23 Mart 2015

BARNAUL: TURİSTİN "T"Sİ OLMAYAN ŞEHİR....


Türkiye'de turizm denince Çankırı ya da Kırklareli akla ne getiriyorsa, Barnaul da Rusya'da turizm denince akla onları getiriyor... yani hiçbir şey..... Aslında biraz haksızlık ediyorum, güzel müzeler yok değil ama yine de insanı "seyahat ediyorum" heyecanına sürükleyen bir kent değil Barnaul... Peki biz niye mi oradayız?.....Güney Sibirya'yı gezeceğiz ve bu uzun yolculuğun ilk durağı Barnaul da, onun için.... Ve itiraf etmeliyim: seyahatimizin esas hedefi olan Güney Sibirya'da ve Altay Özerk Bölgesi'nde o kadar muhteşem, o kadar eşsiz anılar biriktirdik ki, o günleri yeniden yaşamak için Barnaul'da aylarca kalmaya razı olabilirim....



Rusya'nın bu bölgesi, Moskova'dan, St-Petersburg'dan çok ama çok farklı... Bir kere burada komünizm (ya da en azından benim kafama Amerikan filmlerindeki komünizmin nakşolmuş hali diyeyim, daha doğru olur) sanki halen devam ediyor: sürekli size neyi yapmamanız gerektiğini söyleyen, suratsız ve sert birileri çıkıyor her bir köşeden... Ve üstelik, benim gibi tek kelime Rusça bilmeyen biriyseniz, neyi yapmamanız gerektiğini anlayamadığınız için böyle bir uyarıyla karşılaşınca "acaba nefes de mi almasam" diye düşünebiliyorsunuz... Tabii bu izlenimimde, Novosibirsk Havalimanı'nda bavullarımızı aldıktan sonra, etrafta soru sorabileceğimiz tek bir görevli bile olmadan, bir saatten fazla, kapalı bir mekanda, tüm uçakça anlaşılmaz bir şekilde bekletilmiş olmamızın da etkisi vardır diye düşünüyorum....


Barnaul, Altay Krayı denen bölgenin yönetim merkezi.. 1730'da Demidov ailesi tarafından kurulmuş. Zengin bakır madenleri için yerleşilen şehir, üzerine bir de gümüş bulununca, cazibe merkezine dönüşmüş. Özellikle Türkistan-Sibirya demiryolunun inşası sonrasında, şehir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiş. Bölgedeki eski yerleşimlerin hepsi ahşapmış ve 1917'deki büyük yangında neredeyse tüm şehir yanıp kül olmuş ve yeniden inşa edilmesi gerekmiş. 


Bu nedenle, 1917 öncesinden kalan bina sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor maalesef. Anlayamadığım bir şekilde özellikle evlilik töreninden yeni çıkmış gelinlik-damatlıkları üzerinde çiçeği burnunda çiftlerin (ve bir örnek giyinmiş nedimelerinin) pek rağbet ettiği dönmedolaptan şehre kuşbakışı baktığınızda da, birkaç soğan kubbe dışında, mimari açıdan insanı etkileyen bir manzarayla karşılaşmıyorsunuz....




Asya'nın en uzun nehirlerinden biri olan, kimi yerde eni 5 kilometreyi bulan ve bu nedenle de Obi Denizi diye bile anılan Obi Nehri kıyısına kurulmuş olan bu şehirde, özellikle Altay kültürü, sanatı ve bu kültürün ayrılmaz parçası olan şamanizmle ilgili çok güzel bir müze var: Altay Kültür, Edebiyat ve Sanat Tarihi Müzesi... Büyük ve heybetli bir binada yer alan bu müzeyi, hiç sıra beklemeden, itişip kakışma olmadan saatlerce gezebilirsiniz... Ahh bir de açıklamalar, yazılar sadece Rusça olmasa.... Allahtan yanımızda hem derya deniz bilgisiyle tur liderimiz Faruk Pekin, hem de çevirmenlerimiz var ve bize her türlü açıklamayı detaylı bir şekilde yapıyorlar....



Müzede şamanist sembolizmin en etkileyici örnekleriyle karşılaşıyoruz... Şaman giysisi ve şaman davulu üzerindeki her bir detayın anlamını öğreniyoruz: 9 kabuk gökyüzünün 9 katı demek, sırttaki insan figürleri şamanın yardım aldığı ruhlar demek, kuş insanın ruhunu yukarıya taşıyan demek, ilk şamanlar hep kadın ve daha birçok bilgi... Bugün bile günlük yaşamımızda alışkanlıkla devam eden bazı unsurların taa buralardan geldiğini öğrenmek çok ama çok etkileyici...



Sadece şamanizm yok bu müzede: Altay manzaralarına odaklanan eserleriyle ünlü, Altay'ın yetiştirdiği büyük sanatçılardan ressam Roerich'in tabloları da var burada... Ve yine bu toprakların ünlü yazarı Vasily Shukshin'inin izleri... Bir başka bölümde 19. yüzyılda bir Rus bürokratının evinden kesitler.... Gerçekten etkileyici bir müze burası....

 


Barnaul'un bir diğer önemli müzesi ise "Barnaul Bölgesel Araştırmalar Müzesi" adını taşıyor.. Karışık bir müze burası.... Barnaul ve Altayla ilgili ne ararsanız burada: içi doldurulmuş hayvanlardan, uzaya gitmiş dördüncü insan olma ünvanını taşıyan kozmonot German Titov köşesine, gümüş madenlerinin nasıl işlediğini anlatan görsellerden, etnik ataların yay ve ok kullanma tekniklerine, kurganlardaki bir tür mezartaşı olan balballardan bölgede bulunan kayaların örneklerine ve tabii ki bir Lenin köşesine kadar herşey iki katlı bu küçük binada altalta üstüste.... Ve tabii ki yine her açıklama sadece Rusça...





Ama Allah için yemekler harika Barnaul'da... İnanılmaz lezzetli yemekler yedik bu şehirde... Tabii bilemiyorum, kendi kendimize gelsek bu güzel restoranları bulabilir miydik? Neden derseniz, binaların cephesiyle içi arasında görsel hiçbir bağlantı yok.. muhtemelen üzerlerinde yazıyor ne oldukları da benim gibi kiril alfabesi cahili olunca, o işaretler pek anlam ifade etmiyor.. Bu sadece restoranlar için geçerli değil, bankalar da aynen bu durumda... Örneğin ruble almak için otel yetkililerinin hemen 500 metre ötede dediği banka şubesini, önünden en az beş kere geçmemize rağmen, zar zor keşfedişimiz bile durumu anlatır sanırım.....


Neyse, ben döneyim yemeklere.... En beğendiğim restaurant Polzunov oldu... Bizim mantıya ya da İtalyan mutfağından ravioliye benzeyen "pelmeni"den, söğüş dile, puf böreği benzeri bir börekten inanılmaz lezzetli somonlara gerçekten bir ziyafetti buradaki akşam yemeğimiz...



Barnaul'daki ilk öğle yemeğimizi yediğimiz Podvorye ise biraz daha turistikti... Dışı soğuk bir iş merkezine benzese de, içi sevimli, renkli bir dekorasyonla sıcacık olan bu restoranda borç çorbası, piroçki ve kvas gibi Rus mutfağının spesiyalitelerini tattık.




Barnaul'da başlayan Güney Sibirya seyahatimizin, dönüşteki son durağı da Barnaul'du ve dolayısıyla yolculuğumuzun son yemeğini de bu şehirde yedik. 9 günün sonunda eve dönüş adaptasyonunu kolaylaştırmak için olsa gerek, bu yemek için "Café de Lafé" gibi, adından da belli olacağı üzere, Fransız lokantası olduğunu iddia eden ama nasıl "lafé" diye bir Fransızca sözcük yoksa, yemekleri de Fransız olmaktan epey uzak bir restoranda yedik. Bana kalsa, yine Rus mutfağı odaklı bir yeri tercih ederdim ama grupla gidince seçme şansınız pek olmuyo... Yine de yemekler kötü değildi, bunu da belirteyim: sadece Fransız iddiasına rağmen, Fransız değildi, o kadar...

Ve son olarak: konaklama.... Tripadvisor'da Barnaul otelleri içinde birinci sırada yer alan Siberia Hotel'de kaldık... Merkezi, konforlu, rahat bir oteldi.. Lobi ve resepsiyon alanı kendince ihtişamlı olsa da, odaları oldukça basit döşenmişti... Yolunuz bu şehre düşerse, tavsiye ederim, sorunsuz bir konaklama yaşarsınız....



Evet, işte böyleydi Barnaul.... Altayların el değmemiş doğasına bizi götürecek yolun ilk durağı... Her ne kadar etkileyici olmaktan uzak bir şehirdiyse de, gezinin geri kalanında bize gerekli olan bilgi altyapısını kurmak için sanırım en doğru adresti... Yani, eğer siz de bir gün Günery Sibirya ve Altaylar'a gidecek olursanız, ilk durağınız, herşeye rağmen Barnaul olsun....