5 Nisan 2015

BAKSI: ANADOLU'NUN BAĞRINDAKİ MUCİZE


Bu kez, alışılagelmiş destinasyonların dışına çıkıp, hafta sonunda Anadolu’nun bağrına gitmeyi öneriyorum size... Ve “kuş uçmaz kervan geçmez ne demek” ve “idealist bir insan neleri başarabilir” sorularının cevaplarını kendi gözlerinizle görebilmeyi vaat ediyorum....

Bayburt’un miniminnacık Bayraktar Köyü’nde sizi bir Juan Miro heykelciği bekliyor desem... Sıra sıra dizilmiş ulu dağların sadece rüzgar sesi duyulan yamaçlarında bir modern sanat müzesi mucizesi yükseliyor desem.... İnanmakta zorlanırsınız ama ünlü sanatçımız ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan bu mucizeyi gerçekleştireceğine inanmış ve Baksı Müzesi’ni kurmuş, yaşatıyor....

      

Eski adı Baksı olan Bayraktar Köyü’ne ulaşmak zor... Ama güzellikleri daha değerli kılan da zorluğu değil midir çoğu zaman? Erzurum Havalimanı’ndan sonra ancak araç kiralayarak 1.5 saatte ulaşılsa da, Baksı Müzesi yaz ve sonbahar mevsimlerinde haftada, çoğu yurtdışından gelen, 700 ziyaretçiyi ağırlıyor.... Müzenin bulunduğu coğrafyanın eşsizliği, sadece sanatseverleri değil, doğa severleri de bir mıknatıs gibi buraya çekiyor... Trekking meraklıları, bayırlarda, dağlarda doğayı keşfediyor...

Hikayesi de en az kendisi kadar etkileyici Baksı Müzesi’nin... Kurucusu Hüsamettin Koçan, müzenin hemen yanındaki Bayraktar Köyü’nde doğmuş... Babası çocuklarına iyi bir yaşam ve eğitim verebilmek için, Almanya’ya çalışmaya gitmiş.. Çocuk Hüsamettin, köyün hemen yanındaki tepeye çıkar, bir yandan babasının yolunu gözler, bir yandan da büyüyüp adam olunca annesine köyünde kaloriferli bir ev yapmanın hayalini kurarmış...


Ve gerçekten de büyümüş, önemli bir sanatçı, önemli bir akademisyen olmuş ama kurduğu hayali unutmamış, hatta unutmadığı gibi bu hayali büyütmüş: kaloriferli ev hayali kocaman bir müzeye dönüşmüş... Doğduğu topraklara geri dönmek, gelenek ile geleceği birleştirmek, geleneksel kültürü koruyup gelecek kuşaklara aktarmak için, 2005 yılında önce Vakfı kurmuş ve devletten hiçbir yardım almadan, kendisi gibi sanatçı dostlarının desteğiyle, 2010 senesinde de Baksı Müzesi’ni açmış...



Müzeyi, üretim birimleriyle destekleyerek ekonomik sonuçlar da üreten bir merkeze çevirmiş... Ve açıldıktan sadece 4 sene sonra, Baksı Müzesi, 22 ülkeden katılan 37 müzeyi geride bırakarak, Avrupa Parlamenterler Meclisi tarafından “2014 Yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülü”ne layık görülmüş... Bozkırın içinde, dağların arasında ilk başta insanı bir serap gördüğü hissine boğan müzenin binası da Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın mimar olan kardeşinin imzasını taşıyor. Yöre evlerinin mimarisinin modernize edilmiş üslubuyla inşa edilmiş olan Müze gençler tarafından yönetiliyor. 

Etrafta konaklanabilecek hiçbir yer olmadığı için, benim diyen butik otellere taş çıkartacak bir misafirhane de düşünülmüş müzede. Sanat eserleri ve yöresel aksesuarlarla dekore edilmiş olan odalar, güzel bir taş bina içinde, sıradağların nefes kesen manzarasına nazır, kolay kolay bulunmayacak bir dinginlik, sükunet ve huzur ortamında ağırlıyor misafirleri...

                    

Hemen yandaki terasta, hafif bir caz müziğine, coğrafyaya yüzyıllar önce damgasını vurmuş şamanizmin izlerini taşıyan sanat eserlerinin rüzgarda çıkardığı ses ekleniyor...  Müzenin açık mutfağında Ziron gibi yöresel yemekler, modern bir dokunuşla, hepsi bölgenin taptaze ve organik mahsulleriyle hazırlanmış olarak ziyaretçiler için hazırlanıyor...




Tabii bütün bunlardan daha da etkileyici olan müzenin kendisi... iki ayrı bölüm var.. Ana binada ilgili dönemin sergisi yer alıyor. Türk ve yabancı sanatçıların modern sanat eserlerinin sergilendiği bölümde dilerseniz müzenin genç çalışanları size eşlik edip, tek tek eserlerle ilgili bilgi verebiliyor. Yan binada ise, müzeye bağışlanmış eserlerden oluşan daimi bir sergi yer alıyor... Mustafa Ata’dan Ferruh Başağa’ya günümüz Türk sanatının önde gelen isimlerinin eserleri sergileniyor bu yan binada... Müzenin son bölümü ise, daha “etnografik” bir içerikle hazırlanmış: bölgenin geleneksel yaşamından ve el sanatı örneklerinden oluşuyor.





Yanınızda kitap getirmeyi mi unuttunuz? Hiç sorun değil.... Müzenin zengin kütüphanesi sizin için hazır bekliyor... Çocuklarınızla mı geldiniz? Sıkılırlar diye korkmayın: bölgedeki köy ve kasabalarda yaşayan çocukların yaptığı resim ve heykellerle süslü bir ortamda onların da resim yapabileceği bir bölüm bile mevcut müzede.... Yöresel birşeyler ya da müzede sergilenen eserlerle ilgili bir yayın mı satın almak istiyorsunuz?... Çok kaliteli ve kapsamlı ürünlerle dolu müze mağazası hemen yanıbaşınızda... Müze mağazasındaki ürünlerin büyük bir kısmı, yöredeki köy ve kasabalarda yaşayan kadınların, müzenin açtığı seramik, doğal boya ve ehram atölyelerinde yarattığı eserlerden oluşuyor.

Biraz yürüyüş mü yapmak istiyorsunuz ya da sıkı bir trekking mi? Hiç sorun değil, müze alanın dışına çıktınız mı işte doğa... Hatta biraz ilerlerde her tarafı çaputlarla dolu bir dilek ağacı bile bulabilirsiniz... Yolunuza çıkacak tek şey hayvan sürüleri ve onların başındaki çoban olacaktır.... Önceden organize ederseniz, Çoruh’ta rafting ve balık avı, foto-safari gibi ek aktiviteler bile planlayabilirsiniz....



Baksı Müzesi’ni anlatmak çok zor... Oraya gidip, bizzat görmeden o hayranlık hissini tanımlayabilmek gerçekten çok güç.... Ama görüp de, hayran kalmamak da, inanın abartmıyorum, mümkün değil... Ülkemizin daha çok “Hüsamettin Koçan”lara ihtiyacı var.... Onların tek isteği, kurduklarının bir fark yaratabilmesi... O farkın yaratılmasına katkıda bulunmak için, hadi Bayburt Baksı’ya.....

Ne Zaman Gidilir?

Müze hep açık ama maalesef en geç Kasım dediniz mi, yollar karla kapanıyor... Nisan’a kadar da kapalı kalabiliyor... O yüzden müzenin en cazip dönemleri Nisan ile Ekim arası... Ama yazın bile gitseniz, o irtifada soğuk ve serin bir havanın sizi bekleyeceğini unutmayın



Müzede Nasıl Konaklanır?

Müzenin misafirhanesi ilk başlarda, sadece burada düzenlenen aktiviteler için gelen misafirlere açıkmış ama artık bireyler ve gruplar da burada konaklama yapabiliyor. Organizasyon için önceden mutlaka Müze ile temasa geçmek gerekiyor (http://baksi.org/)







Bölgede Başka Neler Görülebilir?

Yolu biraz uzatmaktan zarar çıkmaz derseniz, Erzincan'ın Tercan ilçesindeki Mama Hatun Türbesi'ni ziyaret edebilirsiniz. Mimarisi ile öne çıkan bu türbe, aynı zamanda Saltukoğulları'na hükümdarlık yapmış bir kadının türbesi olması itibariyle de, topraklarımızdaki diğer bir çok türbeden ayrılıyor.
      

Bayburt şehir merkezine gidip, zamanında içindeki çinilerden dolayı Çinimaçin adı verilen Bayburt Kalesi'ne çıkabilir; restorasyonu yeni tamamlanmış olan Ulu Camii'yi ziyaret edebilir, eski bir binada konumlanmış Bayburt Konağı Restaurant'da yöresel yemeklerden tadabilirsiniz. 


Bayburt yolu üzerinde, Kapadokya'daki yeraltı şehirlerinden hiçbir farkı olmayan Aydıntepe Yeraltı Şehrini gezebilirsiniz.