yağmurun alında, dere tepe düz gidip çıktık en tepesine kadar, "bu muymuş" deyip geri döndük, hayal kırıklığıydı açıkçası... Ve yolun da öyle rahat bir yürüme parkuru olmadığını, bol hoplama zıplama, suya düşme riski içerdiğini belirtmiş olayım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ9ASepozFUy972Ene2tJ8UWv_LQDPXL-VZxdrH6Dr8QoDWAaoZoWI0MqroGf3m_o9RAWlqAow2RM2SvSj5f4K0-r_ctMAXvQbIAiG-TjWvsT1KZ3U8_mQQtTEFbrXQeiFqaoxBXfgru8/s1600/Kilt+Rock-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ9ASepozFUy972Ene2tJ8UWv_LQDPXL-VZxdrH6Dr8QoDWAaoZoWI0MqroGf3m_o9RAWlqAow2RM2SvSj5f4K0-r_ctMAXvQbIAiG-TjWvsT1KZ3U8_mQQtTEFbrXQeiFqaoxBXfgru8/s320/Kilt+Rock-4.jpg" width="212" /></a></div>
Kilt Rock, falezden denize dökülen bir şelalenin bulunduğu doğal bir formasyon... Nefes kesici bir manzarası var. Ayrıca dinozor ayak izlerinin fosilleştiği bir alan aynı zamanda...<br />
<br />
Neist Point yine, enfes bir manzarası olan bir falez... Bir de ünlü feneri var ama onu görebilmek için 45 dakikalık bir yürüyüş yapmak gerekiyor. Yürüyüş yolu zorlu değil ama zaman istiyor, zamanınızı ayarlayıp feneri görmenizi mutlaka tavsiye ederim, biz ona gidemedik maalesef.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhR-63EB7lSdE99ejfcyXWGOuhsEYMOAlEkVZVyvccJDc1p1cQqoWTkeSqdn108L9WGYjBFI92rbZYR0nIq6RLwK0YUrYVQS4lXpGQhd-q6GG-tNdDBX0w4SLNmtDtMJOsUJBNWPTuk2Vw/s1600/Neist+Point-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhR-63EB7lSdE99ejfcyXWGOuhsEYMOAlEkVZVyvccJDc1p1cQqoWTkeSqdn108L9WGYjBFI92rbZYR0nIq6RLwK0YUrYVQS4lXpGQhd-q6GG-tNdDBX0w4SLNmtDtMJOsUJBNWPTuk2Vw/s320/Neist+Point-6.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUxu4uWxo0PrJfUmVBfhJdnv-r1I3Kam6JAmBIjeXCVukNUSSjvce33A84if91ODu813dWdO5UntvjKC0WxyVC8hdAcmBjZp6nbYRsEBv3PejI22Phi1WxODx7YWmbOKCWw79rcosEyJ0/s1600/Yolda-26.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="708" data-original-width="1024" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUxu4uWxo0PrJfUmVBfhJdnv-r1I3Kam6JAmBIjeXCVukNUSSjvce33A84if91ODu813dWdO5UntvjKC0WxyVC8hdAcmBjZp6nbYRsEBv3PejI22Phi1WxODx7YWmbOKCWw79rcosEyJ0/s320/Yolda-26.jpg" width="320" /></a></div>
The Old Man of Storr, bizim yine uzaktan görmekle yetindiğimiz, başka bir gezegende hissettirten bir coğrafya... Tepesine çıkmak için dağcı olmaya gerek yok, eğer yeterli zamanınız varsa, mutlaka çıkıp manzaranın tadını çıkartın...<br />
<br />
Bir de tabii yol boyunca göreceğiniz koyunlar ve "hairy coo" dedikleri inekler... Onların da bol bol fotoğrafını çekmeyi unutmayın...<br />
<br />
Velhasıl, mutlaka gidin görün Isle of Skye'ı... Sıcak yaz aylarında ferahlık arıyorsanız, kalabalıklardan bunalmış sükunet hasretindeyseniz, bir de milli piyango çıktıysa (Pound ve diğer dövizler bu yükselişe devam ederse, yurtdışı hayallerimiz piyango çıkmasına bağlı olacak bu gidişle) bu yaz Isle of Skye olsun istikametiniz...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYsAlbs90p_bPapl3CBJiq41z6k8SD-YAS-5sqwS4xYiZ61cBAXbpctERoeDsMswADQVj2by1UwMo9PjDmuzUkiZ6iq8Wt4-ZTFWHdrrmnbFw1BoBoYy2oLH68z9hWAzxA6Noa_6RIaEM/s1600/Kilt+Rock-5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYsAlbs90p_bPapl3CBJiq41z6k8SD-YAS-5sqwS4xYiZ61cBAXbpctERoeDsMswADQVj2by1UwMo9PjDmuzUkiZ6iq8Wt4-ZTFWHdrrmnbFw1BoBoYy2oLH68z9hWAzxA6Noa_6RIaEM/s320/Kilt+Rock-5.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-9925462654857505322018-01-14T16:42:00.001+03:002018-01-14T16:42:03.996+03:00EDINBURGH: RENKLİ GOTİK ŞEHİR<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6hU-nVXEKvkhbKe7aHJe1wo75eMHD1gPUlNBu7Sa2vEHIrM8jRoyh6JYbPVL0-881_ZJ_JG9JjVijgvMVo1wljuUjkPc4aB_KzEYXJSQW-OV0b4qZukplp0DjYtCLryeIq7l4wTzjbg0/s1600/Old+Town-7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6hU-nVXEKvkhbKe7aHJe1wo75eMHD1gPUlNBu7Sa2vEHIrM8jRoyh6JYbPVL0-881_ZJ_JG9JjVijgvMVo1wljuUjkPc4aB_KzEYXJSQW-OV0b4qZukplp0DjYtCLryeIq7l4wTzjbg0/s320/Old+Town-7.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
2017 yazında gerçekleştirdiğimiz İskoçya seyahati, daha ziyade "Highlands" olarak bilinen İskoç kırsalı odaklı olacağı için, planlama yaparken Edinburgh'a, şehrin gayet küçük olduğu bilgisi doğrultusunda, sadece 2.5 gün ayırmış ve burayı Highlands öncesi ve sonrası "base camp" gibi ele almayı tercih etmiştik. Meğer, bu gotik şehir, küçük olmasına küçük ama o kadar renkli, o kadar zenginmiş ki... 2.5 günde maalesef planladıklarımızın hepsini yapamadık ama yapabildiklerimiz de bizde çok keyifli anlar ve anılar bıraktı. İşte 2.5 gün için Edinburgh rehberi:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipjg0qGs8oNwJxnD3GBuCspglEeUq9heUkP-3u4bpgukMsrvbqoZ6Tfk04wI3FFPDDg-nqOadNhynkyQFHoGLzepM88j3rdYTsWmq0CCMgPfx-KFYH2LuTARQafBIOkc5mImBUfZyeW4A/s1600/Old+Town-9.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="513" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipjg0qGs8oNwJxnD3GBuCspglEeUq9heUkP-3u4bpgukMsrvbqoZ6Tfk04wI3FFPDDg-nqOadNhynkyQFHoGLzepM88j3rdYTsWmq0CCMgPfx-KFYH2LuTARQafBIOkc5mImBUfZyeW4A/s320/Old+Town-9.jpg" width="213" /></a></div>
<u>Nereler gezilir, görülür?</u><br />
<u><br /></u>
Edinburgh yürüyerek gezilebilecek ve esasen de ancak yürüyerek keşfedilebilecek bir şehir. Old Town-New Town yani eski şehir-yeni şehir diye ikiye ayrılarak tanımlanıyor ama iki bölüm de neredeyse birbirinin içine geçmiş durumda, aralarında sadece bir köprü var birbirini ayıran.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixEKkcwYxM-v5nI6hEQ9C1A6xKqRHIhsSnUSrYbmAcJymDkKrFoj-5ePiwVEwCOt8QFfCz-IrjrSqG5AEUAwY_GhhAfrSsS27At1fVcCRmp_t13YDnFDc8WAsBlsKPELMGho8qQJcBYd8/s1600/Royal+Mile-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixEKkcwYxM-v5nI6hEQ9C1A6xKqRHIhsSnUSrYbmAcJymDkKrFoj-5ePiwVEwCOt8QFfCz-IrjrSqG5AEUAwY_GhhAfrSsS27At1fVcCRmp_t13YDnFDc8WAsBlsKPELMGho8qQJcBYd8/s320/Royal+Mile-1.jpg" width="212" /></a>Old Town ve Royal Mile yürüyüş yapılacak en temel yerler. Tabii ki buralar çok turistik, hele de Haziran-Ağustos arası yani turizm döneminde gittiyseniz, yer gök turist, etraftaki tüm dükkanlar istisnasız turistik ürünler satıyor, sokaklardaki onlarca sokak sanatçısı turistlerin ilgisini çekmek için çabalıyor (benim favorim en sessizleri olan mim sanatçısı bir hanım oldu, her gün önünden geçerken kendisini seyretmeden duramadım), mutlaka bir yerlerden gayda sesi geliyor, tam bir kargaşa... ama keyifli bir kargaşa..<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju1tD7rDa6IOhKfmIf9J-Z7mpo37Fim4Pd3HpxaCgebNjSHQdGT-up3ixZyUhz-JFuB0DqBv9m76uMoj3OLYYZ8Cd_BgJpKqs9no-k8UmOOsQWR-ZkgDOAprTYIyXRZOwWX8Bcxn2huEo/s1600/St+Giles+Katedrali-5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="484" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju1tD7rDa6IOhKfmIf9J-Z7mpo37Fim4Pd3HpxaCgebNjSHQdGT-up3ixZyUhz-JFuB0DqBv9m76uMoj3OLYYZ8Cd_BgJpKqs9no-k8UmOOsQWR-ZkgDOAprTYIyXRZOwWX8Bcxn2huEo/s320/St+Giles+Katedrali-5.jpg" width="201" /></a></div>
Royal Mile'da dolaşırken, ünlü St-Giles Katedralini zaten görmemeniz mümkün değil. 900 yıldır İskoçya'nın dini merkezi olan bu kiliseyi özellikle çok etkileyici olan vitraylarını görmek için ziyaret etmenizi çok tavsiye ederim. Kilise olduğu için tabii ki içeri girmek ücretsiz, ama fotoğraf çekmek isterseniz 2GBP ödemeniz gerekecek.<br />
<br />
Sönmüş bir volkan üzerine kurulu ünlü Edinburgh Kalesi turistlerin olmazsa olmaz ziyaret merkezlerinden biri ama açıkçası biz o kaleye çıkmadık. Highlands seyahatimiz boyunca, o kadar çok kale ve şato gördük ki, şehirdeki sınırlı zamanımızı ilgimizi daha çok çeken etkinliklere ayırmayı tercih ettik. Ama siz sadece Edinburgh'u görecekseniz, o zaman burayı atlamayın derim.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrHzTuWgiG-wWczaxyc-3bp0tDiNiKBGw26hwqJ7NWDSXD6C2JfiRZMrbbOQS-cYSohS-Dn0__OpI6pdlApfSMjiLx5LVfgqXBAYlOp9lXNX-zgO9uWiwilTVAMgW7qk20uK3jD_PNiYY/s1600/Greyfriars+Kilisesi+ve+Mezarl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrHzTuWgiG-wWczaxyc-3bp0tDiNiKBGw26hwqJ7NWDSXD6C2JfiRZMrbbOQS-cYSohS-Dn0__OpI6pdlApfSMjiLx5LVfgqXBAYlOp9lXNX-zgO9uWiwilTVAMgW7qk20uK3jD_PNiYY/s320/Greyfriars+Kilisesi+ve+Mezarl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1-4.jpg" width="212" /></a>Benim gibi mezarlık meraklılarındansanız, tabii ki Paris'in ünlü Pere LaChaise'i kadar görkemli olmasa da, Edinburgh'un da Greyfriars'ı var. Old Town'ın tam göbeğinde, İskoç tarihinin ünlü isimlerinin gömülü olduğu bu mezarlık 1561'de kurulmuş, yani çok tarihi bir yer. Bununla birlikte turistlerin buraya gelmelerinin temel sebebi Bobby isimli bir köpek!!! Sahibi öldükten sonra tam 13 yıl boyunca her gün gelip sahibinin mezarının başında yatan bu köpek ölünce, sahibinin yanına gömülmüş ve heykeli de mezarlığa dikilmiş. Her turistin bu heykelle bir fotoğraf çektirme telaşı var ki, görmeyin.<br />
<br />
Tabii mezarlıklardan bahsetmişken, şehrin kasvetli ve gotik havasının da etkisiyle, turistler için birçok korku turu, vampir, zombi gösterileri olduğunu da belirtmeliyim ama bizim hiç ilgimizi çekmediği için, bunlarla ilgili verebilecek hiçbir bilgim yok.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZt4uC98-DO3Mwm1B9Lo4hwlsvNwO16xve-jvdXzuZTCx3B_AM1AplHQTuJiSLOCpGFvvylFvNoeCZzPbFMbISgm5a2EYvDIgfrJIe5EQB2MJnhh2f1-qKLaV3r15HuJvNa3wl5Sw3BMg/s1600/Edinburgh+Royal+Botanic+Garden-38.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZt4uC98-DO3Mwm1B9Lo4hwlsvNwO16xve-jvdXzuZTCx3B_AM1AplHQTuJiSLOCpGFvvylFvNoeCZzPbFMbISgm5a2EYvDIgfrJIe5EQB2MJnhh2f1-qKLaV3r15HuJvNa3wl5Sw3BMg/s320/Edinburgh+Royal+Botanic+Garden-38.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0qBsCd2xtjudI7m9w2UkiWfAGG37ZPSaDzbKLvIIb3cUOmJZ73CcGZq0QmtvwP12erKS-xglm8Yw4nYCGc0KO1SqwBPe1ibJuIeS2vOYx8CA2VaMyN563-sq3w80bqkhP7AKcNuieQCo/s1600/Edinburgh+Royal+Botanic+Garden-40.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0qBsCd2xtjudI7m9w2UkiWfAGG37ZPSaDzbKLvIIb3cUOmJZ73CcGZq0QmtvwP12erKS-xglm8Yw4nYCGc0KO1SqwBPe1ibJuIeS2vOYx8CA2VaMyN563-sq3w80bqkhP7AKcNuieQCo/s320/Edinburgh+Royal+Botanic+Garden-40.jpg" width="212" /></a>Doğa meraklısı olduğumuz için, şehrin biraz dışında olsa da, zaman ayırıp gittiğimiz ve bayıldığımız bir mekan da Edinburgh Kraliyet Botanik Bahçesi oldu. İçindeki sera bölümü hariç, ücretsiz gezilebilecek ve en az yarım gün zamanınızı alacak bu bahçeler özellikle de yağmursuz bir güne denk geldiyseniz sizi mest edecektir. Dünyanın değişik bölgelerine özgü bitkiler, ağaçlar, rengarenk çiçekler, birkaç adımda bir nefeslenebileceğiniz kafeler... Burası gerçekten doğa sevdalıları için bir cennet. İçindeki büyük dükkandan dilerseniz et yiyen bitkilere kadar envai çeşit çiçek, bitki, tohum da satın alabiliyorsunuz üstelik.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqLffVROhG2v7Otl1c-eDscc-HaQhogmvvBcW1pEPqbzspSRKaQm_GVEU_U8vUUFFD1IHPLc0GhZzya3bk50au-_NTOrHcO9eZy-bhAYVl8mzXAX78QfXuKpro_F2k5s9dQIN2zpBRO2Y/s1600/DSC_0308.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqLffVROhG2v7Otl1c-eDscc-HaQhogmvvBcW1pEPqbzspSRKaQm_GVEU_U8vUUFFD1IHPLc0GhZzya3bk50au-_NTOrHcO9eZy-bhAYVl8mzXAX78QfXuKpro_F2k5s9dQIN2zpBRO2Y/s320/DSC_0308.jpg" width="320" /></a>Yine şehrin biraz dışında yer alan Scottish National Gallery of Modern Art, Andy Warhol, Pablo Picasso gibi modern sanatın önde gelen isimlerinin eserlerini içeriyor. Müze iki ayrı binadan oluşuyor, bir tanesinde güncel sergiler, diğerinde ise modern sanatın artık klasikleşmiş isimlerinin eserleri yer alıyor. Biz zaman kısıtı nedeniyle sadece ünlü isimlerin eserlerinin bulunduğu binayı gezebildik. İngiltere'deki tüm müzeler gibi, burada da giriş ücretsiz ama bağış yapmak isterseniz memnuniyetle kabul ediyorlar. Modern sanata meraklıysanız, Edinburgh'a gelmişken burayı pas geçmeyin derim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPSTcCpXYYthP5bBaPIj05iiVQKLRqLH23QWrL0-vF5UnENdFuRYBcMPmrnuGWyLr9eeisgJF7yxQfpJ2Zlwo47Np8ehpGx7WG1V9E7a_g3ak0lWBjFjQ2F17swBtXDXWxj0uFY4hGbVc/s1600/DSC_0356.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPSTcCpXYYthP5bBaPIj05iiVQKLRqLH23QWrL0-vF5UnENdFuRYBcMPmrnuGWyLr9eeisgJF7yxQfpJ2Zlwo47Np8ehpGx7WG1V9E7a_g3ak0lWBjFjQ2F17swBtXDXWxj0uFY4hGbVc/s320/DSC_0356.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEs1C7sPOvNYYgVs_7qQyLX6OZqrGb69BFKE2C8fnXQKBht0R2XOFpggeGCiWV_xkr_2UW3wBxb0xEksPGMyZT-yE6DgSptJP7O5weUWdx9iMK3k2-ldaUklO1WLEj3o9COHIOJJussLs/s1600/Scottish+National+Gallery-5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="543" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEs1C7sPOvNYYgVs_7qQyLX6OZqrGb69BFKE2C8fnXQKBht0R2XOFpggeGCiWV_xkr_2UW3wBxb0xEksPGMyZT-yE6DgSptJP7O5weUWdx9iMK3k2-ldaUklO1WLEj3o9COHIOJJussLs/s320/Scottish+National+Gallery-5.jpg" width="226" /></a></div>
Ve şehrin merkezindeki Scottish National Gallery... Sanat sevdalıları için mutlaka ama mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir müze... Monet'den Titian'a, Van Gogh'dan Leonardo da Vinci'ye, Goya'dan El Greco'ya, sanat tarihinin en önemli isimlerinin tablolarının ve heykellerinin bulunduğu bu müze, benim için gerçek anlamda bir sürpriz oldu. Açıkçası Edinburgh gibi nispeten küçük bir şehirde, bu kadar zengin bir koleksiyon olabileceğini hiç düşünememiştim. En az yarım gününüzü alacak büyüklükteki bu müzeyi mümkünse yağmurlu olmayan bir günde gezmek daha akıllıca olacaktır: Edinburgh'da yağmur başladı mı, bitmiyor, öyle hafif hafif de yağmıyor, tam bastırıyor. Ve öyle günlerde, turistlerin hepsi kapalı aktiviteleri yani müzeleri tercih ediyor, o zaman da müzelerde biraz itiş kakış yaşanıyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxl3m1w5m-M0SXYWO6X-6RB-PKXe4haxLErdGaYvjRKxlNqOCJdUvxqq4Z2fo0qNVjz_N75zZtN6nxphDCheQRggZ2_aTfKLPRn9SX5KUSSoqpar03s_2jtUMIK19GVtHt4QJ9GinAajQ/s1600/DSC_0474.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxl3m1w5m-M0SXYWO6X-6RB-PKXe4haxLErdGaYvjRKxlNqOCJdUvxqq4Z2fo0qNVjz_N75zZtN6nxphDCheQRggZ2_aTfKLPRn9SX5KUSSoqpar03s_2jtUMIK19GVtHt4QJ9GinAajQ/s320/DSC_0474.jpg" width="320" /></a>Çocuklarınızla seyahatteyseniz, o zaman yine olmazsa olmaz bir tavsiyem daha var: National Museum of Scotland... Mısır mumyalarından modaya, bilimden etnoğrafyaya fazlasıyla geniş bir yelpazeye dağılmış onlarca alanda, ziyaretçilere etkileşimli deneyim yaşatan bu müzeyi tanımlamak çok zor. Biz sadece mumyalar bölümüne bakalım diye girdik, ama yarım günden fazla süreyi müzenin tüm bölümlerinde geçirdik, çocuklar gibi eğlendik, herşeyi elledik, kurcaladık, deneyimleyerek öğrendik...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQkR4NSBEIFgiypFv3Ct7-Rnlre8XDoqJwSIHDKnc9YzGrdwHoGr0b4-MkFMtVGNrnhofmQO4l31thaUkkAijOgOoNwoi7j3OBJsZtmOraxjs58IWHaCeAVD1NOdttkC6TFsuxZDCZabQ/s1600/Princes+Street+Gardens.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQkR4NSBEIFgiypFv3Ct7-Rnlre8XDoqJwSIHDKnc9YzGrdwHoGr0b4-MkFMtVGNrnhofmQO4l31thaUkkAijOgOoNwoi7j3OBJsZtmOraxjs58IWHaCeAVD1NOdttkC6TFsuxZDCZabQ/s320/Princes+Street+Gardens.jpg" width="320" /></a></div>
St Andrews Square Gardens gibi küçük olanlardan, Princes Street Gardens gibi büyük olanlara, şehrin her yerinde önünüze bir park çıkacak zira tam 112 tane park var bu küçük şehirde. Havanın güzel olduğu zamanlarda, bu parklarda banklarda oturmak, çimlere uzanmak da çok zevkli oluyor.<br />
<br />
<u>Ne yenir, nerede yenir?</u><br />
<u><br /></u>
Bu kez bir değişiklik yaparak, nerelere asla gitmemeniz gerektiğiyle başlamak istiyorum. Gerek önlerindeki uzun kuyruklar, gerek sadece turistlere yönelik olmaları nedeniyle anlamsızca yüksek fiyatları, gerekse kısa zamanda en fazla sayıda müşteri alabilmek için hem yemek hem de hizmet kalitesini düşük tutmaları yüzünden, neredeyse Edinburgh'la ilgili her seyahat blogunda bahsi geçen Grefriars Bobby Bar, The Elephant House (J.K. Rowling'in Harry Potter'ı yazdığı kafe) ve Deacon's House Cafe'yi kesinlikle listenizden çıkarmayı öneriyorum. Gerçekten o anlamsız itiş kakışa değmez. Biz denedik bir tanesini, sinirlenerek 5 dakikada çıktık.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih_s9SSqD8nPIQkkOr_mRAVEage3ZPe8fclyyRyI6fMd7WMDieSakxqVD9KaD809wBnrkfXXnv3NZCY79MQMWGsEx89dmQ5b6dzuegHxn_3Z84f2fANXGV8qk1OoMnvRJaNntXoPVzbS4/s1600/The+White+Hart+Inn+Steak+%2526+Ale+Pie.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih_s9SSqD8nPIQkkOr_mRAVEage3ZPe8fclyyRyI6fMd7WMDieSakxqVD9KaD809wBnrkfXXnv3NZCY79MQMWGsEx89dmQ5b6dzuegHxn_3Z84f2fANXGV8qk1OoMnvRJaNntXoPVzbS4/s320/The+White+Hart+Inn+Steak+%2526+Ale+Pie.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
İskoç mutfağını denemek isteyenlere, Old Town'daki 16 yüzyıldan kalan sıra sıra restoranlardan herhangi birini tavsiye edebilirim. Biz The White Hart Inn'de yedik ilk İskoç yemeğimizi, tercihimizi Steak & Ale Pie'dan yana kullandık ve çok memnun kaldık. Tabii bu tür restoranların da ağırlıklı turistik olduğunu ve fiyatlarının da bu doğrultuda olduğunu belirtmeliyim.<br />
<br />
Bizim gibi ünlü şef Jamie Oliver meraklısıysanız, o zaman New Town'da yer alan Jamie's Italian'ı tavsiye edebiliriz. Evet, yerel mutfak değil ama Jamie Oliver dokunuşu deneyimi için burası da denenebilir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHySJOdWg0lIQJBN7IMVHoELmS2IgE7xJ7csSO2kU3NxnYrUzZ8YN40k3Yc4hyphenhyphen9aRl0ljoOidGkw3tAdMzQ41rDPK66VvtRrN9W5mHOZfnVGJsoDjuwjeyR8bq_FYAxqam67NI902iBq4/s1600/St+Andrew+Square+Garden-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHySJOdWg0lIQJBN7IMVHoELmS2IgE7xJ7csSO2kU3NxnYrUzZ8YN40k3Yc4hyphenhyphen9aRl0ljoOidGkw3tAdMzQ41rDPK66VvtRrN9W5mHOZfnVGJsoDjuwjeyR8bq_FYAxqam67NI902iBq4/s320/St+Andrew+Square+Garden-4.jpg" width="212" /></a></div>
Royal Mile'daki Angels with Bagpipes, dışarıdaki az sayıdaki masalardan birinde yer bulabilirseniz, bu canlı sokağın nabzını tutabileceğiniz çok keyifli bir mekan. İskoç mutfağına gayet modern bir dokunuş getiren bir menüsü var, viski menüsü de çok zengin. Tabii hem mekanı hem de güçlü mutfağı nedeniyle biraz pahalı ama Edinburgh'u dingince içinize çekmek için biraz fazla para ödemeye değer.<br />
<br />
Sabah 8:00'den itibaren kahvaltı ile hizmete başlayan The Refinery Restaurant ise gündelik bir şeyler atıştırmak için iyi bir seçim olabilir.<br />
<br />
Biz İskoçya kırsalında bol bol İskoç mutfağı tattığımız için, Edinburgh'a dönüşümüzde, bir değişiklik olsun diye Çin lokantasında da gittik ve New Town'daki Kweilin Restoranı çok beğendik. Gittiğimiz en iyi Çin lokantalarında ilk 3'e aldık burayı. Tabii bu olumlu izlenimde, bu yemekten önceki 5 gün boyunca bol bol İskoç spesiyalitesi yani haggis (hayvan sakatatları ezmesi diye özetleyeyim) ve black pudding (kandan yapılma sosis!!) yemiş olmamızın etkisi de olabilir...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_3EMLPRT5MGxWB4naX7vizPdsatsJ4O2Y1mK25UURDcAF6o1W9X-NuyYWkge1Mq-sZImzec6uvxRhFhE29WA7QSE0zKsseimWmygTCuMI6vkar235KxDRQuCUdCCj-4kOQwHFokndPOY/s1600/Old+Town-8.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1063" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_3EMLPRT5MGxWB4naX7vizPdsatsJ4O2Y1mK25UURDcAF6o1W9X-NuyYWkge1Mq-sZImzec6uvxRhFhE29WA7QSE0zKsseimWmygTCuMI6vkar235KxDRQuCUdCCj-4kOQwHFokndPOY/s320/Old+Town-8.JPG" width="320" /></a></div>
<u>Nerede Kalınır?</u><br />
<u><br /></u>
Edinburgh'da oteller gerçekten çok pahalı... Biz ilk gecemizi Old Town'da, olabilecek en merkezi konumda yer alan The Grassmarket Hotel'de geçirdik. Konumu harikaydı harika olmasına ama odamızın boyutu taş çatlasa 5 metre kareydi!!! Sırt çantasıyla geziyorsanız sorun değil de, bizim gibi 2 büyük bavulunuz varsa, bu boyut epey zorlayıcı olabiliyor... Hele de ödediğiniz fiyat neredeyse 5 yıldızlı otel fiyatına eşse!!<br />
<br />
Allahtan, Highlands gezisi sonrası, New Town'da Destiny Scotland St Andrew Square Apartments'da iki geceliğine bir daire kiralamıştık. 2 gece için ödediğimiz tutar, ilk otelimizin 1 gecesinden daha ucuzdu, odamız mutfağı, banyosu, oturma odası ile kocamandı ve yeri de yine ideal derecede merkeziydi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHr51MOd1YAL0_B0sL9XJScTudesex7nvGVuy1pPlgDSTmSkFy52v32UVSNfZ6LoQM6zrH2d_Gn1fQSTwd6M1lGSZNYKstj43R9gcX0PyMUXW8QzAdDmt0vImkxhEQPPOeAn3s01ChpEU/s1600/The+Scott+Monument.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHr51MOd1YAL0_B0sL9XJScTudesex7nvGVuy1pPlgDSTmSkFy52v32UVSNfZ6LoQM6zrH2d_Gn1fQSTwd6M1lGSZNYKstj43R9gcX0PyMUXW8QzAdDmt0vImkxhEQPPOeAn3s01ChpEU/s320/The+Scott+Monument.jpg" width="212" /></a></div>
Kıssadan hisse, Edinburgh'da otel yerine Airbnb ya da daire kiralama işi çok daha mantıklı olabilir.<br />
<br />
<u>Şehirde ulaşım nasıl?</u><br />
<u><br /></u>
Havalimanından şehire ulaşım için tren tercih edilebilir, ama biz taksi kullandık. Tek yön yaklaşık 28 GBP tutuyor. Şehrin içinde ise yaya gezmek en doğrusu çünkü heryer birbirine yakın. Tabii eğer şehrin daha dış bölgelerine gidecekseniz, o zaman tramvay veya otobüsten faydalanabilirsiniz.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<u><br /></u>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-36946793358282383092017-12-09T12:08:00.002+03:002017-12-09T12:08:38.102+03:00TALKEETNA: KÜÇÜCÜK BİR ALASKA KASABASI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3AKVXdHZdB62Fg2exz4f6JlApPPkxWd40A3DZT0EjlqarSQZWop_iraJI9_bj3rp2Unl41LJCklsR2coL2kndRtLbq4xXB0uRrRV1CfMH8L26z-a66HAey9K4i1K_EPqVhkOuF9yzAD0/s1600/Talkeetna-34.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="671" data-original-width="1024" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3AKVXdHZdB62Fg2exz4f6JlApPPkxWd40A3DZT0EjlqarSQZWop_iraJI9_bj3rp2Unl41LJCklsR2coL2kndRtLbq4xXB0uRrRV1CfMH8L26z-a66HAey9K4i1K_EPqVhkOuF9yzAD0/s320/Talkeetna-34.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Talkeetna, sadece 876 kişinin yaşadığı küçücük ama çok sevimli, yazın turizm sezonunda nüfusu patlayan bir Alaska kasabası. Alaska'nın kuzeyine doğru ilerleyen turist kafileleri için bir durak teşkil eden bu küçücük kasaba, Athabascan yerlilerinin yaşadığı bölgede 1916'da kurulmuş. O günden bu yana da açıkçası fazla değişmemiş.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGB1a2xy1FYXcjQaDrpvcnRFUlWkziqoIjVS9fp7678anE1kCoUgBaaY1UCieE-0AQTNLqF1w3DRUhhwXu1xL0x_mj06d9E2ZLFjvamnR-gIs9Bye7FOOe6T3ZiwWJQ5lPEPmq1W6L_pg/s1600/Talkeetna-12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="698" data-original-width="1024" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGB1a2xy1FYXcjQaDrpvcnRFUlWkziqoIjVS9fp7678anE1kCoUgBaaY1UCieE-0AQTNLqF1w3DRUhhwXu1xL0x_mj06d9E2ZLFjvamnR-gIs9Bye7FOOe6T3ZiwWJQ5lPEPmq1W6L_pg/s320/Talkeetna-12.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAm5E5Qszh9xEDVhyphenhyphenhCGa5FcaPUJyd5dOckOl2pV6CP9cQ_3yYQ9aOOtxELby9CclkJlgI8Rgh6M8F9-RUWMtcgDeAQpv5Xslw9iCpgPOeW3qMgzIgM6HQY0NMlOqi43g3bS1YkFRRNYQ/s1600/Talkeetna-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="508" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAm5E5Qszh9xEDVhyphenhyphenhCGa5FcaPUJyd5dOckOl2pV6CP9cQ_3yYQ9aOOtxELby9CclkJlgI8Rgh6M8F9-RUWMtcgDeAQpv5Xslw9iCpgPOeW3qMgzIgM6HQY0NMlOqi43g3bS1YkFRRNYQ/s320/Talkeetna-3.jpg" width="211" /></a></div>
Tek bir ana cadde üzerinde sağlı sollu, bugün çoğu dükkan ya da restoran olan, rengarenk çiçeklerle bezenmiş otantik küçük evleri ile turistleri mıknatıs gibi çeken bu küçücük kasabanın kendisinde yapacak çok şey yok aslında. Yerlilerin kullandığı Den'aina dilinde, "nehir kıyısında bolca yemek bulunan yer" anlamına gelen "Talkeetna" üç nehrin birleştiği bir yerde kurulu. Bu konumu sayesinde, yürüyüş turlarından, somon avına, küçük uçaklarla keşif yolculuklarından raftinge birçok aktivite için merkez haline gelmiş. Ayrıca, küçük olmakla birlikte, merkezi tren istasyonu sayesinde de, ünlü Denali Ulusal Parkı ve Koruma Bölgesi'ne trenle gitmek isteyenler için önemli bir kavşak görevi görüyor bu küçük kasaba.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQrMFLMFPGLXK8wA02lL2ZbaqjdlbQeRWorMtA8lDdoxnJqMx7AtKX7dPNvWbbe1Zm1TBumKJJKiCQNR_5vC2DZtbhlTXA1sX8Q45Xj9pqLUI4eGL2_BXECLA1zBquHxK-H0dLWxaoMS8/s1600/Talkeetna-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="692" data-original-width="1024" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQrMFLMFPGLXK8wA02lL2ZbaqjdlbQeRWorMtA8lDdoxnJqMx7AtKX7dPNvWbbe1Zm1TBumKJJKiCQNR_5vC2DZtbhlTXA1sX8Q45Xj9pqLUI4eGL2_BXECLA1zBquHxK-H0dLWxaoMS8/s320/Talkeetna-4.jpg" width="320" /></a></div>
Kasabanın içinde dolaşmak, tüm dükkanlara tek tek girseniz, restoranlarından birinde kahve içseniz bile, taş çatlasa 2 saat sürmüyor bile. Ama etrafta yapılacak şeyler çok. Biz kasabadan sadece 24 kilometre uzaklıktaki Vern Halter yarış köpekleri merkezini ziyaret etmeyi tercih ettik.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxm-a2y_xtDVcJswR9D-tk_FlwEEnV6XdRTnUrPyZ7HuAilN5Ns4seK36Y-JUXg3g9mDR0qKRFWjjl7YibS0QUVMuBX2n6oQo7BanpDHp4gTR-8oMuhHzStE9XAsSerdmmtiTB9HNL7Tg/s1600/Vern+Halter+Kennel-23.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="651" data-original-width="1024" height="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxm-a2y_xtDVcJswR9D-tk_FlwEEnV6XdRTnUrPyZ7HuAilN5Ns4seK36Y-JUXg3g9mDR0qKRFWjjl7YibS0QUVMuBX2n6oQo7BanpDHp4gTR-8oMuhHzStE9XAsSerdmmtiTB9HNL7Tg/s320/Vern+Halter+Kennel-23.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmB_5D7WQ22e5phE0oKUDwGMDvPLirscq1xrsvBO7GqxTPz7GoSRqAeFRpbD8fLi5P1YwjieiS5fI70YKaZMW1JLSHK2OaAQ5k6mVQlgXq5e_XG5q3maxivZR-a-slYQ9m3AaBsNt18pM/s1600/Vern+Halter+Kennel-44.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmB_5D7WQ22e5phE0oKUDwGMDvPLirscq1xrsvBO7GqxTPz7GoSRqAeFRpbD8fLi5P1YwjieiS5fI70YKaZMW1JLSHK2OaAQ5k6mVQlgXq5e_XG5q3maxivZR-a-slYQ9m3AaBsNt18pM/s320/Vern+Halter+Kennel-44.jpg" width="212" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir2hJQqh0uwaztwNLzOZ6xH4WeTunh8nDYO_UIR66155QPDoGZ6Zfm5xEi1TWcjsgOzV4zUOOPDPis5NWYOldoO6xvqAlrAruOx4BP_3M1UEMsp2bD-Wk7B5MKFcCCcjpYdUAqtYOh3As/s1600/Vern+Halter+Kennel-26.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir2hJQqh0uwaztwNLzOZ6xH4WeTunh8nDYO_UIR66155QPDoGZ6Zfm5xEi1TWcjsgOzV4zUOOPDPis5NWYOldoO6xvqAlrAruOx4BP_3M1UEMsp2bD-Wk7B5MKFcCCcjpYdUAqtYOh3As/s320/Vern+Halter+Kennel-26.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Iditarod Alaska'da her yıl Mart ayının ilk haftasında düzenlenen, 1700 kilometrelik kar ve buzla kaplı bir mesafenin köpeklerin çektiği kızaklarla katedildiği, bu yörenin adeta "Formula 1" yarışları sayılabilecek bir etkinlik. Kızak sürücüleri, köpekleri öyle böyle ünlü değil Alaska'da. İşte Vern Halter de, bu yarışlarda sayısız birincilikleri olan bir kişi ve yaz mevsiminde, turistleri ve Iditarod yarışlarına katılmak için eğitim alanları ağırlayan bir merkez kurmuş. Açıkçası yazın böyle bir yeri gezmenin pek bir anlamı yok. Biz hata yaptık maalesef burayı seçerek: etraf sivrisinek kaynıyordu, köpekler tekerlekli araçları çekerek giderken gezmenin hiç tadı yoktu ama yine de ortam güzel çiçekleriyle hoştu en azından. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8phj5N2nAvfTMcQCd8ft8wNwLovNs4aj9rWTFroYsGwITHWLnwDCGZXfc5VWm8tF8EImBOdE8S_NmRGYL2phN9Yiy1IOcgss1chgYhJ0dkrH440GIWxlW7MTZm4zf1r0rRfqfcxdbLvM/s1600/Vern+Halter+Kennel-30.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8phj5N2nAvfTMcQCd8ft8wNwLovNs4aj9rWTFroYsGwITHWLnwDCGZXfc5VWm8tF8EImBOdE8S_NmRGYL2phN9Yiy1IOcgss1chgYhJ0dkrH440GIWxlW7MTZm4zf1r0rRfqfcxdbLvM/s320/Vern+Halter+Kennel-30.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLxoz3LWliSNPg0qDE8BN2JmQjzRqwa0oClxkLm2uoVls7yQQRRr2UYBgOW8IBlcVpT5Q7NXkHV_06Bc6p2hOlofEzkoU0HotyF516y5MD-0ioHhagD0UfNcHdubAKqO5XDcXc1ksygx8/s1600/2155.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLxoz3LWliSNPg0qDE8BN2JmQjzRqwa0oClxkLm2uoVls7yQQRRr2UYBgOW8IBlcVpT5Q7NXkHV_06Bc6p2hOlofEzkoU0HotyF516y5MD-0ioHhagD0UfNcHdubAKqO5XDcXc1ksygx8/s320/2155.jpg" style="cursor: move;" width="212" /></a></div>
Talkeetna'da konaklamanın en güzel yanı kaldığımız oteldi. Bölge yerlileri tarafından işletilen Talkeetna Alaskan Lodge, gerçekten büyüleyici bir mekandı: Alaska Sıradağları'na nazır, geniş yürüyüş parkurlarında saatler geçirebileceğiniz, yazın geç batan, hatta neredeyse batmayan güneşine karşı akşamın geç saatlerine kadar terasında oturup dinlenebileceğiniz bu otele bayıldık. Çok odalı olmasına rağmen büyüklüğü sayesinde kalabalığı hiç farketmediğiniz bu mekanda maalesef 1 gece geçirebildik programımız gereği ama 3-4 gün kalsak bile sıkılmazdık.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVKW35vu6l3OwQRx_HawsZtTHKxA8LVozaKNRs8It0fTwJkO8EVSv2TX5qDXPqY7pDxlGukaLUMgryYYdQOwQQ1Is4SLPY1BtVIlF5eCDwRADanWJXgMFRcA583foKRvf8x7ovEA_O-98/s1600/2164.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVKW35vu6l3OwQRx_HawsZtTHKxA8LVozaKNRs8It0fTwJkO8EVSv2TX5qDXPqY7pDxlGukaLUMgryYYdQOwQQ1Is4SLPY1BtVIlF5eCDwRADanWJXgMFRcA583foKRvf8x7ovEA_O-98/s200/2164.jpg" width="200" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-czd291T8Isrf7LqewWm087O13xQysdR16M5qbekCWEtcjtDVcpfz4_dNC7VthUvicFGcQkBfXcM8Ushci7yAX2etVMa5T6tVLJujiMbovt0We46ytafQP1U52LQbWtb4IRh-ApeCgzs/s1600/2102.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="725" data-original-width="1024" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-czd291T8Isrf7LqewWm087O13xQysdR16M5qbekCWEtcjtDVcpfz4_dNC7VthUvicFGcQkBfXcM8Ushci7yAX2etVMa5T6tVLJujiMbovt0We46ytafQP1U52LQbWtb4IRh-ApeCgzs/s320/2102.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilWC9fsvgtzq19wVB77sr7oKJV9N2vjsEDwL9kE5Z_p8ZeTkpG8atqLCrlMDdGntYQcTOkRlVgs99DvPDHlnVFoiHcb3jgeVNNbyeCoZypIAhzeygVOyz1qGAB-27kVWhmAaNfknsn0Qg/s1600/Tren+Yolculu%25C4%259Fu-14.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilWC9fsvgtzq19wVB77sr7oKJV9N2vjsEDwL9kE5Z_p8ZeTkpG8atqLCrlMDdGntYQcTOkRlVgs99DvPDHlnVFoiHcb3jgeVNNbyeCoZypIAhzeygVOyz1qGAB-27kVWhmAaNfknsn0Qg/s320/Tren+Yolculu%25C4%259Fu-14.jpg" width="212" /></a></div>
Ve tabii Talkeetna'nın en güzel yanlarından biri de, istasyonundan yola çıktığınız tren seyahati. Aslında Anchorage'dan itibaren Fairbanks'e kadar olan bölgeyi baştan sona trenle geçebilirsiniz ama biz ulaşım kadar gezme-görme deneyimi de istediğimizden üzeri camla kaplı ve bu sayede etrafı rahatlıkla izleyebileceğiniz turistik bir tren yolculuğunu tercih ettik. Ve neredeyse, tüm Alaska seyahati boyunca en güzel manzaraları da bu seyahatte görebildik. Uçsuz bucaksız ormanlar, dereler, ulu ulu dağlar, göller, aralarda geyikler, sığınlar, gerçekten büyüleyici bir deneyim oldu. Fotoğraf çekmek isteyenler için açık olan bölgesi, öğle yemeği için gayet şık ve rahat yemek kompartımanı ile, turistler için herşeyin düşünüldüğü bu tren gezisi, kanaatimce bir Alaska seyahatinin olmazsa olmazı....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHt5oS6bDO3U_zjllitun_iFJkH47cGpCebs_62aCtziB8BRGlcuzpKtAl8fuiKCKjdUuE7kF4WOfY2LKFXW90DUYrsc283A0AAl7o5WbiijfioggruXpgE7qzKdC91NQdf60Rv2uLnSI/s1600/Tren+Yolculu%25C4%259Fu-71.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHt5oS6bDO3U_zjllitun_iFJkH47cGpCebs_62aCtziB8BRGlcuzpKtAl8fuiKCKjdUuE7kF4WOfY2LKFXW90DUYrsc283A0AAl7o5WbiijfioggruXpgE7qzKdC91NQdf60Rv2uLnSI/s320/Tren+Yolculu%25C4%259Fu-71.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
İşte toplamda 12 gün süren Alaska seyahatimizin 2 günü de böyle geçti. Çıkardığımız dersler: 1) Talkeetna küçücük bir yer deyip geçilmeyecek ve mutlaka görülecek 2) Talkeetna Alaskan Lodge'da en az bir gece mutlaka kalınacak 3) Yaz mevsiminde gidildiyse, Iditarod yarışlarıyla alakalı merkezlerden uzak durulacak 4) Mutlaka ve mutlaka Alaska'nın bir bölümü trenle gezilecek....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8IjiBS-gXzPQC39qMRnW_VxgVTiPPKWAZs8OiYLp8CbdZXS9LW_1xm_60OyUOvSLE0LkYw3l3NNdYNz1YP5ZMNzJ01ujTgOhYrZvr-DT66RQBU099ux9kYKQo56SqYFofxNSmttG6oeY/s1600/Tren+Yolculu%25C4%259Fu-53.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8IjiBS-gXzPQC39qMRnW_VxgVTiPPKWAZs8OiYLp8CbdZXS9LW_1xm_60OyUOvSLE0LkYw3l3NNdYNz1YP5ZMNzJ01ujTgOhYrZvr-DT66RQBU099ux9kYKQo56SqYFofxNSmttG6oeY/s320/Tren+Yolculu%25C4%259Fu-53.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-23983637403487784302017-09-10T18:54:00.001+03:002018-07-19T15:46:24.270+03:00GÖKÇEADA: YAMAN ÇELİŞKİLERİN ADASI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL-lTQ6JVp5FGwDjZJqmPORrtZYUa5OlbugSskzQfAHEuwKChFklBNL6yd6Wb31-R2ZI-cwzlhov-_-vNn7db7KLo8LzWeYpWZpvQ3A7fch3pmwbdQS8Yuq9TfpyqpeOGSzYexKKDPSuw/s1600/Kalek%25C3%25B6y+Liman%25C4%25B1-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="672" data-original-width="1024" height="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL-lTQ6JVp5FGwDjZJqmPORrtZYUa5OlbugSskzQfAHEuwKChFklBNL6yd6Wb31-R2ZI-cwzlhov-_-vNn7db7KLo8LzWeYpWZpvQ3A7fch3pmwbdQS8Yuq9TfpyqpeOGSzYexKKDPSuw/s320/Kalek%25C3%25B6y+Liman%25C4%25B1-1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Türkiye'nin en büyük adası burası, ama bir o kadar görünmez adeta... Dillendirilmeyen ya da dillendirilse bile kulak verilmeyen acı tarihi yüzünden midir, kardeşi Bozcaada'nın gölgesinde kalmasından mıdır yoksa adaya ulaşımı sağlayan Gestaş'ın ulaşım sürecini kabusa çeviren yönetim anlayışından mıdır bilinmez ama Gökçeada tatil deyince aklımıza ilk gelen yerlerden biri değil maalesef... Daha uzak olmasına rağmen Yunan adalarına gitmeyi düşünenimiz çok da, Gökçeada deyince duraksıyoruz bir şekilde...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvGC1-uaXHT5TwgFP3plmN6a6-NNRPko0CmoCHRQq3n1X_1KfRrIwCnKfAXswoUst0Dgdq5D0IeVDMHC0yNFl7GP47XMTXe6nY1WoCSI5fA7GjwakGc6FPa0whIRJXYC3qAVdE1PRGKpg/s1600/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada+Kuzuliman%25C4%25B1-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvGC1-uaXHT5TwgFP3plmN6a6-NNRPko0CmoCHRQq3n1X_1KfRrIwCnKfAXswoUst0Dgdq5D0IeVDMHC0yNFl7GP47XMTXe6nY1WoCSI5fA7GjwakGc6FPa0whIRJXYC3qAVdE1PRGKpg/s320/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada+Kuzuliman%25C4%25B1-2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div>
Biz duraksamadık ve bu sene19 Mayıs'taki 3 günlük tatilden faydalanıp, Gökçeada keşfine çıktık. İyi ki de öyle yapmışız: sadece yeni bir coğrafya keşfetmedik, tarihimizin bilmediğimiz yönlerini de epey içimiz acıyarak öğrendik. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXG-x_h8OxKQGiPgdEbulNmg4az7KDc9a_t7ZPA5ttiIoMT8ZuepFlceP_EUE19V3geWx07wBm8nXY9ku3xN6ldUbXfUUF9M2zxVSI3e9PhPAkq4uq2hWjGeimcJNr1vmQAeJexaRa5to/s1600/Kabatepe-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXG-x_h8OxKQGiPgdEbulNmg4az7KDc9a_t7ZPA5ttiIoMT8ZuepFlceP_EUE19V3geWx07wBm8nXY9ku3xN6ldUbXfUUF9M2zxVSI3e9PhPAkq4uq2hWjGeimcJNr1vmQAeJexaRa5to/s320/Kabatepe-8.jpg" width="320" /></a></div>
Yola çıkarken özellikle böyle yoğun tarihlerde feribot sırasının çok uzun olduğuna dair gelen uyarıları dikkate alarak, programa göre 13:00'te kalkacak feribot için, Kabatepe Limanı'na 10:45'te vardık, sıraya girdik.. Ve ancak 16:00'daki feribota binebildik. Çünkü sadece ve sadece 2 tane feribot vardı... Adaya ulaşım Gestaş'ın elinde, Gestaş'a telefonla ulaştığınızda, feribot sırasını uydu ile izlediklerini ve buna göre planlamanın yeterli olduğuna karar verdiklerini öğreniyorsunuz ve yapabileceğiniz hiçbir şey yok, beklemek dışında... Tabii sırayı görüp geri dönenleri de unutmayalım, bir de onu yapabilirsiniz. Ya da arabayı bırakıp, yaya olarak da binebilirsiniz feribota ama İmroz'u layıkıyla gezmek için arabaya kesin ihtiyaç var, adada kiralık araç sayısı da çok yeterli değil... Yerel yöneticiler, turistik tesis sahipleri nasıl oluyor da bu kayıtsız Gestaş yönetimine katlanıyorlar, akıl almıyor açıkçası. Buraya gelenlerin ada yerine feribot sırasında geçirdikleri saatlerde adaya katabilecekleri gelirin kaybedilmesine nasıl göz yumabiliyorlar, hakikaten anlamak zor. Tabii diyebilirsiniz ki, sen de sıra olduğunu bile bile bu tarihte gitmeseydin, daha sakin bir tarihte gitseydin... ama unutmayın: yaman çelişkilerin adası burası, yüksek sezon ve özel günler dışında birçok otel, restoran ve kafe kapalı... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9cL-S2f7FyFjN9yJbtWt0Ri0yJ-gXk4mCLrUGJysEZG7uIEexlx9bZAwLlk1fIICyCUsJR8gNol13DoQQTW4DpYOFZNR5U63ZxFGsaTmyMl0RZXOBU6n1t8jokE-HzXK-yjcgUI6c2vE/s1600/Kabatepe+SS+Anafartalar+Su+%25C3%259Cr%25C3%25BCnleri+Lokali-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="709" data-original-width="1024" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9cL-S2f7FyFjN9yJbtWt0Ri0yJ-gXk4mCLrUGJysEZG7uIEexlx9bZAwLlk1fIICyCUsJR8gNol13DoQQTW4DpYOFZNR5U63ZxFGsaTmyMl0RZXOBU6n1t8jokE-HzXK-yjcgUI6c2vE/s320/Kabatepe+SS+Anafartalar+Su+%25C3%259Cr%25C3%25BCnleri+Lokali-1.jpg" width="320" /></a></div>
Bununla birlikte, yaklaşık 6 saatlik bekleme süremizin çok kötü geçmediğini de itiraf etmeliyim. Ama bunun için, Kabatepe Limanı'nın en dibindeki S.S. Anafartalar Su Ürünleri Lokali'ne kadar yürümemiz gerekti. İyi ki ilk gördüğümüz hamburger, tost gibi hazır ürünler sunan keyifsiz mekana girmeyip, yürümüşüz. Bu lokal, çok salaş ama bir o kadar sevimli ve bir o kadar taze deniz ürünleri sunan, Gökçeada'da bizi bekleyen "citta slow" ortamına hazırlayan keyifli bir mekan. Eğer hafta sonu ya da tatil zamanı gidecekseniz adaya, nasıl olsa kuyruk bekleyeceksiniz, bence planınıza burayı da ekleyin mutlaka....<br />
<br />
Ve Gökçeada... 1970 yılına kadar adı İmroz olan bu ada, o kadar büyük ki, akın akın gelen turistler feribottan iner inmez adeta yok oluyorlar. Bu nedenle de, biraz kafa dinlemek, kalabalıklardan uzaklaşmak istiyorsanız, Gökçeada en doğru adreslerden biri... Şimdi gelelim tavsiye ve ipuçlarına:<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZfrxNX-JnpM3zZeQeGN4gNjV1QFlvjnq2wQS7N3deJWtIPAcDN9smYpAc_xzqbwtJZaN3b0dHhD7VaaI_GPczN5ZJuyMVGuSgTsDLOHnWrx9IdVu9hypck7Gvtu5SlTx8JnLntcsSblI/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="499" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZfrxNX-JnpM3zZeQeGN4gNjV1QFlvjnq2wQS7N3deJWtIPAcDN9smYpAc_xzqbwtJZaN3b0dHhD7VaaI_GPczN5ZJuyMVGuSgTsDLOHnWrx9IdVu9hypck7Gvtu5SlTx8JnLntcsSblI/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y-8.jpg" width="207" /></a>Ada, arabasız gezilecek bir yer değil, ama arabayla da otopark sorunu yaşanıyor. Gezip görülecek yerlerin çoğu malum eski Rum köyleri, onların da sokakları çok dar, hatta bazı köylerde, arabaların köyün içine girmesi yasak. Bu nedenle, çok yeterli olmasa da, neredeyse her köyün bir otoparkı var turistler için, erken vakitte gidip otoparkta yer bulmaya çalışmak gibi bir sorunsal yaşayacaksınız, şimdiden haberiniz olsun.<br />
<br />
Adanın çok ilginç bir özelliğini detaylara girmeden paylaşayım: hemen hemen her köyde, her evin çatısında taşlar var. Kiremitlerin üzerine konmuş tek tek taşlar... Gökçeada'nın amansız rüzgarıyla mücadelesinin nişanesiymiş bu taşlar meğer. Çatıdaki kiremitler uçmasın diye konurmuş. Bu da böyle küçük bir detay bilgi.<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd6xeXF6wLipwmO6Rw7Mz2J9sWcdOOIhNL3BB8lJlWQwIjy3IINlOVIdNRCRldoq1sFda2XGs6JhWvKJadm3kEsPfE0OWGww7CPz3xRfJMvqWmNoE9wwwr0zEkNgAW2smdsJ1ZKLPLl08/s1600/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-11.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd6xeXF6wLipwmO6Rw7Mz2J9sWcdOOIhNL3BB8lJlWQwIjy3IINlOVIdNRCRldoq1sFda2XGs6JhWvKJadm3kEsPfE0OWGww7CPz3xRfJMvqWmNoE9wwwr0zEkNgAW2smdsJ1ZKLPLl08/s320/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-11.jpg" width="320" /></a>Adanın güney sahillerindeki yolu, özellikle doğaseverlere çok tavsiye ediyorum. Her ne kadar burada turizm eski Rum köyleri odaklı olarak gelişmişse de, pek fazla köy bulunmayan güneyde kimi yerde çorak, kimi yerde asırlık zeytin ağaçlarıyla bezenmiş ve tabii ki mutlaka kendini gösteren denizin mavisiyle renklenmiş bir coğrafyada tek tük araba geçen kır yollarında ilerlemek çok güzel bir duygu.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqNl7yzTWGebj0YD5XZlBPLiMyokGiTWeErc9GV6W_ml_Z3pLF5RHAqqvA8gYZmKpcGoHSugRlty0-Hb3_hYSt5SIBm7L49TVO-ji1ec4Fgrph4LTzCRVYJDkM0lwo23DI8guTjZYrbVI/s1600/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-28.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqNl7yzTWGebj0YD5XZlBPLiMyokGiTWeErc9GV6W_ml_Z3pLF5RHAqqvA8gYZmKpcGoHSugRlty0-Hb3_hYSt5SIBm7L49TVO-ji1ec4Fgrph4LTzCRVYJDkM0lwo23DI8guTjZYrbVI/s320/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-28.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFlSJ7SY4DG4BgTwmolxwXMrWcV4jH46PxE12vg0hNqHLo4w3rvsCjdDCoPZsz5O_gZKtpOnUvvCa79dCdU_HWlgUGKpX3BU3R8grHzgHyEFLxwDpD3hPwglAHEvNaeM4ALbZobrHQYaw/s1600/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-6.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="519" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFlSJ7SY4DG4BgTwmolxwXMrWcV4jH46PxE12vg0hNqHLo4w3rvsCjdDCoPZsz5O_gZKtpOnUvvCa79dCdU_HWlgUGKpX3BU3R8grHzgHyEFLxwDpD3hPwglAHEvNaeM4ALbZobrHQYaw/s320/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-6.jpg" width="216" /></a></div>
Hele ilkbaharda göz alabildiğince uzanan gelincik tarlaları da eklenince manzaraya tadına doyulmaz bir deneyim ortaya çıkıyor... Durun bitmedi!! Daha bir de keçiler var!! Gökçeada, malum, keçileriyle ünlü ve gerçekten de yol boyunca top modellere taş çıkartırcasına poz veren keçiler yüzünden, benim gibi fotoğraf meraklıları 10 dakikada gidilecek mesafeyi, "arabayı durdur, in, fotoğraf çek, arabaya bin, 100 metre ilerle, yine dur, in, fotoğraf çek" formatıyla 1 saatte ancak alabiliyor.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit3-afknlPlcDol2Wnq_GlSXkC0P65Js2s2Sd-tix-1LU9dwZuxIAHE3mO-fSdXcqJN0FrQXQBZwabUY83oy8418xH3ePadb1JUeLgKZg-FPbVWqhHQx6z5nd9owmYs_hbJX9JKqCl7Pc/s1600/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-31.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit3-afknlPlcDol2Wnq_GlSXkC0P65Js2s2Sd-tix-1LU9dwZuxIAHE3mO-fSdXcqJN0FrQXQBZwabUY83oy8418xH3ePadb1JUeLgKZg-FPbVWqhHQx6z5nd9owmYs_hbJX9JKqCl7Pc/s200/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada-31.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDas1f1ZKQ1vTKxXiiADPi7-sbkpo9-SmPEdbBML0JN8bv0jr-pYZMGlxzGHwUaGqZtlXdvdYH-C5LaDP8iVashnERAUCdkVGr2sW4nFcgZVAB8J3w_UCMtCZKwhdww_3rCxbwcIyKZHs/s1600/Tuz+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDas1f1ZKQ1vTKxXiiADPi7-sbkpo9-SmPEdbBML0JN8bv0jr-pYZMGlxzGHwUaGqZtlXdvdYH-C5LaDP8iVashnERAUCdkVGr2sW4nFcgZVAB8J3w_UCMtCZKwhdww_3rCxbwcIyKZHs/s320/Tuz+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-1.jpg" width="320" /></a></div>
Adanın güneyinde bir başka ünlü mekan da Tuz Gölü. Belli mevsimlerde flamingoların konakladığı bir gölmüş burası, biz o döneme rast gelemedik maalesef. Ama "flamingolarla sörf yapmanın zevki" diye pazarlanan ve bu hayvanların doğal ortamına fevkalade zarar veren aktiviteler sonrasında flamingoların daha az gelmeye başladığı söyleniyor, doğru mudur bilemem. Ama bence de sörf yapacaksanız, doğaya zarar vermeyecek birçok yeri var Gökçeada'nın, oraları tercih etseniz pek iyi olur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfMkRoILx_b2z3TrCdiNSlji7JpptYkmUTc67OcKDdLm7-pjPbBf8ooKBFpcABjHu-rnLIvB4cPtIwHguFnWXnRjqq12BzVHj2ituzbbinH2hm9YYbCr2cCxWk8tGMl9XQc6p9hslVyL8/s1600/Laz+Koyu.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="638" data-original-width="1024" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfMkRoILx_b2z3TrCdiNSlji7JpptYkmUTc67OcKDdLm7-pjPbBf8ooKBFpcABjHu-rnLIvB4cPtIwHguFnWXnRjqq12BzVHj2ituzbbinH2hm9YYbCr2cCxWk8tGMl9XQc6p9hslVyL8/s320/Laz+Koyu.jpg" width="320" /></a></div>
Güneydeki bir başka etkileyici yer Laz Koyu. Yaz mevsiminde burası çok tercih edilen bir plajmış. Biz gittiğimizde şemsiyeleri yerleştirilmiş, yaz hazırlıkları başlamıştı. Koydaki tek tesiste oturduk, bir kahve içtik, manzarayı seyrettik. Suyun o tarihteki soğukluğunu bilmesek, muhtemelen soluğu denizde alırdık, o kadar davetkardı manzara...<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit2fgDK5cPVjEitZnRSA2PQr4q08ax8B0Duip9-yoQxKlf2yfCAgmSy2I91Cr12tIIyPRfGB9xj9_6lbAwIE2K8XuRqhqm1zO_GKjbaYeh-L4mNV6MQrbJ1-K7uu0imVkJ1njgsYb1_pU/s1600/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada+Baraj+G%25C3%25B6l%25C3%25BC.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="688" data-original-width="1024" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit2fgDK5cPVjEitZnRSA2PQr4q08ax8B0Duip9-yoQxKlf2yfCAgmSy2I91Cr12tIIyPRfGB9xj9_6lbAwIE2K8XuRqhqm1zO_GKjbaYeh-L4mNV6MQrbJ1-K7uu0imVkJ1njgsYb1_pU/s320/G%25C3%25B6k%25C3%25A7eada+Baraj+G%25C3%25B6l%25C3%25BC.jpg" width="320" /></a>Bir de baraj gölü var Gökçeada'nın. Baraj göllerine mahsus o yeşilimsi rengiyle, yolun kenarına inşa edilmiş seyir terasındaki banklarda oturup, o manzarayı da biraz seyretmek keyifli oluyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1bthikxfXAyvoJ3UZizwsrh2OCsbjdxCEnft_XwKuijGJKb_9zE-PnC3o91qo7HHa-7XVFxkq0UX5wS1bXYu2RW8nE9coX649vA9Jq5ppXFd33pooucR4T6VEhXj0jEuswN-pCcjZ_14/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Agios+Georgios+Kilisesi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1bthikxfXAyvoJ3UZizwsrh2OCsbjdxCEnft_XwKuijGJKb_9zE-PnC3o91qo7HHa-7XVFxkq0UX5wS1bXYu2RW8nE9coX649vA9Jq5ppXFd33pooucR4T6VEhXj0jEuswN-pCcjZ_14/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Agios+Georgios+Kilisesi.jpg" width="320" /></a>Demin de dediğim gibi, Gökçeada'da turizmin kalbi eski Rum köylerinde atıyor. Bence bu köyler arasında en canlısı, en otantiği Zeytinliköy. Artık Rum Ortodoks Patriği Barthelemeos'un doğduğu köy olduğundan mıdır nedir, burası cıvıl cıvıl bir köy. Her taraf sevimli kafelerle, pansiyonlarla, butik otellerle dolu. Adanın en aktif kilisesi Agios Georgios Kilisesi de bu köyde ama pek turistik bir hali yok. Bu nedenle biz içine girip gezmedik, her gittiğimizde cemaat vardı, rahatsız etmek istemedik. Bu coğrafyanın ünlü "çamaşırhane"lerinden en büyüğü de yine Zeytinliköy'de. Geçmişte, ahali gelir, çamaşırlarını gürül gürül su akan bu çamaşırhanelerde yıkarmış. Bugün halen gürül gürül su akıyor ama çamaşırhane daha ziyade bir eski eser niteliğinde sergileniyor sadece.<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMPHS3bUClOtrWNnu0ONqp1Ej9z8tNZuD7FeKsGlXYIkH1a-Ic6BRGU5XZvJNs6rf3g-T19P-IRbhfQ9pT8WkBCYcYels_HBE2f4odK5lCQ2J79bbnbfHq9V1mqtOkbF6Be7VkixpDqN8/s1600/Eski+Bademli+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMPHS3bUClOtrWNnu0ONqp1Ej9z8tNZuD7FeKsGlXYIkH1a-Ic6BRGU5XZvJNs6rf3g-T19P-IRbhfQ9pT8WkBCYcYels_HBE2f4odK5lCQ2J79bbnbfHq9V1mqtOkbF6Be7VkixpDqN8/s320/Eski+Bademli+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-1.jpg" width="320" /></a></div>
Eski Bademli Köyü, adanın Rum köylerinden bir diğeri. Bana nedense Ortaçağ'dan kalan küçük İtalyan köylerini andırdı bu köy. Biraz daha tepede, yine bakımlı evleri, kafeleri olan ama Zeytinliköy'e nazaran daha sakin bir köy burası. Köydeki asırlık çınar ağacına şöyle bir sarılmak, Gökhan'ın Bal Çiftliği'nde arıcılık ve bal konusunda spontane gerçekleştirilen kısa bir seminere katılmak ve tabii ki bal almak, bir Rum aile tarafından işletilen Stenada Cafe'de mozaik pasta ve limonata yemek Eski Bademli Köyü'nün olmazsa olmazları....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL3RSP5FmOLvzqm6OwR0AEDkZd0q7Qi47Fqapvwgu2dBPWnQ03-N69tD_5pTs_WNRjD7npALHBdpOERVtwazmVJ2FXaoK0fhXPExcQ6fIzu4O-s6IMSChRjgYsTxx8-6P7DQuDedH1Lds/s1600/Eski+Bademli+K%25C3%25B6y%25C3%25BC+Stenada+Cafe+Mozaik+Pasta.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL3RSP5FmOLvzqm6OwR0AEDkZd0q7Qi47Fqapvwgu2dBPWnQ03-N69tD_5pTs_WNRjD7npALHBdpOERVtwazmVJ2FXaoK0fhXPExcQ6fIzu4O-s6IMSChRjgYsTxx8-6P7DQuDedH1Lds/s320/Eski+Bademli+K%25C3%25B6y%25C3%25BC+Stenada+Cafe+Mozaik+Pasta.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQFn6SphkE3EAGr06y-_2seTBuI3K9mzM2VsQCWlelPnS_CByoQxGc3hgYFhlbOqH7lwMLsPChLV2ZwODtyVSKR-LzW0sQygMkncWp-uTmXBvmb1deUfzxjP7QLXLQtJ8b_JzqGwivlIQ/s1600/Yukar%25C4%25B1+Kalek%25C3%25B6y+Mustafan%25C4%25B1n+Kayfesi-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQFn6SphkE3EAGr06y-_2seTBuI3K9mzM2VsQCWlelPnS_CByoQxGc3hgYFhlbOqH7lwMLsPChLV2ZwODtyVSKR-LzW0sQygMkncWp-uTmXBvmb1deUfzxjP7QLXLQtJ8b_JzqGwivlIQ/s320/Yukar%25C4%25B1+Kalek%25C3%25B6y+Mustafan%25C4%25B1n+Kayfesi-1.jpg" width="320" /></a></div>
Yukarı Kaleköy bence İmroz'un en güzel manzaraya sahip köyü. Epey tepede tabii bu manzaraya sahip olabilmek için. Köyün en ünlü mekanı "Mustafa'nın Kayfesi"... Ağaçların altında, en sıcak günde bile ferahlık veren bir mekan. Biz sadece kahvesini tattık ama kahvaltısı da çok iyiymiş diyorlar. Hemen yanında yeni renove edilmiş Aya Marina Kilisesi var ama ona da giremedik, kapalıydı kapısı.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwKyQx65v6uCxs6amIlbGzwOGUbuwkyq0e89IJBH6l6TBFRK9dh8eL5hxxaaMES74UOEVNHsp7F0hZnI9SOXIl8JQyZCu66SUrk7qHkDJbrpAqebgmgXPO8KMIdPV3mtUTuk0N-OLIC4I/s1600/Yukar%25C4%25B1+Kalek%25C3%25B6y+%25C4%25B0mroza-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="644" data-original-width="1024" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwKyQx65v6uCxs6amIlbGzwOGUbuwkyq0e89IJBH6l6TBFRK9dh8eL5hxxaaMES74UOEVNHsp7F0hZnI9SOXIl8JQyZCu66SUrk7qHkDJbrpAqebgmgXPO8KMIdPV3mtUTuk0N-OLIC4I/s320/Yukar%25C4%25B1+Kalek%25C3%25B6y+%25C4%25B0mroza-1.jpg" width="320" /></a>Bu köyün en keyifli mekanlarından biri İmroza isimli dükkan. Sabunları, zeytinyağı, şarapları, turistik hediyelikleri ile ünlü bir mekan ama biz en çok kolonyalarına bayıldık. Neredeyse her çeşidinden bir tane aldık, aylar geçti Gökçeada seyahatimizin üzerinden ama o kolonyalardan her sürüşümüzde, kokuları bizi o güzel yolculuğumuza geri götürüyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjoW4hx7ua0Ajd29z5kT86HRSKskFbumq4ZG-y1FEnZ5qvJ__M_D524IpHvj5Wbrh74gTHCT2htrhJKSbDVFswcCfHqCp6dbxeYGt-Of6Wk438vSxUsj2EvtQPLUhViOCT68-ZfRYeZ70/s1600/Kalek%25C3%25B6y+Eleni+Restaurant-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjoW4hx7ua0Ajd29z5kT86HRSKskFbumq4ZG-y1FEnZ5qvJ__M_D524IpHvj5Wbrh74gTHCT2htrhJKSbDVFswcCfHqCp6dbxeYGt-Of6Wk438vSxUsj2EvtQPLUhViOCT68-ZfRYeZ70/s320/Kalek%25C3%25B6y+Eleni+Restaurant-3.jpg" width="320" /></a></div>
Kaleköy'ün bir de sahil kenarında olan versiyonu var. Dalgakıranı ile balıkçıların limanı burası. Sahilinde sıra sıra balık lokantaları var, onların biraz ilerisinde akşamüstleri kurulan tezgahlar. Bir akşam rakı-balık yapalım diyorsanız, Kaleköy'deki Eleni Restaurant'ı tavsiye edebilirim.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvR_iSSddImFwakmgH_Cal1nPqHWN0iw_KS98Oc6xIMcyzubKr6fNeAGkvTNGDxui2AW4aoG70KMzTjx20TbpDTkf0SbXFqVUmXw7qKFvwEqgbFZ8TjznlZ1KXYHePBLHaXTG4br5y57o/s1600/Kalek%25C3%25B6y.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="648" data-original-width="1024" height="126" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvR_iSSddImFwakmgH_Cal1nPqHWN0iw_KS98Oc6xIMcyzubKr6fNeAGkvTNGDxui2AW4aoG70KMzTjx20TbpDTkf0SbXFqVUmXw7qKFvwEqgbFZ8TjznlZ1KXYHePBLHaXTG4br5y57o/s200/Kalek%25C3%25B6y.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOAkfxqSjgXCNa0dCS7rqPy0TZSSYa5PJZPa9JQIRNEVWObjKSOwU0zcS-V2i8c2iTEEmAdvHFE2IDX1hlDJwlS8eG8_UMVeJdoQ9aCoWjYecVxG27Cx-BeRD-RY4CwLS4LO-nGXvK9fI/s1600/Tepek%25C3%25B6y-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="688" data-original-width="1024" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOAkfxqSjgXCNa0dCS7rqPy0TZSSYa5PJZPa9JQIRNEVWObjKSOwU0zcS-V2i8c2iTEEmAdvHFE2IDX1hlDJwlS8eG8_UMVeJdoQ9aCoWjYecVxG27Cx-BeRD-RY4CwLS4LO-nGXvK9fI/s320/Tepek%25C3%25B6y-1.jpg" width="320" /></a></div>
Rum köyleri içinde, en az turistik olan Tepeköy. Hatta yabancılara pek sıcak davranmadıklarını bile söyleyebilirim, ya da en azından bize soğuk davrandılar desem daha doğru. Köyde sadece köy kahvesi açıktı biz gittiğimizde. Halbuki mavili beyazlı evleriyle burası da turistler açısından en az diğerleri kadar cazip ama bomboştu ortalık, adanın acı tarihinin izleri sanki buradan hiç silinmemiş gibiydi.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ7fkIXp8hOzuwuV7LXrX6xi2EoQ4xX1vzw-d1WRFKPW32cM0sKkH2CNW_itIaCu2uuT2gG6OFWBgdv22S3ABnGlPCY13Wfu_vRR95dhwYzcd2_UqhzgdgxrR0gSzcCTvVIjUVXuLu7WQ/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Madam+Evstratia+Cicirya.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="707" data-original-width="1024" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ7fkIXp8hOzuwuV7LXrX6xi2EoQ4xX1vzw-d1WRFKPW32cM0sKkH2CNW_itIaCu2uuT2gG6OFWBgdv22S3ABnGlPCY13Wfu_vRR95dhwYzcd2_UqhzgdgxrR0gSzcCTvVIjUVXuLu7WQ/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Madam+Evstratia+Cicirya.jpg" width="320" /></a>Gökçeada'ya gitmeden önce hazırlık yaptığınızda, adanın bazı spesiyalitelerinin anlatıla anlatıla bitirilemediğini öğreniyorsunuz. Bunlardan ilki "cicirya". Biraz yağlı bir hamurda peynirli, kekikli bir pizza diye düşünebilirsiniz bu yemeği. Biz bu yerel lezzeti Zeytinliköy'deki Madam Evstratia isimli yerde tattık. Aile üyelerinin işlettiği bu küçük amatör mekanda, ciciryanın ardından kalp şeklinde kireçte kabak tatlısı tattık bir de. Yerel bir lezzet değil ama onu da tavsiye ederim biraz kilo almayı göze alabilirseniz.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxMfX3FlQpSpFHGzI6bXXWbtLXgYEy-bhexhTy95zmT2Jh6_r3oPPeOXYmhRLNVGGLW_8YU2G38xVAUgg2kw07rVVp-FF3VLfJ5IK4IkM2CB_t3WowjjtLtqC8kNHgRg5B2rnPrN0EWJI/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Mina+Hardal.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="495" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxMfX3FlQpSpFHGzI6bXXWbtLXgYEy-bhexhTy95zmT2Jh6_r3oPPeOXYmhRLNVGGLW_8YU2G38xVAUgg2kw07rVVp-FF3VLfJ5IK4IkM2CB_t3WowjjtLtqC8kNHgRg5B2rnPrN0EWJI/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Mina+Hardal.jpg" width="206" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaOzmapeVxULwB0zKEK5V05I4KMJwcAgBmE1_pklmqjLVllpruMwqfZMlKwH_N-f4znfDzNlzCZ0y2rYxHqBuVmQm64Bp57u9xUrhOjF7-URckbMwp602PySIN31cZp-ijahVGI7xqqSE/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Mina.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="458" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaOzmapeVxULwB0zKEK5V05I4KMJwcAgBmE1_pklmqjLVllpruMwqfZMlKwH_N-f4znfDzNlzCZ0y2rYxHqBuVmQm64Bp57u9xUrhOjF7-URckbMwp602PySIN31cZp-ijahVGI7xqqSE/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Mina.jpg" width="190" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
İmroz'un bir başka yerel tadı sakızlı muhallebi. Bunu birkaç yerde denedik ama en güzeli Zeytinliköy'deki iki Rum hanımın işlettiği Mina Cafe'deydi. Ara bir sokakta olmasına rağmen, adanın en rağbet gören kafesi de burası gördüğümüz kadarıyla. Bir de, kafenin tam karşısında biz gittiğimizde daha henüz tam da açılmamış bir dükkan vardı, oradan aldığımız hardalı da çok tavsiye ederim. İstanbul'a döndükten sonra neden sadece bir kavanoz aldık diye dövündüm doğrusu... </div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6RxbclijiFlIBvvtK4_VHKlOS-P8TcXograJZOgBy9QccDjohu0z4P7ANXtZquQSd0yyNK1aRt2ZJeaUOGUm65pkHa0z2cuvTILdC3ZLcp1KP8JTbyj6a1WTCMqCe4RM08eXfRNCw9vE/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Mina+Sak%25C4%25B1zl%25C4%25B1+Muhallebi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="535" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6RxbclijiFlIBvvtK4_VHKlOS-P8TcXograJZOgBy9QccDjohu0z4P7ANXtZquQSd0yyNK1aRt2ZJeaUOGUm65pkHa0z2cuvTILdC3ZLcp1KP8JTbyj6a1WTCMqCe4RM08eXfRNCw9vE/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Mina+Sak%25C4%25B1zl%25C4%25B1+Muhallebi.jpg" width="222" /></a></div>
Bir de yerel lezzet olarak oğlak çevirmeden bahsediliyor. Tabii ki onu da deneyelim dedik Ayışığı Çamlık Restoran isimli bir yerde. Ama artık bizim gittiğimiz zamana mı denk gelmedi, yoksa malum bir yeri anlatırken abartma eğiliminden midir, bildiğiniz kuzu tandır tadında bir şeydi yediğimiz.<br />
<br />
Ve tabii ki Efibadem kurabiyeleri. Merkezdeki Meydani Pastanesi'nde satılan bu bademli kurabiyeler hakikaten anlatıldığı kadar var. Ben kurabiye meraklısı değilimdir hiç, ama bunlardan avuç avuç yiyebilirim, o kadar lezzetli. Eğer Gökçeada'dan birilerine hediye almak istiyorsanız, bence doğru tercih bu kurabiyeler olur.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtC2GQx2ZLIH5V7vq03Td127iGl_mbPu4JK6PtFFUm1C0DzgdsQzFQo1QnGjVuuKwj899-JVymqR11y3sBMsqWNUaWR2WBVOb9oKZz05_FuAebKJl1HNoebehOmOEWGhYa6iQ5XW4fNgI/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Zeydali+Otel-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtC2GQx2ZLIH5V7vq03Td127iGl_mbPu4JK6PtFFUm1C0DzgdsQzFQo1QnGjVuuKwj899-JVymqR11y3sBMsqWNUaWR2WBVOb9oKZz05_FuAebKJl1HNoebehOmOEWGhYa6iQ5XW4fNgI/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Zeydali+Otel-3.jpg" width="320" /></a></div>
Gelelim konaklama mevzuuna: adada konaklanabilecek otel, pansiyon bolca mevcut ama birçoğunun, ya otantik ama sıkış pıkış ya da geniş ama adanın dokusu ile hiç örtüşmeyen beton yığını şeklinde olduğunu belirtmem lazım. Biz gitmeden önce tabii ki nerede kalabileceğimizi epey araştırdık ve kararımızı, alternatiflere göre daha pahalı olan Zeydali Otel'den yana kullandık.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCJLSvdv28s01M5OQeLa1gUWMCu-6n9ZOCJZ9AlgFhqABPmnmtxT5-0pqSE-QdfkigntOOxO9ltvYp8_jE1GuHqKjLQY17hiqmrMZvnduKWXwenQPRrmgYezrpK0sjVJWcMt_Z1u3pIBE/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y+Zeydali+Otel+Kahvalt%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCJLSvdv28s01M5OQeLa1gUWMCu-6n9ZOCJZ9AlgFhqABPmnmtxT5-0pqSE-QdfkigntOOxO9ltvYp8_jE1GuHqKjLQY17hiqmrMZvnduKWXwenQPRrmgYezrpK0sjVJWcMt_Z1u3pIBE/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y+Zeydali+Otel+Kahvalt%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a>Gökçeada'ya varınca, doğru bir karar verdiğimizi teyid ettik açıkçası: Zetinliköy'ün meydanında, zevkle ve özenle döşenmiş, köyün doğası ve dokusuyla örtüşen, küçük ama profesyonelce yönetilen, hizmet anlayışının güçlü olduğu bir butik otel burası. Sabah uyanıp, odanın küçük balkoncuğundan köyün meydanının günün ilk ışıklarındaki tenhalığını seyretmek, yöre ürünleriyle hazırlanmış zengin kahvaltısını tatmak gerçekten büyük keyif.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3yPo2lTPwSPxtd7TxdEZLcN4ErtjSB24r22wEoXCQ1g6csANSMDnm7tI_93nc9_gK21J19tUqHPkzspN-BlBJCn5bu19NZqN7kE9T1-3neOrHmNY76g7HqCxLqYgvLTUmL-5XiYONURc/s1600/Zeytinlik%25C3%25B6y-19.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3yPo2lTPwSPxtd7TxdEZLcN4ErtjSB24r22wEoXCQ1g6csANSMDnm7tI_93nc9_gK21J19tUqHPkzspN-BlBJCn5bu19NZqN7kE9T1-3neOrHmNY76g7HqCxLqYgvLTUmL-5XiYONURc/s320/Zeytinlik%25C3%25B6y-19.jpg" width="320" /></a></div>
Ama bu otel, her şeyden öte, Gökçeada hakkında yazılmış kitapları sergilemesi ile benim takdirimi kazandı. İstanbul'daki kitapçılardan bulunması zor olan adayı anlatan kitaplar görünür bir köşede duruyor ve benim gibi meraklılardan biriyseniz, satın almak isterseniz, sizi hemen merkez ilçedeki Sezin Kitabevi'ne yönlendiriyorlar.<br />
<br />
Yolunuz mutlaka Sezin Kitabevi'ne düşsün... Ve mutlaka Deniz Kavukçuoğlu'nun "Hüzün Adasında Bir Köy: Gökçeada-Bademli" isimli kitabını ve Rıdvan Yurtseven'in "Gökçeada Sıradan İnsanların Öyküleri" isimli kitabını edinin. Bu kitapları okumadan, adanın yakın tarihindeki acıları bilmeden Gökçeada'yı tanımak, anlamak, sevmek mümkün değil... Ben o acılardan bahsetmek istemedim anlatırken burayı ama o acılar, utançlar, ayıplar bilinmeden Gökçeada'yı da anlatmak aslında pek mümkün değil.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4AGpCOPfsaQjLnc_IzqZnCQS_u0VQXRemHZMXNoNlCm7EtGSnWOuOjUSzDC121KLX_-Q00s86tn9F0TI8BVtDcXa3sNjI49XuGQg7jcf1p1AbAqcUs1lra-xri3pPtWLYZdEgLIe5ZKQ/s1600/Kalek%25C3%25B6y+Liman%25C4%25B1-5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="701" data-original-width="1024" height="219" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4AGpCOPfsaQjLnc_IzqZnCQS_u0VQXRemHZMXNoNlCm7EtGSnWOuOjUSzDC121KLX_-Q00s86tn9F0TI8BVtDcXa3sNjI49XuGQg7jcf1p1AbAqcUs1lra-xri3pPtWLYZdEgLIe5ZKQ/s320/Kalek%25C3%25B6y+Liman%25C4%25B1-5.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-71923104004829553592017-07-18T15:21:00.001+03:002017-07-19T08:12:28.355+03:00KUYUCAK: LAVANTA KOKULU KÖY VE BİR YIĞIN ELEŞTİRİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUjtHSHLHALVMPk7m9fUDQHmJtLiT3S21F0c_3EsPPxq63Q6H6uXh0BQwJN4V7nl6xZ9clC111Z6sIS8Ynm6n4oqknc4hVkaWX_ZKTAAo0u6QQkivBRHDq3t_hqmolmUKmq0fuNraEP8U/s1600/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="669" data-original-width="1024" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUjtHSHLHALVMPk7m9fUDQHmJtLiT3S21F0c_3EsPPxq63Q6H6uXh0BQwJN4V7nl6xZ9clC111Z6sIS8Ynm6n4oqknc4hVkaWX_ZKTAAo0u6QQkivBRHDq3t_hqmolmUKmq0fuNraEP8U/s320/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Geçen yazdan bu yana, birçok köşe yazarının ve seyahat blogger'ının "Aix-en-Provence'a ne hacet, artık Türkiye'nin kendi Aix-en-Provence'ı var" temalı yazıları sayesinde, Kuyucak Köyü adı, her ne kadar farklı şehirlerin köyleri olsalar da, Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf"undan sonra yeniden ama bu kez lavanta ile özdeşleşerek hayatımıza girdi. Uçuşan şapkalarla bir öbek lavantanın yanı başında çekilmiş bol filtreli fotoğraflar, ballandırıla ballandırıla anlatılan lavanta çayı, benim gibi birçok lavanta sevdalısını baştan çıkardı ve işte ben de geçen hafta sonu "Lavanta Kokulu Köy" mottosuyla pazarlanan Kuyucak Köyü'ne gittim... O günden beri sinirden, hayal kırıklığından her gece uykularım kaçıyor...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRjcVRWTRfbqO_H0VF_1OGPGZbM1q25f4b4eMa6f-KcjGkWgwcGmdEw6BG13l4f3ue5eXuayUpGi_TsDJs6evxKyp9sItGik-57QvhHEvHPhZ2en2HWIxCD12bvH6mFy7-iiMJjis2tB8/s1600/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="693" data-original-width="1024" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRjcVRWTRfbqO_H0VF_1OGPGZbM1q25f4b4eMa6f-KcjGkWgwcGmdEw6BG13l4f3ue5eXuayUpGi_TsDJs6evxKyp9sItGik-57QvhHEvHPhZ2en2HWIxCD12bvH6mFy7-iiMJjis2tB8/s320/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Kuyucak Köyü Isparta'nın, azıcık rüzgarda göz gözü görmez bir tozla kaplanan köylerinden biri... Etrafta uçsuz bucaksız olmasa da, evet, tabii ki lavanta tarlaları var. İlk kez tarlada lavanta görüyorsanız, ilginç; yok daha önce gördüyseniz o zaman sadece mor öbekler ve güzeller... Bunun dışında ise, sadece ve sadece hoyrat bir "tüketme" var bu köyde... insanın içini acıtan bir hoyratlıkta hem de...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSBbHpXGgdCOoo86jaCxWKVumdhRsGd306Pjvdi89e4rdh8FNeb98ht4HzeBv99SJJkDkx4qiBmKmFBJ7kWTH9DbFvmsZJ-6g4lX68KOE0Fr-G83YJQJCbDHNxfBxJAeozzZNPCi5NrEA/s1600/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSBbHpXGgdCOoo86jaCxWKVumdhRsGd306Pjvdi89e4rdh8FNeb98ht4HzeBv99SJJkDkx4qiBmKmFBJ7kWTH9DbFvmsZJ-6g4lX68KOE0Fr-G83YJQJCbDHNxfBxJAeozzZNPCi5NrEA/s320/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-4.jpg" width="212" /></a></div>
Köylü yılın sadece belli günleri gelen turistler için neyi var neyi yoksa, koymuş ortaya. Her evin önünde derme çatma bir tezgah, tezgahlarda hepsi ya mor ya pembe bir örnek plastik şişe, lavanta kolonyası diyorlar içindekine, doğrudur zahir... hiçbir albenisi olmayan tezgahlar, kurutulmuş lavanta demetleri ve lavanta taçları en doğalları ve en güzelleri satılanların... her evin önünde ziyaretçilere "gel gel" yapan birileri... hoş, tezgahlara ulaşmak da ancak köyün daracık tek sokağına sağlı sollu park etmiş turist araçlarını geçebilirsen mümkün... Bazı tarlalarda, köylü bir tabela koymuş, bir kapı parçası, birkaç kurdele... mizanseni hazırlamış fotoğraflar için...<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi73c52PygT7XxEv-TyvZJGxRcExXCUh1b4kjLaDQhNTkBl5SoLfcZcNponGxevka3DD0rXrzJRCC6lkf0H76OulgQ81eJADh8EkpCMj4X_DHAzvTUnVd29irODMdGqMkowvUlUohRCBeI/s1600/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC+Lavantal%25C4%25B1+Dondurma.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi73c52PygT7XxEv-TyvZJGxRcExXCUh1b4kjLaDQhNTkBl5SoLfcZcNponGxevka3DD0rXrzJRCC6lkf0H76OulgQ81eJADh8EkpCMj4X_DHAzvTUnVd29irODMdGqMkowvUlUohRCBeI/s320/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC+Lavantal%25C4%25B1+Dondurma.jpg" width="320" /></a>Bir köylü kızı çıkıyor, önce ezberlediklerini anlatıyor, lavanta neye iyi gelir... arada soru sormak yok, sakın... sorarsan kızcağız unutuyor, sil baştan yine başlıyor, ezberlemiş çünkü, anlattığının ne olduğunu kendi anlıyor mu, korkarım hayır.... Ünlü lavanta çayı ise, bildiğin kağıt bardakta, bardağın boyundan uzun üç sap lavanta, üzerine de sıcak su, o kadar... yemek istiyorsan, gözleme de gözleme... haa, bir de içinde lavantalar olan lavanta dondurması var, plastik bir kapta, plastik kaşıklarla... özen mi? onu hiç arama...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm0wgoLJO5fX7_kRUaFPNPMaYoGN2BV-aFfacfz807Ern8XaF3qSfCaD22x7SqzbOCMtGnoJ30tHZwoKRwtUPC3sSls2Cu0hwCnFcNVH4-bjcCUuOPgj9QIJwjVW9fWcNQucvSq3Wsc0w/s1600/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm0wgoLJO5fX7_kRUaFPNPMaYoGN2BV-aFfacfz807Ern8XaF3qSfCaD22x7SqzbOCMtGnoJ30tHZwoKRwtUPC3sSls2Cu0hwCnFcNVH4-bjcCUuOPgj9QIJwjVW9fWcNQucvSq3Wsc0w/s320/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-8.jpg" width="240" /></a></div>
Turistler... hepsi yerli... 2 amaçları var: selfie çektirmek ve çekirge sürüsü gibi lavantalı ürün almak, birbirini iterek kakarak, ne aldığına çok da dikkat etmeyerek, bağıra bağıra pazarlık ederek... hatta bir çoğunun da hedefi, köylünün özene bezene büyüttüğü, tek gelir kaynağı olan lavantaları kökünden çeke çeke toplamak, lavantayı bedavaya getirmek... ortamı yaşayayım, bir deneyim edineyim, burayı içime çekeyim diye bir dert yok... selfie var mı lavantalar arasında? cevap evetse, Kuyucak gezilmiştir....<br />
<br />
Okuduğuma göre, 2016 yılında valiliğin desteği olmuş bu lavanta girişimine... O günün haberleri, köylüye eğitim verildi diyor, yazarlar, ünlü dijital dünya fenomenleri tanıtım için davet edildi diyor... Herkes burayı konuştuğuna göre, "fenomenler" işini yapmış belli, ama verilen eğitimin ne işe yaradığını ben şahsen göremedim, hissedemedim bile... Bilmiyorum, Isparta'daki İl Turizm ve Kültür Müdürlüğü'nün işleri çok mu başlarından aşkındır da, köylünün kendi naif çabasıyla başlattığı bu lavanta işine sürdürülebilir bir destek vermez, veremez? Ya da Kuyucak'ın bağlı olduğu belediyenin bu kadar ses getiren bir girişimi geliştirmeye ayıracak zamanı mı yoktur? Şu köyün girişine, çıkışına ziyaretçilerin arabalarını park edecek küçük bir alan yapmak bozkırın içinde imkansız mıdır? İlla her araba geçişinde köyün toza dumana bürünmesi şart mıdır? Köylüye "katma değerli hizmet" sunabilmeleri için biraz bilgi, eğitim vermek çok mu maliyetli bir iştir? Şöyle güzel paketlenmiş ürünler, lavantalı ıslak mendil gibi albenili ürünler üretebilmeleri için hadi hibeyi geçtim kredi verebilecek bir kurum da mı yoktur? Belli ki köylü, kendi çabasıyla ancak buraya kadar getirebilmiş, bundan sonrasına destek verecek bir babayiğit yok mudur?...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiu-zIEa1JrVAft3O227oYMF03gsM9iQXAmD1yh6XV3kRXZOHQPBBu5ggPc5Qt_Ncx1CySm7fKOvWT0AV70sWmb1l_OG59X33AhCjRHtImoy4FCSxg_Bfs1pljjLBpsHR1alRkOVad0whE/s1600/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiu-zIEa1JrVAft3O227oYMF03gsM9iQXAmD1yh6XV3kRXZOHQPBBu5ggPc5Qt_Ncx1CySm7fKOvWT0AV70sWmb1l_OG59X33AhCjRHtImoy4FCSxg_Bfs1pljjLBpsHR1alRkOVad0whE/s320/Kuyucak+K%25C3%25B6y%25C3%25BC-3.jpg" width="212" /></a></div>
Peki ya köşe yazarları, blogger'lar? Bu yazarların tek işi burası çok güzel, şurası harika mı demektir sadece? Mübalağa etmek dışında, yok mudur katacakları bir yorum? Yok mudur gerçekleri yazıp bir bilinçlendirme sağlamak görevleri?<br />
<br />
İşte Kuyucak'ı gezdim gezeli, bu deli sorular kafamda... O hoyratlığı hatırladıkça, içim yanıyor.. Göz göre göre, güzelim naif bir girişim elden gidiyor... Bugün akın akın turist gelen lavanta kokulu köyü, korkarım, pek de güzel bir gelecek beklemiyor eğer bazı önlemler alınmaz, eğer köylüye bir destek eli uzanmazsa...<br />
<br />
Ben yine de güzel fotoğraflarla anımsayayım Kuyucak'ı....<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com31tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-61489990340508744632017-05-28T08:09:00.003+03:002017-06-18T13:17:47.387+03:00AKDAMAR: AHH TAMAR....<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSlenbXaD_GNLGUy4mRQWbonwkQZnupNCvrashAtQpd8QOinQ_qBumas-1KTjn9AmsbdiJbF9z-NKVfnFeiPztluRYEeNFRfeUtrE4FaDfUb_daBVyHLr4wt8HXbTN0MOPFq0WfNlSqjQ/s1600/Akdamar+Kilisesi-43.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="664" data-original-width="1024" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSlenbXaD_GNLGUy4mRQWbonwkQZnupNCvrashAtQpd8QOinQ_qBumas-1KTjn9AmsbdiJbF9z-NKVfnFeiPztluRYEeNFRfeUtrE4FaDfUb_daBVyHLr4wt8HXbTN0MOPFq0WfNlSqjQ/s320/Akdamar+Kilisesi-43.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhnUpLiT3Mf2wfY-6DsF5cnGu7XFHNZ0I1x234in_xDo2Piq3c0RGhCq95TCkGNV44m1TiJR9clKQXO5wP2SqsE1QioPeiUdQ6Lea9UtzS9qbIRILmBhUhYoIxNryQ6T08yo4P8u7_3EI/s1600/Akdamar+Adas%25C4%25B1-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="510" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhnUpLiT3Mf2wfY-6DsF5cnGu7XFHNZ0I1x234in_xDo2Piq3c0RGhCq95TCkGNV44m1TiJR9clKQXO5wP2SqsE1QioPeiUdQ6Lea9UtzS9qbIRILmBhUhYoIxNryQ6T08yo4P8u7_3EI/s320/Akdamar+Adas%25C4%25B1-1.jpg" width="212" /></a><span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Tevekkeli değil
bu yörede deniz diyorlar Van Gölü’ne… Uçsuz bucaksız bir mavilik, duru, yalnız,
sakin ama hemen hırçınlaşmaya hazır… Çevresinde sıra sıra dağlar, tepeler, öyle
ufku kapatacak kadar ulu değil ama ıssızlığıyla, güneşe perde bulutların
gölgeleriyle bir başka heybetli… İnsanın tenine dokunan bir hüzün, en kızgın
güneşin altında bile içini ürperten bir serinlik etrafta….<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Ve işte bu
deniz-gölün ortasında adalar… En ünlüsü Akdamar… isminden cismine sürekli bir
tartışma konusu olan, ama o yapay gündemleri bir kenara bırakınca, sadece, maviyle
mevsim renklerinin raks ettiği bir cennet…..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjj0f8xADUkU4TViMYne124c7zE8LQPLt9a_H9rR6QmzhOr8jvIIzbk1BKceNGBaUBeR_4mONEy2xKhGFFW6fuW6TrZ9sKQKMm-EgjySzW6MhiOHlbu8VsTdD4cLmeh_KNVuiYwm5Fiy34/s1600/Grand+Deniz+Restaurant-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjj0f8xADUkU4TViMYne124c7zE8LQPLt9a_H9rR6QmzhOr8jvIIzbk1BKceNGBaUBeR_4mONEy2xKhGFFW6fuW6TrZ9sKQKMm-EgjySzW6MhiOHlbu8VsTdD4cLmeh_KNVuiYwm5Fiy34/s320/Grand+Deniz+Restaurant-8.jpg" width="320" /></a></div>
İşte sizi bugün
bu cennete davet ediyorum… Önce, gelin, Van’ın Gevaş ilçesine gidelim… Sahilde
bir sürü lokanta var ama hadi bu seferlik Grand Deniz Restaurant’ı seçelim… İki
sıra uzun ağacın arasından geçip, sahil boyunca uzanan bölümdeki masalardan
birine oturalım… önümüzde mavinin her tonunda Van Gölü, yazın geldiysek yüzmek
için, güneşlenmek için herşey hazır… yok, ilkbaharsa, hafif bir rüzgar, azıcık
üşüten…. Balık istersek balık, et istersek et, hepsi tazesinden, salata en
organiğinden…. Önce bir karnımızı doyuralım…<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX7XnWWq5bdZLZpeKE94vnBaDqb4z2M9XIrVbscEzHZVlsGwDYkstipwnIUAiB-vmBw5RCt1yx_Lzyjw20yMkxKuvfP0gB-vH9mzTw8xCmp2CysgErO3cWt-t9sPuD02YeU-L7k2uwZVY/s1600/Van+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-39.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="663" data-original-width="1024" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX7XnWWq5bdZLZpeKE94vnBaDqb4z2M9XIrVbscEzHZVlsGwDYkstipwnIUAiB-vmBw5RCt1yx_Lzyjw20yMkxKuvfP0gB-vH9mzTw8xCmp2CysgErO3cWt-t9sPuD02YeU-L7k2uwZVY/s320/Van+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-39.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sonra belli saatlerde kalkan
Akdamar teknelerinden birine atlayalım… Suyu beyaz köpüklerle yara yara
ilerlerken, ciğerlerimiz temiz havayla dolsun, başımız dönsün mavinin
keskinliğinden, teknenin rüzgarıyla dalganan Türk bayrağına baktıkça, memleket
aşkı dolsun içimize, gözümüzde yaşlar biriksin… Ve yavaş yavaş Akdamar Adası belirsin
önümüzde… önce uzaktan bir kaya yığını, üzerinde otlar, çalılar, yaklaştıkça,
tarih tarih kokan…. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYzySqAgYOIKrtIs1lUwgqLAfjim3wFY5T3UUO_eK-Fv-j2tvbQKeSr_pLG08Kd92LMjumVjsYcWar4iUyC6w3eJpRC46EBckqSiQyN69NvcjMjuG9xmYqKPvpGPYrP3qafxBWEeYykN0/s1600/Akdamar+Adas%25C4%25B1ndan+Manzara.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="660" data-original-width="1024" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYzySqAgYOIKrtIs1lUwgqLAfjim3wFY5T3UUO_eK-Fv-j2tvbQKeSr_pLG08Kd92LMjumVjsYcWar4iUyC6w3eJpRC46EBckqSiQyN69NvcjMjuG9xmYqKPvpGPYrP3qafxBWEeYykN0/s320/Akdamar+Adas%25C4%25B1ndan+Manzara.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sonra güzelliği dillere destan Tamar’ı düşünelim, efsaneye
göre adaya adını veren o ünlü Tamar’ı…. Onun aşkı uğruna geceleri yüzerek adaya
gelen, bir gece kızın babası yol gösteren fenerle oynayınca, yolunu kaybeden ve
çok yüzmekten yorulup boğulan, ama boğulmadan önce son sözleri “Ah Tamar” olan
çobanı analım…. Üzülelim çobana, ama bir o kadar da adanın adı Akdamar mı
Ahtamar mı diye yapılan tartışmalara… Ne diye olduğu bilinmez yazık
kapışmalara, üzülelim çok, dertlenelim…. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitMI5eKpChaGwMAIepTmeUei9PUfAQKliYzGQ_d_o4aiwZpvQzH19J26LQWhwxl1qvJrHm0J4NhvJDTIY8EZefwar1E5oiXi8qtAWIkMHGiZO7jbpBdepJ2nkfFAHbNiYiH76MqrIFycQ/s1600/Akdamar+Kilisesi-8.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitMI5eKpChaGwMAIepTmeUei9PUfAQKliYzGQ_d_o4aiwZpvQzH19J26LQWhwxl1qvJrHm0J4NhvJDTIY8EZefwar1E5oiXi8qtAWIkMHGiZO7jbpBdepJ2nkfFAHbNiYiH76MqrIFycQ/s320/Akdamar+Kilisesi-8.jpg" style="cursor: move;" width="320" /></a><span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Yaklaştıkça adaya
daha da, tam 1096 yıldır o topraklarda yükselen ünlü kilise tüm azametiyle
önümüzde belirsin… tekneden inmek için can atalım, hemen yanına gitmek, o kadim
tarihi solumak için acele edelim…. Merdivenleri çıkalım ikişer üçer atlayarak….
Keşiş Manuel’in imzasını taşıyan, dönemin en ünlü sanatçı ve ustalarının
emekleriyle şekillenmiş toprak rengi kilise ve manastırın dış duvarlarında, Davut
Peygamber ile Golyat’ın mücadelesini, Yunus Peygamber’in denize atılmasını,
Adem ile Havva’yı, geyikleri, kuşları, balıkları, asma sarmaşıklarını, üzün
salkımlarını resmeden rölyefleri hayran hayran seyredelim…. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuyh3jTc9eLpQIfyPfmWl09yCEn0fXRYVHQWIbba82KXabkGBro67dkMVTkbcKWom6lrOX_k0vnmkxFmCV0X1FyPQ6uUNA7RhyphenhyphenIjgjT9AMlq9Th-7cAs6K1gVTZLsuEWbyMeH1_VVecvk/s1600/Akdamar+Kilisesi-20.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="645" data-original-width="1024" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuyh3jTc9eLpQIfyPfmWl09yCEn0fXRYVHQWIbba82KXabkGBro67dkMVTkbcKWom6lrOX_k0vnmkxFmCV0X1FyPQ6uUNA7RhyphenhyphenIjgjT9AMlq9Th-7cAs6K1gVTZLsuEWbyMeH1_VVecvk/s320/Akdamar+Kilisesi-20.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">İçimiz titresin
onlara baktıkça, hayal edelim o günleri, o günlerdeki yaşamı, insanları, o aynı
toprakları, aynı geçmişi paylaştıklarımızı… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğer elimizden
gelirse o güzelliklerin önünden ayrılmak, biraz tepelere çıkalım, çok
kimselerin gitmediği tepelere… </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf6hSt6DOJuFxlaMdnuIkBcH2TCR9EF03aX0dXEtirBcaJDrjGJxGIapPz1gWWt-XOQl6GlYt4gVz9A-vQ3ULXhY37AWkbejtkwBd6eKL2QG3pUWROXdFYaohyphenhyphenitPljXnnr-e3P9KODpE/s1600/Akdamar+Kilisesi-9.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="680" data-original-width="1024" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf6hSt6DOJuFxlaMdnuIkBcH2TCR9EF03aX0dXEtirBcaJDrjGJxGIapPz1gWWt-XOQl6GlYt4gVz9A-vQ3ULXhY37AWkbejtkwBd6eKL2QG3pUWROXdFYaohyphenhyphenitPljXnnr-e3P9KODpE/s320/Akdamar+Kilisesi-9.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12pt;">Kiliseyi şöyle çiçekli ağaçların dalları
arasından seyredelim, sağda ve solda maviyi delen motorlar gidip gelsin, tek
onlar bölsün zamanın durmuşluğunu… Ve biz orada, 915’te ilk tuğlaların konuşunu
hayal edelim, 921’de kilisenin bitişindeki kutlamaları, 1113’te manastırın
kuruluşunu, 1895’e kadarki Ermeni Patrikliği zamanındaki törenleri, 1918’de
adanın terkedilişini, yalnızlığını, yavaş yavaş çöküşünü, sonra 2005’te yeniden
dünyaya gelişini, 2007’den itibaren İran’dan Amerika’ya dünyanın dört bir
yanından gelenlere kadim çehresini gururla sunuşunu…. Birden hatırlayalım
kendimizi, ortak tarihe sahip çıkmanın sorumluluğunu hissedelim omuzlarımızda, silkelenelim….</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZmMGzndins-tvrw1pKA01Avx7KwO6Be-ErLBLjlBElj2h4d3xguJCD-Ju-77Bk_309MtNf6JrQIfHmbLgVVYgkrpGTJeTwzQJL5IPOjwfBfP11WbHdJJvhZnxNSHJe-dvd8Lf-Cf5fAQ/s1600/Akdamar+Adas%25C4%25B1ndan+Manzara-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="507" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZmMGzndins-tvrw1pKA01Avx7KwO6Be-ErLBLjlBElj2h4d3xguJCD-Ju-77Bk_309MtNf6JrQIfHmbLgVVYgkrpGTJeTwzQJL5IPOjwfBfP11WbHdJJvhZnxNSHJe-dvd8Lf-Cf5fAQ/s320/Akdamar+Adas%25C4%25B1ndan+Manzara-3.jpg" width="211" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEH_4fWVLyxJu_iWdnCOuVDnmOKq2syxVblhqMFj3UjQgBMTl6aQdzzt2Y5CC21qg8S95HE-Oa_rHZcToNBxlUC4iUI3SlzG9XdPRXGs5BIrkaLihQJ6t-a0jEmx9K_A5L3AVu9f9uSx8/s1600/Akdamar+Camping+Restaurant+Manzara.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; display: inline !important; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="499" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEH_4fWVLyxJu_iWdnCOuVDnmOKq2syxVblhqMFj3UjQgBMTl6aQdzzt2Y5CC21qg8S95HE-Oa_rHZcToNBxlUC4iUI3SlzG9XdPRXGs5BIrkaLihQJ6t-a0jEmx9K_A5L3AVu9f9uSx8/s320/Akdamar+Camping+Restaurant+Manzara.jpg" width="207" /></a><span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 12pt;">Dönüş saatini
kaçırmama telaşı sarsın bizi biraz… ama yine de çay bahçelerinde durup bir Türk
kahvesi söyleyelim şöyle köpüklüsünden, onu içelim… sonra teknemiz gelsin, binelim…
kafamızda binbir düşünce, dönelim evimize… ama artık aynı biz olmadan,
Akdamar’dan bize kalanlarla heybemizde…..</span><br />
<span style="font-size: 12pt;"><br /></span>
<br />
<span style="font-size: 12pt;"><br /></span>
<span style="font-size: 12pt;"><br /></span>
<br />
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: 12pt;"><a href="http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-simdi-tam-zamani-akdamar-40470181" target="_blank">Bu yazının Hürriyet Seyahat ekinde yayınlanan versiyonuna ulaşmak için buraya tıklayın</a></span></div>
</div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-31680537505156638362017-05-06T11:21:00.001+03:002017-05-06T11:21:38.470+03:00KİEV: BAHARDA GEZMEK İÇİN BİR DOLU NEDEN<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg19bTuMZkocaB65ESNdAh11HscL9NvZZtyzvxocwZM3zWpRjupyjeyF3ZJ1YFk45WomM5C2VrZEB5qhYTy5LcFaje6MYZtD9T80vJqP7gVUENQfNvak7yA1KtkYckHrY1NDtP9OCtqcWI/s1600/Pechersk+Lavra+Cave+Monastery-9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg19bTuMZkocaB65ESNdAh11HscL9NvZZtyzvxocwZM3zWpRjupyjeyF3ZJ1YFk45WomM5C2VrZEB5qhYTy5LcFaje6MYZtD9T80vJqP7gVUENQfNvak7yA1KtkYckHrY1NDtP9OCtqcWI/s320/Pechersk+Lavra+Cave+Monastery-9.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Çalışan gezginler için, hafta
sonu ile birleşen resmi tatiller gibisi yok malum…. 1 Mayıs geçti ama önümüzde 19 Mayıs var, hafta sonu ile birleşiyor, 3 günlük tatil oluyor. O zaman oturalım, plan yapmaya
başlayalım. Bu kez önerim Kiev…. Kiev ve tatil henüz birbiriyle çok örtüşen
kavramlar değil bizler için ama aklınızı çelmeye çalışacağım… İşte bu bahar Kiev’e
gitmek için size bir dolu neden....<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX95gh2L16pJGNrxHdo2bAln11bjcA1YeHeP4ZJjgwOdWRk7rO6Mo5ZBpcYrvPVwIIYFurrnzlP7EIMIgeF_AecslOa4Ro9Aib20sijUMxAeCgSjc1x6qXQl9rRa9HVAc0HKkaz5HjmGo/s1600/Obolon+Ev.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX95gh2L16pJGNrxHdo2bAln11bjcA1YeHeP4ZJjgwOdWRk7rO6Mo5ZBpcYrvPVwIIYFurrnzlP7EIMIgeF_AecslOa4Ro9Aib20sijUMxAeCgSjc1x6qXQl9rRa9HVAc0HKkaz5HjmGo/s320/Obolon+Ev.jpg" width="320" /></a>Kiev’in en güzel zamanı bahar…
Bunu ben değil, Kievliler söylüyor….<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Değil vize, pasaport bile olmadan
sadece nüfus cüzdanı ile gitmek mümkün<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
THY’nin günde birkaç kere
İstanbul-Kiev-İstanbul arası uçuşu var, ulaşım kolay<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Airbnb ile günlüğü 50. USD’ye
jakuzili, 3 odalı, mutfağında tost makinasından Çin yemeği çubuklarına herşey
mevcut olan evler kiralamak mümkün </div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Türk lirası gayet değerli (1 TL
7.5 Grivna ediyor)<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyHtQC85AHTCrDly6YIKriq-OygYzA0UsThbnIs50ShY6zCaRNhIBbCEYVakbSUhfRvx0RzHBiPsTSIuZLAHb5RvjB-2YT2ZDMLFYSipKBYoL-HyCS39TJiYapho3aLMEmow6EknPVW4Q/s1600/Lviv+Hand+Made+Chocolate+Cafe-9.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyHtQC85AHTCrDly6YIKriq-OygYzA0UsThbnIs50ShY6zCaRNhIBbCEYVakbSUhfRvx0RzHBiPsTSIuZLAHb5RvjB-2YT2ZDMLFYSipKBYoL-HyCS39TJiYapho3aLMEmow6EknPVW4Q/s320/Lviv+Hand+Made+Chocolate+Cafe-9.jpg" width="212" /></a>4 kişi çorbasından salatasına,
votkasından bifteğine mükellef bir yemek için bile toplamda sadece 30.- USD
ödeniyor, özetle ülke çok ucuz<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Çok lezzetli bir mutfağı var, hem
de bizim damak zevkimize çok uygun. Mantı benzeri “varenky”den, bildiğimiz “çi
börek”e, kapalısı Karadeniz pidesine, açığı ise pizzaya benzeyen “kachapuri”den,
yine mantıyı andıran “khinkali”ye, yemekler çok çok leziz. Bir de Lviv Hand
Made Chocolate isimli bir dükkanı var ki, çikolata severler içinde akıllarını
kaçırabilirler, uyarmadı demeyin…..<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzywudfMha7yI-cPnbHRiVUrs_ID3uRj0utXso5Ps9oYCWA7Jje3i31mojNbzR3YmyhCUmLTFs21s2RC4CKN1iWnvZmicffsbe9z6mEPi0HS97weBSgyzFYiwubgUuSBSkoCrfhtsenbU/s1600/Kureni+Restaurant+Vareniki.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzywudfMha7yI-cPnbHRiVUrs_ID3uRj0utXso5Ps9oYCWA7Jje3i31mojNbzR3YmyhCUmLTFs21s2RC4CKN1iWnvZmicffsbe9z6mEPi0HS97weBSgyzFYiwubgUuSBSkoCrfhtsenbU/s200/Kureni+Restaurant+Vareniki.jpg" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKLGvKFtxzJLKK00fkaZ6heqP6J0jOGI6su1kSaRQH8Hf5DXf6NpZ0lV9Y3FVvbciTRiC_Bl0OTMwSP87rLE6TbQTPKEQ-yhyphenhyphen6Iz3wHcT9Xm-VHCNcvCW9ht0lYr615K3wv5dUjIPutn4/s1600/Pirogovo+A%25C3%25A7%25C4%25B1k+Hava+M%25C3%25BCzesi-25.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKLGvKFtxzJLKK00fkaZ6heqP6J0jOGI6su1kSaRQH8Hf5DXf6NpZ0lV9Y3FVvbciTRiC_Bl0OTMwSP87rLE6TbQTPKEQ-yhyphenhyphen6Iz3wHcT9Xm-VHCNcvCW9ht0lYr615K3wv5dUjIPutn4/s320/Pirogovo+A%25C3%25A7%25C4%25B1k+Hava+M%25C3%25BCzesi-25.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Çok etkileyici müzeleri var: <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9Z4NjgC6wKXO9xYk2P7U5lzEDpTp4HjFsCaYJOe6-obUyThr2VA1iJfYtVUwTdcWvqPivPxC0dr_28EBYge89iYZ0PtNFifI3uPVyNOiHODi9PnNsiHmtku1Nsg3SpvS41e9TC8leMrw/s1600/National+Museum+of+the+History+of+Ukraine+in+the+Second+World+War-15.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9Z4NjgC6wKXO9xYk2P7U5lzEDpTp4HjFsCaYJOe6-obUyThr2VA1iJfYtVUwTdcWvqPivPxC0dr_28EBYge89iYZ0PtNFifI3uPVyNOiHODi9PnNsiHmtku1Nsg3SpvS41e9TC8leMrw/s320/National+Museum+of+the+History+of+Ukraine+in+the+Second+World+War-15.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Nükleer santral gerçeklerini
öğrenmek isteyenler için hayli iç acıtan Çernobil Müzesi;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Savaşın acısını ve acımasızlığını
unutmamak isteyenler için 2. Dünya Savaşı Müzesi; <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuktIQlhDVdEg_UtybSytEj6xBwzhQkUmn3_ClTIbRavJv0JdKHwcrc8DrM8CxNQMS3kZvFDPFkBq81JW34tWa4_jotvdbCxW6mbZ9xfn6vKk5DCuy9Q-RLpuhw35JbkFInm2IsV1aXyY/s1600/National+Museum+of+Natural+History-17.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuktIQlhDVdEg_UtybSytEj6xBwzhQkUmn3_ClTIbRavJv0JdKHwcrc8DrM8CxNQMS3kZvFDPFkBq81JW34tWa4_jotvdbCxW6mbZ9xfn6vKk5DCuy9Q-RLpuhw35JbkFInm2IsV1aXyY/s320/National+Museum+of+Natural+History-17.jpg" width="320" /></a>Çocuklarına doğayı öğretmek
isteyenler için, içinde mamut iskeletlerinden her türlü minerale, bölgedeki tüm
hayvan türlerinden bitki türlerine gez gez bitmez çok zengin bir içeriği olan
Ulusal Doğal Tarih Müzesi; </div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtAWgkmHqFvwlXHO18QGdVtez5Ai1W3PvqBJp6fm2uw06g0pBSKPe0CzvB4l6hvverVlzcEoCpXzoarf1y_m5NQOw9FEGzANQ-sUXHqR7KBUZjZ9tHVV-aaNQhCfa6DY1ckqpmiDERmso/s1600/Pirogovo+A%25C3%25A7%25C4%25B1k+Hava+M%25C3%25BCzesi-36.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtAWgkmHqFvwlXHO18QGdVtez5Ai1W3PvqBJp6fm2uw06g0pBSKPe0CzvB4l6hvverVlzcEoCpXzoarf1y_m5NQOw9FEGzANQ-sUXHqR7KBUZjZ9tHVV-aaNQhCfa6DY1ckqpmiDERmso/s320/Pirogovo+A%25C3%25A7%25C4%25B1k+Hava+M%25C3%25BCzesi-36.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Hem açık havada eğlenceli bir gün
geçirmek hem de Ukrayna’nın kırsal yaşamının tarihçesini merak edenler için
Avrupa’nın en büyüğü olan Pirogovo Açık Hava Müzesi. Hele bir de yel
değirmenlerini fotoğraflamayı sevenlerdenseniz, tam yeri. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHHN9nc9ShY7vDUh832-rjlQPA4h3nLtTqQqYIcssxNEMwUNO7UkGXiSJ9GoC459Cneu8J9-abdOe5L88-DyfyEkJlkp4ADPxTHx2VLRmPlI9FQsWV1gQQdVJLihq_c0jz4L4qN6poOqs/s1600/National+Center+of+Folk+Culture+Ivan+Honchar+Museum-4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHHN9nc9ShY7vDUh832-rjlQPA4h3nLtTqQqYIcssxNEMwUNO7UkGXiSJ9GoC459Cneu8J9-abdOe5L88-DyfyEkJlkp4ADPxTHx2VLRmPlI9FQsWV1gQQdVJLihq_c0jz4L4qN6poOqs/s320/National+Center+of+Folk+Culture+Ivan+Honchar+Museum-4.jpg" width="320" /></a>Ülkenin politik tarihiyle
ilgilenenler için Taras Shevchenko Müzesi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Etnoğrafya meraklıları için Ivan
Honchar Müzesi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bukovski okurları için, yaşadığı
evi gezebilmek adına Bukovski Müzesi</div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-yjBalKAj-_Dpje_4h2d26wtOXob6iKtLXXA4EC69wV083e1amdVqk0UhqYA1-wYZ6vFzOps_YeQ-DXU0EEFluxdeLavhnYxIlDmtn_FbSbijg0gHwgo3meBULHXoAOQLw7BivQwQLoI/s1600/Pechersk+Lavra+Cave+Monastery-6.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-yjBalKAj-_Dpje_4h2d26wtOXob6iKtLXXA4EC69wV083e1amdVqk0UhqYA1-wYZ6vFzOps_YeQ-DXU0EEFluxdeLavhnYxIlDmtn_FbSbijg0gHwgo3meBULHXoAOQLw7BivQwQLoI/s320/Pechersk+Lavra+Cave+Monastery-6.jpg" width="212" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Şehir manzarası muhteşem…
Pechersk Lavra isimli, yer altı tünellerinde manastırların olduğu yerden gün
batımında, pembeleşmiş ışıkların altında parıldayan altın soğan kubbeleri
seyretmek çok etkileyici, bonusu ise, tabii meraklısıysanız, tünellerdeki rahip
mumyalarını görmek olabilir. Biraz klostrofobik bir deneyim ama, deneyim
deneyimdir…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Montmartre özlemini Kiev’de de
gidermek mümkün. Andreevsky Spusk sağlı sollu seyyar satıcıların tezgahlarında
binbir çeşit turistik eşya sattığı ve ressamların da tablolarını sergilediği
bir sokak. Tam bohem bir ortam. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheUQBKtWw6-Yor_opCWqAE0nWYPvAeBZ2ajeY-4vjUiOXZQX-L4yT19vPa2NKONZEByVVv0oqzIblyxGega1xJuE2BHcXMSXp_svsfneUinRdVV07u0ZCjlJzR0E7ujWemG9jUZlLv7j0/s1600/Andreevsky+Spusk-4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="136" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheUQBKtWw6-Yor_opCWqAE0nWYPvAeBZ2ajeY-4vjUiOXZQX-L4yT19vPa2NKONZEByVVv0oqzIblyxGega1xJuE2BHcXMSXp_svsfneUinRdVV07u0ZCjlJzR0E7ujWemG9jUZlLv7j0/s200/Andreevsky+Spusk-4.jpg" width="200" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8uYAOf45i1nP-My9UDEwZNd7FD9VjSVbrh2uIDE-vwU-_HglqSRucnK1MjVxVZUl6Qa3iNnVD4IDXMeXLrDLxyG9cutk3Ij_UiePkPRjabI1k-1xPxr7LJZfE4D2jUECqKcCkFAhL624/s1600/Andreevsky+Spusk-10.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8uYAOf45i1nP-My9UDEwZNd7FD9VjSVbrh2uIDE-vwU-_HglqSRucnK1MjVxVZUl6Qa3iNnVD4IDXMeXLrDLxyG9cutk3Ij_UiePkPRjabI1k-1xPxr7LJZfE4D2jUECqKcCkFAhL624/s320/Andreevsky+Spusk-10.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOQB_LTB0H0Tk7hz_Wzb3qbu7OaCaEL_02GYxpAfvOmceOBeQ_oaNaTG9iR2_74ZZy5Vu0r-adSi7uoq3Gnhd7hwBQOqbE8Dn3Jf-uSE2mxQq3b20_31GxOVz-9sFySBhZKhRdWmpfvkk/s1600/Kiev+Sokaklar%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOQB_LTB0H0Tk7hz_Wzb3qbu7OaCaEL_02GYxpAfvOmceOBeQ_oaNaTG9iR2_74ZZy5Vu0r-adSi7uoq3Gnhd7hwBQOqbE8Dn3Jf-uSE2mxQq3b20_31GxOVz-9sFySBhZKhRdWmpfvkk/s320/Kiev+Sokaklar%25C4%25B1.jpg" width="203" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
Şehirde birden bire karşınıza çıkan duvar resimleri her biri adeta sanat eseri</div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
Şehirde ağaç kesmek yasak, 2 tane
kocaman park ve 1 tane de Botanik Bahçesi var, yeşile gönül verenler için ideal
şehir.<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrFEMo_qp1pV8cqWEXcVc5Q5MiwFbJjvjDF6RVLWpFPWYe8pmrx4reamh7Rn10b0IlJqxmxq4O4QBVD-810HiLbfodRaatz0sfEfwwy8nNK0rlbGxK0Y_-CxeOax5vj3YZlru7u0aZZsw/s1600/Kiev+Sokaklar%25C4%25B1-15.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrFEMo_qp1pV8cqWEXcVc5Q5MiwFbJjvjDF6RVLWpFPWYe8pmrx4reamh7Rn10b0IlJqxmxq4O4QBVD-810HiLbfodRaatz0sfEfwwy8nNK0rlbGxK0Y_-CxeOax5vj3YZlru7u0aZZsw/s320/Kiev+Sokaklar%25C4%25B1-15.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yok bunlar yetmez, ben illa
alışveriş de yapacağım diyorsanız, o zaman istikamet Khreshchatky Caddesi,
burada Gucci’sinden Prada’sına her marka mevcut. Yok bunlar bütçemi aşar
derseniz, o zaman caddenin sağını ve solunu birbirine bağlayan alt geçitlere
alalım sizi, orada da envai çeşit, daha makul fiyatlı dükkanlar var. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="margin-left: 18.0pt; mso-add-space: auto; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="margin-left: 18.0pt; mso-add-space: auto; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-5Ho8prbQklggy28pFrXieeDnNDTLajqzhzenerJrG9CVdC1UYSqqxkQp4pUwEhnc6fxUdNvcLRhNBs_R6aK6-DjX4lSWIn4gzCYoxnSWuZBLTjYK8-sxnlUC9QW7Hh8iqFce-L4jPFI/s1600/Kiev+Sokaklar%25C4%25B1-32.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-5Ho8prbQklggy28pFrXieeDnNDTLajqzhzenerJrG9CVdC1UYSqqxkQp4pUwEhnc6fxUdNvcLRhNBs_R6aK6-DjX4lSWIn4gzCYoxnSWuZBLTjYK8-sxnlUC9QW7Hh8iqFce-L4jPFI/s320/Kiev+Sokaklar%25C4%25B1-32.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/baharda-kieve-gitmek-icin-12-neden-40433753" target="_blank">Bu yazının Hürriyet Seyahat'te yayınlanan versiyonuna buradan ulaşabilirsiniz</a></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="margin-left: 18.0pt; mso-add-space: auto; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="margin-left: 18.0pt; mso-add-space: auto; text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-53082643103374499872017-02-10T21:55:00.001+03:002017-02-10T21:55:04.837+03:00CHICAGO: TEK BİR AKTİVİTE İLE ŞEHRİ TANIMA ÇABALARI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO0sXcZc3gWxo6o481UPRRoNUoMwsdAoNZgaS5ToFlzfh93xKBX52pLpzR6he9NnezJMCzyYCLxyLzYjWUgnY4Qedi1g0Qmwzv6JDpTi5kkgLgKJZmbkdKXJhyaFIUcWX2xTp5Z5kwEhI/s1600/4352.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO0sXcZc3gWxo6o481UPRRoNUoMwsdAoNZgaS5ToFlzfh93xKBX52pLpzR6he9NnezJMCzyYCLxyLzYjWUgnY4Qedi1g0Qmwzv6JDpTi5kkgLgKJZmbkdKXJhyaFIUcWX2xTp5Z5kwEhI/s320/4352.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
Temmuz'un en sıcak günlerinden biri.... Sabahın daha 8:00'i olmasına rağmen Chicago yanıyor adeta... O yüksek gökdelenler var olan azıcık rüzgarı bile kesiyor, adeta nefessiz kalmış şehir.... Ve bizim üzerimizde, yün çoraplar, t-shirt üstü polar, ayağımızda kalın spor pantalonlar, daha şehir uyanmamış ve önümüzdeki 5-6 saatlik zaman dilimini nasıl geçireceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yok... İşte böyle tanıştık biz Chicago'yla...<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQEtgymRg6DP4I-T5fPcgcrMi1zomL3rToAX3Xuf_BJTD-6uER8kJWWQfaFn8od3cZ8khX2FRCYmwmaBWpFLOgpjdG2m2auyVnjldFXllEeM9aaLihxaGKGnZgWGit3IXWbbPQN_tWHT4/s1600/4362.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQEtgymRg6DP4I-T5fPcgcrMi1zomL3rToAX3Xuf_BJTD-6uER8kJWWQfaFn8od3cZ8khX2FRCYmwmaBWpFLOgpjdG2m2auyVnjldFXllEeM9aaLihxaGKGnZgWGit3IXWbbPQN_tWHT4/s320/4362.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /><div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrcA4XjmMeEufXBWOo0cfzzXaysABnhT-TQ12dSQZTN7azO8sEFjawXMcIJM0z-ME5HcLIf1u_HivLqtKIuDdEVJBQLxId6gNhyWyFtrHbB5TRIXi_y_yFQKFjJPHfK2OURnrGPJfGk9E/s1600/4237.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrcA4XjmMeEufXBWOo0cfzzXaysABnhT-TQ12dSQZTN7azO8sEFjawXMcIJM0z-ME5HcLIf1u_HivLqtKIuDdEVJBQLxId6gNhyWyFtrHbB5TRIXi_y_yFQKFjJPHfK2OURnrGPJfGk9E/s320/4237.jpg" width="205" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDCjhLhAFgujTlGUce7iVunCgfs31xG9XZwz2J2NVokLgLPrjTru4G3el-N6BRUtGabqNWDgXpNQo6zkNubmKnURTsgEowwoXXhKgE6jrhCplqdIwHOxGMFiqGBOIqdWDH9c_s8_bZjz0/s1600/4258.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDCjhLhAFgujTlGUce7iVunCgfs31xG9XZwz2J2NVokLgLPrjTru4G3el-N6BRUtGabqNWDgXpNQo6zkNubmKnURTsgEowwoXXhKgE6jrhCplqdIwHOxGMFiqGBOIqdWDH9c_s8_bZjz0/s320/4258.jpg" width="212" /></a><div style="text-align: center;">
Farketmiş olacağınız üzere, ideal şartlarda olmadı tanışmamız. Alaska'da oldukça yorucu geçen 10 günlük bir geziden İstanbul'a dönerken, aktarmamız Chicago'daydı ve yaklaşık 10 saatlik bir bekleme süresi olunca, biz de şehri gezelim demiştik. Artık planlama yapmaktan yorulduğumuzdan mıdır nedir, ne 6 saatlik uçuş sonrası ne kadar yorgun olabileceğimizi öngörebilmiştik, ne iki eyalet arası 20 derecelerdeki ısı farkını akıl edebilmiştik, ne de Chicago Havalimanı'nda 11 Eylül olaylarından bu yana bagaj emanet hizmeti olmadığını öğrenebilmiştik. </div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9sqzhjKnzS7X13J55W9TNBy-KQ7LnyX_bRsxCg7Z34sSjw8-5ez_-3PmjA9PT0af2VFW2ya0DBm2M6wcQf23W9s48sRD8qycFfa8bePVM6PpRKH4jgclPPGzkBBtAyKb81Zq3rmwJBE8/s1600/4256.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9sqzhjKnzS7X13J55W9TNBy-KQ7LnyX_bRsxCg7Z34sSjw8-5ez_-3PmjA9PT0af2VFW2ya0DBm2M6wcQf23W9s48sRD8qycFfa8bePVM6PpRKH4jgclPPGzkBBtAyKb81Zq3rmwJBE8/s320/4256.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
İnsanın içinde gezme merakı olunca, akılsız başın cezasını ayaklar çeker atasözünün canlı örneği olmaktan imtina etmiyor. Mantıken, havalimanındaki otellerden birine gidip, saatlik kiralanan odalardan birine yerleşsek, şöyle temiz bir duş alsak, uyuklasak daha iyi olurdu ama yok, biz havalimanından valizlerimizle bir taksiye atladık, tam sabah trafiğinin göbeğinde milim milim ilerledik, taksiye yaklaşık 60 USD ödedik ve şehirde birkaç gün kalma akıllılığını gösteren arkadaşlarımızın oteline valizlerimizi bıraktık. Sonra da ver elini Chicago....</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBVZQ789b0YNb3t2_qKVUu9f90LpZPf9GcMCC0kdMhxcX9SP6tUAa87pKo4rrnAqhTrW0SDKGOQxx5Ty0pRJIBHn4o7Uhhwuy_pb753uH288LtsZ7DQOo49SxqZXgp-XJLz2Jej9JDVBw/s1600/4240.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBVZQ789b0YNb3t2_qKVUu9f90LpZPf9GcMCC0kdMhxcX9SP6tUAa87pKo4rrnAqhTrW0SDKGOQxx5Ty0pRJIBHn4o7Uhhwuy_pb753uH288LtsZ7DQOo49SxqZXgp-XJLz2Jej9JDVBw/s320/4240.jpg" width="320" /></a>Önce en kısa kuyruğu olan kafeyi bulup bir kahvaltı ettik ve orada Internet'ten başladık araştırmaya, bu kadar kısıtlı sürede Chicago'yu nasıl tanıyabiliriz diye. Ve kanaatimce en doğru yolunu da bulduk: şehrin içinden geçen Chicago Nehri'ndeki tekne turlarından birine katılmak!!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Çok çeşitli tekne turları var, biz mimari turu tercih ettik. Önce Michigan Gölü sahilinde şöyle bir yürüyüş yaptık, sonra tekne turlarının biletlerinin satıldığı yere ilerledik. Önceden rezervasyonumuz olmadığı halde, çok rahatlıkla yer bulduk ve 90 dakika süren gezimiz başladı. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNAcQCcPmxfmWYN6fXloovJmECHJkpLUgYJo8IhfnsNXVklCO-DYPU0HyDwVOn1QNlmZBKu3M5_iwcxnw19Xy1rybFFVLpDaBMsdST9d1c4G3HLr8CAIFJRE-gLPjrmDujdF9yhJ5cxzQ/s1600/4252.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNAcQCcPmxfmWYN6fXloovJmECHJkpLUgYJo8IhfnsNXVklCO-DYPU0HyDwVOn1QNlmZBKu3M5_iwcxnw19Xy1rybFFVLpDaBMsdST9d1c4G3HLr8CAIFJRE-gLPjrmDujdF9yhJ5cxzQ/s320/4252.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
Aramızda Amerikalı olmayan da olabilir, o yüzden biraz yavaş konuşalım şeklinde bir hassasiyet taşımayan ve esprileri dahi ezberlenmiş bir monologla ruhsuz bir şekilde rehberlik yapan görevliye rağmen, çok bilgilendirici bir gezi oldu ve iyi ki de katılmışız dedik. Gökdelen manzarası diye bir tanım geliştirdik açıkçası bu gezi sonrası. Mimari değer taşıyan binaların arasında dolaşmak, tek tek binaların tarihçesini öğrenmek, kendi başınıza gezseniz asla farketmeyeceğiniz detayları keşfetmek gerçekten çok değerli bir kazanım oldu bizim için. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_mrM4io2bTe6y0j_J2FrDkSJcIqjM1Jz5YEPKur7V3rocFQF3iUlZCUGldlrK27JuSPn95w9bRJVxuMAxLvTiAmsUVDr6QLcO3sUWUsynuhuRH_Z1BtP-t7vmWZ__fksHsNHWO0Zfg00/s1600/4361.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_mrM4io2bTe6y0j_J2FrDkSJcIqjM1Jz5YEPKur7V3rocFQF3iUlZCUGldlrK27JuSPn95w9bRJVxuMAxLvTiAmsUVDr6QLcO3sUWUsynuhuRH_Z1BtP-t7vmWZ__fksHsNHWO0Zfg00/s320/4361.jpg" width="212" /></a>Gezinin sonunda zorla bahşiş almaya çalışan rehber kadının sinirlerimizi bozmasına rağmen, geziyi güzel anılarla sonlandırdık. Ama yine de önemli bir not: nehrin sağında ve solunda görülen binaların % 99'u gökdelen olduğundan zahir, teknenin bir tentesi yok, yani sabah saat 10:00'da bile cayır cayır yakan bir güneşin altında yapıyorsunuz bu geziyi, o yüzden (tabii ki bizim yanımızda o da yoktu) böyle bir geziyi siz de yazın yapacaksanız, yanınıza şapka ve güneş kremi almak iyi olur, bizden söylemesi....</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Tekneyle gezerken gördüğümüz ve limana yakın (bizde yürümeye mecal kalmamıştı o yorgunluğun üzerine sıcağın etkisiyle) amma velakin morg kıvamında soğutulmuş Chicago Burger Company'de hamburgerle geçiştirdiğimiz öğle yemeği sonrası, tabii ki artık arkadaşlarımızın otelinden bavullarımızı alıp havalimanına gitmemiz gerekiyordu...</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdQuT-ZcapoE59esPJGRraBCzKxcQ7V2zS1mXsPHDmDhWPxP30OdfeIaxG3TG1COauiWIWwAn0fO0m0-pnVP7fktp67jaNT9lxAHxZwR98vwn3NFqQ3iv7qFKpLeVS9Ppm6qkiZljUSPk/s1600/Chicago+Burger+Company-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdQuT-ZcapoE59esPJGRraBCzKxcQ7V2zS1mXsPHDmDhWPxP30OdfeIaxG3TG1COauiWIWwAn0fO0m0-pnVP7fktp67jaNT9lxAHxZwR98vwn3NFqQ3iv7qFKpLeVS9Ppm6qkiZljUSPk/s320/Chicago+Burger+Company-1.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
İşte bizim Chicago maceramız böyle geçti... Kıssadan hisse: </div>
<div>
<br /></div>
<div>
1) Chicago O'Hare Havalimanında emanet bagaj servisi yok, yanınızda büyük valiz vs varsa, aktarma ne kadar uzun sürecek olursa olsun, havalimanında kalın</div>
<div>
2) Chicago'ya illa gideceğim derseniz, yazın ince giyinin, kışın da çok soğuk oluyormuş, kalın giyinin</div>
<div>
3) Kısıtlı zamanınız varsa, mimari tekne turlarından birine katılın</div>
<div>
4) Ama en iyisi, Chicago'ya daha uzun zaman ayırın ve yemeklerinden mimarisine, müzelerinden sanat aktivitelerine çok sitayişle bahsedilen bu şehri keyifle tanıyın... Biz bile bu kadar eziyetli şartlara rağmen keyif alabildiysek, düşünsenize şöyle doğru şartlarda, kimbilir ne kadar güzel anlar yaşatır bu kent gezginlere....</div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVP31k3hnvNOV1bop8ifgV8NKyB2tbqdjGeWeuxlvpgZ5gyYWSuMD-l4fXxirUB9Ur5VS4p_tLBcCsIPCY4suEVJN52L4EJFpxdk18B1JYRwSXzKOzGZTgZ9b2oJ7RqO2zPAhqwG77FA4/s1600/4257.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVP31k3hnvNOV1bop8ifgV8NKyB2tbqdjGeWeuxlvpgZ5gyYWSuMD-l4fXxirUB9Ur5VS4p_tLBcCsIPCY4suEVJN52L4EJFpxdk18B1JYRwSXzKOzGZTgZ9b2oJ7RqO2zPAhqwG77FA4/s320/4257.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-28935214119830050982017-02-02T19:40:00.002+03:002017-02-02T19:40:51.020+03:00BİYSK: ALTAY DAĞLARINA AÇILAN KAPI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi371wvCIrM8vcjdDbidRLWv7a8xXSPubROm9NJWOLAO5aEaEHgcc1RM_BZTW74I5cuROdLhXv-4rByqmq5og01WgJPfEi0gHKRL4z2_4o_Uu0pqJHnnsphwEj21Dus5HAbYQ4IcjlpPIk/s1600/Biysk+Sokaklar-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi371wvCIrM8vcjdDbidRLWv7a8xXSPubROm9NJWOLAO5aEaEHgcc1RM_BZTW74I5cuROdLhXv-4rByqmq5og01WgJPfEi0gHKRL4z2_4o_Uu0pqJHnnsphwEj21Dus5HAbYQ4IcjlpPIk/s320/Biysk+Sokaklar-2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Biysk, Güney Sibirya'da "Altay Dağları'na Açılan Kapı" olarak adlandırılan, bölgenin ikinci en büyük ama nihayetinde küçük, sessiz, adeta kaderine terkedilmiş bir şehir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdRxHsgGYF_pL4BD-l9EQzu7WOHGEo70BBqGn-1xwXUjtIf6LqdJMZteyFixQ3IkzrnRpBT9_PaNcIpOQSXPAmdqWJz1_jTnYoJ44hn_db-HvUldXbY9F82nwW1dflZDxeM3fIBNjo8YU/s1600/Biysk+Eski+Al%25C4%25B1%25C5%259Fveri%25C5%259F+Merkezi-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdRxHsgGYF_pL4BD-l9EQzu7WOHGEo70BBqGn-1xwXUjtIf6LqdJMZteyFixQ3IkzrnRpBT9_PaNcIpOQSXPAmdqWJz1_jTnYoJ44hn_db-HvUldXbY9F82nwW1dflZDxeM3fIBNjo8YU/s320/Biysk+Eski+Al%25C4%25B1%25C5%259Fveri%25C5%259F+Merkezi-3.jpg" width="212" /></a></div>
Bölgenin turistleri çeken en büyük özelliği olan hırçın doğaya ulaşmak üzere geçilmesi gereken şehirlerden biri olması dışında, aslında geleni gideni de pek olmayan bir kent.<br />
<br />
Belki de o nedenledir, yangınlarla ve yılların getirdiği yıpranmayla viraneye dönmüş ama görkemli bir geçmişin izini halen taşıyan binalar bir türlü renove edilmemiş, eski ihtişamlarından mahrum bırakılmış.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDoJaeAracZFFQilfRD5gzvkWOnMz3oW3TEuYrI5_TfUf6k2BN8jnFGBu0mnlAUwSCXR_Ltv3XyluCguzHZsCmlk9_b_ERtdnVt774YgWjZBRtb0bfKpgjJfKL2Aego6d9N1H0k4sCMi0/s1600/Biysk+Sokaklar-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDoJaeAracZFFQilfRD5gzvkWOnMz3oW3TEuYrI5_TfUf6k2BN8jnFGBu0mnlAUwSCXR_Ltv3XyluCguzHZsCmlk9_b_ERtdnVt774YgWjZBRtb0bfKpgjJfKL2Aego6d9N1H0k4sCMi0/s200/Biysk+Sokaklar-1.jpg" width="200" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixC1TLb0b1PoUt1ErLlbFs0uMvp7iNpDyaD4nqbASyrZFSrAHZn_mLwc1yfqQgbrX6xXePVf4A0KHteRGFMFIaezTI2j85XWMx0P_cQbbLx9CS94GIX9xThtQUDg0ptuOSIcxV_R7QqKU/s1600/Biysk+1.+Petro+Heykeli-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixC1TLb0b1PoUt1ErLlbFs0uMvp7iNpDyaD4nqbASyrZFSrAHZn_mLwc1yfqQgbrX6xXePVf4A0KHteRGFMFIaezTI2j85XWMx0P_cQbbLx9CS94GIX9xThtQUDg0ptuOSIcxV_R7QqKU/s320/Biysk+1.+Petro+Heykeli-2.jpg" width="212" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwii25fV8yUacCbIUdws3FLjqccS02JvgCxwrd-E2w-lyZbd8QfhuXJBMhXx8ijuLO3JRxt0aGA2udBvU7ZD-p0OUeihn3n7Sbe60ALiPSsJ5PeNZP8v82PVAl9hh2Y7Z4J8dBdgakK7s/s1600/Biysk+Uspenski+Katedrali-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwii25fV8yUacCbIUdws3FLjqccS02JvgCxwrd-E2w-lyZbd8QfhuXJBMhXx8ijuLO3JRxt0aGA2udBvU7ZD-p0OUeihn3n7Sbe60ALiPSsJ5PeNZP8v82PVAl9hh2Y7Z4J8dBdgakK7s/s320/Biysk+Uspenski+Katedrali-2.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Şehrin en büyük parkındaki 1. Petro heykeli, turistlerin ilk durağı. Hükümdarın 2.05'lik boyuna uygun, azametli bir heykel bu. </div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Az sayıdaki turistin ikinci durağı ise, mavili, beyazlı, altın yaldızlı soğan kubbeleriyle Uspenski Katedrali. 111 senelik bu katedral Hazreti İsa'yı sembolize eden üzüm ve asma desenleriyle bezenmiş. Katı dini kuralların uygulandığı bu katedrale, kadınlar başını kapatmadan, erkekler ise başını açmadan giremiyor. Avlusunda bile yüksek sesle konuşmaya izin verilmiyor. </div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKZwjh8lVifPTgeVyRXJG2oOEVejsyiEPS3HG1zZ2gJfVIVu3JFPIDHlEagKhPrpc001bwwAnl5ugzXB2NbWFDBcf8pFDVm_IFhn4m00oTMpGwlBVSo8dftJbBDll8TLUzyh8EAfvrLaY/s1600/Biysk+Sokaklar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKZwjh8lVifPTgeVyRXJG2oOEVejsyiEPS3HG1zZ2gJfVIVu3JFPIDHlEagKhPrpc001bwwAnl5ugzXB2NbWFDBcf8pFDVm_IFhn4m00oTMpGwlBVSo8dftJbBDll8TLUzyh8EAfvrLaY/s320/Biysk+Sokaklar.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTTCe4SMsOldwOsZ9TukKjjPKiclR7jZfAI68PuT_8g8hoc5pnmp0s4KEkC0-JeSTSfMBOoAr1HUAJZvYTixOIEMoYASv-BeqAjzHPlIB26JrArPvcsDuBjJ6IT9FwP8sc2fQNS8AsCX8/s1600/Biysk+B%25C3%25B6lge+M%25C3%25BCzesi+Kaya+Resmi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTTCe4SMsOldwOsZ9TukKjjPKiclR7jZfAI68PuT_8g8hoc5pnmp0s4KEkC0-JeSTSfMBOoAr1HUAJZvYTixOIEMoYASv-BeqAjzHPlIB26JrArPvcsDuBjJ6IT9FwP8sc2fQNS8AsCX8/s320/Biysk+B%25C3%25B6lge+M%25C3%25BCzesi+Kaya+Resmi.jpg" width="212" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4c9rILnjwstR7zw98GbqXFNsc-h2KHYBC-emAGlYH4y4VJN3Q-60DzQ0tRiv-U70muw-y4x-KsCLV19dm6Sli-r3Mv5iyweqJNHB_lcz3ALU9DZkuUBI-CLn2DAcANWjfM3HcLqG2ZM0/s1600/Biysk+B%25C3%25B6lge+M%25C3%25BCzesi+Balbal-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4c9rILnjwstR7zw98GbqXFNsc-h2KHYBC-emAGlYH4y4VJN3Q-60DzQ0tRiv-U70muw-y4x-KsCLV19dm6Sli-r3Mv5iyweqJNHB_lcz3ALU9DZkuUBI-CLn2DAcANWjfM3HcLqG2ZM0/s320/Biysk+B%25C3%25B6lge+M%25C3%25BCzesi+Balbal-1.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Şehrin en son turistik destinasyonu ise Biysk Bölge Müzesi. Biraz "ortaya karışık" bir müze aslında: şamanizmden 19. yüzyıl sonları dekorasyon öğelerine, bölgesel mimariden balballara ve kaya resimlerine, ne isterseniz var bu müzede. Ama zaten adı da "bölge" müzesi olduğundan, bölgeye dair herşeyi bu müzede bulmak o kadar da garip karşılanmamalı. Tabii, her açıklama Rusça olduğundan, mutlaka bir rehber eşliğinde gezilmeli, tabii Rusça biliyorsanız, o başka... </div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyj-i3VjTi73AMIAsy53RMcHnq9goHD8ZX3eypuodQph2FIdVd-h9VLZR9exu0aBuBM54n3Go9Drvj-o9fRUhKdemSlsj9WG6kseUGwyhPHEdFhEgeLtnzruFaQs9VaB-VINjzO2-yqbg/s1600/Biysk+B%25C3%25B6lge+M%25C3%25BCzesi-11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyj-i3VjTi73AMIAsy53RMcHnq9goHD8ZX3eypuodQph2FIdVd-h9VLZR9exu0aBuBM54n3Go9Drvj-o9fRUhKdemSlsj9WG6kseUGwyhPHEdFhEgeLtnzruFaQs9VaB-VINjzO2-yqbg/s320/Biysk+B%25C3%25B6lge+M%25C3%25BCzesi-11.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLlLPS2NCxHSjjxBakUE8HfZZt4mWbgAbQW9l8j60qLO-qcp4BEt7qTB2SxCp8oGBUC3v769Vfff0Sm_1rV3HRHKEapJaStefaLhuBhR1LEx-tF1_Yiz2YhQvwsMqSHQTOFkInGfl5ffY/s1600/Biysk+Na+Starom+Meste+Restaurant-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLlLPS2NCxHSjjxBakUE8HfZZt4mWbgAbQW9l8j60qLO-qcp4BEt7qTB2SxCp8oGBUC3v769Vfff0Sm_1rV3HRHKEapJaStefaLhuBhR1LEx-tF1_Yiz2YhQvwsMqSHQTOFkInGfl5ffY/s320/Biysk+Na+Starom+Meste+Restaurant-1.jpg" width="320" /></a></div>
Az sayıdaki turiste rağmen, bu küçük şehirde gerek dekorasyonu, gerek hizmet anlayışı, gerekse modern dokunuşlar içeren yöresel yemekleriyle turistlere gayet güzel hitap eden bir restoran var: Na Starom Meste. Orada da şöyle güzel, keyifli bir yemek yediniz mi, tamam!! Biysk gezisi sona ermiş demektir....</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-18556974075523086572016-12-17T16:34:00.001+03:002016-12-17T18:19:38.168+03:00LONDRA: 101<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIQLvjUkXAbGSdEbYkNr9rl1e7mSmKnjaOhZ-P32O46a9So24zIJHt-5dL0kQEuV8FUHTBpNrJuMGiagH3cVY3b6GEzXSnPh9LSp78TExUikYxQzIW7Au2NfxWEd7a81hyphenhyphengA8DHPa37-Y/s1600/The+Mall+Street-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="204" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIQLvjUkXAbGSdEbYkNr9rl1e7mSmKnjaOhZ-P32O46a9So24zIJHt-5dL0kQEuV8FUHTBpNrJuMGiagH3cVY3b6GEzXSnPh9LSp78TExUikYxQzIW7Au2NfxWEd7a81hyphenhyphengA8DHPa37-Y/s320/The+Mall+Street-1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bazen oluyor: kimselerin ayak basmadığı coğrafyalara seyahat yapıyorsun ama dünyanın en çok turist çeken şehirlerini ancak 40'ından sonra görebiliyorsun... Londra da, işte bizim için öyle bir destinasyon oldu. İş için gidip, seyahati birkaç gün uzatıp, "101 London" yani "Londra'ya Giriş İlk Adım" şeklinde bir deneyim yaşadık. 3 günlük süremizi, kendi ilgi alanlarımızla en çok örtüşecek keşiflere göre planladık ve şehrin düz ayak olmasından da faydalanarak mümkün olan heryeri yürüyerek gezdik.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilbPs38JpM2PCuEsVmOUd1jVwFdh4W3mc2HZQZNoetlqsk81mEZTqUPmLrdn3q3sMyBLqfvDR2s8FkGJt9SaO96x-R6A0d2yKCR7mFEGV7f_55AKzwJyVHmRU_2XwOJsajyVp7hR-WDRk/s1600/Hungerford+Bridge.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilbPs38JpM2PCuEsVmOUd1jVwFdh4W3mc2HZQZNoetlqsk81mEZTqUPmLrdn3q3sMyBLqfvDR2s8FkGJt9SaO96x-R6A0d2yKCR7mFEGV7f_55AKzwJyVHmRU_2XwOJsajyVp7hR-WDRk/s320/Hungerford+Bridge.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Tabii ki yetmedi ve tabii ki en kısa zamanda kaldığımız yerden devam etme planlarına döner dönmez başladık... İşte bu 3 günlük sınırlandırılmış ama herbir deneyimi içimize doya doya sindirilmiş seyahatten tavsiyeler:<br />
<br />
<u>National Gallery:</u><br />
<u><br /></u>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Tıpkı diğer birçok müze gibi, buraya giriş de ücretsiz ve diğer birçok müze gibi burada da eğer bağış yapmak isterseniz size hayır demiyorlar. Her gün 10:00-18:00 arası açık ve Cuma günleri 21:00'e kadar gezilebiliyor. Biz bir Cuma akşamı 17:00'de gittik ve bu sayede koşuşturmadan, itiş tıkıştan, kalabalıklardan kurtulduk.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeoUf7wfKvWtYEp22TGl_rQt3W9V41tMgFhLnLDUSlDnPvghwLVe96DbtUhmKhzhAk_92Ak9TE4GZ6VIkYW7_nuA4K1gsXJzGsbx6ay2LfXqVzJThMrIEGD-WmeZUrJNkNm8bhrk5_vbc/s1600/National+Gallery-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeoUf7wfKvWtYEp22TGl_rQt3W9V41tMgFhLnLDUSlDnPvghwLVe96DbtUhmKhzhAk_92Ak9TE4GZ6VIkYW7_nuA4K1gsXJzGsbx6ay2LfXqVzJThMrIEGD-WmeZUrJNkNm8bhrk5_vbc/s320/National+Gallery-3.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8IJLEqYla-rOeNV0tXh5_wxgoCu8YBKS5KftWcIRGUgIMnFSU5nHs-5e90BT0x2-bCVmbIfAfX105AjXkqpJ6mmPNo5pOBSnaIhNgMfIHK3Fw_p2ayCeOXo34cnBUCICvoPlYBydtXS4/s1600/National+Gallery-5.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8IJLEqYla-rOeNV0tXh5_wxgoCu8YBKS5KftWcIRGUgIMnFSU5nHs-5e90BT0x2-bCVmbIfAfX105AjXkqpJ6mmPNo5pOBSnaIhNgMfIHK3Fw_p2ayCeOXo34cnBUCICvoPlYBydtXS4/s320/National+Gallery-5.jpg" width="211" /></a>"Yine mi Leonardo da Vinci" dedirtecek kadar zengin ve eşsiz bir koleksiyon, öyle böyle değil. Goya'dan van Dyck'a, Monet'den El Greco'ya, resim tarihinin en usta isimleri sıra sıra karşınızda... Baş döndürücü bir etkileyicilik... Eğer resme, resim tarihine meraklıysanız, Londra'daki en "olmazsa olmaz" adreslerden biri... Şöyle en az 4-5 saat ayırmanızda fayda var. Gezerken ara verip soluklanmak için, müzenin içinde kafe, bar ve restoran tabii ki var.<br />
<br />
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<br />
<u>British Museum:</u><br />
<u><br /></u>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHVFhQ1tl257VzylqhtJMRxX_0IxIT2_bn5XTcL8qjFQpj9qGWVzRkjUoSpLZ7VsDbKDfqoDW6soeK21KE345phiCgeKBl9KpkWeKb9hXBV6Llm5kGNYw7b_Uwa6y1GWpS3VDwaM-MilE/s1600/British+Museum+Osiride+Statue+of+Amenhotep+I.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHVFhQ1tl257VzylqhtJMRxX_0IxIT2_bn5XTcL8qjFQpj9qGWVzRkjUoSpLZ7VsDbKDfqoDW6soeK21KE345phiCgeKBl9KpkWeKb9hXBV6Llm5kGNYw7b_Uwa6y1GWpS3VDwaM-MilE/s320/British+Museum+Osiride+Statue+of+Amenhotep+I.jpg" width="205" /></a>Her gün 10:00-17:30 arası açık, Cumaları ise 20:30'a kadar ve yine her gün ücretsiz ve yine bağışlarınıza minnettar bir müze. İngiliz arkeologların dünyanın dört bir yanından gün yüzüne çıkarttıkları tarihi kalıntılar sergileniyor bu müzede. Kalıntı demek aslında ayıp, bildiğiniz koca koca tapınaklar, devasa heykeller var burada. İnsan bir ikilemde kalıyor bu müzede: evet, İngiliz arkeologlar büyük bir iş yapmış, bu eserlerin gün yüzüne çıkmasını sağlamış... evet, belki kendi topraklarında kalsa bu eserlerin büyük bir kısmı zarar görmüş de olabilirdi ama yine de, Halikarnas Mozolesi'ni Londra'da dört duvar arasında görmek insanın içini acıtıyor... Bodrum'da o mavi denize karşı yükselse o devasa tapınak, çok daha güzel olmaz mıydı, düşünmeden edemiyor...<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjceOjKA3EheyoycazJGFZbx9624iK4Pjbnt8rGP2r9W0z3sKvCeoCQfAtzb3rZrw_9JiOhzu3uSMMwkNZoRQSHLx1_E5tAMp8ecI_tCl1opRsW3huORgDde9Uug4KlqWkjctyBgT3rocs/s1600/British+Museum+Mausoleum+of+Halikarnassos-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjceOjKA3EheyoycazJGFZbx9624iK4Pjbnt8rGP2r9W0z3sKvCeoCQfAtzb3rZrw_9JiOhzu3uSMMwkNZoRQSHLx1_E5tAMp8ecI_tCl1opRsW3huORgDde9Uug4KlqWkjctyBgT3rocs/s320/British+Museum+Mausoleum+of+Halikarnassos-2.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
Sınırlı süremiz olduğundan biz müzede iki bölüme odaklandık: Halikarnas Mozolesi ve Antik Mısır buluntuları. Her ikisinin de çok etkileyici ve muazzam olduğunu belirtmeliyim. Müzenin geri kalan bölümleri ise, artık bir sonraki Londra'da seyahatinde keşfedilecek, öyle not aldık kendimize...<br />
<br />
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuxSVQGikIADA4woLMJZtlF7-mXs22Pp7PYCAenRICEGw_Qe2se5bwY3mT2AoTPXAHNbaSCEIUY1nIrOeA5KRdKUhdTg8bcwShtH2agCbG21U6lJGizc9GJuLrIEVjZhLoUeW34YVpDa4/s1600/Victoria+%2526+Albert+Museum-Conrad+Dressler-Portrait+of+Nita+Maria+Schonfeld+Resch.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuxSVQGikIADA4woLMJZtlF7-mXs22Pp7PYCAenRICEGw_Qe2se5bwY3mT2AoTPXAHNbaSCEIUY1nIrOeA5KRdKUhdTg8bcwShtH2agCbG21U6lJGizc9GJuLrIEVjZhLoUeW34YVpDa4/s320/Victoria+%2526+Albert+Museum-Conrad+Dressler-Portrait+of+Nita+Maria+Schonfeld+Resch.jpg" width="212" /></a></div>
<u>Victoria & Albert Museum</u><br />
<u><br /></u>
Ücretsiz olan bu müze de her gün 10:00-17:45, Cumaları ise 22:00'ye kadar açık. Biraz "her telden" tabir edilebilecek bir koleksiyonu var. Ama bu sakın zayıf bir koleksiyon olduğu anlamına gelmesin: Rodin'in heykellerinden, Hristiyanlığın en erken dönemlerinden kalan eserlere; tarihte kadın elbiseleri sergisinden, Art Nouveau posterler serisine; Delacroix'nın resimlerinden, Trojan Sütununun başta geldiği alçı replikalara çok geniş ve çok zengin bir koleksiyonu var bu müzenin de... Yine en az 4-5 saat ayrılırsa ancak üstün körü gezilmiş olabileceğini unutmamak lazım.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtgOnmsuitmMExo_wCNnBrfw6HsosdVxO72ycR5MxdQQZAbB5rBOaCQ-pLb8LEusDQSc0_MK73KfL7FsINRu8RNUy9_421a2YLchQbltjXqK4KGhTwwg1r49b9xefI8j0YxDVAsgefSDQ/s1600/Victoria+%2526+Albert+Museum-25.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtgOnmsuitmMExo_wCNnBrfw6HsosdVxO72ycR5MxdQQZAbB5rBOaCQ-pLb8LEusDQSc0_MK73KfL7FsINRu8RNUy9_421a2YLchQbltjXqK4KGhTwwg1r49b9xefI8j0YxDVAsgefSDQ/s320/Victoria+%2526+Albert+Museum-25.jpg" width="320" /></a><br />
<u>St-James Park</u><br />
<u><br /></u>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIsjf7A9R4q6zaIyk12uTllOKaLcJarlAQVWetBzbMGw1Yff1PtIOsKfItGovkWFwird3Pxfts7TeT-Xcz2AIrvhqHNIQZVdA-dd6egi-6Jrh2A8oJGwzImhWUIz2zImvgaTT4rI6glXw/s1600/St-James+Park-23.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIsjf7A9R4q6zaIyk12uTllOKaLcJarlAQVWetBzbMGw1Yff1PtIOsKfItGovkWFwird3Pxfts7TeT-Xcz2AIrvhqHNIQZVdA-dd6egi-6Jrh2A8oJGwzImhWUIz2zImvgaTT4rI6glXw/s320/St-James+Park-23.jpg" width="320" /></a></div>
Londra ve ünlü parkları... Şehrin içinde bu kadar büyük, bu kadar doğal, bu kadar el değmemiş bir parkı görmek, biz beton yığını içinde yaşayan İstanbullular için çok şaşırtıcı, "insan hayret ediyor" adeta... Günlük yaşamın içinde, okula, işe giderken, hadi şu parka gireyim deyip sincapları, kuğuları, ördekleri görebilmek; işteyken öğle arasını bir sandviçle bu parkta geçirebilmek; hafta sonu evinden çıkıp birkaç adım atarak kitabını bu parkta okumak, ne büyük nimet... Bunu ancak bizim gibi bitki örtüsü TOKİ olan ülkelerde yaşayanlar anlayabilir sanırım....<br />
<br />
<u>Hyde Park</u><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR9Bvj9qGHPStjQqOAvE0AYl9uYz0ZZOTamlYDUnRRDnRUJIkuEsYI5DcTTC_ojsj8dAUZsaDIeXKbVGNStiPrMG6leJVSfR_Gf3hzNTBhrAJz7DZshDO86S761IG_b3wpV5uFhintOm0/s1600/Hyde+Park-12.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR9Bvj9qGHPStjQqOAvE0AYl9uYz0ZZOTamlYDUnRRDnRUJIkuEsYI5DcTTC_ojsj8dAUZsaDIeXKbVGNStiPrMG6leJVSfR_Gf3hzNTBhrAJz7DZshDO86S761IG_b3wpV5uFhintOm0/s320/Hyde+Park-12.jpg" width="227" /></a><u><br /></u><br />
Burası da Londra'nın nefes aldığı parklardan biri. Her ne kadar çok bakımlı ve güzel olsa da, illa bir tercih yapacaksak, biz St-James Park'ı tercih ederiz. Burası biraz daha insan eli değmiş, üzerinde çalışılmış bir izlenim bırakıyor insanda, diğeri kadar doğal değil sanki.<br />
<br />
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<u><br /></u>
<br />
<u><br /></u>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5L2j_WYWJB2rPMP_BdXjI0IXQQJ-rtmgYSXFzdKgfhApXbPbLb5MQXF6hntjqXfZVCUtiwgb9cURQEk-hyyoQ7dKmHVY8_IU3UKd56yK8WmFdGMdV2eYkPZ419LPWiPWiK8L43DQo-XQ/s1600/Portobello+Pazar%25C4%25B1-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5L2j_WYWJB2rPMP_BdXjI0IXQQJ-rtmgYSXFzdKgfhApXbPbLb5MQXF6hntjqXfZVCUtiwgb9cURQEk-hyyoQ7dKmHVY8_IU3UKd56yK8WmFdGMdV2eYkPZ419LPWiPWiK8L43DQo-XQ/s320/Portobello+Pazar%25C4%25B1-1.jpg" width="236" /></a></div>
<u>Portobello Pazarı</u><br />
<u><br /></u>
Londra'ya gelip de bu sokak pazarında dolaşmamak büyük ayıp olur... Antikacısından meyvecisine, mantarcısından şapkacısına binbir çeşit tezgah, herbiri farklı, herbiri renkli... Bir uçtan ötekine, illa birşey almaya gerek yok, tezgahları seyrederek ilerlemek bile o kadar büyük bir keyif ki....<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTqoV2ZOHH1iarWSZddXb00fqEOOzeWUlbiKwDF1i772tpi2xWY1UgchKNzTo_atEDReDkjFOIG33A4NASMnglumiaftjoZewA8FJ7PnwIltuDHTkIT6MVT5aPxEp-OS-cuA3u0xKwHMA/s1600/Portobello+Pazar%25C4%25B1-9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTqoV2ZOHH1iarWSZddXb00fqEOOzeWUlbiKwDF1i772tpi2xWY1UgchKNzTo_atEDReDkjFOIG33A4NASMnglumiaftjoZewA8FJ7PnwIltuDHTkIT6MVT5aPxEp-OS-cuA3u0xKwHMA/s320/Portobello+Pazar%25C4%25B1-9.jpg" width="320" /></a><br />
<u><br /></u>
<u>Notting Hill</u><br />
<u><br /></u>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJwLxljybWNodnvHCN8B7gu5XNDNOkQbylqGBwW0g3omrNQuNLciOW6qHLuGhWaHncXi0coXXbtcZ9GdDIxR64S31b_ipe9eGinT54DT7kQ9WmMYyQLQp3pa6Dq4_Zqug0ye-FbfuIuBg/s1600/IMG_3050.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJwLxljybWNodnvHCN8B7gu5XNDNOkQbylqGBwW0g3omrNQuNLciOW6qHLuGhWaHncXi0coXXbtcZ9GdDIxR64S31b_ipe9eGinT54DT7kQ9WmMYyQLQp3pa6Dq4_Zqug0ye-FbfuIuBg/s320/IMG_3050.JPG" width="320" /></a></div>
Julia Roberts ve Hugh Grant'in başrollerini paylaştığı aynı isimli filmden tanıdığımız bu bölge, kapı fotoğrafı çekmeyi sevenler için en doğru adres. Ne kapılar, ne renkler, ne binalar.. Küçük küçük, bakımlı, çiçeklerle bezenmiş.... Tam girişinde "The Sun in Splendor" isimli bir pub var ki, ortamının tadına doyum olmaz. Bir de orada bir bira söyleyeceksin, iyice İngiliz ortamına gireyim diyorsan yanında bir de "fish & chips" sipariş edeceksin, barmenle sohbet edeceksin.... Ne keyif ne keyif....<br />
<br />
<u><br /></u>
<br />
<u>Covent Garden</u><br />
<u><br /></u>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPDD1yBxANl6aT2Nf7_NCLQ7cAyRrfmbzV6oGfGjTMM3j5B3LRm941VFEocrRoJOx_tI5NViywx3zc8qnK1gLWgnkG5Zb3KM3CDJ3LVeTW_onMm2bTEYlMQndWZYKzzuXX7WDQduqr3jw/s1600/Covent+Garden-6.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPDD1yBxANl6aT2Nf7_NCLQ7cAyRrfmbzV6oGfGjTMM3j5B3LRm941VFEocrRoJOx_tI5NViywx3zc8qnK1gLWgnkG5Zb3KM3CDJ3LVeTW_onMm2bTEYlMQndWZYKzzuXX7WDQduqr3jw/s320/Covent+Garden-6.jpg" width="246" /></a>İşte Londra'da en bayıldığım yer... Her daim bir sokak gösterisi, ışıl ışıl, hele de yılbaşı öncesi... Cıvıl cıvıl ama boğucu bir kalabalık değil... Vitrinlerinin albenisi insanın başını döndürüyor... Hele bir kağıt dükkanı var ki, ne zarflar, ne kağıtlar, çok pahalı, ama el yapımı olduğundan değer diye düşünüyor insan... Covent Garden'ın tam göbeğinde, televizyon programlarından tanıdığımız ünlü şef Jamie'nin lokantası: Jamie's Italian.... İstanbul'daki şubesiyle uzaktan yakından alakası yok: burada hizmet güleryüzlü, yemekler leziz, fiyatlar makul... Ya da biraz daha periferide White Lion isimli bir pub var, tam İngiliz ruhu... Sıcacık bir domates çorbası üzerine mac & cheese.... Camdan da Covent Garden'ın o cümbüşünü seyretmek... Ne zevk ne zevk....<br />
<br />
<u>Soho-Kensington-Regent Street</u><br />
<u><br /></u>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCkB1ulCByodV8LgOmZEJ00iRf4Ywy1NJfRcw4dHaUyL7f8X6XFkop7psbJPlECqvxRJ3Qh2tUZex5Vay9-Au-lpxuZWlDsJMCBqjYPG0n1Avd2nHMgNWcoLFK9p3VqIQbKO4otgukxVI/s1600/Soho-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCkB1ulCByodV8LgOmZEJ00iRf4Ywy1NJfRcw4dHaUyL7f8X6XFkop7psbJPlECqvxRJ3Qh2tUZex5Vay9-Au-lpxuZWlDsJMCBqjYPG0n1Avd2nHMgNWcoLFK9p3VqIQbKO4otgukxVI/s320/Soho-3.jpg" width="221" /></a></div>
O ünlü Soho'yu da gezdik tabii ama çok şey anlayamadık ana hedeflerimizden olmadığı için... Ama bir tavsiye: hafta sonu herhangi bir rezervasyon yaptırmadan hiçbir yerde öğle yemeği için dahi yer bulmanız mümkün değil, aklınızda olsun...<br />
<br />
Kensington muhteşem bir semt, ev değil adeta malikane dolu, biz bayıldık...<br />
<br />
Regent Street tam turistik, bir tür eski İstiklal Caddesi ya da Paris'in Champs Elysées'si... görmedim demeyin, onu da gezin ama gitmezseniz de büyük kayıp değil....<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJP1dfdQqYBOi_yGb-TQrzTwbhOrrJUzmxIy7Uij_hH4cfhn6YToI0mSluR-fbhoNPO2Lzul91mbeSmVJtSZOzYUbUTRVrkBaZSqVJ2an546rXpvTWXvOKOS187wsXqH3u8mxfr8c4n3Y/s1600/Strand+Palace+Hotel.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJP1dfdQqYBOi_yGb-TQrzTwbhOrrJUzmxIy7Uij_hH4cfhn6YToI0mSluR-fbhoNPO2Lzul91mbeSmVJtSZOzYUbUTRVrkBaZSqVJ2an546rXpvTWXvOKOS187wsXqH3u8mxfr8c4n3Y/s320/Strand+Palace+Hotel.jpg" width="209" /></a><br />
<br />
<br />
Bir de tabii konaklama konusu var. Biz karar verdik, bir sonraki gelişimizde eğer Airbnb yapmazsak, kesin bir kez daha Covent Garden'a yürüyerek 1 dakika bile uzaklıkta olmayan Strand Palace Hotel'de kalacağız. Eski bir otel ama o kadar merkezi ki, metroya bile gerek kalmadan her yere, müzelere, parklara, müzikallere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz ve fiyatları da çok makul...<br />
<br />
İşte 3 günlük bir Londra seyahatinden geriye kalan satır başları... darısı diğer Londra seyahatlerine....<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-7S2rusFYd1ENwmFEYeBIPbMcAObpcVCNYRk9uZaVV3SYntVhXCsSgD8oYtoTAQUFzyRpG07Zq1NMkc-ibv9NIaI4JmyiYNqZw1EcwUITjVRazuu-G9hi5-8iE8qy52OH9hFQnkJUQS4/s1600/The+Sun+in+Splendor+Pub-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-7S2rusFYd1ENwmFEYeBIPbMcAObpcVCNYRk9uZaVV3SYntVhXCsSgD8oYtoTAQUFzyRpG07Zq1NMkc-ibv9NIaI4JmyiYNqZw1EcwUITjVRazuu-G9hi5-8iE8qy52OH9hFQnkJUQS4/s320/The+Sun+in+Splendor+Pub-1.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-23491441636598793662016-10-29T16:38:00.001+03:002016-10-29T16:38:04.299+03:00TELETSKOYE: MEDENİYETLE DOĞAYI AYIRAN GÖL<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9bUg4D6BP3mpeDhkAstMGQAPh0sSMpz3P-cQp1jenVnFhFpO8fiJ3nUeeMKIEWmfma8T3fXl6-SYqHTRYEe4bin4H6Z9dZJEUZ8RP089bgkCEdUePitbnYw3BmBC9eWILMst4jMTt-90/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-110.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9bUg4D6BP3mpeDhkAstMGQAPh0sSMpz3P-cQp1jenVnFhFpO8fiJ3nUeeMKIEWmfma8T3fXl6-SYqHTRYEe4bin4H6Z9dZJEUZ8RP089bgkCEdUePitbnYw3BmBC9eWILMst4jMTt-90/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-110.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Güney Sibirya'da Altay Özerk Bölgesi'nde İsviçre Alplerini aratmayan manzaralar sunan, UNESCO Dünya Mirası listesindeki Teletskoye Gölü'ndeyiz bugün...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIp2mrJO2wGAZOIEe5xwrsVUJJTMWQ57uwELqr8GWOGaxLrhIyAbt9DrdGQRmVT-UwvB0NLXQKyrdr4TramtlFuhP7dakWn4-BYbmijb7e957Km_lJrRtW0be69eAuIBc579LvDT1feAM/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-124.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="202" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIp2mrJO2wGAZOIEe5xwrsVUJJTMWQ57uwELqr8GWOGaxLrhIyAbt9DrdGQRmVT-UwvB0NLXQKyrdr4TramtlFuhP7dakWn4-BYbmijb7e957Km_lJrRtW0be69eAuIBc579LvDT1feAM/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-124.jpg" width="320" /></a></div>
Yerel halkın "Altın Göl" diye adlandırdığı Teleskoye Gölü'ne 70 tane nehir dökülüyor, etrafı ise çam ormanlarıyla kaplı dağlarla çevrili. Kuzeyden güneye 78 kilometre uzunluğundaki gölü bir tekneyle geçeceğiz. Tekne gezimiz başlamadan önce bilmiyoruz, ama kuzeyden yola çıkarken aslında geride bıraktığımız aynı zamanda medeniyet: çünkü güney sahile adım attığımız andan itibaren, ne telefon, ne elektrik, ne musluk suyu, ne de kanalizasyon bulunan, bakir bir coğrafya bizi bekliyor...<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBh8NVEhwKohllFWej8U02u-6mdpAWZgndeF43bef8GA19UJ1HWBFr1IDzI06WWwhrtXSdW965_8I4anTKR1G0Kyveix2dBB0MtlHrSWq47_MybsKZneeV56sq6W0o9K-zH5gMKXMEcS8/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-18.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBh8NVEhwKohllFWej8U02u-6mdpAWZgndeF43bef8GA19UJ1HWBFr1IDzI06WWwhrtXSdW965_8I4anTKR1G0Kyveix2dBB0MtlHrSWq47_MybsKZneeV56sq6W0o9K-zH5gMKXMEcS8/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-18.jpg" width="320" /></a><br />
Dağların eteğine serpiştirilmiş sevimli evlerden oluşan küçük bir limandan yola çıkıyoruz. Çok kısa bir süre sonra sadece doğanın içinde yol almaya başlıyoruz. Gölün bir tarafı doğal park ilan edilmiş; tek bir ev, insan eli değmiş tek bir alan yok doğal parkta. Gölün diğer tarafında ise, tek tük evler, çoğu av köşkü, ağaçların arasına öyle gizlenmişler ki, çok dikkat etmeden görmek imkansız...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPWgMfsM1bukcnZWokcvoOMAH7JCu-GgLVczc86Gy6OLePAOBIrtnq3khEOofdC-Q1dFpnR5TkaQ4e24oIOtXoddNhMbzMpMZAEYGvPWqwpZ4NdI3Pl7NxUVafLYOyuaM5Sp-c_V6woiI/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-111.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPWgMfsM1bukcnZWokcvoOMAH7JCu-GgLVczc86Gy6OLePAOBIrtnq3khEOofdC-Q1dFpnR5TkaQ4e24oIOtXoddNhMbzMpMZAEYGvPWqwpZ4NdI3Pl7NxUVafLYOyuaM5Sp-c_V6woiI/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-111.jpg" width="212" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBbfrezYNMX3u6w_3mwrlmSnVUk3seekfyRUGXNcGtZknPWiaAvBQcu8Td7GlZOwZ3Ngn3MqkWsPVjAkiemsjkbPp8y9OU2z3wiWnGR7kPqUKp9MWvRe_lEVrUNUaKLWlaihsKM3KcnIw/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-32.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBbfrezYNMX3u6w_3mwrlmSnVUk3seekfyRUGXNcGtZknPWiaAvBQcu8Td7GlZOwZ3Ngn3MqkWsPVjAkiemsjkbPp8y9OU2z3wiWnGR7kPqUKp9MWvRe_lEVrUNUaKLWlaihsKM3KcnIw/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-32.jpg" width="218" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Uçsuz bucaksız dağlar, ormanlar, masmavi göl suları, ara ara çığlıklarıyla doğanın sessizliğini yırtan kuşlar, yeşilliklerin arasından çağıldayan irili ufaklı şelaleler... Temmuz ayı olmasına rağmen hayli serin ve bir o kadar da tertemiz bir hava... Aralarda kanolarıyla spor yapanlar da var, ama bir elin beş parmağını geçmez sayıları....</div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPmEnDgQ8xY6vLUbbMv0nz7mkOan5feddmTRZTUzFryYsi9WNntyiBIgAtwNv-OsZhlRMxmE03fJDTuxyCUb5pqXYhMd_ybJVy_8U4r3f2DDs9lPJpWPPXrnZnOq-nO9OTQaMh9wflyKg/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-90.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPmEnDgQ8xY6vLUbbMv0nz7mkOan5feddmTRZTUzFryYsi9WNntyiBIgAtwNv-OsZhlRMxmE03fJDTuxyCUb5pqXYhMd_ybJVy_8U4r3f2DDs9lPJpWPPXrnZnOq-nO9OTQaMh9wflyKg/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-90.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqy8dNQ4TsQxtShMJvqsg34tXMWBSZFOBcjNsbtLz4PSzuh67bFF_oZdHhSs9L6LVrdq8UYmgaIDYwaswdzVmGuj9L4WdSYbvJq1BZq-cJdS1orGbvPHmUg2996DA6DYEMnVE0XRwpc28/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Teknede+%25C4%25B0kram-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqy8dNQ4TsQxtShMJvqsg34tXMWBSZFOBcjNsbtLz4PSzuh67bFF_oZdHhSs9L6LVrdq8UYmgaIDYwaswdzVmGuj9L4WdSYbvJq1BZq-cJdS1orGbvPHmUg2996DA6DYEMnVE0XRwpc28/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Teknede+%25C4%25B0kram-1.jpg" width="320" /></a>Yanımızda ısınmak için yerel bir votka, eşlik etsin diye biraz elma, limon, peynir ve şarküteri... arada bir atıştırıyoruz ama çok da doymayalım, öğle yemeği için yarı yolda Kamışla Şelalesi'nde mola vereceğiz.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQvaj5ElGZDm57VKi9mbMuRRK4e5pqOhmL5EIseN-VKuVYyucBM7QEajchZmb0s2CA9JcChsWm32-tKuHRQjZJ8UDZrw7O8hg7GyyijIWy6Z8lnezIrZWRuGsZ1h3dKlIoy9e_O0NLOFM/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+G%25C3%25BCney+Sahil-12.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQvaj5ElGZDm57VKi9mbMuRRK4e5pqOhmL5EIseN-VKuVYyucBM7QEajchZmb0s2CA9JcChsWm32-tKuHRQjZJ8UDZrw7O8hg7GyyijIWy6Z8lnezIrZWRuGsZ1h3dKlIoy9e_O0NLOFM/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+G%25C3%25BCney+Sahil-12.jpg" width="217" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQnjpUXnsCl5F9JZfpq-B3Udw5J2BHORsIv4Dsc9HxYHb7V7e3USwdThttsFaA_JNrpqOZ2jcfwY4BPC6mAYz4Cvwof58ehOKYg3Wb_JskOSkP9xvhKdeQws_r_WLuMaQIj7Li0MjAVCM/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi-9.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQnjpUXnsCl5F9JZfpq-B3Udw5J2BHORsIv4Dsc9HxYHb7V7e3USwdThttsFaA_JNrpqOZ2jcfwY4BPC6mAYz4Cvwof58ehOKYg3Wb_JskOSkP9xvhKdeQws_r_WLuMaQIj7Li0MjAVCM/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi-9.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Kamışla, bu bölgedeki onlarca şelaleden biri. Limanımsı bir yer yapmışlar tekneler yanaşabilsin diye. Hemen sahilde odun ateşi üzerinde bir çaydanlık tütüyor. Etrafta tahtadan yapılmış küçük küçük kulübeler, ziyarete gelen az sayıdaki gezgin için çi börek, çay, kahve ve hızlı yenebilecek yerel yemekler satmak için... Tabii hediyelik eşya dükkanları da var aralarında, ama satılanlar hep aynı: tahtadan işlenmiş süsler çoğu... </div>
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWfUHeVz-9dRTjZR2UWATD3GuS9ZUY_cLZR_CQH3KxMC5C8yPq4O0BhCJLErFwWaDk2hTCU8dcAup2kMD1aTmRnb1sjOed76tecq_Aw1rZMHZQMq8wI8Feriwfr6HH7IWoW-d8sV43frI/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi+Hediyelik+E%25C5%259Fya+D%25C3%25BCkkan%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"> <img border="0" height="135" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWfUHeVz-9dRTjZR2UWATD3GuS9ZUY_cLZR_CQH3KxMC5C8yPq4O0BhCJLErFwWaDk2hTCU8dcAup2kMD1aTmRnb1sjOed76tecq_Aw1rZMHZQMq8wI8Feriwfr6HH7IWoW-d8sV43frI/s200/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi+Hediyelik+E%25C5%259Fya+D%25C3%25BCkkan%25C4%25B1.jpg" width="200" /> </a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhg_f3nTS7MffmLxOTeBGvP1cFtbh4Alobwz515aRby8PDbaysl_rD25IZD2HoEgcJ5ZgdS8BIALJZuFwbw4zXA_4SP8Agp5H8DdgAJIi0_lU5Q9ZuyOlJPV2imWMx3LCUf6vJhFmBRQUQ/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi-Kafe.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhg_f3nTS7MffmLxOTeBGvP1cFtbh4Alobwz515aRby8PDbaysl_rD25IZD2HoEgcJ5ZgdS8BIALJZuFwbw4zXA_4SP8Agp5H8DdgAJIi0_lU5Q9ZuyOlJPV2imWMx3LCUf6vJhFmBRQUQ/s200/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi-Kafe.jpg" width="200" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVyymzQdHS1qSg3vBCSpqtmM8NIgFDd7i3YFaZEnhP_t4RmQFdB97zFJjhWqe_BpurvuarkiAka0zcsQZleJRFvG9bBRfOSuhAFRJTXJ5mlXsW8czQe2HY2ZVhbziMy1L3kbRKGuF-DKs/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi-25.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVyymzQdHS1qSg3vBCSpqtmM8NIgFDd7i3YFaZEnhP_t4RmQFdB97zFJjhWqe_BpurvuarkiAka0zcsQZleJRFvG9bBRfOSuhAFRJTXJ5mlXsW8czQe2HY2ZVhbziMy1L3kbRKGuF-DKs/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+Kam%25C4%25B1%25C5%259Fla+%25C5%259Eelalesi-25.jpg" style="cursor: move;" width="320" /></a>Etraftaki çalıların, ağaçların bir kısmına çaput bağlanmış, aynı bizdeki gibi... Sonuçta bir Şaman geleneğini devam ettiriyoruz farklı coğrafyalarda bile olsa... Biraz yürüdükten sonra Kamışla Şelalesi'ndeyiz... gürül gürül akan bir su, tertemiz, soğuk....<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ8y4ZTQixi8H3PUI98-pC_FCaKqjhrqy300zHsLLSGSuYyn8XdHQ9GwOIOv4a3zB47O6yru4Weh8GTYjFs02ozoTyDdAzk_9_7bQIdY6LFTO1M13a5DmU-n5Oo7j8HaH4qnKQx7tVLII/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+G%25C3%25BCney+Sahil-15.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ8y4ZTQixi8H3PUI98-pC_FCaKqjhrqy300zHsLLSGSuYyn8XdHQ9GwOIOv4a3zB47O6yru4Weh8GTYjFs02ozoTyDdAzk_9_7bQIdY6LFTO1M13a5DmU-n5Oo7j8HaH4qnKQx7tVLII/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC+G%25C3%25BCney+Sahil-15.jpg" width="320" /></a></div>
Bu kısa aradan sonra, bizi medeniyetten tamamen uzaklaştıracak güney sahile doğru yeniden yola çıkıyoruz. Zaten az sayıdaki evlere bile rastlanmaz oluyor ilerledikçe... Biz gelmeden bir hafta önce çok büyük bir sel yaşanmış bu bölgede, sahile vurmuş koca ağaç parçaları kalmış bu selden geriye....<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1nVRt2-SPUCD9hBzBsKC5defp1zFPypOpoRFrz4wDXpHrv-mSM-vaK0yHidHFfzkRlBojDNBbEzOQnDf2xHdP16IVkhvYPTes30wgLz0R8WtPC2AaJw-xB65K1JkpA3UFT9cocDthk1Q/s1600/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-50.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1nVRt2-SPUCD9hBzBsKC5defp1zFPypOpoRFrz4wDXpHrv-mSM-vaK0yHidHFfzkRlBojDNBbEzOQnDf2xHdP16IVkhvYPTes30wgLz0R8WtPC2AaJw-xB65K1JkpA3UFT9cocDthk1Q/s320/Teletskoe+G%25C3%25B6l%25C3%25BC-50.jpg" width="320" /></a><br />
Sonunda güney sahildeyiz... yaklaşık 4-5 saatlik bir yolculuk sonrasında, sanki birkaç yüzyıl geriye gittik birden.... doğanın hüküm sürdüğü ve insanoğlunun içinde kendini çok küçük, çok güçsüz ve çaresiz hissettiği, teknolojinin "t"sinin bile henüz ulaşmadığı bir coğrafyadayız artık.... Bu coğrafyanın hikayesi ise başka bir güne artık....</div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-49239569620463765672016-10-16T20:05:00.004+03:002016-10-16T20:05:50.326+03:00İNCEBURUN VE SARIKUM: TÜRKİYE'NİN EN KUZEYİNDE<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3spaOTZvVY3nWVe7nYivKO9NHhnaX6Pt5jlZfFVbNkEJob8nsjjQvHs6JbWHKDcLtExp0rXqdnAZOvpXy9tWjEocxevfMwlR5YGV913rktoZ20DH4F7GiytPTOTESJBtJON91LfKM_x0/s1600/%25C4%25B0nceburun-5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3spaOTZvVY3nWVe7nYivKO9NHhnaX6Pt5jlZfFVbNkEJob8nsjjQvHs6JbWHKDcLtExp0rXqdnAZOvpXy9tWjEocxevfMwlR5YGV913rktoZ20DH4F7GiytPTOTESJBtJON91LfKM_x0/s320/%25C4%25B0nceburun-5.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Ülkelerin "en" kuzeyleri, güneyleri, doğuları, batıları nedense hep merak edilir. Türkiye'nin en kuzeyi İnceburun ise, sadece 42. kuzey paralelindeki coğrafi konumu nedeniyle değil, pastoral ortamı ile de merak edilecek bir mekan.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOWsctjXfAT2-zXr-Cq8OQrwRylbpLrS5RLU5v8PyKnmRz2aO2ksg1Mi8LpTi08OOfeGp7s_6KtlxGySmZfxYMv1ykFnJ3y6orQxi5QBminFF10QcZEjuaeTJcoU1Ddcpt58xJ9jbEvlI/s1600/%25C4%25B0nceburun-35.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOWsctjXfAT2-zXr-Cq8OQrwRylbpLrS5RLU5v8PyKnmRz2aO2ksg1Mi8LpTi08OOfeGp7s_6KtlxGySmZfxYMv1ykFnJ3y6orQxi5QBminFF10QcZEjuaeTJcoU1Ddcpt58xJ9jbEvlI/s320/%25C4%25B0nceburun-35.jpg" width="320" /></a></div>
Sinop'tan arabayla yarım saatlik mesafedeki İnceburun, katılaşmış lav tabakaları üzerinde yükseliyor. 1863 senesinde yapılmış olan feneriyle ünlü İnceburun, masmavi bir denizin karşısında, ineklerin otladığı yemyeşil çayırlarıyla gerçekten çok etkileyici bir manzara sunuyor gezginlere. İskoçya'ya hiç gitmedim ama hayalimdeki İskoçya'ya da çok benziyor.<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCVOKwPhtUaU-OOqP1FYCUVIyBr4SVly4CG4VMywFM7DVP3sZ3sy8ph0rm11cggrPaAzcpJBqCL9cz6kMuSLayDk7x6VpWOpeKHof6xvvL6T-c9mL75W-HrZrVTN-0Qbtpuiv-QMtee7s/s1600/%25C4%25B0nceburun-27.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCVOKwPhtUaU-OOqP1FYCUVIyBr4SVly4CG4VMywFM7DVP3sZ3sy8ph0rm11cggrPaAzcpJBqCL9cz6kMuSLayDk7x6VpWOpeKHof6xvvL6T-c9mL75W-HrZrVTN-0Qbtpuiv-QMtee7s/s320/%25C4%25B0nceburun-27.jpg" width="212" /></a>Deniz yüzeyinden 38 metre yükseklikte kurulmuş olan 153 senelik fener ise, kurulduğu ilk günden bu yana aynı aile tarafından işletiliyor. Ama maalesef, ülkemizde son döneme hakim olan "geçmişi yok etme" trendinin kolları buralara kadar uzanmış: nesillerdir bu feneri işleten aileye 2023'te feneri terketmeleri bildirilmiş, bundan sonra fener otomatize olarak işletilecekmiş..... Halbuki İnceburun'u bu kadar güzel kılan, feneri işleten ailenin kurduğu banklarda oturmak, ev yapımı ayranlarını yudumlamak, onlarla sohbet etmek... Ne yazık olacak bu deneyimi kaybetmek.... <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjll21VFqsRr1ogpAp5u5pb_cZj2x0BybZnF6-IeWYiJTjiJ8CObRejEkIWrsyvC4NIlC1H8yYy1ldB-xh1wzGemMa_luLKi-2gZCvNv-txK_x192cQRmI3kk3cs56KdFIxW1CNNozIM18/s1600/Sar%25C4%25B1kum-7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="198" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjll21VFqsRr1ogpAp5u5pb_cZj2x0BybZnF6-IeWYiJTjiJ8CObRejEkIWrsyvC4NIlC1H8yYy1ldB-xh1wzGemMa_luLKi-2gZCvNv-txK_x192cQRmI3kk3cs56KdFIxW1CNNozIM18/s320/Sar%25C4%25B1kum-7.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqs3VX2A_e1dLtyV1S4YwM6mTl1R_y2zG3ujrr1IGXz7YuhWcZUIQGPbYXfeJzFkeSdJsKWJAp_xzhc2VG-ePdAKHV6vUhtD5wTJ80Dhlxttq0y95IXlvhTEOW8Rhx4I3m94GGvg2b_PI/s1600/Sar%25C4%25B1kum-19.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqs3VX2A_e1dLtyV1S4YwM6mTl1R_y2zG3ujrr1IGXz7YuhWcZUIQGPbYXfeJzFkeSdJsKWJAp_xzhc2VG-ePdAKHV6vUhtD5wTJ80Dhlxttq0y95IXlvhTEOW8Rhx4I3m94GGvg2b_PI/s320/Sar%25C4%25B1kum-19.jpg" width="320" /></a></div>
İnceburun'a kadar gelmişken, hemen yakınındaki Sarıkum'a da mutlaka uğramalı. Denizle neredeyse iç içe geçmiş bir gölün hemen yanındaki Sarıkum gerçek bir kuş cenneti.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPau6ruzC10Ad25Hxv8Ipl7U-7PgyhfBJM5UONSSug5NQJlnlD-zqQPI6tKOHkfmgETHvO6VUQOo_HUkUbQB8r55pAOugKVx1JGPMa21dF7nG0TSX2dLiuw5ptcYyv1jH2gSQD_vwh7Xk/s1600/Sar%25C4%25B1kum-16.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPau6ruzC10Ad25Hxv8Ipl7U-7PgyhfBJM5UONSSug5NQJlnlD-zqQPI6tKOHkfmgETHvO6VUQOo_HUkUbQB8r55pAOugKVx1JGPMa21dF7nG0TSX2dLiuw5ptcYyv1jH2gSQD_vwh7Xk/s320/Sar%25C4%25B1kum-16.jpg" width="320" /></a><br />
Koruma altındaki göl, nesli tükenmekte olan onlarca göçmen kuşun uğrak yeri. Her ne kadar biz gittiğimizde bir allahın kulunu göremediysek de, gölün sahiline estetik açıdan da çok şık kuş gözetleme kulübeleri yapılmış. Sağda otlayan koyunlar, inekler, solda gölde uçuşan kuşlar,<br />
<br />
<br />
<br />
Kimse yoktu diye yakındığıma bakmayın, o sessizlik, sükunet, huzur içinde Sarıkum daha da bir güzel..<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg29mxE6XlmrhsuBn4jVgqlC76hT0HszClxbnQ17jEyTcyU68TnGrEkv6W1830O6xoZqGzQsjoY3EOG0ovnw1DFs4vjwWnGTrp2W1Dn0DFIZ6dREK88W7V1lMZkJiOqc-C93nepLoUcMUw/s1600/Sar%25C4%25B1kum-24.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg29mxE6XlmrhsuBn4jVgqlC76hT0HszClxbnQ17jEyTcyU68TnGrEkv6W1830O6xoZqGzQsjoY3EOG0ovnw1DFs4vjwWnGTrp2W1Dn0DFIZ6dREK88W7V1lMZkJiOqc-C93nepLoUcMUw/s320/Sar%25C4%25B1kum-24.jpg" width="320" /></a> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh70Eol_MM3F3ysS2YqRVWmjXmCwl1x6L0z2LV6RICQatrRekVazHE3URgZtxEQpFhQaiPIIhH6gph63yu4QOJOwfgJ_acqiMd0RmOW4Llcmpl06Thu_7oWFLxjYyJHKq639hotwXDk8JU/s1600/Sar%25C4%25B1kum-31.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="131" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh70Eol_MM3F3ysS2YqRVWmjXmCwl1x6L0z2LV6RICQatrRekVazHE3URgZtxEQpFhQaiPIIhH6gph63yu4QOJOwfgJ_acqiMd0RmOW4Llcmpl06Thu_7oWFLxjYyJHKq639hotwXDk8JU/s200/Sar%25C4%25B1kum-31.jpg" width="200" /></a><br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1806791981599284407.post-81199762651489069622016-09-15T20:41:00.002+03:002016-09-15T20:42:43.448+03:00ANCHORAGE: ALASKA'NIN EN BÜYÜK ŞEHRİ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr3-oJbue-oHfS8ZpIosTPjZChH3LgWjqYZyppc5RJDlcOEjz3_lbUcOEOzbpZ5JnR2V4b_i8bfJm1M9fz9jnTAFHlGBUrwNJoKDdvUmXOfXbEh5hrZirL_lw27DbVg2hH5bSrbRuLL9E/s1600/Anchorage+Deprem+Park%25C4%25B1ndan+Anchorage+Manzaras%25C4%25B1-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="197" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr3-oJbue-oHfS8ZpIosTPjZChH3LgWjqYZyppc5RJDlcOEjz3_lbUcOEOzbpZ5JnR2V4b_i8bfJm1M9fz9jnTAFHlGBUrwNJoKDdvUmXOfXbEh5hrZirL_lw27DbVg2hH5bSrbRuLL9E/s320/Anchorage+Deprem+Park%25C4%25B1ndan+Anchorage+Manzaras%25C4%25B1-1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Alaska'ya doğası için gidilir. Şehirlerine de olsa olsa, o doğaya ulaşmak için bir kamp teşkil etmeleri sayesinde tahammül edilebilir. Çünkü gerçekten de, Alaska şehirleri özellikle de İstanbul gibi büyük, köklü şehirlerde yaşayanlar için hem çok küçük, hem de çok sığ.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZB0dZ3b2nxj5fg0ndIfDI7h7WK-7BJ1-PCAoa8NS9ka8_VYSY4OYxVfhESLvzg4EJe_OTE2hcqEOnCLTryT88OkC3ATCtZrnboSgGw-dYLbYqDBYinHfhf0Xi5Cjczx0uwnIRBGiYwTg/s1600/Cabelas+Anchorage-7.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="227" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZB0dZ3b2nxj5fg0ndIfDI7h7WK-7BJ1-PCAoa8NS9ka8_VYSY4OYxVfhESLvzg4EJe_OTE2hcqEOnCLTryT88OkC3ATCtZrnboSgGw-dYLbYqDBYinHfhf0Xi5Cjczx0uwnIRBGiYwTg/s320/Cabelas+Anchorage-7.jpg" width="320" /></a></div>
Biz de ABD'nin 49. eyaleti Alaska'da ilk olarak Anchorage şehrine ayak bastık. İstanbul-Chicago sonrası bir 6 saat daha uçarak vardığımız Anchorage, her ne kadar eyaletin en büyük kenti olsa ve tüm Alaska nüfusunun % 45'ini barındırsa da, bize sıradan ve küçük geldi. Ama Alaska'nın alamet-i farikasının şehirler değil, vahşi doğa olduğu daha havalimanındaki tahnitlenmiş ayılardan, geyiklerden, yaban koyunlarından belliydi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiubut4I1mQVWidzMRxzJmS0kgUq5d8btC5JaO5_v2T8UFaBcjIYuy61-2JyMeE6N34AY40s5qTjVpCsD7SGLStjI7vIKFXLxUk29zP3jNAZvjNObfK2AEEaPke_YzUtFP4Uq3B6k2duoc/s1600/083.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiubut4I1mQVWidzMRxzJmS0kgUq5d8btC5JaO5_v2T8UFaBcjIYuy61-2JyMeE6N34AY40s5qTjVpCsD7SGLStjI7vIKFXLxUk29zP3jNAZvjNObfK2AEEaPke_YzUtFP4Uq3B6k2duoc/s320/083.jpg" width="212" /></a></div>
Anchorage, şaşırtıcı bir şekilde her köşesinden değişik kombinasyonlarda derlenmiş rengarenk çiçekler fışkıran bir şehir. Klasik, geniş Amerikan caddeleri burada da var. Her ne kadar eyaletin başkenti Juneau olsa da, Alaska'nın % 75'inde olduğu gibi, başkente de karadan ulaşım sağlanamadığı için, neredeyse tüm devlet dairelerinin merkezi başkentte değil, Anchorage'da konuşlanmış.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxxTX13Tr-2NrXMy0D82koiBYjJ3mOrUbLHp2o2QSNbcPsbbWsGPB5fzb_O6y93601KW1d9rfgI1-zwUfFir4G6WoJxpvyKA5qSvyUyfvGAB9mvvSfbYRBfPsxFpMQLGJ0YwTC2Szcq8I/s1600/128.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxxTX13Tr-2NrXMy0D82koiBYjJ3mOrUbLHp2o2QSNbcPsbbWsGPB5fzb_O6y93601KW1d9rfgI1-zwUfFir4G6WoJxpvyKA5qSvyUyfvGAB9mvvSfbYRBfPsxFpMQLGJ0YwTC2Szcq8I/s320/128.jpg" width="244" /></a>Şehirde birçok otel var ama bizim gibi turistlerin çoğunun tercihi Anchorage Hilton. Şehrin tam göbeğinde, tüm turistik merkezlere yürüme mesafesindeki bu otel, hem hizmet standardı, hem rahat odaları ile güvenli bir konaklama seçimi teşkil ediyor. Sadece 2 konuya dikkat etmek lazım burada: tren yoluna bakan odalarda kalırsanız (biz o odalardan birindeydik maalesef), tren düdüklerinin sesi yerli yersiz saatlerde uykunuzu bölebilir. Bir de yüzlerce odası bulunan bu otelin kahvaltı salonunda 50 masa ya var ya yok, kahvaltı saatlerinde uzunca kuyruk beklemeyi göze almak lazım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHcKmYFR9PMLN0MkYswGyc8fXVD0oJtwjVZxvf94KyF4NqlgUkLqw_Ap1NhklFWGPfSxVsvAunv0c8qxGai60Gs0B8FMt1BaGTcD30ScA8GvQiDXBu3th9MdFS8xX4OcIMnSOOLLKN_mY/s1600/Anchorage+M%25C3%25BCzesi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHcKmYFR9PMLN0MkYswGyc8fXVD0oJtwjVZxvf94KyF4NqlgUkLqw_Ap1NhklFWGPfSxVsvAunv0c8qxGai60Gs0B8FMt1BaGTcD30ScA8GvQiDXBu3th9MdFS8xX4OcIMnSOOLLKN_mY/s320/Anchorage+M%25C3%25BCzesi.jpg" width="320" /></a></div>
Şehirdeki Anchorage Müzesi mutlaka görülmeli. Alaska yerlilerinin yaşamını ve aynı zamanda dramını bu kadar iyi anlatan bir başka yer yok tüm eyalette. Çok iyi hazırlanmış bir sergi ile hem etnoğrafik hem de tarihsel bilgiler edinmek mümkün bu müzede. Müzenin modern sanata ayrılmış bölümleri de var ama o bölümler pek ilgi çekici sayılmaz. Zaten modern sanat bölümünde sürekli değişen sergiler oluyormuş, biz gittiğimizde bir fotoğraf sergisi vardı, günümüz Alaska kırsalındaki yaşamı görmek adına ilginçti ama her zaman bu kadar şanslı olmak mümkün müdür, bilemiyorum. Müzenin dükkanında ise özellikle yazılı kaynaklar çok geniş. Alaska ile ilgili kitap arayanlar için en doğru adres diyebilirim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNid3qW-JxfZ0uhbmulkTrfzI3Bbf-cdtAhFbb632_D-EGlsKefd9trlahD9cVz4LZPStV2hCreHoeLHyNBs8SLMZz7MC10k9LLo9MOZMRsa7_YwUOTGjgjvcXOer0z8qoYze-wOmmT0E/s1600/Anchorage+M%25C3%25BCzesi-15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"> <img border="0" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNid3qW-JxfZ0uhbmulkTrfzI3Bbf-cdtAhFbb632_D-EGlsKefd9trlahD9cVz4LZPStV2hCreHoeLHyNBs8SLMZz7MC10k9LLo9MOZMRsa7_YwUOTGjgjvcXOer0z8qoYze-wOmmT0E/s320/Anchorage+M%25C3%25BCzesi-15.jpg" width="320" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB_50dt5oTSNSndBm35H6znTtiMXaERvv2AV6MUHsW-iJ9ojUgYRha9xux7gZMuv76fuiFLe8yiA90GxASin_HhiDmyOljRfFrUIMMplIeP15PgnJ2GAVbo5BkCbGgmGv-9m14q1fpaTg/s1600/Anchorage+M%25C3%25BCzesi-28.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB_50dt5oTSNSndBm35H6znTtiMXaERvv2AV6MUHsW-iJ9ojUgYRha9xux7gZMuv76fuiFLe8yiA90GxASin_HhiDmyOljRfFrUIMMplIeP15PgnJ2GAVbo5BkCbGgmGv-9m14q1fpaTg/s320/Anchorage+M%25C3%25BCzesi-28.jpg" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcZZVI53_0LJPQohMo2jlMArLpc0NcpbYZlSnjcTZvvIJDzhrLQPV2oCmYZ9D1f55eJhqx28oCe-ajiSxxRncfZIqMzVz5ISiH6k7Pk3HAmyGInM_MWqTfqISFlnc_M41JGNHP3bm5958/s1600/Anchorage+Alaska+Native+Heritage+Center-22.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcZZVI53_0LJPQohMo2jlMArLpc0NcpbYZlSnjcTZvvIJDzhrLQPV2oCmYZ9D1f55eJhqx28oCe-ajiSxxRncfZIqMzVz5ISiH6k7Pk3HAmyGInM_MWqTfqISFlnc_M41JGNHP3bm5958/s320/Anchorage+Alaska+Native+Heritage+Center-22.jpg" width="212" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyE9ZlpqamqRHjJLqJWeAqhPUI-VjYnBFWXRc4fXBlche5rNVE5dWT-8B63Dt4Xn8vtmQ7uEeh7XFoH7nzhwN89cwtcLEJHlwQjOOgCssHg1S0QitCgXAPHg1fIDyqpKy5x-TFDdx0w5g/s1600/Anchorage+Alaska+Native+Heritage+Center-21.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyE9ZlpqamqRHjJLqJWeAqhPUI-VjYnBFWXRc4fXBlche5rNVE5dWT-8B63Dt4Xn8vtmQ7uEeh7XFoH7nzhwN89cwtcLEJHlwQjOOgCssHg1S0QitCgXAPHg1fIDyqpKy5x-TFDdx0w5g/s320/Anchorage+Alaska+Native+Heritage+Center-21.jpg" width="212" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
Şehrin biraz dışındaki Alaska Native Heritage Center da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Alaska yerlileri tarafından kurulmuş olan ve işletilen bu mekanda, küçük bir gölün etrafında farklı kabilelerin günlük yaşam oluşturulmuş. Yerli gençler 50-100 yıl önceki yaşamın nasıl olduğunu anlatıyor ziyaretçilere. Müzede edindiğiniz bilgileri bizzat görerek pekiştirdiğiniz bir mekan burası. Çetin doğa koşullarında imkansızlıklar içinde bir yaşamın nasıl idame ettirildiği, vahşi hayvanlarla yaşam mücadelesi, yerlilerin gelenekleri, hepsini burada öğreniyorsunuz, hem de muhteşem bir doğal ortam içinde.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGnoGkFfHsLmP6S1AI8fhVILZ8vNTh9QePmd-XauFdUIsX1KrAVN5xXX1gICwHGj_dRWBStQQF9qOVQO6J1b807LZZd95o1gzKk_OCHdelz9ohJkLM1jGvdiMMNRFNY2Zhovtx_Lc7VdU/s1600/Anchorage+Deprem+Park%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGnoGkFfHsLmP6S1AI8fhVILZ8vNTh9QePmd-XauFdUIsX1KrAVN5xXX1gICwHGj_dRWBStQQF9qOVQO6J1b807LZZd95o1gzKk_OCHdelz9ohJkLM1jGvdiMMNRFNY2Zhovtx_Lc7VdU/s320/Anchorage+Deprem+Park%25C4%25B1.jpg" width="320" /></a></div>
1964'te yaşanan 9.2 ölçeğindeki deprem, Alaska tarihinde önemli bir yer tutuyor. Biraz da yörede yaşayan az sayıda insan olması nedeniyle, bu büyük depremde 139 kişi ölmüş sadece. Ama yine de epey iz bırakmış Anchorage'da. Bu depremin anısına bir de park var "Earthquake Park" yani "Deprem Parkı" adı verilmiş olan. Bir tane fay hattı şeklindeki anıt dışında, esasen parkta hiçbir şey yok. Zaten etraf koşan, yürüyüş yapan insanlarla dolu, bir de yeşillikler arasında dolaşan irice bir geyik türü olan "moose"ları görmek mümkün. Onun dışında ne diye bu parkı turistik destinasyonlar arasına koymuşlar, anlamak zor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJcJbvRc4veIm4Rx4zjfyP51Z-KUZ2vT1YwLtge70O6OgjuOQm1_bLpH4f16aD-A3lwEOCNhxf_JiCa0EherOpcPyPKl4PLLiJTh4E7xzOmCjDaZwJcRFdZ2rT_Xf7QHRVhScRgNkmAzE/s1600/Anchorage+Ship+Creek-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJcJbvRc4veIm4Rx4zjfyP51Z-KUZ2vT1YwLtge70O6OgjuOQm1_bLpH4f16aD-A3lwEOCNhxf_JiCa0EherOpcPyPKl4PLLiJTh4E7xzOmCjDaZwJcRFdZ2rT_Xf7QHRVhScRgNkmAzE/s320/Anchorage+Ship+Creek-2.jpg" width="212" /></a></div>
Ship Creek denen bir bölgede de, somon avlamaya çalışanları görebiliyorsunuz. Dizlerinin de üzerine çıkan plastik botlarıyla suyun içine girmiş insanlar saatlerce olta başında bekliyor. Bizim gittiğimiz tarih (Temmuz) somonların ters istikamete yüzme döneminin daha çok başlangıcı olduğundan, belgesellerdeki o zıplayan somon sürülerine rastlayamadık ama bir iki tane iri somonun suyun akışının ters yönüne ilerlemeye çalışmasına şahit olabildik. İlgilisi için ilginç olabilir ama bana çok bir anlam ifade etmedi doğrusu.<br />
<br />
Alaska'da, coğrafyanın karadan ulaşım imkansızlıkları nedeniyle her 100 kişiden 65'inin deniz uçağı olması, deniz uçağı marinası diye adlandırabileceğim mekanlar kurulmasına neden olmuş. Arabayla o marinalarda dolaşıp, deniz uçaklarının inmesini, kalkmasını seyretmek de, bizim gibi deniz uçağının çok yaygın olmadığı bölgelerden gelenler için ilginç bir deneyim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzBKqhIQVujCG7_fl5ozTRGYvSRXjoVI3JQhuoDD_ySYXDuEZCqDliqGOwuyJDqcmNI8TPxT_7kM1qWMqCyoXKJpOkrtlKOWx6GOI1HMmiHRPOIa5kCY12CMDZ03hOApzYAFcSiEj7pOQ/s1600/351.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzBKqhIQVujCG7_fl5ozTRGYvSRXjoVI3JQhuoDD_ySYXDuEZCqDliqGOwuyJDqcmNI8TPxT_7kM1qWMqCyoXKJpOkrtlKOWx6GOI1HMmiHRPOIa5kCY12CMDZ03hOApzYAFcSiEj7pOQ/s320/351.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgynqSIpJ9urtOQMxciRrCGYR27aHcExq_cG_BfdqLRb061GUk5D9agmJ9_9kCPhyphenhyphenY1CecPYsGZ9bo8oo5s12idQaDeeh50SE7azoG2pbsw5AuRPh8MbmneW1pgdimulNtI4UbgNKWw-dQ/s1600/Anchorage+Simon+%2526+Seafort%2527s+Restaurant+Crab+Leg-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="238" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgynqSIpJ9urtOQMxciRrCGYR27aHcExq_cG_BfdqLRb061GUk5D9agmJ9_9kCPhyphenhyphenY1CecPYsGZ9bo8oo5s12idQaDeeh50SE7azoG2pbsw5AuRPh8MbmneW1pgdimulNtI4UbgNKWw-dQ/s320/Anchorage+Simon+%2526+Seafort%2527s+Restaurant+Crab+Leg-1.jpg" width="320" /></a></div>
Alaska mutfağına gelince, öyle çok ahım şahım olduğu söylenemez ama bir King Crab Leg var ki, işte o yenmeden dönülmez zira bu "Kral Yengeç Bacağı"nı başka bir yerde bulmak mümkün değil. Alaska'ya özgü bu kabuklu deniz ürünü hem çok büyük, hem çok leziz. Anchorage'ın ünlü restoranı Simon & Seafort's King Crab Leg'in âlâsını yiyeceğiniz bir mekan, hayli tuzlu ama olsun, Alaska'ya kadar gelmişken bu spesiyaliteyi en doğru yerde yemeden olmaz. Bu restoranın bir başka özelliği de Cook Inlet adı verilen bir körfezin kıyısında olması: bu sayede leziz yengeç bacaklarını tadarken, bir yandan da güçlü gelgitleri de izleme imkanınız oluyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUJSS425s6mUP_O-Y4MXPZGjYCG3eT1VmPxlOiLhbepAIuLTKM6uLeuceagpQa2-uEfuLSPWUgmOw6k7TSIUO8VSU71BwRSxadiLojZYb9pnsypTDTfB-9mtClqB_Aavin67IlDLvpZYY/s1600/Anchorage+Muse+Restaurant.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUJSS425s6mUP_O-Y4MXPZGjYCG3eT1VmPxlOiLhbepAIuLTKM6uLeuceagpQa2-uEfuLSPWUgmOw6k7TSIUO8VSU71BwRSxadiLojZYb9pnsypTDTfB-9mtClqB_Aavin67IlDLvpZYY/s320/Anchorage+Muse+Restaurant.jpg" width="320" /></a>Anchorage Müzesi'nin restoranı "Muse" da bu şehrin favori yemek mekanlarından biri. Biz öyle harika bir deneyim yaşamadık ama belki menü seçimimiz doğru olmamıştır.<br />
<br />
Anchorage'dan ne alınır derseniz, bilumum yerli motifleri taşıyan aksesuarlar, takılar, şapkalar vs mevcut. En ünlü alışveriş objesi ise "Ulu" adı verilen, bizim satırlara benzeyen bıçaklar. Hatta "Ulu Factory" adı verilen bir dükkanda, bu bıçakların üretim sürecinin anlatıldığı turlar bile düzenleniyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUV_642B70Hypy9lq5CaOsho3n_rbw6syDQa2w4IRGDVUQGjrO-A2NgMt7w0VMKlVU-iHTEfiqTxYdnzsbXRO3Pk453Uy5XjFmt4jn8Ozq6NGZKpA2AYHcQDs2w1mu6WqYbGv8_DDKG9o/s1600/076.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUV_642B70Hypy9lq5CaOsho3n_rbw6syDQa2w4IRGDVUQGjrO-A2NgMt7w0VMKlVU-iHTEfiqTxYdnzsbXRO3Pk453Uy5XjFmt4jn8Ozq6NGZKpA2AYHcQDs2w1mu6WqYbGv8_DDKG9o/s320/076.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Dediğim gibi, Alaska'nın şehirlerinde pek birşey yok, sadece o muazzam ve eşsiz doğaya dalmadan önce, görecekleriniz ve deneyimleyecekleriniz için bir bilgi alt yapısı sağlıyor şehirler.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjIvxSIsGYQgNJ5jPm_pHJMfuFvmrIrJ3d8knX5H4_vynOui5CK63P6wdNM4rN8YlMq-ECjW7BGskHFUNFBIaB0BTfhLWtIptmWbXeBQd7GLcf7TomJnbRUA66Umnjg3hM921eVmM2yxk/s1600/U%25C3%25A7aktan-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjIvxSIsGYQgNJ5jPm_pHJMfuFvmrIrJ3d8knX5H4_vynOui5CK63P6wdNM4rN8YlMq-ECjW7BGskHFUNFBIaB0BTfhLWtIptmWbXeBQd7GLcf7TomJnbRUA66Umnjg3hM921eVmM2yxk/s320/U%25C3%25A7aktan-6.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="http://www.hurriyet.com.tr/49uncu-eyalet-alaska-40201566" target="_blank">Hürriyet Seyahat'te Alaska ile ilgili yayınlanan yazıma buradan ulaşabilirsiniz</a><br />
<br /></div>
Paullende Readshttp://www.blogger.com/profile/09517598553500165202noreply@blogger.com0