2 Haziran 2014

GÜRLE: FOTOĞRAF ÇEKME MERAKLILARI İÇİN EL DEĞMEMİŞ BİR KÖY


Bir dostumuzun doğaya daha yakın yaşayabilmek için bu köye gelmesi ve bizi de bir pazar günü oğlak çevirmek için davet etmesi ile tanıştığımız Gürle Köyü, turizmin (henüz) elinin değmediği bir cennet adeta...


Orhangazi ilçesine bağlı olan bu köy, İznik kıyısından dağlara doğru bir yamaçta, Karadeniz'i aratmayan yeşillikler içinde, nasıl olduğunu anlayamadığım bir şans ile evleri neredeyse aynen korunmuş ve bu anlamda da, adeta doğal bir fotoğraf stüdyosu niteliği kazanmış bir yerleşim bölgesi. 






Cıvıl cıvıl kuş sesleri ve sağdan soldan gelen akarsu şırıltıları dışında başka hiçbir sesin duyulmadığı bu köy, bu el değmemişliğiyle gerçekten bir cennet.




Köyün sokaklarında rastladığımız bir kaç yaşlı teyze, burasının bir mübadele köyü olduğunu söylüyor. Genel mimari, çeşme başındaki sütun başı, renove edilmiş ama açık olmayan, manastırdan dönme gibi duran hamam ise, sanki çok daha fazlası varmış izlenimi yaratıyor insanda. Eve dönüp de, Internet'ten araştırdığımızda, bu izlenimin hiç de yanlış olmadığını öğreniyoruz: 



Gürle, Ceneviz döneminden bu yana yaşanan bir köy. Adının da, o dönemden, İtalyanca'da "mercan" anlamına gelen "Coralla"'dan aldığı sanılıyor. Bizans döneminde, burada büyük bir kale var, adı "Krolla Kalesi". Orhan Gazi tarafından bu kale fethedildikten sonra, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında, Gürle, Bursa-İznik yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi haline geliyor. 




Hatta, ünlü Arap gezgini İbn-i Batuta Bursa'dan İznik'e yaptığı yolculukta, Gürle'deki bir Ahi zaviyesinde kalıyor ve anılarında Gürle Köyü'ndeki konaklama deneyimini anlatıyor.







14. yüzyılda, Gürle Orhan Gazi'nin yaptırdığı cami, hamam ve han ile, önemli bir merkez haline geliyor. Maalesef cami ve handan geriye kalan bir iz göremedik ama hamam, renove edilmiş haliyle halen duruyor ama kullanıma açık olmaması kadar, sağında solunda hiçbir açıklama vs de bulunmaması, bu güçlü tarihin izlerini sürmeyi imkansız kılıyor. 
                    


         





Köyde, tek bir bakkal dahi yok. İki kilometre uzaklıktaki "Yeni Gürle" ticaretin geliştiği merkez olmuş. Bu sayede, Gürle'de sadece bereketli tarlalar, dut ağaçları, enginar tarlaları, zeytinlikler, pıtrak güllerle mis gibi kokan sokaklar, mimarisi görsel bir şölen yaşatan güzel evler var.. 






      


Gezilecek, görülecek farklı mekan arayışında olanlara, Gürle'yi çok tavsiye ederim. Turizmin adım atmadığı bu cennette, doğayla baş başa çok güzel bir gün geçirebilirler. 

Her ne kadar köy kahvesi ulu çınarlar altındaki geniş bahçesiyle huzur dolu bir ortamsa da, burada içecek dışında bir şey bulmak mümkün değil. Bu nedenle, iyisi mi, siz yiyecek birkaç şey hazırlayın, arabanıza, motorunuza binin. Gürle'ye gelince, köyün sokaklarında kaybolun, dağın yemyeşil sırtlarında dolaşın, ağaçlardan meyve toplayın, biraz tepeden İznik Gölü manzarasını seyredin, acıktığınızda da inin köy kahvesine, söyleyin içeceklerinizi, çıkartın getirdiğiniz yemekleri... keyfinize diyecek olmaz.... 


Hem belli mi olur, Kuzey Ege'nin bugün turizm merkezi haline gelmiş köylerinden hiçbir eksiği olmayan bu köy de yakın gelecekte turizmden nasibini alır, canlanır, siz ise bugünkü el değmemiş günleri anımsayan az sayıdaki kişiden biri olursunuz....